Parlamenter Mücadele Üzerine - Lenin’den Seçmeler
"Marksizm’in teorik zaferi, düşmanlarını Marksist kılığına girmeye zorladı. İçten çürümüş liberalizm, kendisini sosyalist oportünizm biçiminde canlandırmaya çalıştı." (1)
Mücadele biçimlerinin seçimine ilişkin temel Marksist Leninist Yaklaşım
Sol sapmaların argümanlarının aksine, Marksist Leninistler, özellikle Parlamenter mücadele biçimi de dahil olmak üzere hiçbir mücadele biçimini asla reddetmezler. Bu tür bir argüman, Marksizm’in diyalektiğine karşıdır. Lenin, "Mücadele biçimleri sorununun incelenmesi konusunda her Marksist'in yapması gereken temel talepler nelerdir?" diye soruyor, ve cevabını veriyor;
"Marksizm, hareketi herhangi bir özel mücadele biçimine bağlamamasıyla tüm ilkel sosyalizm biçimlerinden farklıdır. Devrimci sınıfların hareketin seyri içinde kendiliğinden ortaya çıkan mücadele biçimleri tüm soyut formüllere ve tüm doktriner reçetelere kesinlikle düşman olan Marksizm, sürmekte olan kitle mücadelesine karşı dikkatli bir tutum talep eder ve hareket geliştikçe, kitlelerin sınıf bilinci büyüdükçe, ekonomik ve siyasi krizler keskinleştikçe, sürekli olarak yeni ve daha çeşitli savunma ve saldırı yöntemlerine yol açacağını kabul eder. Bu nedenle, Marksizm, kesinlikle hiçbir mücadele biçimini reddetmez. Marksizm, verili toplumsal durum değiştikçe kaçınılmaz olarak ortaya çıkan, verili dönemin katılımcıları tarafından bilinmeyen yeni mücadele biçimlerinin kaçınılmaz olarak ortaya çıktığını kabul ederek, hiçbir koşulda kendisini yalnızca verili anda mümkün olan ve var olan mücadele biçimleriyle sınırlamaz. "
" Marksizm, mücadele biçimleri sorununun kesinlikle bir tarihsel incelenmesini talep eder. Bu sorunu, somut tarihsel durumdan ayrı olarak ele almak, diyalektik materyalizmin temel ilkelerine bir ihanet hatasıdır. Ekonomik evrimin farklı aşamalarında, siyasal, ulusal-kültürel, yaşam ve öteki koşullardaki farklılığa bağlı olarak, farklı mücadele biçimleri öne geçer, ve mücadelenin temel biçimleri olur; ve bununla bağıntılı olarak, ikincil, yedek mücadele biçimleri de değişikliğe uğrar. Belirli bir hareketin, belirli bir aşamasındaki somut durumun ayrıntılı bir incelemesi yapılmadan, herhangi bir özel mücadele aracının kullanılıp kullanılmayacağı sorununa evet ya da hayır biçiminde bir yanıt vermek, Marksist yaklaşımı tamamıyla terk etmek anlamına gelir." (2)
Lenin'in konuya ilişkin değerlendirmesine ve Marksist-Leninist temel yaklaşımına dayalı olarak, somut durumdan izole edilen "Marksist Leninistler parlamentoyu burjuvazinin ahırı olduğu için kullanmazlar", "parlamentoya ve seçime hayır" gibi aşırı sol sloganlaşmış söylemlerin Marksizm-Leninizm ile ilgisi yoktur, gerçekte anti-Marksist-Leninist’tir. Hem teorik hem de pratik olarak, Troçkistlerin bu kadar çok varyasyonunun her koşul için bu tür argümanlar üretmesi kaçınılmaz ve beklenen bir sonuçtur.
Emperyalist savaş yıllarında, 1916 sonunda Lenin, Inessa Armand'a yazdığı mektupta şöyle diyordu;
"Levi'nin parlamentarizme saldırması ne kadar aptalca!! Aptal!! Ve bir de "Sol"!! Tanrım, insanların kafasında ne kadar karışıklık var." "(3)
Kuşkusuz Lenin'in bu sözleri "her koşula" yönelik değildi, ancak o verili somut koşulların somut değerlendirilmesi üzerinden parlamentarizme saldırmanın aptallığını vurguluyordu.
Marksist Leninistler parlamentonun kullanımını reddetmezler, ancak parlamento kullanımının tamamen belirli bir dönemin koşullarına ve devrim ile karşı devrim arasındaki güçler dengesine bağlı olduğu tarihsel olarak kanıtlanmış gerçeğinden yola çıkarlar. Kitlelerin devrimci mücadelesinin yükseldiği ya da yükselmiş olduğu, geniş kitlelerin parlamenter illüzyonlara kapılmadığı, parlamenter olmayan mücadelenin yaygın ve güçlü olduğu dönemleri, devrimci mücadelenin zayıf olduğu ve kitlelerin parlamenter yanılsamalarının ve umutlarının yüksek olduğu dönemlerle birbirine karıştırmamak gerekir. Verili her koşuldaki yaklaşım ve tutum farklı olacaktır. Yani Marksist-Leninistler soruna her koşula uygun "sistematize edilmiş-sloganlaştırılmış" bir reçete olarak yaklaşmazlar.
Lenin konuşmasında Sovyetler Birliği ile Demokratik Cumhuriyeti karşılaştırırken, genel olarak işçi sınıfının gelişimi ve mücadelesi bağlamında Parlamentonun önemini şöyle açıklıyordu;
"Demokratik cumhuriyet ve genel oy hakkı, feodalizm ile karşılaştırıldığında, son derece büyük bir ilerleme idi: bunlar, proletaryanın bugünkü birliğini ve dayanışmasını gerçekleştirmesini, sermayeye karşı sistemli bir mücadele vermekte olan kadroların sağlam ve disiplinli olmasını mümkün kıldı… Burjuva cumhuriyeti, parlamento, genel oy - hepsi toplumun dünya ölçüsündeki gelişmesi yönünden büyük gelişme demektir. İnsanlık kapitalizme doğru ilerledi ve yalnızca kapitalizm, kent kültürü sayesinde, ezilen proletarya sınıfını, kendi bilincine varmasını ve dünya işçi sınıfı hareketini yaratmasını, bütün dünyada milyonlarca işçinin partiler -yığınların mücadelesine bilinçli olarak yol gösteren sosyalist partiler- içinde örgütlenmelerini sağladı. Parlamentarizm olmaksızın, seçim sistemi olmaksızın, işçi sınıfının bu gelişmesi olanaksız olacaktı. Bütün bu şeylerin geniş halk yığınlarının gözlerinde böylesine bir önem kazanmasının nedeni budur. Köklü bir değişmenin böylesine zor görünmesinin nedeni budur. " (4)
Yukarıda Lenin, değerlendirmesini, feodalizm, otokrasi vb. ile burjuva Demokratik Cumhuriyeti'ni karşılaştırarak yapmaktadır. Aşağıdaki aynı konuşmadan genişçe yapılan alıntı, Sovyet sisteminin burjuva parlamenter sistemle karşılaştırmasıdır.
"Bir cumhuriyet, ne kadar demokratik olursa olsun, hangi kılığa girerse girsin, eğer o bir burjuva cumhuriyetiyse, toprak ve fabrikaların özel mülkiyetini koruyorsa ve özel sermaye tüm toplumu ücretli kölelik altında tutuyorsa, yani, Cumhuriyet, Partimizin Programında ve Sovyet Anayasasında ilan edilenleri yerine getirmiyorsa, o zaman bu devlet, bazı insanları başkaları tarafından ezmek için bir makinedir ve o zaman biz bu makineyi, sermayenin iktidarını devirecek olan sınıfın eline teslim edeceğiz. "(4)
İkisi arasındaki diyalektik bağ, devrimin yollarından biri olan parlamentonun, onun katkısından yararlanmayı reddetmeden yıkılmasının gerekliliğidir. Bu Marksist diyalektiği kavrayamamak, yukarıda bahsedilen bu iki değerlendirmeyi “çelişki” olarak görmekle sonuçlanacaktır. Reformist birincisini benimser, ikincisini reddeder, "aşırı sol" ikincisini benimser, birincisini reddeder. Bununla birlikte, bu genel reddetme için ne teorik ne de somut tarihsel pratik örnek ortaya koyamazlar.
