Demokratik Mücadele Üzerine - Lenin’den Seçmeler
" "Sınıf bilinçli bir işçi, sosyalist mücadele uğruna demokratik mücadeleyi ya da demokratik mücadele uğruna sosyalist mücadeleyi unutabilir mi? Hayır, sınıf bilinçli bir işçi kendisine sosyal-demokrat adını verir, çünkü bu iki mücadele arasındaki ilişkiyi kavrar. Demokrasi yolundan, siyasal özgürlük yolundan geçmeksizin sosyalizme giden bir yol olmadığını bilir." (P211)
Sağ ve sol oportünizm arasındaki -birbirini güçlendiren- akrabalığın en çarpıcı örneklerinden birisi, Marksist Leninistlerin "demokratik mücadele", "demokratik görevleri" sorununda kendini göstermektedir.
Genel olarak sömürge, yarı sömürge veya bağımlı ülkelerde ve Türkiye özelinde olduğu gibi dengesiz ekonomik gelişme yasaları nedeniyle kapitalizmin geliştiği ülkelerde, demokratik mücadele anlayışı kendisini bilinçli veya bilinçsiz olarak iki şekilde gösterir; birisi demokratik mücadeleyi temel alan ve nihai hedefin Cumhuriyet olduğu yanılsamasını yayan sağ sapma, diğeri ise somut gerçekleri, koşulları ve durumu görmezden gelen ve bu görevleri "burjuva kuyrukçuluğu" ve sosyalist devrimin gündemde olduğu yanılsamasını yayarak, demokratik mücadeleyi tamamen reddeden sol sapmadır..
Lenin'in açıkladığı gibi;
“Marksist için sorun, sadece iki aşırı ucun her birinden de kaçınmaktır: bir yandan, proletaryanın bakış açısından, proleter olmayan herhangi bir acil ve geçici görevle hiçbir şekilde ilgilenmediğimizi söyleyenlerin hatasına düşmemek, ve öte yandan, proletaryanın acil, demokratik görevlerin yerine getirilmesinde iş birliğinin, onun sınıf bilincini ve sınıfsal farklılığını karartmasına izin vermemek.” (S136)
Marksist Leninistler için demokratik ve sosyalist görevler ve her ikisi için verilen mücadele birbirinden kopuk değil, diyalektik olarak bağlantılıdır. Birisi diğerinden bağımsız olarak elde edilemez. Lenin, her ikisinin anlamını ve diyalektik bağlantılarını net bir şekilde açıklar;
" Sosyal-Demokratların pratik faaliyetlerinin amacı, iyi bilindiği gibi, proletaryanın sınıf mücadelesine önderlik etmek ve bu mücadeleyi kendisini gösterdiği her iki biçim içerisinde örgütlemektir: sosyalist (sınıf sistemini yıkmayı ve sosyalist toplumu örgütlemeyi hedefleyen, kapitalist sınıfa karşı mücadele) ve demokratik (Rusya’da siyasal özgürlüğü kazanmayı ve Rusya’nın siyasal ve toplumsal sistemini demokratikleştirmeyi hedefleyen, mutlakıyetçiliğe karşı mücadele). İyi bilindiği gibi dedik. Ve gerçekten de, henüz ayrı bir toplumsal-devrimci akım olarak ortaya çıktıkları andan itibaren, Rus Sosyal-Demokratları faaliyetlerinin bu amacına daima tam bir kesinlikle işaret etmişler, proletaryanın sınıf mücadelesinin ikili görünüm ve içeriğini daima vurgulamışlar ve daima sosyalist ve demokratik görevleri arasındaki kopmaz bağlantı üzerinde ısrarla durmuşlardır – bu bağlantı benimsedikleri isimde açıkça ifadesini bulur…
Rus sosyal-demokratları, Bilimsel sosyalizmin yayılması ile eş zamanlı olarak, işçi sınıfı kitleleri arasında demokratik düşüncelerin yayılması görevini önlerine koyarlar; bütün görünümleri içinde mutlakıyetçiliğin, onun sınıf muhtevasının, onu devirmenin gerekliliğinin, siyasal özgürlük ve Rusya’nın siyasal ve toplumsal sisteminin demokratikleştirilmesi elde edilmeksizin işçilerin davası için başarılı bir mücadele sürdürmenin imkansızlığının kavranmasını yaygınlaştırmak için uğraşırlar.
.. dünyanın her yerinde ve her zaman proletaryanın her kararlı ve tutarlı demokratik talebi, burjuvazinin irkilmesine neden olur..." (P175)
Bu bağlantı özellikle feodalizmin ve yarı feodalizmin hüküm sürdüğü ülkelerde çok daha önemlidir. Bu tür ülkelerle ilgili olarak, "günümüzde proletaryanın başlıca görevi" diyor Lenin, "en geniş özgürlüğü kazanmak ve toprak ağalarının (feodal) toprak mülkiyetinin en eksiksiz yıkımını gerçekleştirmektir. Proletarya, ancak bunu yaparak, ancak demokratik eylem yoluyla eski, yarı-feodal toplumu tamamen parçalayarak, bağımsız bir sınıf olarak tam bir itibar kazanabilir, “Bütün ezilenler” için ortak olan demokratik görevlerdenfarklı olarak, kendi özgül (yani sosyalist) görevlerine tam bir vurgu yapabilir, ve kendisi için sınırsız, kapsamlı ve yoğun bir sosyalizm mücadelesi için en uygun koşulları sağlayabilir.
“Eğer burjuva demokratik kurtuluş hareketi yarı yolda kalırsa, gerçekleştirilmezse, proletarya, kendi sınıfından, proleter görevlerinden, yani sosyalist görevlerinden çok, genel demokratik (yani burjuva demokratik) görevlere çok daha fazlasını harcamak zorunda kalacaktır. " (P249)
Gelişmemiş ülkelerden bahseden Lenin;
"Gelişmemiş ülkeler ayrı bir konu. Bunlar Doğu Avrupa'nın tamamını ve tüm sömürgeleri ve yarı-sömürgeleri kucaklıyorlar... Bu bölgelerde, kural olarak, hala ezilen ve kapitalist olarak gelişmemiş uluslar var. Nesnel olarak, bu ülkelerin hala başarmaları gereken genel ulusal görevleri var, yani demokratik görevler, yabancı baskısını yok etme görevleri...
