Header Ads

Header ADS

Afganistan gerçeği – Taliban ve Kuzey İttifakı

Öznelliğin özellikle yaygınlaştığı Afganistan’daki gelişimlere benzer gündemlerde, efsanelerin yaratılması, tarihi gerçeklere yüz çevirme pratiği de kaçınılmaz olarak yaygınlaşır. İçi boş, hayalci, soruna somut çözüm sunmayan sloganlar ve açıklamalarda sorunu “kendiliğindenciliğe” bırakan, ya da bu kendiliğindenciliğin kaçınılmaz sonucu olan emperyalist praksi-askeri müdahalelerle iç savaşın yaygınlaşması sonucunu getireceği gerçeğine gözleri kapatarak yapılan önderlik açıklamaları bu hayalciliği yaygınlaştırmaktan başka bir sonuç üretemez. Her şeyden önce unutulmaması gereken, sorun Afganistan’ın kendi kaderini tayin hakkı sorunudur, bunu da ancak kendisi , kendi için çözebilir.

Devrimci, ilerici bir hareketin ve önderliğin olmadığı, Aşiretlerin, toprak ağalarının hâkim olduğu bir ülkede, gericilerden , gericilere karşı “ilerici muhalefet” yaratmak, iç savaşın yaygınlaşması ve yeniden emperyalist direk ya da praksi askeri müdahalenin zeminlerini hazırlamak, ve bunu savunmak anlamına gelir.

Özellikle Türkiye’de ve tamamen “öznelliğe” ve “efsanelere” dayanan “Kuzey İttifakı” konusu bu nedenle üzerine durulması gereken bir konu.

Panjir direnişi adıyla anılan, Kuzey İttifakı üyeleri ve diğer Taliban karşıtı liderler, Ahmed Mesud ve eski Başkan Vekili (kendisini Afganistan’ın yeni Başkanı ilan eden)  Amrullah Salih liderliğinde Taliban'ın saldırılarına karşı savaşmak için bir araya geldiği, uzlaşmaz ve Talibana karşı ciddi bir güç olduğu söylentileri ve haberleri basında ve yorumlarda yaygınlık kazanıyor.

Bu hareket için yaratılan en büyük efsane, 1979 yılı başlarında Kuzey İttifakının Afgan komünistlerine karşı bir cephe saldırısının başarısız olması nedeniyle, liderleri Ahmed Şah Mesudun, Sovyetlere karşı gerilla savaşı için bir strateji tasarladığı, “gerillalarını”, Sovyetlerin Salang Geçidi'ndeki hayati tedarik yolunu kapattığı ve 1980'ler boyunca elinde tuttuğu efsanesidir. Bu efsane, 1980 den 85 e kadar, sayısı her yıl artan, hava desteği, tank ve topçuları olan Sovyet saldırılarının, sayısı 1000leri bulan “Mesudun Mücahitlerinin” bu saldırıları püskürttüğü, ve “Kızıl Ordu”nun Panjirde ezici bir yenilgiye uğradığı efsanesidir. Bu, ortaya çıkan belgeler ışığında, Batı medyasının soğuk savaş ile bağlantılı, bilinçli ve planlı olarak Hollywood vari yarattığı bir efsanedir. Kayıtlara göre Sovyetlerin 1980 -85 arası Panjir bölgesindeki askeri faaliyetleri, sayısı 10 u geçmeyen askeri grupların belirli hedefleri olan, kısa vadeli faaliyetlerdi.

Zaten 1986 da, Gorbaçev’in başa geçmesiyle, Sovyetlerin dağıtılması yönünde en önemli adımlarından birisi atıldı, ve Gorbaçev Afganistan’dan çekileceğini açıkladı. Gelinen yerde ABD ile ilişkilerinin gizliliği kalmayan Gorbaçev'in KGBsi ile Ahmed Massoud (yani dolaylı olarak CIA ) arasında, Sovyet ordusunun Salang Tünelinden rahatça geri çekilmesi anlaşılması yapıldı. Böylece Mücahitciler sosyal demokrat hükümeti Birleşmiş Milletlerinde yardımı ile, kolayca ele geçirdiler, yani efsanelerdeki gibi “savaşla yenerek” değil.