Yukarıdaki ilk alıntıyı ezberleyen ve Lenin'in dediği gibi ona uyan reformistlerin bakış açısına gelince;
" Marks'ın yerine Scheidemann'ı koyan çağdaş sosyal-demokrasinin oportünistleri, parlamentarizmin "kullanılması gerektiği" kuralını (ki bu kesinlikle doğru) ezberlediler, ama Marks'ın burjuva parlamentarizminden farklı olarak proleter demokrasi hakkında öğrettiklerini unuttular." . (5)
Enternasyonal'in ikinci kongresinde Bordiga'yı eleştiren Lenin, aşırı sol perspektifle ilgili olarak şunları söylüyordu;
"Yoldaş Bordiga, burada İtalyan Marksistlerinin bakış açısını savunmak istemiş gibi görünüyor, ancak diğer Marksistlerin parlamenter eylemler lehine ileri sürdükleri argümanların hiçbirine yanıt veremedi.
Yoldaş Bordiga, tarihsel deneyimin yapay olarak yaratılmadığını kabul etti. Az önce bize mücadelenin başka bir alana taşınması gerektiğini söyledi. Her devrimci krize bir parlamenter krizin eşlik ettiğinin farkında değil mi? Doğru, mücadelenin başka bir alana, Sovyetlere taşınması gerektiğini söyledi. Ancak Bordiga, Sovyetlerin yapay olarak yaratılamayacağını kabul etti. Rusya örneği, Sovyetlerin ya devrim sırasında ya da devrimin arifesinde örgütlenebileceğini göstermektedir. Kerenski döneminde bile Sovyetler (ki bunlar Menşevik Sovyetlerdi) bir proleter hükümeti oluşturamayacak şekilde örgütlenmişlerdi. Bordiga her devrimci krizin bir parlamenter krizle eşlikte olduğunun farkında değil mi? Parlamento tarihin bir gelişiminin ürünüdür, ve burjuva parlamentosunu dağıtacak güçte olamadığımız sürece onu yok edemeyiz. Özgül tarihi koşullar altında, burjuva topluma ve parlamentarizme karşı mücadele, sadece burjuva parlamentonun bir üyesi olarak verilebilir. Durumun bu olmadığını iddia edemezsin, eğer buna karşı çıkmak istiyorsan, bunu yaparak tüm dünyadaki devrimci gelişimin tecrübesini silmek zorunda kalacaksın. "
Bu, Rusya örneğinde de görülecekti. Biz Proletaryanın zaferinden sonra bile, geri proleterlere bu Meclisten kazanacak hiçbir şeyleri olmadığını kanıtlamak için Kurucu Meclisi toplamak zorundaydık. İkisi arasındaki farkı kavramaları için Sovyetleri ve Kurucu Meclis'i somut olarak karşı karşıya koymamız ve Sovyetleri tek çözüm olarak göstermemiz gerekiyordu. "(6)
Eğer Lenin'in eleştirisinde vurguladıklarını dikkate alırsak, Marksist Leninistlerin parlamentoyu araç olarak kullanmalarının iki temel nedeni olduğunu varsaymak yanlış olmaz; birincisi, bütün burjuva partilerinin uygulamalarını teşhir ederek kitleleri parlamento aracılığıyla eğitmek, parlamentonun sorunları çözemeyeceğini, çözümler açısından burjuvazinin parlamentosunun bir yalan ve aldatmaca olduğunu emekçi kitlelere göstermek, ikincisi ve en önemlisi Lenin'in yukarıda vurguladığı gibi, parlamenter kriz, devrimin nesnel ve öznel koşullarının en önemli unsurlarından biridir ve bu nedenle devrimle doğrudan diyalektik olarak bağlantılıdır.
"Sosyal-demokratlar (Bolşevikler) parlamentarizmi (temsili meclislere katılma), proletaryayı aydınlatmanın ve eğitmenin ve onu bağımsız bir sınıf partisi içinde örgütlemenin araçlarından biri olarak; işçilerin kurtuluşu için siyasi mücadelenin yöntemlerinden biri olarak görüyorlar. Bu Marksist bakış açısı, bir yanda sosyal-demokrasiyi burjuva demokrasisinden ve diğer yanda anarşizmden kökten ayırır... Sosyal-Demokratların Duma kampanyasına katılımı, diğer partilerinkinden oldukça farklı bir yapıya sahiptir. Onlardan farklı olarak biz bu kampanyayı başlı başına bir amaç, hatta çok önemli saymıyoruz. Onlardan farklı olarak bu kampanyayı sınıf mücadelesinin çıkarlarına tabi kılıyoruz."( 7)
Marksist Leninistler, koşullara ve güç dengesine bağlı olarak hem parlamento dışı (yasadışı) hem de parlamenter (yasal) mücadeleyi birleştirir.
“Taktik” der Lenin,
“baskıcıların halkı aldattığı yalın gerçeğine dayanamaz; taktikler, sınıf ilişkileri ve hem parlamento dışı hem de parlamenter mücadelenin gelişimi bütünlük içinde analiz edildikten sonra şekillendirilmelidir." "(8)
Lenin'in sıkça içeriğinden kopartılıp ezberce yapılan bir başka alıntısı ise; "Burjuva parlamentosu domuz ahırıdır, devrimciler domuz ahırında çalışmaz". Bununla ilgili olarak, Lenin’in bu “cımbızlanan “ yukardaki alıntının devamında aynı yazısı şöyle diyor, bu söylem;
“sadece boykot sloganının "akılda kalıcılığına" ve Üç Haziran "domuz ahırının" acımasız tepkisine karşı duyulan tiksintiye dayanıyordu. Ancak nesnel durum öyleydi ki, bir yandan devrim bir çöküş ve hızla gerileme halindeydi. Devrimin yükselişi için, parlamento dışı propaganda, ajitasyon ve örgütlenme araçları neredeyse hiç yok, ya da aşırı derecede zayıf olduğundan, parlamenter bir temel ("domuz ahırı" içinde bile) muazzam bir siyasi öneme sahipti. Öte yandan, Üçüncü Duma'nın en açık gerici doğası, onun gerçek sınıf ilişkilerini, yani monarşi ve burjuvazinin Stolypin bileşimini yansıtan bir organ olmasını engellemedi. Bu yeni sınıflar arası ilişki, ülkenin kurtulması gereken bir şeydi. (8)
Yukarıdaki alıntılardan da anlaşılacağı gibi, genel bir kural olarak Parlamento mücadelesini reddetmenin Marksizm Leninizm ile hiçbir bağlantısı yoktur. Sosyal Demokratlar Grubu'nun Duma'daki davasıyla ilgili olarak Lenin şunları söylüyordu;
"Duruşma, dünya sosyalizminde emsali olmayan bir resmi, parlamentarizmi kullanan devrimci sosyal-demokrasinin resmini ortaya çıkardı. Bu örnek, herhangi bir konuşmadan daha fazla, proleter kitlelerin zihinlerine ve kalplerine hitap edecek; herhangi bir argümandan daha ikna edici bir şekilde hukukçu oportünistleri ve anarşist laf kalabalığını çürütecektir." (9)
Ve Lenin zorunluluğu vurguluyordu;
"Barışçıl çalışma, parlamentarizm ve legalizm geleneklerinden, alışkanlıklarından ve önyargılarından tamamen arınmış ve son derece deneyimsiz olsalar bile (1) reformizm ve oportünizmle mücadele edebilecek (2) ve proletaryanın en alt kademesi ve en devrimci kesimine yakın temas halinde olan kesinlikle devrimci işçilerin atanması zorunluluktur.(10)
Aşırı sol söylemin aksine, Marksizm-Leninizm Parlamentonun kullanımını savunması, kullanımın tamamen belirli bir durumun belirli koşullarına bağlı olduğu ilkesinden ve bunun somut değerlendirilmesinden hareket eder.