Gelişmiş ülkelerin proletaryası, burjuvaziyi devirirken ve onun karşı-devrim girişimlerini püskürtürken, gelişmemiş ve ezilen uluslar sadece beklemezler, yok olmazlar, ortadan kaybolmazlar. ...
Toplumsal devrim, ancak proletaryanın ileri ülkelerde burjuvaziye karşı iç savaşı ile gelişmemiş, geri kalmış ve ezilen ülkelerde ulusal kurtuluş hareketi de dahil olmak üzere bir dizi demokratik ve devrimci hareketin birleştirildiği bir çağ biçiminde gelebilir. " Lenin, Marksizm ve Emperyalist Ekonomizmin Bir Karikatürü, "Monizm ve Dualizm"
Demokratik devrimle ilgili olarak Lenin, bu tür ülkelerde demokratik mücadelenin önemini vurgulayarak;
"…bu devrim ne kadar eksik ve kararsız olursa, Sosyalist olmayan, salt sınıfsal olmayan proleter görevler, proletaryanın üzerinde o kadar uzun ve o kadar ağır bir yük olacaktır… Köylülüğün zaferi ne kadar eksiksiz olursa, proletarya ayrı bir sınıf olarak o kadar çabuk öne çıkacak ve saf sosyalist görevlerini ve amaçlarını o kadar net ortaya koyacaktır." (P254)
Stalin, bu tür ülkelerde demokratik mücadelenin özünü şöyle özetler;
"" Bugün demokratik bir cumhuriyet talep ediyoruz. Demokratik bir cumhuriyetin her bakımdan iyi ya da her bakımdan kötü olduğunu söyleyebilir miyiz? Hayır söyleyemeyiz! Neden? Çünkü demokratik bir cumhuriyet sadece bir açıdan iyidir: feodal sistemi yıktığı zaman; ama bir başka açıdan kötüdür: Burjuva sistemini güçlendirdiği zaman. Bu nedenle biz diyoruz ki: demokratik cumhuriyet feodal sistemi yıktığı sürece iyidir - ve onun için savaşırız; ama burjuva sistemini güçlendirdiği ölçüde kötüdür ve biz ona karşı savaşırız. "" (P231)
Marksist Leninist, sosyalist mücadele uğruna demokratik mücadeleyi veya demokratik mücadele uğruna sosyalist mücadeleyi unutmaz. Ancak demokratik mücadeleyi her zaman sosyalizm mücadelesine tabi kılar. Lenin'in " Ulusal Sorunda Marksizm ve Prudonizm'de işaret ettiği gibi;
"Küçük-burjuva demokratların aksine, Marx istisnasız her demokratik talebi mutlak değil, burjuvazinin önderliğindeki halk kitlelerinin feodalizme karşı mücadelesinin tarihsel bir ifadesi olarak gördü. Burjuvazinin elinde işçileri aldatma aracı olarak hizmet edemeyen ve belirli koşullar altında hizmet etmeyen hiçbir talep yoktur. .... Pratikte, proletarya bağımsızlığını ancak cumhuriyet talebini dışlamadan tüm demokratik talepler için mücadelesini burjuvazinin devrilmesi için devrimci mücadelesine tabi kılarak koruyabilir.”
Kautskycilere yönelik eleştirisinde, Lenin, sosyalist Mücadele ile ilgili olarak yalnızca sosyalistlerin samimi demokratik mücadele yürüttüğünü vurgular;
Kautskyciler, dikkatsiz insanların, bu itirazın mevcut sosyalist görevlerin yerine var-olmayan burjuva demokratik görevleri getirildiğini fark etmeyeceklerini umarak, “siz demokratik taleplere karşısınız” diyorlar.
Ah hayır beyler, diye cevap veriyoruz Kautskycilere. Demokratik taleplerden yanayız, sadece bizler bu talepler için içtenlikle savaşıyoruz, çünkü nesnel tarihsel durum, sosyalist devrimle bağlantılı olmadıkça onları ilerletmemizi engelliyor.” (P299)
"Komün" diyor Lenin, "burjuvazinin ancak ilan edebileceği demokratik görevleri, proletaryanın başarabildiği muhteşem bir oybirliği örneğiydi.