1990 larda tekrarlanan benzer efsanelerin tersine, Kuzey ittifakı Taliban’a karşı ABD nin 2001 işgaline kadar sürekli kaybediyordu.

Liderlerine kısa bir bakış

Ahmed Mesud

Afganistan'ın askeri lideri olan babası Ahmed Şah Mesud, öldürüldükten sonra Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilmişti. Afganistan Devrimci Kadınları Derneği'nin (RAWA)* bu habere gösterdiği tepki şu olmuştu:

"Tarihi bir sürü örnekler, Nobel Barış Ödülü'nün erdeme göre verilmediğini kanıtladı. Ödüller batının uşaklarına verilir. Sartre'a göre  ödüller Batılı yazarlara ve Doğulu suçlulara verilir! Mesud'un aldatıcı bir kişiliği vardı. 

Aşırı köktenci bir örgüt olan Cemiyet-i İslami'ye mensuptu. Onun rejimi sırasında Afganistan'da binlerce kadın tecavüze uğradı.

 Fransa gibi medeni bir ulus bu adaletsizliği nasıl yapabilir? Adaylığını şiddetle kınıyor ve insan hakları aktivistlerini bunu protesto etmeye çağırıyoruz."

1993te, Mesud ve Sayyaf'ın güçlerinin Afşar'ın Hazara bölgesine girdiği, yerel hesaplara göre "1.000'e yakın sivili" öldürdüğü, yaşlı erkekleri, kadınları, çocukları ve hatta köpeklerini keserek cesetlerini kuyulara doldurduğu haber ve görüntüler Guardiana kadar ulaşmış ve yayınlanmıştı.

Kuzey İttifakı lideri Ahmed Mesud, ABD nin yenilgisinden, ve Taliban'ın hükümeti kolayca ele geçirmesinden sonra yaptığı çağrıda şunları söylüyordu .

Komutanlarının teslim olmasından utanç duyan ve şimdi teçhizatlarıyla Panjshir tepelerine doğru yol alan Afgan düzenli ordusundan askerlerimiz var. (ABD nin özel olarak eğittiği) Afgan Özel Kuvvetlerinin eski üyeleri de mücadelemize katıldı.

Ne olursa olsun, mücahit savaşçılarım ve ben Panjshir'i Afgan özgürlüğünün son kalesi olarak savunacağız. Moralimiz sağlam.

Bizi neyin beklediğini deneyimlerimizden biliyoruz. Ancak bu yeterli değil. Taliban savaş ağaları bir saldırı başlatırsa, elbette bizden sağlam bir direnişle karşılaşacaklardır. Ama daha fazla silaha, daha fazla cephaneye ve daha fazla malzemeye ihtiyacımız var.

Amerika Birleşik Devletleri ve müttefikleri savaş alanını terk etti, ancak Franklin D. Roosevelt'in ABD ikinci Dünya Savaşı'na girmeden önce kuşatılmış İngilizlerin yardımına gelirken söylediği gibi, Amerika hala “büyük bir demokrasi cephaneliği” olabilir.

Bu amaçla, Afganistan'ın Batı'daki dostlarına, Kongre ve Biden yönetimi ile Washington ve New York'ta bizim için aracılık etmelerini rica ediyorum.

Amerika ve onun demokratik müttefikleri, teröre karşı sadece Afganlarla ortak bir mücadeleye sahip değiller. Artık ortak idealler ve mücadelelerden oluşan uzun bir geçmişimiz var.

Özgürlük davasına yardım etmek için hala yapabileceğiniz çok şey var. Siz bizim geriye kalan tek umudumuzsunuz.”