Farklı bir durumda, örneğin, Lenin şöyle diyordu;
" Sosyal-demokratlar olarak, parlamentarizmi proleter mücadelenin bir silahı olarak kullanmanın ilkesel olarak zorunluluğunu elbette kabul ettik. Ama mesele, sosyal-demokratların mevcut koşullarda," Parlamento” bizim Duma'mız gibi bir "parlamentoda”, sosyal-demokratların mevcut koşullarda yer almalarının kabul edilebilir olup olmadığıdır. İşçi örgütleri tarafından seçilen Sosyal-Demokrat milletvekilleri olmadan bir parlamento grubu oluşturmak kabul edilebilir mi? Bize göre kabul edilemez." (11)
Lenin'in ilke olarak parlamentarizme karşı olmadığı açıktır. Aksine, ilke olarak parlamentonun kullanımı tarafındaydı, ancak mevcut özgül koşulların somut değerlendirmesine bağlı olarak. Bir ML için verilen her karar, işçi sınıfının ve onun mücadelesinin çıkarlarından kaynaklanır ve bu akılda tutulur.
Lenin, devrimci durumun olmadığı yerde parlamentarizm karşıtlığını "aptallık" olarak adlandırdığı gibi, parlamentarizmi de devrimci durumun olgunlaştığı ve isyanların başladığı yerde "aptallık" olarak adlandırır.
“Parlamenter ülkelerde revizyonizmin veya oportünizmin tüm muhalifleri için sıradan bir şey haline geldi. "Parlamenter aptallığa", Millerandcılığa ve Bersteincılığa karşı çıkmak genel olarak meşru ve gerekli olarak kabul edilmektedir…kimsenin ciddi bir şekilde ayaklanmadan bahsetmediği bir dönemin ifadelerini, tüm devrim taraftarların önderliğini düşünüp konuştuğu, ayaklanmanın zaten başlamış olduğu bir duruma saçma bir şekilde uygulanıyor ... Eski yöntemlere "bağlı kalma", yani yalnızca "aşağıdan" eyleme geçme arzusu, tam da devrimin bizi, ayaklanmanın galip gelmesi durumunda, yukardan eyleme geçme zorunluluğuyla karşı karşıya bıraktığı bir zamanda, şatafat ve gürültüyle ifade ediliyor. "(12)
Farklı zamanlardaki farklı yaklaşımı ve daha önce de vurguladığım gibi Parlamentonun kullanılmasının nedenini Lenin'in şu ifadesinde bulabiliriz;
"Siyasi iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesinden önce, burjuva demokrasisinden, özellikle de parlamentarizmden, emekçi kitlelerin siyasal eğitimi ve örgütlenmesi için yararlanmak (zorunlu) gerekiyordu; şimdi proletarya siyasal iktidarı ve daha yüksek bir siyasal iktidarı ele geçirdiğine göre, Sovyet Cumhuriyeti'nde böyle bir demokrasinin yürürlüğe konması durumunda, burjuva parlamentarizmine ve burjuva demokrasisine yönelik herhangi bir geri adım, kuşkusuz, sömürücülerin, toprak sahiplerinin ve kapitalistlerin çıkarlarına gerici bir hizmet olacaktır." (13)
Lenin, farklı zamanlardaki farklı yaklaşım örneğini özeleştirisiyle şöyle ifade eder:
" Bolşeviklerin devrimci (anayasal değil) kriz anlarında parlamentarizme karşı yanlış bir tavır sergiledikleri ortaya çıktı ...
Bolşeviklerin bu iğrenç sahtekarlığa, bu maskaralığa katılımı, Üçüncü Duma'ya katılımlarıyla aynı gerekçeye sahipti; bir "domuz ahırında" bile hattımızı korumalıyız, bir "domuz ahırından" bile, halkın eğitimi için düşmanı teşhir edici malzeme göndermeliyiz.
Bununla birlikte, fark şu ki, Üçüncü Duma, devrim bariz bir şekilde geriliyorken, şu anda yeni bir devrimin bariz bir yükselişi varken toplandı; Ancak bu yükselişin kapsamı ve hızı hakkında ne yazık ki çok az şey biliyoruz.” (14)
Kaba Anarşistlerin, özellikle Türkiye gibi otokratik, faşist ülkelerde parlamentarizme karşı lafazanlık dolu muhalefeti", ne Marksizm’in diyalektiğine ne de doğası gereği Leninizm'e uygundur.
"Marks için" diyor Lenin,
"devrimci diyalektik hiçbir zaman Plekhanov, Kautsky ve diğerlerinin uydurdukları içi boş moda bir kavram, oyuncak çıngırak değildi. Marx, özellikle durum açıkça devrimci olmadığında, burjuva parlamentarizminin "domuz ahırı"ndan bile yararlanamadığı için anarşizmle acımasızca nasıl ayrılacağını biliyordu; ama aynı zamanda parlamentarizmi gerçekten devrimci proleter eleştiriye tabi tutmayı da biliyordu. "" (15)
Türkiye gibi ülkelerde her zaman ilginç olan, sol sapmanın (Troçkist varyasyonlar) anarşizmi Leninizm olarak sunma çaba ve yaklaşımlarının, Rusya'daki “sol sapma” yaklaşımı ve tutumu tarihinden farklı olmamasıdır. Lenin, Otzovistleri eleştirirken, bunu açıkça ortaya koyuyordu:
"Bolşevik söylemlerin ve sloganların parçalarını ezberledin ama onlardan anladığın şey kesinlikle sıfır...
" Anarşistler bu basit şeyi kesinlikle asla anlayamadılar. Şimdi bizim otzovistlerimiz ve onların uzak yankıları, Rus Sosyal-Demokratları arasında anarşist düşünce tarzlarını tanıtmaya çalışıyorlar, (Maximov ve ortakları gibi) Proletary'nin egemenlik altında olduğunu haykırıyorlar.