" Komünün Dersleri "Bırakın liberaller demokrasiyi birkaç kuruşa dağıtsınlar ve bütünü bayağı ve cılız, zavallı “dole” (sosyal yardım) hayalleri için çöpe atsınlar." Sosyalistler, "halk arasında bütüncül demokratik görevler bilincini uyandırmalı ve proletaryayı devrimci amaçların net bir anlayışıyla aşılamalıdır. İşçi kitlelerinin zihinlerini aydınlatmalı ve mücadeleye hazır olma durumlarını geliştirmeliyiz, çelişkileri yumuşatarak, mücadelenin amaçlarını yumuşatarak zihinlerini bulandırmamalıyız.” (P270)
Sosyalistler için " "Geniş" özgürlüğün "tam" kullanımından bahsetmek yerine (aslında, bu sadece muğlak bir laf kalabalığıdır ve bu pekâlâ değiştirilebilir, ve demokratik bir cumhuriyete ve demokratik bir anayasa, kesin olarak atıfta bulunarak değiştirilmesi gerekir, çünkü “tam kullanımı” , tutarlı demokrasi demektir)— bunun yerine, siyasi özgürlükle ilgilenenin yalnızca işçi sınıfı olmadığını belirtmek zorunluydu. Bu konuda sessiz kalmak, “ekonomizm”in en kötü biçimlerine ve genel demokratik görevlerimizi unutmaya kapıyı sonuna kadar açmakla eşdeğerdir.” Lenin, A Letter to the Northern League
Lenin, “siyasi özgürlükle ilgilenenin yalnızca işçi sınıfı olmadığını belirtmek zorunluydu” ifadesini şöyle açıklıyor;
"Demokratik mücadelenin koşulları ile sosyalist mücadelenin koşulları neden aynı değildir? Çünkü işçilerin bu iki mücadelenin her birinde mutlaka farklı müttefikleri olacaktır. Demokratik mücadele, işçiler tarafından burjuvazinin bir kesimiyle birlikte yürütülür, özellikle küçük burjuvazi ile. Öte yandan, sosyalist mücadele, işçiler tarafından burjuvazinin tamamına karşı yürütülür. Bürokrat ve toprak ağasına karşı mücadele, tüm köylülerle, hatta zenginlerle birlikte yürütülebilir ve yürütülmelidir. Öte yandan, burjuvaziye ve dolayısıyla hali vakti yerinde köylülere karşı mücadele ancak kır proletaryasıyla birlikte yürütülebilir." (P211)
Herhangi bir ara aşamayı, süreci göz ardı eden ve yok sayan ve son aşamaya ütopik, soyut bir şekilde sabırsızlıkla atlayan “sürekli devrim” adlı karşı devrim teorisinin aksine, Marksist-Leninist Kesintisiz Devrim teorisi, toplumsal hayattaki sürekli değişimleri hesaba katar; sınıflar arasında sürekli değişen ilişkiler, bir aşamadan diğerine sürekli gelişim değişiklikleri. Devrim ciddi aşamalardan geçer. Bu aşamalarda proletaryanın farklı müttefikleri vardır. Özellikle demokratik mücadelenin içinde bulunulan duruma ve somut koşullara göre çeşitli müttefikleri olacaktır.
Konuya açıklık getirmekteki becerisiyle Stalin, soruya ışık tutuyor;
"Bu, elbette ki, kapitalizm çürümekte olduğu için, sosyalist sistemin istediğimiz her an kurulabileceği anlamına gelmez. Sadece anarşistler ve diğer küçük-burjuva ideologlar böyle düşünür. Bu Sosyalist ideal, tüm sınıfların ideali değildir. İdeal olandır. sadece proletaryanın; diğer sınıflar, onun yerine getirilmesiyle doğrudan ilgilenmez, sadece proletarya bu kadar ilgilenir. Bu, proletarya toplumun küçük bir bölümünü oluşturduğu sürece, sosyalist sistemin kurulmasının imkânsız olduğu anlamına gelir. Eski üretim biçiminin çürümesi, kapitalist üretimin daha da yoğunlaşması ve toplumdaki çoğunluğun proleterleşmesi - işte sosyalizme ulaşmak için gereken koşullar bunlardır. Ancak bu hala yeterli değildir. Toplumdaki çoğunluk zaten proleterleşmiş olabilir, ancak sosyalizm hala elde edilemeyebilir. Bunun nedeni, sosyalizmin başarısı için, tüm bunlara ek olarak, sınıf bilincini, proletaryanın birliğini ve proletaryanın kendi işlerini yönetme becerisini gerektirmesidir. Bütün bunların elde edilebilmesi için siyasi özgürlük denen şeye, yani ifade, basın, grev ve örgütlenme özgürlüğüne, kısacası sınıf mücadelesini yürütme özgürlüğüne ihtiyaç vardır.
Ancak siyasi özgürlük her yerde eşit olarak sağlanmamaktadır. Bu nedenle, mücadeleyi yürütmek zorunda olduğu koşullar: feodal otokrasi (Rusya), anayasal monarşi (Almanya), büyük bir burjuva cumhuriyeti (Fransa) veya demokratik bir cumhuriyet (Rus Sosyal-Demokrasisinin talep ettiği) altında, proletarya için bir kayıtsızlık meselesi değildir.
Siyasi özgürlük, en iyi ve en tam haliyle bir demokratik cumhuriyette sağlanır, elbette ki, kapitalizm koşullarında ne kadar sağlanabilirse. Bu nedenle, proleter sosyalizmin bütün savunucuları, sosyalizme [geçişte] en iyi "köprü" olarak, bir demokratik cumhuriyetin kurulması için mutlaka çaba gösterirler.
İşte bunun için, bugünkü koşullarda, Marksist program iki bölüme ayrılmıştır: hedefi sosyalizm olan azami program, hedefi demokratik cumhuriyet aracılığıyla sosyalizme giden yolu açmak olan asgari program. (P231)
Lenin, teori ile mevcut durumun ilgili pratik için değerlendirilmesi arasındaki diyalektik bağlantıyı vurgulamak için Engels'in sözlerini yineler;
" Marksizm bizden sınıf ilişkilerinin ve her tarihsel duruma özgü somut özelliklerin kesinlikle tam ve nesnel olarak doğrulanabilir bir analizini gerektirir. Biz Bolşevikler, politikaya bilimsel bir temel vermek için kesinlikle gerekli olan bu gereksinimi her zaman karşılamaya çalıştık. " (P335)
Sağ ve sol sapma akrabalığı her zaman haklılığını eklektizmde, aşırı sol söylemlerde, somut durum ve şartlarla ilgisi olmayan ezberlenmiş sloganlarda bulmuştur. Ya Engels'in çocukça saf olarak tanımladığı küçük-burjuva sabırsızlık - ""Kendi sabırsızlığını teorik olarak ikna edici bir argüman olarak sunması ne kadar çocukça bir masumiyettir!" !" (P351) ya dagünlük mücadelelerden ve acil sorulardan kaçmak için küçük burjuva taktiklerde kendisini göstermiştir. Marx ve Engels her zaman, "formüllerin" sadece ezberlenmesi ve tekrarlanmasıyla haklı olarak alay ederek şöyle söyler;
