Gerici ülkelerden anti-emperyalist olamaz - Ezberciliği Üzerine
Afganistan İngiliz Emperyalizme karşı 1838 |
Bir Marksist Leninist açısından emperyalist bir saldırıya, işgale, ilhaka uğrayan ülkenin kurtuluş mücadelesi, o ülkenin hükümetinin niteliğine bağımlı olmadan, yani gerici olup olmadığına bakmadan, haklı, ilerici, anti emperyalist bir savaştır.
Lenin ve Stalin bu konuda o kadar açık ve net ki, bu konuda hala tartışmanın devam etmesi “ezbercilik nedeniyle” teorik yetersizliğin ne kadar üzücü seviyede olduğunun göstergesidir.
Kısa ve öz olarak, herkesin anlayabileceği şekilde ele alırsak Leninizm "Ulusal hareket" lerin "niteliği" ni iki bağlamda ele alır;
1- Özelde- yani bir ulus devlet içindeki azınlıklar bağlamında kapitalist, tekelci kapitalist (yani emperyalist) ülkeler içinde,
2- Genelde- emperyalistler ve diğer küçük, yarı sömürge, bağımlı ülkelerin ulusal hareketleri bağlamında (ülkeler arasında).
Birincisinde hareketin "niteliği" önemlidir, ikincisinde niteliğin hiçbir önemi yoktur.
Birinci ve ikinciyi, yani özelle geneli birbirine karıştırarak Lenin’den ve Stalin’den alıntılarla her iki tarafta kendini haklı çıkarabilir.
Özel, yani Birincisi için , UKKTH konusunda çok yazı yazıldı. Burada bir paragrafla özetlersek, destek için, hareketin gerici olmaması ilk şartlardan birisi, sosyalistlerin çalışmalarının engellenmemesi, işçi sınıfının sınıf bilincini milliyetçilik ile bulandırmaması, kapitalizm ile uzlaşma peşine koşmaması şartları ve desteğin sadece onun “demokratik muhtevası” ile sınırlandırılması zorunluluğudur.
Lenin’in özel içinvurguladığı şu sözler genele uygulanmakta;
Feodal veya ataerkil ve ataerkil-köylü ilişkilerinin hâkim olduğu daha geri devletler ve milletler ile ilgili olarak, şu hususları akılda tutmak özellikle önemlidir:
birincisi, tüm komünist partilerin bu ülkeler içindeki burjuva demokratik kurtuluş hareketine yardım etmesi gerektiği ve en aktif yardımı yapma görevinin öncelikle geri ulusun sömürgeci veya mali açıdan bağımlı olduğu ülkeninişçilerine ait olduğu;
ikincisi, geri ülkelerdeki din adamlarına ve diğer etkili gerici ve orta çağ unsurlarına karşı bir mücadele ihtiyacı;
üçüncüsü, Avrupa ve Amerikan emperyalizmine karşı kurtuluş hareketini hanların, toprak sahiplerinin, mollaların vb., konumlarını güçlendirme girişimiyle birleştirmeye çalışan Panislamizm ve benzeri eğilimlerle mücadele ihtiyacı.”
Burada sözü geçen kurtuluş hareketinin gericiler tarafından ele geçirilmesine ve kullanılmasına karşı verilmesi gereken mücadele.
Bir diğer alıntı, yine ezilen azınlık ve-veya ilhak edilmiş özel ile ilgili, zaten yazının başlığı “Kendi Kaderini Tayin Etme Tartışması Özeti”.
Şöyle diyor Lenin;
Sosyalizme ihanet etmek istemiyorsak, baş düşmanımız olan büyük devletlerin burjuvazisine karşı her isyanı desteklemeliyiz, yeter ki gerici bir sınıfın isyanı olmasın. İlhak edilmiş bölgelerin isyanını desteklemeyi reddederek, nesnel olarak ilhakçı oluyoruz. Proletarya bugün, ilhak edilen bölgelerdeki herhangi bir isyanı özellikle güçlü bir şekilde destekleyecek ve böylece yarın veya aynı anda, isyan tarafından zayıflatılmış “büyük” gücün burjuvazisine saldırabilecek, doğmakta olan bir toplumsal devrim çağı, tam olarak “emperyalizm çağıdır.”