... Maximov ve ortaklarının bu haykırışlarının ne kadar aptal ve sosyal-demokrat olmadığını göstermek için bir kez daha ABC ile başlamamız gerekecek. Bir düşünün, haksız yere uzaklaştırılanlar, Alman sosyal-demokratlarının politika ve taktikleri ile diğer ülkelerdeki sosyalist işçi partilerinin politika ve taktikleri arasındaki özel fark nedir? Parlamentarizmin kullanımı; burjuva Junker (yaklaşık Rus eşdeğeri: Oktobrist-Kara-Yüz) parlamentarizminin işçi kitlelerinin sosyalist eğitimi ve örgütlenmesi için bir araca dönüştürülmesi. Bu, parlamentarizmin sosyalist proletaryanın en yüksek mücadele biçimi olduğu anlamına mı gelir? Dünyanın her yerindeki anarşistler bunun bu anlama geldiğini düşünüyor. "" (16)
Parlamentoya katılım için, farklı bir ülkede ve farklı bir durum için kıyaslama yapan Lenin şöyle diyor;
"Parlamentarizm sorunu artık kısmi, ikincil bir sorundur. Bana göre Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht, Alman burjuva parlamentosu, Kurucu Ulusal Meclis seçimlerine katılmayı savunduklarında, Ocak 1919 Konferansı'nda haklıydılar. Parlamento seçimlerine katılmaktan vazgeçmenin Britanya'nın devrimci işçileri açısından bir hata olduğuna şahsen inanıyorum, ancak bu hatayı yapmak, seçimleri geciktirmekten daha iyidir." (17)
Katılıma karşı, Lenin diğer farklı bir durum için;
“Rus devriminin mevcut durumunun belirgin özelliği, nesnel koşulların parlamentarizm için kararlı, parlamento dışı bir mücadeleyi ön plana çıkarmasıdır ve bu nedenle böyle bir zamanda anayasal mücadeleden daha zararlı ve tehlikeli hiçbir şey olamaz. Böyle bir zamanda “parlamento” muhalefet partileri, tamamen ve açıkça gerici partilerden daha tehlikeli ve zararlı olabilir: bu önerme, yalnızca diyalektik olarak düşünmekten tamamen aciz olanlar açısından mantığa aykırı gelebilir. "" (18)
Troçkistlerin ve onların kuyrukçularının doğrudan veya dolaylı argümanlarının veya imalarının aksine, Lenin'in parlamentarizme karşı kategorik bir reddedici tavrı olmadığı çok açıktır. Aynı şekilde, Lenin'in parlamentarizmin kullanımına yönelik tutumunun, onun bir araç olarak kullanılmasının ötesinde olmadığı, kendi başına bir amaç olmadığı çok açıktır. Lenin'in parlamentoya karşı tutumu her zaman parlamentoyu bir araç olarak kullanmaktan yana olmuştur ve her zaman parlamenter yanılsamanın yayılmasının önlenmesi gerektiğini vurgulamıştır. Konuyla ilgili olarak, Lunacharsky'nin yayımlanmış notlarından önce yazdığı makaleyi okuyan Lenin şunları söylüyordu;
" Makalenin iki satırdan birine göre gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyorum: ya vurgunun ağırlığı “parlamentarizm oynayan” yeni İskristlerimize kaydırılmalı ve parlamentarizmin göreceli, geçici önemini ayrıntılı olarak göstermelisin, ya da her şeyi baştan açıklayarak ... Parlamento için devrimci bir şekilde savaşmalıyız, ama bir devrim için parlamenter tarzda değil; güçlü bir parlamento için devrimci bir şekilde savaşmalı, iktidarsız bir “parlamento”da devrim için değil"" (19)
Görünüşteki bu çelişkili Parlamentarizm tutumu, diyalektik bağlantısı içinde anlaşılmaya çalışılmamakta ve özellikle revizyonistler tarafından kafa karıştırmak için sinsice kullanılmaktadır. Lenin'in Rusya örneği için belirttiği gibi, kitlelerin doğru anlaması için tavrın netleştirilmesi gerekir;
"Rusya'daki insanlar, parlamentarizm ile devrim arasındaki ilişkinin ta en başından kendilerine detaylı olarak anlatılmasına artık fena halde ihtiyaç duyuyorlar." (19)
Türkiye gibi ülkelerde devrimci kitlelerin hayal kırıklığına uğramasının nedenlerinden biri de, az da olsa sözde solcuların bir kısmının domuz ahırına girmesi ve domuz ahırında sahibine uygun olarak Stalin'e pislik atma derecesine kadar ulaşan domuz ahırının sözcüsü olma özentisidir. Bu nedenle Lenin;
"Parti, parlamenter temsilcilerinden, özellikle avantajlı siyasi konumlarını, doğal olarak yalnızca işçileri sıkan ve onlarda şüphe uyandıran boş reformist parlamenter konuşmalar için değil, sosyalist devrimin propagandası için kullanmalarını talep etmelidir. ( 20)
Yukarıdaki alıntılardan da rahatlıkla görebileceğimiz gibi, parlamentoya, parlamentarizme ilke olarak karşı çıkmak Leninizm in değil, Troçkizm ve anarşizmin yaklaşımıdır. Marksist Leninistler parlamentonun, gerek kitleleri eğitme, ve gerekse parlamenter krizin devrimin nesnel koşullarının önemli bir parçası, ve devrimle direk bağlantısı nedeniyle ona katılmaya ve onu kullanmaya kesinlikle karşı çıkmazlar, tam tersine onun kullanılmasını şartlar elverdiği sürece zorunlu görürler.
Marksist Leninistler, koşullar elverdiği sürece Parlamentonun kullanımına açıktır.
“Çeşitli taraflar arasındaki mücadelede neyin ne olduğu nasıl görülecek? Sahtekarlığı ve reklamıyla bu mücadele, temsili kurumların, parlamentoların, halk temsilcileri meclislerinin, parlamentarizm düşmanlarının kuduz gericilerin dediği gibi, genel olarak yararsız ve hatta zararlı olduğunu göstermiyor mu?” diye soruyor Lenin.
Ve cevap veriyor;
“Hayır. Temsilci kurumların yokluğunda çok daha fazla aldatma, siyasi yalan ve her türlü sahtekarlık vardır ve insanların aldatmacayı teşhir etmek ve gerçeği ortaya çıkarmak için çok daha az yolu vardır." (Rusya'daki Siyasi Partiler, CW V18, S 44)
Parlamentonun “kullanımı” veya “reddedilmesi”ni belirlemek amacında gerekli özel “durum” değerlendirmesi için Lenin'in aşağıdaki sözleri net bir fikir vermelidir;
" Eğer "milyonlarca" proleter, genel olarak parlamentarizmden yana olmalarının yanında, aynı zamanda açıkça "karşı-devrimci" iseler, " diyor Lenin, "parlamentarizmin siyasi bakımdan zamanını doldurmuş olduğunu" nasıl söyleyebiliriz!?...
…Almanya'daki Komünistler için parlamentoculuk elbette “siyasi olarak ömrünü doldurmuştur; ama -bütün mesele şu- bizim için ömrünü doldurmuş olanı, bir sınıf için, kitleler için ömrünü doldurmuş bir şey olarak görmemeliyiz. İşte burada yine "Solların" nasıl akıl yürütmeleri gerektiğini bilmediklerini, bir sınıfın partisi olarak, kitlelerin partisi olarak nasıl hareket edeceklerini bilmediklerini görüyoruz. Sizler kitlelerin düzeyine, sınıfın geri katmanlarının düzeyine düşmemelisiniz. Bu tartışma götürmez. Onlara acı gerçeği söylemelisiniz. Onların burjuva-demokratik ve parlamenter önyargılarını ne ise -olduğu gibi- söylemekle yükümlüsünüz. Ama aynı zamanda, tüm sınıfın (yalnızca komünist öncünün değil) ve tüm emekçi halkın (yalnızca ileri unsurlarının değil) sınıf bilincinin ve hazırlığının gerçek durumunu ayık bir şekilde izlemelisiniz." ( 21)
Gericilik Döneminde Yasal İmkanlardan Yararlanma
Küçük-burjuva aşırı solun (bunu her zaman sol oportünistler ve Troçkistler olarak anlayın) konulara yaklaşımı, en tipik olarak mevcut koşullardan bağımsız olarak "ezberlenmiş lafazanlık" ve teorilerin sloganlaştırılması şeklinde olmuştur. Genellikle kafaları kuma gömülü bir "illegal mücadele" yi her ne pahasına olursa olsun savunan hızlı solcularımız, her türlü yasal demokratik ve sosyalist mücadeleyi, "reformizm" olarak damgalayarak günlük mücadeleden kaçmanın yollarını ve kılıfını da bu şekilde hazırlamış oluyorlar.
Lenin, devrimci mücadelenin daha yüksek olduğu dönemlerde, Bolşeviklerin savunduğu gericilik döneminde yasal fırsatlardan yararlanma taktiklerini reddeden "Otzovistleri", yani her meşru mücadeleyi reformizm olarak nitelendirenleri, "Bolşevizm Karikatürleri" olarak nitelendirdi.