“onlar olsa olsa tarihsel sürecin her bir özel döneminin somut ekonomik ve politik koşulları tarafından zorunlu olarak değiştirilebilen genel görevleri belirlemeye muktedir olabilirler. "(P335)
Demokratik mücadeleden kaçmak için yapılan sapmaların söylemleri, gelişigüzelliğini yitirerek alışkanlık haline gelmiş, kitlelerle bağ kurmak için demokratik mücadelenin reddedilmesi ve küçümsenmesi de bir alışkanlık haline gelmiştir. Engels'in belirttiği gibi;
"... . 'Biz komünistiz' [diye yazıyorlar, Blankist-Komüncüleri, manifestolarında] 'çünkü biz, amacımıza ve zafer gününü uzaklaştırmaktan ve kölelik dönemini uzatmaktan başka bir sonuç vermeyen aradaki aşamalardan, uzlaşmalardan geçmeden ulaşmak istiyoruz.'. ” (P351)
Somut durum ne olursa olsun sabırsızlıkları ve/veya mücadeleden kaçışları nedeniyle “hemen-şimdi devrim”, “ya hep ya hiç” gibi soyut sloganlar kulağa hoş gelse de - devrimci durum olmadığı sürece - işçi sınıfının ve onun mücadelesinin çıkarlarına hizmet etmemektedir. Çünkü bir
"Marksist, gerçek hayatın, yaşamın doğru gerçeklerinin bilincine varmalıdır." "" ... " Bir Marksist, sınıf ilişkilerinin dikkatli analizinin zeminini terk etmemelidir." (P335)
Lenin, "eski devrimci teorilerin temsilcilerinin sosyal-demokrasinin ilkelerini anlama konusundaki genel başarısızlığının, programlarını ve faaliyet planlarını ülkede faaliyet gösteren gerçek sınıfların, tarihin belirli ilişkilere yerleştirdiği sınıfların kesin bir değerlendirmesine göre değil soyut fikirlere dayandırmaya alışkın olmalarına…"işaret eder. Rus Sosyal-Demokratlarının Görevleri
Soyut yaklaşımda ve ezberci sloganlarda odaklanan “aşırı solu” eleştiren Engels, "Alman komünistleri" diyor,
" kendilerinin değil, tarihi gelişmenin yarattığı bütün ara-aşamaların ve bütün uzlaşmaların ötesinde son hedefi, yani sınıfların kaldırılmasını ve toprağın ve üretim araçlarının özel mülkiyetine yer vermeyen bir toplumsal düzenin kurulmasını açıkça görebildikleri için komünisttirler. Otuz üç Blankist ise, aradaki aşamaları ve uzlaşmaları yakıp kül ettikleri anda sorunun çözümleneceği ve günün birinde 'ihtilâl yeniden başladığı' ve iktidar ellerine düştüğü takdirde, ki buna kesin olarak inanmaktadırlar, 'komünizmin hemen ertesi gün kurulacağını' hayal ettikleri için komünisttirler. Eğer bu iş hemen yapılamıyorsa, demek ki komünist değildirler.”
Marksizm’i ezberden öğrenmenin ve deyimlerin sloganlaştırılmasının saçmalığı üzerine Lenin şöyle diyordu;
“ Her duruma uyan bir reçete, ya da ("hiçbir zaman uzlaşılmayacak"!) biçiminde bir genel kural bulmaya kalkışmak saçmadır. Her özel durumda doğru yolu bulabilmek için kafayı işletmek gerekir." (P351)
Her demokratik mücadele süreci, içinde mevcut özel durumun somut değerlendirmesine dayalı olarak verilmesi gereken mücadelenin biçimini ve bunun için taktik ittifakı belirleyen “özel durumlar” içerebilir. Lenin bir önceki alıntıya devam ediyor;
"Parti örgütünün ve adına layık parti önderlerinin varlığının işlevlerinden birisi, uzun vadeli, kararlı ve çok yönlü bir çalışmayla, söz konusu olan sınıfın düşünen bütün temsilcilerinin katıldığı bir çalışmayla, çapraşık siyasi sorunların doğru olarak ve zamanında çözüme bağlanması için gerekli bilgileri, gerekli tecrübeleri ve üstelik gerekli siyasi seziş yeteneğini edinme zorunluğudur " (P351)
Gündemdeki herhangi bir demokratik mücadele için her türden taktiksel ittifakı reddeden, yine "burjuvaziyi desteklemek", "burjuvazinin kuyruğuna takılmak" gibi aşırı solcu bahanelerle hiçbir şey yapmamayı seçen ve böylece somut pratikte gerçekten de burjuvazi çıkarlarına hizmet eden oportünistler için, Lenin şunları söylüyor;
" ister Zemstvo ile İçişleri Bakanlığı, ister soylulukla Ortodoks kilisenin polis rejimi, ister istatistikçilerle bürokratlar, köylülerle “Zemstvo” görevlileri, ya da dini hiziplerle jandarma arasında bir çelişki olsun, her türlü liberal ve demokratik isyanı proletaryaya açıklamak, bunu proletaryanın aktif katılımıyla genişletmek ve desteklemek bizim vazgeçilmez görevimizdir. Bu çelişkilerden bazılarının küçük önemine ya da bunları genel bir ayaklanmaya dönüştürmenin “umutsuzluğuna” kibirle burun kıvıranlar, çok yanlı siyasi ajitasyonun, proletaryanın siyasi eğitiminin hayati çıkarlarıyla, bir bütün olarak toplumsal gelişmenin, tüm halkın, yani halkın tüm demokratik unsurlarının hayati çıkarlarının çakıştığı bir odak noktası olduğunu anlamamaktadırlar. Her liberal sorunla ilgilenmek, ona karşı Sosyal-Demokrat tutumumuzu belirlemek, proletaryanın çözümde aktif bir rol oynamasına ve kendi proleter yolundan çözümü sağlamasına yardımcı olmak doğrudan görevimizdir. Bu yolda çaba göstermekten kaçınanlar, (niyetleri ne olursa olsun) gerçekte liberalleri egemen kılmakta, işçilerin siyasi eğitimini onların eline teslim etmekte ve siyasi mücadelede egemenliği, son tahlilde burjuva demokrasisinin önderleri olanlara terk etmektedirler. " (S128)
Belirli koşullar nedeniyle ortaya çıkan “acil görev”lerin bir kısmı, devrimcilerin “nüfusun çeşitli katmanlarına yaklaşma görevini üstlenmesini” gerektirir, bu görev “entelektüel katman” ile sınırlandırılmamalıdır (P25)
Türkiye örneğinde gördüğümüz, yayılan geniş muhalefet kitlelerini ve faşist iktidara karşı kendiliğinden muhalefet hareketini desteklemek ve ona önderlik etmeye çalışmak yerine, kitlelerde temeli ve bağı olmayan Troçkizmin varyasyonları ile ittifakı tercih etmeleri trajik ironidir.