Yukarda sözü geçen ülke ya da ülkeler arası savaş değil, ayaklanma, isyan biçiminde ulusal kurtuluş savaşları.
Bu “özel” ilekarıştırılan ve kafa karışıklığına neden olan Genel üzerine, Lenin ve Stalin, bilinçli olarak örneklerinde “gerici” olan ülkeleri seçmişlerdir.
Lenin, “Savaşa Karşı Marksist Tutum üzerine” yazısında şöyle diyor;
"Sosyalistler, 'anavatanın savunması için' savaşları veya 'savunma' savaşlarını, yalnızca "yabancı baskısını ortadan kaldırma" anlamında meşru, ilerici ve adil" olarak kabul ederler,".
Ve İran gericiliğini örnek vererek devam ediyor:
“İran, Rusya'ya karşı, "vb." "Bunlar, ilk saldıranın kim olduğuna bakmaksızın, adil ve savunma amaçlı savaşlardır; herhangi bir sosyalist, ezilen, bağımlı ve küçük devletlerin zalim, köle sahibi ve yağmacı 'Büyük' Güçlere karşı savaşında zafer diler." (Lenin, Marksizm ve Emperyalist Ekonomizmin Bir Karikatürü, Savaşa ve Anavatan Savunmasına Karşı Marksist Tutum)
Lenin saldırgan ve savunma savaşlarına değindiği, “Sosyalizm ve Savaş” yazısında bunu Fas gericiliğini de katarak yeniden yorumluyor;
“Eğer yarın Fas, Fransa'ya, Hindistan İngiltere'ye, İran veya Çin'in Rusya'ya vb. savaş ilan edecek olsa, ilk kimin saldırdığına bakılmaksızın bunlar “adil”, “savunma” savaşları olur; ve her sosyalist, ezilen, bağımlı, eşitsiz devletlerin, ezen, köleci, yağmacı “büyük” güçlere karşı kazandığı zafere sempati duyacaktır.”
Stalin Tesadüf bu ya Afganistan gericiliğini örnek verir;
“Emperyalist baskı koşulları altında bir ulusal hareketin devrimci karakteri,harekette proleter unsurların varlığını, hareketin devrimci veya cumhuriyetçi bir programının varlığını, hareketin demokratik bir temelinin varlığını zorunlu kılmaz. Afganistan Emiri'nin Afganistan'ın bağımsızlığı için yürüttüğü mücadele Emir'in ve ortaklarının monarşist görüşlerine rağmen, nesnel olarak devrimci bir mücadeledir, çünkü bu mücadele emperyalizmi zayıflatır, dağıtır ve baltalar."
Stalin konunun anlaşılması için daha da ileri giderek, bir burjuva ulusal hareketinin emperyalizme karşı burjuva mücadelesinin ilerici, devrimci bir mücadele olduğunu, emperyalizm tarafında yürütülen “sosyalizm!” mücadelesinin ise gerici bir mücadele olduğunu söylüyor.
"Aynı nedenlerle, Mısırlı tüccarların ve burjuva aydınların Mısır'ın bağımsızlığı için yürüttükleri mücadele, Mısır ulusal hareketinin liderlerinin burjuva kökenine ve burjuva unvanına, sosyalizme karşı oldukları gerçeğine rağmen, nesnel olarak devrimci bir mücadeledir.
İngiliz "İşçi" hükümetinin Mısır'ın bağımlı konumunu korumak için yürüttüğü mücadele, aynı nedenlerle, bu hükümetin üyelerinin proleter kökenine ve proleter unvanına, sosyalizm "tarafı" olmalarına rağmen gerici bir mücadeledir.