"Tüm anlaşmalara şiddetle karşı çıkma" görevini bugün ajitasyonumuzun ekseni yapmak, kendimizi Bolşevizm'in bir karikatürü yapmak demektir. (22)
“Hızlı solcular” açısından, "dönem", "güçler dengesi"," mücadelenin çıkarları" vb. gibi kavramların bir içeriği , anlamı olmadığı için, onları en hızlı komünist hissettirecek ve gösterecek sloganları, her döneme şablon gibi uygulayarak Bolşevizm’in en kötü karikatürünü çizmekte uzmanlaştılar.
Benzer bir durumda, aşırı solun Parlamento mücadelesine karşı olduğu Türkiye'de olduğu gibi, “Tarihsel ve politik olarak modası geçmiş parlamenter mücadele biçimlerine her türlü dönüş, kesinlikle reddedilmelidir…” diyen Alman Komünistlerine Lenin;
"Bu, gülünçlüğe kadar varan iddialı bir tonla söylenmektedir ve, besbelli ki, yanlıştır. Parlamentarizme "dönüş"! Yoksa Almanya'da şimdiden Sovyet cumhuriyeti mi var? Sanırım ki, hayır. O halde "dönüş"ten nasıl söz edilebilir? Bu, boş laf değil midir?" (21)
Lenin, özellikle gerici dönemlerde Parlamento kullanımının önemine ilişkin şu örneği ve açıklamayı getiriyor;
"" Sovyet Cumhuriyetinin zaferinden birkaç hafta önce bile, giderek bu zaferden sonra bile burjuva demokratik bir parlamentoya katılmak, devrimci proletaryaya zarar getirmek şöyle dursun, ona, bu parlamentoların niçin dağıtılması gerektiğini geri kalmış yığınlara daha kolaylaştırma olanağını sağlamakta, bu dağıtışın başarısını ve burjuva parlamentarizminin "siyasi tasfiyesini" kolaylaştırmaktadır.”
“Biz Bolşevikler, en karşı-devrimci parlamentolara katıldık, ve tecrübe göstermiştir ki, bu katılma, özellikle Rusya'da birinci burjuva devriminden sonra (1905), burjuva devrimini hazırlamak için (Şubat 1917) ve sonra da sosyalist devrimi hazırlamak için (Ekim 1917) devrimci proletaryanın partisine sadece yararlı değil, zorunluydu da. "" (21)
Lenin, gerici görünmeden mücadeleden kaçmanın kolay bir yolu olarak aşırı sol bir maskenin arkasına saklananlar için şöyle diyor;
"Parlamenter oportünizmi lanetlemekle ve parlamentoya katılmayı reddetmekle yetinerek "devrimci duygusunu" ifade etmek pek kolaydır. Ama, çok kolay olduğu içindir ki, bu davranış, çetin olan, çok çetin olan bir sorunu çözüme bağlayamaz."
"En sert, en amansız ve en uzlaşmaz eleştiriler parlamentarizme ya da parlamenter eyleme karşı değil, devrimci olarak parlamento seçimlerinden ve parlamento kürsüsünden yararlanmayı bilmeyen liderlere karşı, ve hele yararlanmak istemeyen liderlere karşı yöneltilmelidir." (21)
Lenin, Bolşevizm'in kötü bir karikatürünü çizen bu "ya - ya da" “ya hep ya hiç” yaklaşımına sahip kişilerle arasındaki farkı belirtirken şöyle demektedir;
"Bizim taktiklerimiz farklıdır. Biz her reformdan ... ve her yasal kurumdan yararlanırız. Ama biz onları, yığınların devrimci bilincini ve devrimci savaşımını geliştirmek için kullanırız.". (23)
Sorun sadece yasal olanaklardan devrimci mücadelenin çıkarları doğrultusunda yararlanıp yararlanmaması değil, yasal olanaklardan özgülde ne için ve hangi yollarla yararlanılıp yararlanılamayacağının değerlendirilmesidir. Bu konuda Lenin şöyle der;
“Örneğin Tasfiyecilerin bizim 'örgütlenme özgürlüğü’ ne karşı olduğumuzu söylemeleri bizi güldürür, biz, sadece, 1912 Ocak Konferansı'nca kabul edilen özel bir kararla bu noktanın önemini programımızda vurgulamakla kalmadık, aynı zamanda, kısıtlı örgütlenme hakkından Tasfiyecilerin yaptığından on kez daha etkin olarak yararlandık.” (23)
Belirleyici olan, yasal olanaklardan reformist bir yaklaşımla mı, yoksa devrimci bir yaklaşımla mı yararlanılmak istendiğidir. Lenin, Bolşeviklerin, dönemin şartlarına göre yasal olanaklardan nasıl yararlanılması gerektiği konusunda 1903-1905 , 1905-1907 ve 1917- 1920 dönemlerini örnek vererek şöyle özetliyor:
" "1905-07 devrim yılları. Birbirini izleyen Parlamenter ve parlamenter olmayan mücadele biçimlerinin, parlamentoyu boykot ve katılma taktiklerinin, legal ve illegal mücadele biçimlerinin kullanılması, aynı zamanda bunların karşılıklı ilişkileri ve bağları - bütün bunlar olağanüstü zenginlikte bir içeriğe damgasını vurdu."
1905 in “genel provası" olmadan, 1917 Ekim Devriminin zaferi imkânsız olurdu."
Partimizin konferansı, parti adına resmî açıklamalar yapmaya başladığında- kurucu meclisli bir burjuva cumhuriyetinin, kurucu meclis siz bir burjuva cumhuriyetinden daha iyi olduğunu; ama "işçi ve köylülerin" cumhuriyetinin, Sovyet cumhuriyetinin her türlü burjuva demokratik parlamenter cumhuriyetten daha iyi olacağını söyledik. Böylesine kapsamlı, ihtiyatlı ve uzun hazırlıklar olmadan, Ekim 1917'de zafere ulaşamaz veya bu zaferi pekiştiremezdik. "" (24)
Lenin’in , 1907-1910 gericilik yıllarıyla ilgili şu sözleri, yasal olanakları kullanmaktan kaçan devrimci lafazanlar için oldukça geçerli;
"1907-10 gericilik yılları, Çarlık zafer kazanmıştı. Bütün devrimci ve muhalefet partileri ezilmişti.
"Yenilgiye uğramış tüm muhalefet partileri ve devrimci partiler arasında Bolşevikler, en düzenli geri çekilmeyi yaşama geçirdiler. Bolşeviklerin 'Ordu’su en az kayıp verdi, çekirdeği en iyi korundu. En az (derinlik ve iyileştirile-bilirlik açısından) bölündüler, en az moral bozukluğu Bolşeviklerde oldu. En geniş çapta, en doğru ve enerjik biçimde çalışmaya yeniden başlamak için en iyi kondisyonda Bolşevikler oldular. Bolşevikler bunu ancak şu yüzden elde edebildiler: Geri çekilme gerekliliğini, nasıl geri çekilineceğini bilme gerekliliğini ve en gerici parlamentolarda, en gerici sendikalarda, kooperatiflerde, sosyal sigorta derneklerinde ve benzeri örgütlerde legal olarak nasıl çalışılacağını öğrenmenin mutlak gerekliliğini anlamak istemeyen devrimci lafazanları acımasızca teşhir ettiler ve aralarından attılar."" (24)
Lenin, 1910-1914'ün sonraki yılları olan "canlanma" dönemini anlatırken, gericilik yıllarında yasal olanakların kullanılmasının önemini şöyle açıklar:
"Başlangıçta gelişme inanılmaz derecede yavaştı, sonra, 1912 deki Lena olaylarında, biraz hız kazandı. Görülmemiş güçlükleri aşarak Bolşevikler, 1905den sonra işçi sınıfı içinde burjuva ajanı olduğu bütün anlaşılan, ve devamında Bolşeviklere karşı burjuva tarafından desteklenen Menşevikleri geri püskürttüler. Eğer Bolşevikler, doğru taktikleri izleyip de illegal çalışmayı, inatla üzerinde durdukları 'yasal olanaklar’ dan yararlanma ile birleştirmemiş olsalardı, bunu asla başaramazlardı. Azılı gerici Duma'ya seçimlerde Bolşevikler işçi seçmenlerin tam desteğini kazandılar." (24)
Yine Lenin, 1914-1917 emperyalist Dünya Savaşı yıllarında bu kullanımın önemini şöyle özetler:
"Son derece gerici bir "parlamento"ya sahip olan yasal parlamentarizm, devrimci proletaryanın partisi Bolşeviklere en yararlı hizmeti yaptı. (24)
Yasal olanaklardan yararlanıp yararlanmamak o özgüldeki güçler dengesine bağımlıdır. Önderliğin, Örgütlülüğün ve halk yığınlarının mücadelesinin yüksek olduğu dönemlerde, yasal olanaklardan yararlanmak gerekmeyebilir. Ancak özgül durum da güçler dengesi aleyhimize ise, Bolşeviklerin verdiği örneklerde olduğu gibi, ve özellikle gerici dönemlerde, yasal olanaklardan sosyalist devrim mücadelesi çıkarına yararlanmak zorunluluktur. Çünkü sermayenin emekçi ve diğer tüm kesimlere açık saldırıda olduğu bu gericilik dönemlerinde, yasal olanaklardan yararlanmak, devrimci örgütlenme, kitlelerle kaynaşma, önderliği kazanma pratikleriyle mücadelenin güçlendirilmesi, güçler dengesinin değiştirilmesi amacıyla direk bağlantılıdır.