Özel durumu (dini-faşist diktatörlük) ve acil görevi göz önünde bulundurursak, devrimcilerin "uyanmakta olan proletaryanın ihtiyaçlarını karşılaması, onları örgütlemesi, devrimci gruplarla bağlarını güçlendirmesi ve sosyalist görevleri demokratik görevlerle bütünleştirmek için mücadele" vermesi gerekir.
Kitlelere güvensizlik özünde kendisine, kendi teori ve pratik kapasitesine olan güvensizliğinden kaynaklanır. Dolayısıyla seçim, ya kitlelerden izole edilmiş bireysel uygulama, ya da benzer hareketler, hatta karşı-devrimci "entelektüel" gruplar olacaktır. "Ancak," diyor Lenin,
"demokratik, siyasal mücadelede … işçi sınıfı tek başına değildir; bütün siyasi muhalefet unsurları, katmanları ve sınıfları, mutlakıyetçiliğe düşman olduklarından ve ona karşı şu ya da bu biçimde mücadele ettiklerinden, onun yanında bulunmaktadır. Burada proletarya ile yan yana, burjuvazinin ya da eğitilmiş sınıfların ya da küçük -burjuvazinin, otokratik hükümet tarafından zulmedilen milliyetlerin, dinlerin, mezheplerin, vb., vb. muhalif unsurları bulunmaktadır. Ortaya çıkan sorun doğal olarak işçi sınıfının bu unsurlara karşı tutumunun ne olması gerektiğidir." (P25)
“İşçi sınıfının bu unsurlara karşı tutumu nasıl olmalıdır” sorusuna sağ ve sol sapmaların yanıtı kaçınılmazdır. Yanıt her ne kadar birbirine çelişkili görünse de, aslında son analizlerde, yaklaşımları her ikisi de birbirini destekler, burjuvazinin hizmetinde birbirini güçlendirir. Revizyonizmin doğası budur. Reformist bakış açısına karşı, mücadeleden kaçan, saf sosyalist iddiasıyla demokratik mücadeleye sırtını dönen aşırı sol bir bakış açısı. Konuyu anlamak için aşağıdaki Lenin'den alıntı oldukça önemlidir;
" Özellikle siyasi mücadeleye ilişkin olarak “sınıf bakış açısı”, proletaryanın her demokratik harekete bir itici güç sağlamasını gerektirir. İşçi sınıfı demokrasisinin siyasi talepleri ilke olarak burjuva demokrasisininkilerden farklı değildir, fark nicelikseldir. Ekonomik kurtuluş mücadelesinde, sosyalist devrim mücadelesinde proletarya ilke olarak farklı bir temelde ve tek başına ayakta durur (küçük üretici ancak onun saflarına katıldığı ya da katılmaya hazırlandığı ölçüde yardımına gelecektir). Oysa siyasi kurtuluş mücadelesinde birçok müttefikimiz vardır ve onlara karşı kayıtsız kalmamalıyız. Ancak, burjuva demokratik kamptaki müttefiklerimiz liberal reformlar uğruna mücadele içinde her zaman geriye bakar ve işleri eskisi gibi başkalarının sırtından “iyi yiyecekleri, huzur içinde uyuyacakları ve mutlu yaşayacakları biçimde ayarlamaya çalışırken; proletarya geriye bakmaksızın sonuna dek ileriye doğru yürüyecektir. R.N.S.’nin (Witte’nin Yıllığa önsözün yazarı) yandaşları otoriter Zemstvo’nun hakları ya da bir anayasa konusunda hükümetle cebelleşirken, biz demokratik cumhuriyet için mücadele edeceğiz. Ancak unutmayacağız ki, eğer bir kişiyi ileri itmek istiyorsak, ellerimizi sürekli arkasında bulundurmalıyız. Proletaryanın partisi, her liberali tam bir santim ilerlemek üzereyken yakalamayı ve bir metre ilerlemesini sağlamayı öğrenmelidir. Eğer ilerlememekte direnirse, onsuz ve onun üstünden geçerek ilerleriz.” (P128)
Örneğin Türkiye'de şu anki "baş düşman" otokrasi ve onun anti-demokratik, faşist saldırılarına karşı savaşmak için acil gündem. Lenin'in açıkladığı gibi;
" Sosyalistlerin…Şu andaki görevi otokrasiyi alaşağı etmek olduğuna göre, Sosyal-Demokrasi, demokrasi uğruna savaşta öncü olarak davranmalıdır, ve dolayısıyla, salt bu nedenle bile, nüfusun tüm demokratik unsurlarına her desteği vermeli ve onları müttefikler olarak kazanmalıdır. "....