Hindistan ve Çin gibi diğer, daha büyük, sömürge ve bağımlı ülkelerde, kurtuluş yolunda atılan her adımın, geleneksel demokrasinin taleplerine ters düşse bile, emperyalizme vurulan bir buharlı çekiç darbesi olduğu, yani kuşku götürmez bir şekilde devrimci adım olduğundan bahsetmeye bile gerek yok." (Stalin, Leninizm’in Temeli)
Stalin bunun nedenini Lenin'den alıntı yaparak şöyle açıklıyor;
“Lenin, ezilen ülkelerin ulusal hareketinin geleneksel demokrasi açısından değil, emperyalizme karşı mücadelenin genel bilançosunun gösterdiği gibi, fiili sonuçlar açısından değerlendirilmesi gerektiğini söylerken haklıydı, yani, "tek başına değil, dünya ölçeğinde değerlendirilmesi" (Stalin, Leninizm’in Temeli)
Lenin bu mücadeleleri, gerçek-anti emperyalist mücadelenin, yani sosyalist mücadelenin, mayaları olarak görür;
"tarihin diyalektiği, öyledir ki, emperyalizme karşı mücadelede bağımsız bir faktör olarak güçsüz olan küçük uluslar, gerçek anti-emperyalist gücün, sosyalist proletaryanın sahneye çıkmasına yardım eden mayalardan biri, basillerden biri olarak rol oynarlar…( Lenin 1916 İrlanda İsyanı)
Lenin Mayıs 1919 da Afgan Kralını , Afgan halkının İngiltere’ye karşı verdiği anti-emperyalist mücadelesini kutlamak için yazdığı mektupta Kral Ataullah’ı Panislamizm’i takip etmesi, tek bağımsız ülke olarak bütün Müslüman halkların bağımsızlık mücadelesine önderlik etmesi için teşvik ediyordu.
1917 de Rusya ve Doğunun Müslümanlarına çağrıyı hatırlayalım.
1920 de Dağıstan halklarının konferansını hatırlayalım.
Stalin bu Kongrede günümüzde liberllerin çoğuna, solun "feminist" kısmına ters gelecek olan şunları söylüyordu;
Dağıstan, kendine has özelliklerine, yaşam tarzına ve geleneklerine göre yönetilmelidir.
Dağıstan halkları arasında Şeriat'ın çok önemli olduğu söylendi. Ayrıca, Sovyet iktidarının düşmanlarının, şeriatı yasakladığına dair söylentiler yaydıkları konusunda bilgilendirildik.
Rusya Sosyalist Federatif Sovyet Cumhuriyeti Hükümeti tarafından burada bu söylentilerin yanlış olduğunu belirtmek için yetkilendirildim. Rusya Hükümeti, her halka kendi yasaları ve gelenekleri temelinde kendini yönetme hakkını verir.
Sovyet Hükümeti, ortak hukuk olarak Şeriat'ın Rusya'da yaşayan diğer halklarınki kadar tam yetkili olduğunu düşünmektedir.
Dağıstan halkı yasalarını ve geleneklerini korumak istiyorsa korunmalıdır.
Bu yaklaşım farklılığınıgörüp bilen bazı kesimler arasında başlangıçta ve (kimisinde hala)hep çelişki görülmüştür. Ancak eğer Marksistlerin bir ülke içinde feodallere karşı burjuvaziyi desteklemesi ilkesini anlar ve bunu genelleştirip Bernsteincı, Kautskyci, Troçkist yaklaşımla “emperyalist Burjuvaziyi” ve onun saldırganlığını desteklemeye götürmezsek, yaklaşımımız Leninist olur. Çünkü Marksistler feodalizme karşı burjuvayı desteklerken onların akıllarında o özgülde kapitalizmin gelişmesi, işçi sınıfının oluşup gelişmesi sorunu vardır. Emperyalist Burjuvazinin güçlenmesine karşı olma, onların zayıflamasını sağlayacak her gelişime olumlu bakmak, desteklemek, anti-emperyalist savaşlardaki tavrı oluşturur. Sonuç olarak, “genelde” ülkenin niteliğine bakmaksızın – duygusal olarak taraf olsak bile, objektif olarak Suudi Arabistan bile- emperyalist saldırıya uğrayan her ülkenin emperyalist saldırı ve işgale karşı verdiği mücadele adil, haklı ve ilericidir – evet maalesef Suudi Arabistan olsa bile.
Erdogan A
Eylül 2021
Gelen önemli bir soruya "İsraile emperyalist saldırı" sorusuna cevap olarak İsrail bu tanımlama içine girmez, çünkü İsrail kendisi saldırgan bir emperyalist niteliğindedir, ve o savaş "emperyalistler arası" savaş, yani gerici savaş olur.
Hiç yorum yok