Gericilik dönemlerinde yasal olanaklardan yararlanmayı reddetmek, mücadeleyi güçlendirmek değil, gericiliğin çıkarları doğrultusunda, tamamen pasifize edip yok etmekle eşdeğerdir. Çünkü mücadelenin güçlenmesi, hareketin gericiliğin saldırısına uğrayan tüm yığınlarla bağ kurmasına sıkı sıkıya bağlıdır. Yığınları terk ederek mücadele gelişemez ve güçlenemez, Özellikle gericilik yıllarında yığınlarla bağ kurabilmek için tüm yasal olanaklardan faydalanmak mücadelenin çıkarları doğrultusunda bir zorunluluktur. Gericilik yıllarında Lenin şunları belirtir;
"Mevcut yeni koşullar, yeni mücadele biçimleri gerektiriyor. Duma tribününün kullanılması mutlak bir zorunluluktur. Proletarya kitlelerini eğitmek ve örgütlemek için uzun süreli bir çaba özellikle önem kazanmaktadır. Yasadışı ve yasal örgütlenmenin birleşimi, Partini önünde özel sorunlar doğurmaktadır. "(25)
Lenin, sosyalistlerin kitlelere ve mücadeleye karşı sorumluluğunu şöyle özetler;
" Söylemeye gerek bile yok ki, bu hücrelerin ve komitelerin görevi ‘yığınlarla yakın bağları' sağlamak ve çalışmayı Sosyal Demokrasinin (Sosyalistlerin) yığınların her gereksinimine yanıt verebilecek şekilde yönlendirebilmesi için tüm yarı-legal ve legal örgütten olabildiğince yararlanmak olmalıdır. (25)
Özellikle gericilik yıllarında, devrimci mücadelenin yararına her türlü yasal olanağı kullanmak devrimcilerin görevidir, bunun dışında Lenin'in değerlendirmelerinden başka bir şey çıkarmanın olasılığı var mı?
Lenin, mücadele biçimlerinden biri olarak parlamentarizme atıfta bulunarak;
" Parlamentarizm bir eylem biçimidir, gazetecilik bir başka eylem biçimi. Her iki durumda da, içerik, gerçekten komünist olabilir, yeter ki, her iki alanda da militanlar gerçekten komünist olsunlar, gerçekten proletaryanın yığın partisi üyeleri olsunlar. Ama birinci alanda olduğu gibi ikinci alanda da – ve kapitalist düzende, kapitalizmden sosyalizme geçiş döneminde hangi alanda olursa olsun, burjuva bir ortamdan gelme adamları kendi amaçları uğruna kullanabilmek için, burjuva aydınların önyargılarının ve etkilerinin üstesinden gelebilmek için, küçük-burjuva çevrenin direnmesini zayıf düşünmek ve sonra da onu tamamen değiştirebilmek için, proletaryanın yerine getirmesi gereken özel görevlerin zorluklarından kaçınmak olanaksızdır."
Parlamentarizme katılmayı "reddetmenin" çocukça olan yanı şudur ki, bu "basit", "kolay" ve devrimci olduğu iddia edilen bu yoldan işçi hareketi içinde burjuva demokratik etkilere karşı mücadele gibi çetin bir sorunun "çözümlendiği" sanılmaktadır; oysa gerçekte yapılan şey kendi gölgesinden kaçmak, güçlüklere gözünü yummak, laf kalabalığıyla onların çevresinde dolaşmak.""
…er ya da geç hesabını mutlaka ödememiz gerekecek olan en büyük yanılgı, bu alanlardan herhangi birinde "can sıkıcı" şu veya bu göreve ya da zorluğa sırtını dönmek, ondan kaçmaktır. İstisnasız bütün eylem alanlarında çalışmaya kendini uydurmak gerekir, her zaman ve her yerde bütün güçlükleri, bütün burjuva alışkanlıkları, gelenekleri ve rutini yenmek gerekir. Sorunu, başka biçimde koymak ciddi bir tutum sayılamaz, çocukça bir davranıştır." (26)
Devrimciler "umutlu" dur ve bu anlamda, bu konuda, gerçekleştirmek istedikleri, ve inandıkları toplum anlamında "hayalcidir", ama "somut şartlar ve durum" konusunda "hayalci" değil, gerçekçidirler. Böylesine gerici bir dönemde, devrimci güçlerin tarihinin en zayıf devresini yaşadığı bir dönemde, yasal olanaklardan yararlanmayı reddetmek, iyileşme olasılığı olan bir hastanın, bitkisel yaşama geçmeyi tercih etmesine benzer.
İşin en ilginç , üzücü yanı, deve kuşu misali, kafası kumda vücudu dışarda "illegal" , ve açıkça "yasal" sol partiler in olduğu Türkiye’de, "illegal komünist parti" hızlı sol lafazancılığı yapılmasıdır.
Parlamento seçimlerini boykot etme veya seçimlere katılma konusundaki özel taktik uygulamada, Stalin'in sözlerinde açık ana hatlar ortaya çıkıyor;
"" Hareketi hızlandırmak veya geciktirmek, kolaylaştırmak veya engellemek - politik strateji ve taktiklerin uygulanabileceği alan ve sınırlar budur. ""
"" Taktikler, stratejinin bir parçasıdır, ona tabidir ve ona hizmet eder. ...Strateji savaşı kazanmaya ya da çarlığa karşı mücadeleyi sonuna kadar götürmeye çalışır; taktikler ise tam tersine, belirli çarpışmaları ve savaşları kazanmaya, belirli kampanyaları başarıyla yürütmeye veya belirli her bir anda mücadelenin somut durumuna az çok uygun belirli operasyonları yürütmeye çalışır.
Taktiğin en önemli işlevi, o andaki somut duruma en uygun ve stratejik başarıya giden yolu hazırlayacak en kesin savaş yollarını ve araçlarını, biçimlerini ve yöntemlerini belirlemektir. Sonuç olarak, taktiklerin işleyişi ve sonuçları, yalıtık olarak, doğrudan etkileri açısından değil, stratejinin amaçları ve olanakları açısından değerlendirilmelidir.
Taktikler o anın geçici çıkarlarına tabi tutulmamalı, doğrudan siyasi etki değerlendirmeleri tarafından yönlendirilmemeli, daha da kötüsü sağlam zemini terk etmemeli ve havada kaleler inşa etmemelidir. Taktikler, stratejinin amaç ve olanaklarına göre tasarlanmalıdır.