Proletarya, öteki sınıfları ve partileri “gerici bir kitle” gibi saymamalıdır; tersine, tüm siyasal ve toplumsal yaşama katılmalı, gerici sınıflara ve partilere karşı, ilerici sınıf ve partileri desteklemeli, mevcut sistemin karşısındaki her devrimci hareketi desteklemeli, ezilen her ulus ve ırkın, her baskı altındaki dinin, hakkından yoksun bırakılmış cinsiyet ve benzerinin çıkarlarını savunmalıdır.” (P53)
Otokratik ülkelerden bahseden Lenin şöyle der;
"Sınıf bilinçli proletaryanın hiçbir koşulda asla unutmaması gereken günlük çalışma, aynı zamanda örgütlenme çalışmasını da içerir. Geniş ve çeşitli işçi örgütleri olmadan ve devrimci Sosyal-Demokrasi ile bağlantıları olmadan, otokrasiye karşı başarılı bir mücadele yürütmek mümkün değildir." (P156)
Sosyalist devrimi hedefleyen bir mücadelede, “Bizim asli ve temel görevimiz” diyor Lenin, “işçi sınıfının siyasi gelişimini ve siyasi örgütlenmesini kolaylaştırmaktır. Bu görevi geri plana itenler, tüm özel görevleri ve belirli mücadele yöntemlerini ona tabi kılmayı reddedenler, yanlış bir yol izliyorlar ve harekete ciddi zarar veriyorlar. . (P83)
Lenin'in şu sözlerini tekrarlamakta fayda var;
"Sosyal-demokratlar...proletaryanın sınıf-mücadelesinin ikili görünüm ve içeriğini daima vurgulamışlar ve daima sosyalist ve demokratik görevleri arasındaki kopmaz bağlantı üzerinde ısrarla durmuşlardır – bu bağlantıyı benimsedikleri isimde açıkça ifadesini bulur. " (P25)
Demokratik hakların korunması ve genişletilmesi mücadelesi, sosyalizm mücadelesinin korunması ve genişletilmesi ve aynı zamanda işçi kitlelerinin pratik yaşamında burjuva demokrasisi yanılsamasının teşhir edilmesidir;
“Hükümet sistemi ne kadar demokratik olursa, işçiler kötülüğün hakların eksikliği nedeniyle değil, kapitalizm nedeniyle olduğunu o kadar net göreceklerdir.” Marksizm ve Emperyalist Ekonomizmin Bir Karikatürü, P. Kievsky Tarafından Ortaya Çıkarılan ve Çarpıtılan Diğer Siyasi Sorunlar
Ayrıca Lenin'in dediği gibi;
".. proletaryanın her kararlı ve tutarlı demokratik talebi, dünyanın her yerinde ve her zaman, burjuvazinin irkilmesine neden olur..." (S175)
Demokratik mücadele aynı zamanda kitlelerle bağ kurmak için yadsınamaz bir görevdir. Öncülük, Liderlik bir günde elde edilemez, kitlelerle bütünleşen mücadeleler sürecinde kazanılabilir. Bu, " hemen-şimdi sosyalizm" gibi soyut çağrılar yoluyla değil, somut, belirli demokratik haklar için mücadele yoluyla gerçekleşebilir. Lenin'in dediği gibi, eğer;
"" İşçi sınıfı demokratik kurumlar için öncü savaşçı olarak öne çıkarsa, bu demokratik hareketi, siyasi özgürlük mücadelesini güçlendirecek, çünkü işçi sınıfı diğer tüm demokratik ve siyasi muhalefet unsurlarını teşvik edecek, Liberallerin siyasi radikallere doğru itecek, radikalleri mevcut toplumun tüm siyasi ve sosyal yapısından geri dönülmez bir kopuşa doğru itecektir.”( P25)
Bu nedenlerle, demokratik mücadele kaçınılmaz bir görevdir, her şeyden önce; 1) devrimci hareketin ve mücadelenin gelişimi için 2) pratikte burjuvazinin sahtekarlığının teşhir edilmesi için 3) emekçi kitlelerle bütünleşme, onların güçlenmesi ve önderliklerini kazanmak için.
Mücadele tarihi her dönemde bu iki görev arasındaki diyalektik bağı kavrayamama sorunlarıyla karşılaşmış ve dolayısıyla özgül koşullara bakılmaksızın, ya demokratik mücadeleyi(siyasal), ya da ekonomik mücadeleyi (sosyalist) reddetme eğilimi ile sonuçlanmıştır.
“Görüşümüzce, bu üzücü durumun zemini üç koşul tarafından hazırlanmıştır. Birincisi, Rusya Sosyal-Demokratları çalışmalarının başlangıcında yalnızca propaganda çevrelerinde çalışma ile kendilerini sınırlamışlardır. Kitleler arasında ajitasyonu üstlendiğimizde diğer aşırı uca gitmekten kendimizi her zaman kurtaramıyorduk. İkincisi, çalışmalarımızın başlangıcında, “siyaset”ten, işçi-sınıfı hareketinden kopuk eylemi anlayan ve siyaseti saf komplocu mücadeleye indirgeyen Narodnaya Volya takipçilerine karşı kendi var olma hakkımız için sık sık mücadele etmek zorundaydık. Sosyal-Demokratlar bu tür bir siyaseti reddetmekle, siyaseti tamamen geri plana iten diğer aşırı uca gittiler. Üçüncüsü, küçük yerel işçi çevrelerinin izolasyonu içinde çalışmakla, Sosyal-Demokratlar yerel çevrelerin eylemlerini birleştirecek ve devrimci çalışmayı doğru çizgiler üzerinde örgütlemeyi mümkün kılacak devrimci bir partinin örgütlenmesi gerekliliğine yeterince dikkat göstermediler. Birbirinden kopuk (izole olmuş) çalışmanın hâkim olması, doğal olarak, ekonomik mücadelenin hâkim olmasıyla bağlantılıdır.” (P83)
Dengeyi kurmak, sapmamak için yaklaşım, demokratik mücadeleyi sosyalist mücadeleye tabi kılmak ve ittifaklarda siyasi bağımsızlığı korumaktır. Çünkü siyasal mücadeleden soyutlanarak "işçi sınıfı hareketi küçülür ve kaçınılmaz olarak burjuvalaşır.
" Bu nedenle, onun görevi, yalnızca işçi-sınıfı hareketine her ayrı aşamasında pasif olarak hizmet etmek değil, fakat bir bütün olarak hareketin çıkarlarını temsil etmek, bu hareketin nihai hedefini ve siyasi görevlerini göstermek ve siyasi ve ideolojik bağımsızlığını korumaktır.” (P83)
Sosyalist mücadeleye tabi bir demokratik mücadele yürütmeden, kitleleri kucaklayan ve örgütleyen bir önderlik yaratmadan,
"böyle bir örgütlenme olmadan, proletarya asla sınıf bilinçli mücadeleye yükselemez; böyle bir örgütlenme olmadan işçi sınıfı hareketi acizliğe mahkûmdur." (P83)
İşte tam da burada, demokratik mücadeleyi reddetmek için sol-sapmanın bir başka meşrulaştırılması konusu geliyor. "Siyasi ve ideolojik bağımsızlıklarını korumak" bahanesiyle her türlü ittifakı ve uzlaşmayı reddetme eğilimi. Uzlaşma konusunu bir başka başlıkta ele alacak olsam da ("Lenin, Uzlaşma Üzerine") mevcut başlıkla doğrudan bağlantılı olarak burada konuya burada kısaca değinmek önemli ve gerekli.