Şimdi ABD ve Batının, belirli amaçlarla, şu veya bu derecede sosyalist yapıya sahip ülkelerin yanı başındaki birkaç ülkeyi ekonomik olarak geliştirme dışında, dünyada hangi ülkenin “özgürlük” savaşına yardımcı olduğu tarihi somut sorusunu sormaya bile gerek duyamayız. Bu söylemler, Kuzey İttifakı Liderinin hangi görüş ve hangi saflarda olduğu konusunda yeterinden fazla bilgi veriyor.

Kendinin algıladığı gerçeklerle, ABD den direk yardımdan fazla umutlu olmayan ya da bu yönde talimat alan Ahmad Mesud, daha dün, Reuters la yaptığı telefon konuşmasında bir hafta önce Kabil'de iktidarı ele geçiren İslamcı hareketle barışçıl görüşmeler yapmayı umut ettiğini, ancak savaşmaya da hazır olduklarını söylüyordu;

"Taliban'ın ileriye dönük olan tek yolun müzakere yoluyla olduğunu fark etmesini sağlamak istiyoruz".

"Savaşın çıkmasını istemiyoruz"

Mesud, Kabil'de Afganistan'ın tüm farklı etnik gruplarını temsil eden kapsayıcı, geniş tabanlı bir hükümet çağrısında bulundu ve "totaliter bir rejimin" uluslararası toplum tarafından tanınmaması gerektiğini, (resmi söyleme göre 6.000 civarında olan) kuvvetlerinin savaşma durumunda uluslararası desteğe ihtiyacı olacağını söyledi.

Mesud ve Panjib direnişçileri – mücahitleri hakkındaki efsaneler özünde, 2003 yılında Kabil'de kurulan Afganistan Mesud Vakfı ve , Kuzey Amerika şubesi Massoud Foundation USA yoluyla, bilinçli bir şekilde oluşturulmuş kurumlar tarafından yaratılmaktadır. Tarihi örneklerin gösterdiği gibi bu tür kurumlar ABD kuklalarının yaratıldığı, Venezuela örneğinde olduğu gibi ülke içindeki seçim sonuçlarına rağmen, ABD destekli kuklaların “başkan” ilan edildiği merkezi noktalar olma işlevini görmekte.

Amrullah Salih

"Afganistan anayasasına göre, Başkan yoksa veya istifa ederse ve görevlerini yerine getiremez hale gelirse, Birinci Başkan Yardımcısı otomatik olarak meşru vekil Başkan olur…Cumhurbaşkanı Eşref Ghani ülkeyi terk ederek , sorumluluklarını ve pozisyonunu fiilen boş bıraktı ve şu anda ülke içinde olduğum için Afganistan'ın meşru vekil Başkanıyım." "Yabancı orduların maruz kaldığı aşağılanma ve utancın parçası olmaya hazır değilim"

"Ülkem için ayaktayım ve savaş bitmedi"

Yukardaki söylemlerin sahibi, kendisini meşru başkan ilan eden Amrullah Salih kimdir?

Amrullah Salih, Taciklerin çoğunlukta olduğu Panjshir Vadisi'nden dir.

Salih, 1987'den bu yana ülkenin sosyal-demokratik Muhammed Necibullah'ın hükümetinin 1992'de devrilmesi sürecinde ABD destekli Mücahidin ve takip eden iç savaş sırasında Taliban karşıtı Kuzey İttifakı'nın bir parçasıydı.