Taktiğin işlevi öncelikle -stratejinin gereklerine uygun olarak ve tüm ülkelerdeki işçi devrimci mücadelesinin deneyimini dikkate alarak- her ülkedeki mücadelenin verili anda somut durumuna en uygun mücadele biçimlerini ve yöntemlerini belirlemektir. . "" (27)
Özellikle emekçilerin çıkarları ve mücadelesi için devrimci önderliğin ve örgütün zayıf olduğu gericilik döneminde, yasal imkânları kullanmak devrimci mücadelenin ayrılmaz ve kaçınılmaz bir parçasıdır. Gerici dönem ve elverişsiz koşullar ve güç dengeleri döneminde, her türlü yasal mücadele biçimini reddetmek ve bunları işçi sınıfının ve onun mücadelesinin çıkarları için kullanmamak ancak Marksizm Leninizm’in en kötü karikatürünü çizen solcu laf tacirlerinin işi olabilir.
Türkiye örneğinde, aşırı sol söylem tüccarlığının arkasında ne öneriliyor? Mevcut sorun, bir iktidar partisini bir başkasıyla değiştirmek mi, yoksa Otokrasiye karşı (burjuva anlamında bile) demokrasi mi? “ Ya hep ya hiç” ütopik temelsiz yaklaşımı aradaki farkı göremez. Bu konuda Lenin şöyle der;
"Siyasette hayalcilik, şimdi ya da sonra, gerçekleşemeyecek bir arzudur - ne şimdi ne de daha sonra, toplumsal güçlere dayanmayan ve siyasi, sınıf güçlerinin büyümesi ve gelişmesiyle desteklenmeyen bir arzu.
“Bir ülkede özgürlük ne kadar az ise, sınıf mücadelesinin kendini göstermesi o kadar daha az, kitlelerin eğitim seviyesi ne kadar düşükse, siyasi hayalcilik o kadar kolay yayılır ve daha uzun sürer" (28)
Böylece, aşırı sol laf tacirleri yalnızca kitleleri yatıştırmakla kalmaz, aynı zamanda gericiliğin çıkarlarına da hizmet ederler. Lenin, RCPB'nin Olağanüstü 7. Kongresi'nde yaptığı konuşmada şöyle diyor;
“Şimdi yeni bir Sovyet iktidarı Programı yazmalıyız ve hiçbir şekilde burjuva parlamentarizminin kullanımını reddetmemeliyiz. Geri adım atmayacağımızı düşünmek bir ütopyadır.”
Aynı kongrede başka bir konuşmasında şöyle diyor;
“Hiçbir şekilde burjuva parlamenter kurumlara kesinlikle değer vermediğimiz izlenimini vermemeliyiz…. Burjuva parlamentarizminin tamamen anarşist bir inkârı için yolu açık bırakamayız.”
Evet, Parlamento, burjuvazinin "domuz ahırıdır" - özellikle otokrasi altında, hiçbir işlevi yoktur.
"... ancak nesnel durum öyleydi ki, bir yandan devrim bir çöküş ve hızla gerileme halindeydi. Devrimin yeniden yükselişe geçmesi için parlamento-dışı propaganda, ajitasyon ve örgütlenme araçları neredeyse yok gibi ya da çok güçsüz olduğundan (“ahırın içinde bile) bir parlamenter üs ün (oluşturulması), çok büyük bir siyasi öneme sahipti."(8)
Lenin'in unutulan veya gözden kaçan şu sözünün kavranması ve dikkate alınması önemlidir;
"Deneyim kanıtladı ki, proleter devrimin bazı çok önemli sorunlarında, tüm ülkeler kaçınılmaz olarak Rusya'nın yaptığını yapmak zorunda kalacaklar."(24)
Akılda kalıcı, çarpıcı sözlerle, küçük burjuva öznelliğine hitap eden sloganlarla devrimci mücadele olamaz. Bu yaklaşım, pratik sonuçta pasifliğin teşviki olması nedeniyle gericiliğe hizmet ettiği için devrimci mücadeleye zarar vermektedir. Troçkistlerin ideolojilerinden ve burjuvazinin çıkarlarına hizmet eden tarihsel kölelik pratiklerinden kaynaklanan görevi tam da budur.
Otokrasi ile Parlamenter Cumhuriyet arasında hiçbir fark olmadığı argümanının Marksizm-Leninizm ve onun diyalektiği ile hiçbir ilgisi yoktur.
Lenin, ”evet Marksistler için, Engelsin vurguladığı gibi ”tıpkı bir krallıkta olduğu "kadar", demokratik bir cumhuriyette de, devletin "bir sınıfın bir başka sınıfı baskı altında tutmasına yarayan bir makine "den başka bir şey”” değildir" diyor ve hızlı alıntılarda ıska geçilen cümlenin geri kalanıyla devam ediyor,
"Ancak Engels, bunu söylerken, “bu sözleriyle hiçbir zaman, bazı anarşistlerin "anlamlaştırdıkları "gibi, baskı biçiminin şöyle ya da böyle olmasının proletarya bakımından önem taşımadığını anlatmak istemez. Sınıf mücadelesinin ve sınıf baskısının daha geniş, daha özgür ve daha açık bir biçimi, genel olarak sınıfların ortadan kaldırılması için mücadelesinde proletaryaya büyük ölçüde yardımcı olur... Partimizin ve işçi sınıfının, egemenliğe ancak demokratik bir cumhuriyet biçimi altında ulaşabileceği son derece açık bir şeydir. Demokratik cumhuriyet..., proletarya diktatoryası’nın da özgül biçimidir..." Engels burada, Marks'ın bütün yapıtlarını kırmızı bir çizgi gibi işaretleyen o temel düşünü, yani demokratik cumhuriyetin proletarya diktatoryasına götüren en kısa yol olduğu düşününü özellikle belirgin bir duruma koyarak, yeniden ele alır. Çünkü böyle bir cumhuriyet, sermaye egemenliğini, dolayısıyla yığınların ezilmesini ve sınıflar savaşımını hiçbir zaman ortadan kaldırmadığı halde, kaçınılmaz bir biçimde, savaşımın genişlemesine, gelişmesine, depreşmesine, kızışmasına götürür; öyle ki, ezilen yığınların can alıcı çıkarlarını karşılama olanağı bir kez ortaya çıktıktan sonra, bu olanak, ancak ve yalnızca proletarya diktatoryası’nda, bu yığınların proletarya tarafından yönetiminde gerçekleşir. Tüm II. Enternasyonal için, bunlar da Marksizm'in "unutulmuş sözleridir.” (29)
Hele demokratik devrimin yapılmadığı ve tamamlanmadığı ülkelerden bahsedecek olursak;
"" Proleter için, bir burjuva toplumunda siyasal özgürlük ve demokratik cumhuriyet için mücadele, burjuva sistemini devirecek olan toplumsal devrim için mücadelenin gerekli aşamalarından yalnızca biridir. Özünde farklı olan aşamalar arasında kesin bir ayrım yapmak, kendilerini gösterdikleri koşulları ayık bir şekilde incelemek, kişinin nihai amacını süresiz olarak ertelemesi veya ilerlemesini önceden yavaşlatması anlamına gelmez. Tam tersine, modern toplumdaki sınıflar ilişkisini anlamak, ilerlemeyi hızlandırmak ve nihai amaca olabildiğince çabuk ve güvenli bir şekilde ulaşmak için gereklidir." (30)
Lenin, Bordiga'nın parlamentarizm karşıtlığına yönelik eleştirisinde sorunun özünü vurguluyor ve özetliyordu;
" Parlamento tarihin bir gelişiminin ürünüdür, ve burjuva parlamentosunu dağıtacak güçte olamadığımız sürece onu yok edemeyiz. Özgül tarihi koşullar altında, burjuva topluma ve parlamentarizme karşı mücadele, sadece burjuva parlamentonun bir üyesi olarak verilebilir. ...Durumun bu olmadığını iddia edemezsin, eğer buna karşı çıkmak istiyorsan, bunu yaparak tüm dünyadaki devrimci gelişimin tecrübesini silmek zorunda kalacaksın." (6)
Troçkistlerin 1903'ten bu yana ve özellikle devrimden sonra Bolşeviklere ve devrime karşı - gönüllü veya ödemeli- karşı devrime eğilimli düşmanlıkları, eleştirel ve nesnel düşünebilen insanlar için sır değildir. Lenin, “bugünün Menşevikleri neyse, yarından da o olacak” derken, bir kehanet beyanı yapmıyordu. Troçkist ideolojinin kaçınılmaz pratik sonucunu vurguluyordu. Kendilerini şekillendiren ve içinde bulundukları ülkelerin koşullarına uyan tüm çeşitlemeleriyle, kimilerinde aşırı sol söylemleri, kimilerinde reformist söylemleriyle karşı devrime hizmet etmeye devam etmektedirler.