Lenin, “Sol komünizm bir çocuk hastalığında” şöyle der;
"uzlaşmaları reddetmek, genel olarak uzlaşmanın kabullenebilir-liğini reddetmek, hangi türden olursa olsun, ciddiye almanın bile zor olduğu bir çocukluktur." ...Farklı türden uzlaşmalar vardır… Her duruma uyan bir reçete, ya da ("hiçbir zaman uzlaşılmayacak"!) Biçiminde bir genel kural bulmaya kalkışmak saçmadır. Her özel durumda doğru yolu bulabilmek için kafayı işletmek gerekir”."
Devam ediyor;
" Saf ve tecrübeden tamamen yoksun kimseler savaştığımız ve amansız bir savaş yürütmemiz gereken oportünizm ile devrimci Marksizm arasındaki bütün sınırların silinmesi için, genel olarak uzlaşmayı kabul etmemizin yeterli olacağını sanıyorlar”.''
İttifak için uzlaşma, emekçi halkların çıkarları ve mücadeleleri doğrultusunda ve somut durumun nesnel değerlendirmesine dayalı olmayı gerektirir. Bu yaklaşım doğrultusunda alınan bir destek veya ittifak kararına oportünizm değil, gündemdeki belirli bir konuyu hedefleyen mücadelenin gereği denir.
" önceden dolambaçlı yollara başvurmayı, (bir anlık olsa bile) düşmanlarımızı bölen çelişkilerden yararlanmayı, geçici olsalar da, pek o kadar güvenilir olmasalar da, sallantılı olsalar da, koşullara bağlı bulunsalar da, potansiyel müttefiklerle anlaşma ve uzlaşmaları reddetmek son derece gülünç bir davranış olmaz mı?
... Kendinden daha güçlü olan bir düşman, ancak en son dereceye varan bir kuvvet gerilimi pahasına ve düşmanlar arasındaki en küçük "yarığı", ayrı ayrı ülkeler burjuvazileri arasında, her ülkenin içindeki burjuvazinin çeşitli grupları ve kategorileri arasında en küçük çıkar çelişkilerinden ve aynı zamanda geçici bir müttefik olsa da, sallantılı olsa da, koşula bağlı bulunsa da, pek o kadar sağlam ve güvenilir olmasa da, sayıca güçlü bir müttefiki kendi tarafına kazanmak için, en küçük olanaktan en büyük özen ve uyanıklıkla, en ustaca ve en akıllıca yararlanıldığı takdirde, yenilgiye uğratılabilir.
Bu gerçeği kim anlamadıysa, ne Marksizm’in, ne de genel olarak çağdaş bilimsel sosyalizmin zerresini anlamamıştır.
Kim oldukça uzun bir dönem içerisinde ve oldukça farklı politik durumlardaki gerçekleri pratikle tanıtlamamışsa, onlar, bütün ezilen insanlığı sömürücülerden kurtarmak için mücadele eden devrimci sınıfa yardım etmek için bu gerçeği uygulamayı henüz öğrenememişlerdir. Ve bu söylediklerimiz, siyasi iktidarın proletaryanın eline geçmesinden önceki dönem için nasıl doğruysa, sonraki dönem için de aynı ölçüde doğrudur. "(P351)
Kafa karışıklığı, genel ve özel olarak destek ve/veya uzlaşma arasındaki farktadır. Müzakere edilmiş olsun ya da olmasın bazı somut durumlarda, baş düşmana karşı bir müttefike verilen destek, içinde kısa vadeli çıkarların yanı sıra uzun vadeli çıkarların da korunmasını içerir. “Sosyalistler, "diyor Lenin,
" ilerici sosyal sınıfları, gerici sınıflara karşı, burjuvaziyi imtiyazlı toprak sahibi kastlara ve bürokrasiye karşı, büyük burjuvaziyi küçük-burjuvazinin gerici çabalarına karşı desteklerler. Bu destek, Sosyal-Demokrat olmayan program ve ilkelere taviz vermeyi ne var sayar, ne de gerektirir -bu, belirli bir düşmana karşı bir müttefike verilen destektir. Bundan başka, Sosyal-Demokratlar, bu desteği ortak düşmanın yenilmesini kolaylaştırmak için verirler, fakat bu geçici müttefiklerden kendileri için hiçbir şey beklemez ve onlara hiçbir şey vadetmezler.” (P25)
Sonuç olarak demokratik görevleri reddederek, bu görevleri yok sayarak sosyalist bir mücadele olamaz, yani mevcut demokratik hak ve özgürlüklerin korunması ve olmayan demokratik hakların gerçekleştirilmesi için mücadele vermek.
Sınıf sistemini yıkmayı ve sosyalist bir toplum inşa etmeyi amaçlayan sosyalist mücadele, siyasi özgürlüğü kazanmayı ve mevcut siyasi ve sosyal sistemleri demokratikleştirmeyi amaçlayan demokratik görevlerden, diktatörlüklere, faşizme, otokrasiye, dini gericiliğe vb. karşı mücadelelerden soyutlanamaz. “Birisi reformistin görevidir” ve “diğeri devrimcilerin görevidir” argümanı, aşırı sol sloganlar ve deyimlerle ne kadar ustalıkla gizlenmiş olursa olsun, revizyonizmin bataklıklarından gelen bir argümandır.
Marksist Leninistler, kapitalizmde kadın haklarının elde edilemeyeceğinin bilincindedirler, ancak bu gerçek, kadın hakları için kapitalist sistem sınırları içinde demokratik mücadele yürütmelerini engellememiştir ve engellemeyecektir.