1997'de Tacikistan'ın Duşanbe kentindeki Afganistan Büyükelçiliği'ndeki uluslararası irtibat bürosu başkanı olarak atandı ve burada sivil toplum örgütleri ve dış istihbarat teşkilatları ile iş birliği içinde çalıştı. Amrullah, Amerika'nın Afgan işgali sürecine kadar Kuzey İttifakı’nın bir parçası olarak devam etti. İşgal sürecinde CIA'in önemli bir “değeri” haline geldi ve Birleşik Cephe'nin Taliban rejimini devirmek için sahadaki istihbarat operasyonlarını yönetti. CIA ile olan bu ilişkisi onun Taliban'ın devrilmesinden sonra oluşan hükümetlerde birçok önemli rol üstlenmesine zemin hazırladı. 2004 yılında yeni kurulanAfganistan istihbarat teşkilatı Ulusal Güvenlik Müdürlüğü'nün (NDS) başkanı oldu. 6 Haziran 2010'da NDS'den istifa etti. 2011'de Exxon elemanı, Afganistan başkanı Hamid Karzai'ye karşı kampanya başlattı. Devamında Afganistan Yeşil Trendi olarak da bilinen “Ulusal Hareketi” kurdu ve bu sefer Dünya Bankası elemanı, yeni Başkan Ashraf Ghani’ye katıldı. Gani, Aralık ayında Salih'i İçişleri Bakanı olarak atadı.

2019'da Seçimler öncesinde İçişleri Bakanı olarak istifa etti. Eşref Gani'nin yeniden seçilmesiyle, Afganistan Birinci Başkan Yardımcısı olarak atandı.

Tek akıl hocası olarak Ahmed Şah Mesud’u tanıdığını ve onun direnişini örnek aldığını söyleyen Saleh’in asıl söylemek istediği, ABD, Rusya-Çin çatışmasında ABD yanlısı rol oynayacağını vurgulamasından başka bir şey değildir.

Taliban Kabile girmeden birkaç gün önce bizzat katıldığı gösterilerde attığı “Alla hu Ekber, Talib teröristlerine ve destekçilerine ölüm" sloganları sosyal sitelerde de rekor kıran videolardan oldu.

Bu nedenle, bunun bilincinde olan Taliban'ın uzlaşabilecek Panjirli’lerle bir anlaşmayı kolaylaştırmak için Rusya'dan yardım istemesi sürpriz olmadı. Uluslararası baskıları göz önünde bulunduran Taliban’ın, ayakta kalabilmesi için yaptığı bu girişim onun bir tür güç paylaşımı formülü oluşturulması yönünde olduğunun göstergesidir.

Rusya ve Çin açısından DAESH ve benzeri grupların ABD’nin jeopolitik bir aracı olduğu görüşü hâkim. Görünüşe göre, 2001 den bu yana olan gelişmeler nedeniyle Taliban’ın pragmatik olabileceği beklentileri var. Ne Rusya ne de Çin, iç çatışmanın başlamasıyla DAESH ve benzeri grupların akınıyla sınırlarında bir başka Suriye oluşturulması taraftarı değil. ABD açısından ise bu tür iç kargaşalar ve savaşlar gerek askeri sanayisini ve gerekse stratejik konumunu devam ettirebilmek için “zorunlu” gördüğü genel siyasetinin bir parçasıdır. Çekilmek zorunda kalan, yenilen ABD, hem prestijini korumak ve hem de “yenilgiden zafer çıkarmak” için, Afganistan’da hala varlığını sürdüren yerel ajan ve praksileriyle, gerekirse yenileri de ihraç ederek, bölgede dengesizliğin ve yıkımın devamını sürdürme, denge ve gelişme sağlayabilecek olası her türlü girişimlerin önüne engel koymaya çalışacaktır.

Bu nedenle, genelde Afgan halkına ve özelde Afgan kadınlarına uluslararası destek ve protestolar,  zorlayıcı nitelikte, ama dış müdahalelere zemin ve kılıf hazırlayıcı nitelikte olmaktan kaçınmalıdır.

Erdogan A

Agustos 2021

* Günümüz RAWA sı ile ile başlangıç RAWA'sı arasında geriye kalan bağlantı, temel olarak ismi ve kadın hareketi olması. RAWA Maoist Afganistan Kurtuluş Hareketinin ideolojisine sahip, aktif bir devrimci hareketti.  Gelinen yerde RAWA Batı STK'larıyla sıkı ilişkisi olan reformist bir sivil toplum örgütüne dönüştürüldü. 

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.