İşleyen bir parlamentonun olmadığı, ancak otokratik bir rejimin hüküm sürdüğü, nüfusun neredeyse %100'ünün parlamenter umutlara sahip olduğu ve devrimci mücadelenin neredeyse yok denecek kadar zayıf olduğu bir ülkede, "parlamenter mücadele biçimini" reddetmek sadece otokrasinin hizmetinde Troçkist bir karşı devrimci yaklaşım olur.
Anlayanlar için sözleri Lenin'e bırakalım;
“Kapitalizmden kapitalizme fark vardır” diyor Lenin, “Kara - Yüz - Oktobrist (otokratik, faşist) kapitalizmi ve Narodnik (gerçekçi, demokratik, faaliyet dolu) kapitalizmi var. Biz kapitalizmin "aç gözlülüğünü ve zalimliği" ni işçilere ne kadar fazla teşhir edersek, birinci tür kapitalizmin ayakta kalması o kadar güç olur ve kapitalizm o kadar ikinci tür kapitalizme dönüşmek zorunda kalır. Bu tam bize (istediğimize) uygun düşer, tam proletaryanın (istediğine) uygun düşer.
Bir çelişkiye düştüğümü mü düşünüyorsunuz? Mektubun başında “gerçekçilik, demokrasi, etkinlik” kelimelerini kötü olarak değerlendirdim ve şimdi onları iyi buluyorum? Burada bir çelişki yoktur; proletarya için kötü olan burjuva için iyidir... "" (31)
Parlamentarizm yaklaşımının eleştirisi sadece reformistlere yönelik bir eleştiri değildir ve olmamalıdır. Reformist yaklaşım, Marksizm-Leninizm hakkında temel bilgilere sahip olan herkes tarafından kolayca görülebilir. Ama önemli ve en tehlikeli olan, kolayca sezilemeyen, Leninist maskesi, "çekici"," göz alıcı", "küçük burjuva duygulara hitap eden hızlı sloganlar, lafazanlıklar arkasına gizlenmiş, Troçkist ve anarşistlerdir. Her ne kadarda bunların emekçi kitleler arasında kök salabildiği tarihi olarak görülmemişse de, bu hızlı sloganlarla bir sürü iyi niyetli genç emekçilerin, ve özellikle küçük burjuva entelektüellerin kafasını bulandırmayı başardıkları da tarihi olarak kanıtlamıştır.
Parlamentarizm sorunu, parlamenter mücadele her zaman o dönemin mevcut durumu ve şartları ile doğrudan bağlantılı olarak, devrimci mücadelenin gücü veya zayıflığı -kitlelerin parlamenter yanılsamasının derecesi- o verili anda ve her zaman işçi sınıfının çıkarları ve mücadeleleri göz önünde bulundurma temelinde ele alınmalıdır. Lenin'in dediği gibi; Parlamentarizmi “saf haliyle”, gerçek durumdan izole edilmiş bir “fikir” olarak almak saflık olur” (32). Yaklaşım -bazı istisnaları inkâr etmeden- devrimci durumun var olduğu ve olmadığı dönemlerde, farklı olacaktır. Rus devrimi deneyimine dayanarak, Marksist-Leninist yaklaşımın “parlamenter mücadele -> ayaklanma -> parlamentoda çoğunluğu elde etme -> ayaklanma -> proletarya diktatörlüğü (veya bazı durumlarda işçi-köylü diktatörlüğü) mantığını takip ettiğini söylemek de bir sakınca görmüyorum.
Erdogan A
Konuyla İlgili yazılar ve notlar
1903 Öncesi Erken Yazılar
Rus Sosyal Demokratlarının görevleri P44
Devrimin hazırlık yılları (1903-05)
Bolşevizm Tarihinin Başlıca Aşamaları (24) S74
Otokrasi ve Proletarya (30) S81
Devrim yılları (1905-07)
Demokratik Devrimde Sosyal-Demokrasinin İki Taktiği (12) S92
Kadetlerin Zaferi ve İşçi Partisinin Görevleri (18) S97
A.V. Lunaçarski ye 156 (19) P144
Gerilla Savaşı (2) P147
Birlik Kongresi Delegelerinin Eski “Bolşevik” Gruba Ait Partiye İtirazı (11) S151
Yeni Bir Ayaklanma P158
Makalenin Son Yazısı: “Sosyal-Demokratlar ve Seçim Kampanyası” P166
Sosyal Demokratlar ve Seçim Anlaşması” (7) P169
Diktatörlüğün Kaba Burjuva Temsili ve Marks'ın Diktatörlüğe Bakışı S493
Devlet Duma’sına Yönelik Tutum P506
Devlet Duma’sına Karşı Tutum Sorunu Üzerine (32) S519
Bir Kadet Duma’sının Rolü ve Önemi P527
Gericilik yılları (1907–10)
Lenin, Yolda (25) S171
Bolşevizm’in Karikatürü (22) S183
Otzovizm ve Tanrı-İnşa Etme Taraftarları Fraksiyonu (16) S199
Canlanma yılları (1910–14)
Maksim Gorki ‘ye Mektup (31) P240
İki Ütopya (28) P245
Karl Marx Öğretisinin Tarihsel Kaderi (1) P251
C.C.'nin Raporu R.S.D.L.P.'nin Brüksel Konferansına ve C.C. Delegasyon (23) P256
Birinci Emperyalist Dünya Savaşı (1914–17)
Rus Sosyal-Demokrat İşçi Duma Grubunun Duruşması-Ortaya Çıkanlar (9) P308
İsviçre Sosyal-Demokrat Partisindeki Sol Zimmerwaldistlerin Görevleri (20) P324
Junius, Sosyal Demokrasinin Krizi P338
Sosyalist Devrim ve Demokrasi Mücadelesi P346
Lenin, Inessa Armanda (3) P349
Rusya'da ikinci devrim (Şubat-Ekim 1917)
Proleter Milis (5) P351
Parlamentarizmin Kaldırılması (15) P356
Dolandırıcılık Kahramanları ve Bolşeviklerin Hataları (14) P364
Partimizin Hataları (8) P375
Devlet: Sverdlov Üniversitesi'nde Verilen Bir Ders (4) P384
Komünist Enternasyonal'in İkinci Kongresi için Malzeme (10) P408
Lenin, Sylvia Pankhurst'e Mektup (17) S414
Burjuva Parlamentolarına Katılmalı mıyız? (21) P422
Parlamentarizm Üzerine Konuşma (6) P435
Doğru teorilerden yanlış sonuçlara ulaşma (26) P440
Lenin, RCP(B.) Taslak Programı (13) P447
Stalin, Rus Komünistlerinin Strateji ve Taktikleri Sorunu Üzerine (27) S456
Marks'ın "Fransa'da İç Savaş’ına 1891 Önsözü P477
Devlet ve devrim, Anarşistlerle Tartışma (29) S487
Hiç yorum yok