Marksist Leninistler, kapitalizm altında işçi haklarının gerçekleştirilemeyeceğinin bilincindedirler, ancak bu haklar için demokratik mücadeleyi terk etmezler.
Marksist Leninistler, kapitalizm altında laikliğin gerçekleştirilemeyeceğinin bilincindedirler, ancak laiklik için demokratik bir mücadele yürütürler.
Marksist Leninistler, kapitalizmde adaletin, eşitliğin sağlanamayacağının bilincindedirler, ancak bu haklar için demokratik mücadeleden vazgeçmezler.
Marksist Leninistler, kapitalizmde ezilen halkların kurtuluşunun gerçekleştirilemeyeceğinin bilincindedirler, ancak bunu bir mazeret olarak göstererek bu demokratik mücadeleyi terk etmezler.
Kapitalizm altında gerçekleştirilemeyecek onlarca demokratik hak için Marksist Leninistler, “hiçbir şey değişmeyecek” tavrıyla yola çıkarak demokratik mücadelelerden vazgeçmezler.
Marksist Leninistler bu haklar için mücadele ederken aynı zamanda bunların kapitalist sistem içinde tam olarak gerçekleştirilemeyeceğini vurgulayarak olası yanılsamanın yayılmasını da engellerler.
Neden? Çünkü bunlar sosyalist mücadelenin ayrılmaz bir parçası olan demokratik mücadelenin görevleridir. Bu mücadele, kitlelerle bağ kurma, onları eğitme ve örgütleme, sosyalist mücadele için daha uygun koşulları ve ortamı yaratma pratiğidir. Bu mücadeleyi pratiğe dökmeden sosyalist mücadeleden bahsetmek bir yanılsamadır, sol lafazanlık biçiminde gericiliktir.
Lenin'in farklı yazılarındaki sözlerini yineleyerek sonuçlarsak;
"Sorunun böyle bir sunumu çok dardır, çünkü genel demokratik görevleri görmezden geliyor” ... ” Sınıf bilinçli bir işçi, sosyalist mücadele uğruna demokratik mücadeleyi ya da demokratik mücadele uğruna sosyalist mücadeleyi unutabilir mi? Hayır, sınıf bilinçli bir işçi kendisine sosyal-demokrat adını verir, çünkü bu iki mücadele arasındaki ilişkiyi kavrar. Demokrasi yolundan, siyasal özgürlük yolundan geçmeksizin sosyalizme giden bir yol olmadığını bilir....
“Sosyalistler, halk arasında “bütünsel demokratik görevlerin bilincini uyandırmalı ve proletaryaya devrimci amaçların net bir anlayışını aşılamalıdır.”
"...Biz demokratik taleplerden yanayız, sadece biz bunlar için içtenlikle savaşıyoruz, çünkü nesnel tarihsel durum bunları sosyalist devrimle bağlantılamadıkça ilerletmemizi engelliyor."...
“Görünüşe göre Parabellum, sosyalist devrim adına, demokrasi alanında tutarlı bir devrimci programı küçümseyerek reddediyor. Bunu yapması yanlış. Proletarya, demokrasi yoluyla, yani demokrasiye tam etki vererek ve mücadelesinin her adımında en kararlı terimlerle formüle edilmiş demokratik taleplerle bağlantı kurmadan zafere ulaşamaz...... Kapitalizme karşı devrimci mücadeleyi, tüm demokratik taleplerde devrimci bir program ve taktikle birleştirmeliyiz."
Erdogan A
Konuyla İlgili Yazılar
Örgütlenme Yılları – 1903 Öncesi
Rus Sosyal-Demokratlarının Görevleri 1897 - S25
Rus Sosyal-Demokratlarının Protestosu 1899 - S53
Iskra ve Zarya Yayın Kurulu Bildirgesi Taslağı 1900 -S70
Hareketimizin Acil Görevleri 1900 S83
Ekonomizm Savunucuları ile Bir Konuşma 1901 -S97
Demokrasinin Öncüsü Olarak İşçi Sınıfı 1902 -S108
Siyasi Ajitasyon ve “Sınıf Bakış Açısı” 1902- S128
Devrimin hazırlık yılları (1903-05)
Taslak Programımızın Eleştirisine Cevap 1903 -S136
Otokrasi ve Proletarya 1904 -S156
Küçük-Burjuva ve Proleter Sosyalizm 1905 -S211
Narodizmden Marksizm’e 1905 -S166
Burjuvazi Geri Teperse Demokratik Devrimin Kazanımları Azalacak mı? 1905 -P175
Diktatörlüğün Kaba Burjuva Temsili ve Marks'ın Görüşü 1905 -S199
Devrim yılları (1905-07)
Devrimci Proletaryanın Demokratik Görevleri 1906 -P222
Stalin, Anarşizm mi Sosyalizm mi? Diyalektik Materyalizm 1906 -P231
Gericilik yılları (1907–10)
İlk Önemli Adım 1907 P244
Tarım Sorunu ve Devrimin Güçleri 1907 -P249
Burjuva Partilerine Yönelik Tutum Üzerine Konuşma 1907 -P254
Devlet Duması 1907 Hakkında Karar Taslağı Hazırlamak İçin Oluşturulan Komisyonun Raporu-P270
Devrim ve Karşı Devrim 1907 -P275
Komün Dersleri 1908 -P286
Bizi Tasfiye Edecek olanlar 1911 -P291
Birinci Emperyalist Dünya Savaşı yılları (1914–17)
Sosyalist Devrim ve Demokrasi Mücadelesi 1916 -P296
Barış Programı 1916 -P299
Emperyalist Ekonomizmin Doğmakta Olan Eğilimi 1916 -P309
P. Kievsky (Y. Pyatakov) 'e cevap 1916 -P321
N. I. Buharine, 1916 -P329
Rusya'da ikinci devrim (Şubat-Ekim 1917)
Taktik Üzerine Mektup 1917 -P335
Hiç Uzlaşma olmayacak mı? 1920 -P351
Hiç yorum yok