Header Ads

Header ADS

Düşmanı Üretmek: Küba'ya Karşı Medya Savaşı -1

Kurumsal Medya sahte bilgi verme Örneği: Keith Bolender’ın “Düşmanı Üretmek: Küba'ya Karşı Medya Savaşı”

PDF Indir

Stansfield Smith, Chicago ALBA Dayanışma

Bazı alternatif medya, ABD hükümetini ve onun kurumsal medyasını Rusya'nın Venezuela da "seçim müdahalesi", Suriye savaşı, Çin'de Sincan olayları ve Hong Kong, Nikaragua, Filistin ve benzerleri ile ilgili sahte haberlerini teşhir etti. En uzun süredir yürütülen medya "sahte haber" kampanyalarından birisi Küba'ya yönelikti. Bu konu, Keith Bolender’ın Düşmanı Üretme: Küba'ya Karşı Medya Savaşı' kitabında geniş bir şekilde ele alınıyor. [1] Bu tamamen belgelenmiş çalışma, maruz kaldığımız, kaçınılmaz olarak hepimizi etkileyen, Küba karşıtı durmak bilmeyen dezenformasyona (sahte habere)  karşı iyi bir panzehirdir.  Goebbels'in yaygınca tanınmış sözüyle, “Yeterince büyük bir yalan söylerseniz ve bu yalanı tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar eninde sonunda buna inanmaya başlayacaktır” - doğru, ama Goebbels'in bunu söylediği aslında bir yalan.

Küba devriminin 60 yılı aşkın sürecinde, kurumsal medya, ülkenin siyasi ve ekonomik sistemindeki çarpıtmalar, devrimin başarılarını küçümsemeler ve ABD nin (siyasi ve ekonomik) ablukasının ve ABD terörizminin etkilerinin reddedilmesi yoluyla, kafalarımızda Küba'nın olumsuz bir imajını yerleştirdi. Medya, gerçek egemenliğini kurmaya karar verdikten sonra,  özellikle dünyanın süper gücünün acımasız düşmanlığından kurtulmaya çalışan,  gelişmekte olan bir ulusun karşılaştığı sonsuz karmaşık sorunlarına değinmemekte  etkili olmuştur.

1960'ların başında Robert Kennedy ABD'nin Küba projesini özetledi: Castro'nun devrilmesi “ABD hükümetinin en önemli öncelliğidir, diğer her şey ikincildir, bunlara zaman, para, çaba veya insan gücü harcanamaz.” (s. 76) Washington, devrimin, daha önce var olmayan ve  bugün hala pek çok ülkede olmayan bir gelecek kapısı açtığını  açıkça anladı, ve sonuç olarak savaştaki gibi tam bir askeri ablukaya benzer bir ablukayı Küba'ya uyguladı. ABD, Küba halkına acı çektirme yoluyla, onların kendi  hükümetlerini suçlamaları ve alaşağı etmelerini umarak, Küba Devrimi'ni baltalamaya çalıştı.

ABD hükümeti “rejim değişikliği” girişimlerini tasarlarken “medyanın rolü Küba toplumunu adil bir şekilde incelemek değildir: medyanın rolü rejim değişikliğini doğrulamaktır ” [ 2] (s.137). Medyanın işlevi, Washington'un o ülkenin içişlerine müdahale etme hakkını sorgulamak değil, başka bir ülkenin hükümetini devirmek için bu yönde kamu desteğini sağlamaktır. Bu işlev, karşı devrimin, hedef alınan ülkenin halkının özgürlükleri ve insan haklarını korumak olarak yeni bir paket içinde sunulmasıdır.  Kurumsal medya, ABD nüfusunun erişebildiği bilgiler üzerindeki kontrolüyle, çoğu ABD halkını Küba'nın (sisteminin) takip edilecek bir model olmadığı konusunda ikna edebildi. Medya Küba'yı sürekli bir şekilde ABD'nin de dahil olduğu diğer birkaç ülkenin tabi tutulduğu daha yüksek bir standard da (eleştiri temelinde) tutuyor.

Kurumsal medya, beş medya şirketinin % 90'ını kontrol etmesi yoluyla, bilgi dağıtımının "geçiş kontrolcüsü " olmaya devam ediyor. Onların haberlerinin, kitlelerce emin bir şekilde güvenilir olduğunu etkin bir şekilde teşvik ettiler. Bolender , medyaya olan genel güven azaldığına işaret ederken, Fox News ve CNN örneklerini kullanarak : “belirli bir konuda çoğunlukla medyaya inanmayan ve  kendi görüşlerine karşıt bilgi sunan tüketiciye dayanduğına “ dikkat çekti. (s.34). Ancak Küba'yla ilgili olarak, kurumsal medya karşıt bilgi sunmuyor, ve bize sahte haberleri vermekte özgür.

Küba'yla ilgili olarak Sahte Haberler

Bolender’ın kitabı, Küba hakkında sahte haberlerin kısa bir versiyon tarihi olarak adlandırılabilir. 

Burada bir örnekleme sunuyoruz:

Medya, Kastro ve müttefiklerinin iktidara geldikten sonra "kanguru" mahkemelerinde yüzlerce Batista rejimi düşmanlarını idam ettiğini iddia etti. Gerçekte Batista'nın baskı güçleri ve polisi 20.000'i aşkın insanı öldürmüştü, ve bunlardan bazıları yakalanmış ve suçlarından dolayı adalete teslim edilmişti.

Medya Küba hükümetinin ABD'lilerin mülklerini kamulaştırmasını yasa dışı ve tazminat ödenmeden olarak sundu. Gerçekte, Küba , Ekim 1958 mülk değerlendirmelerine göre % 4,5 faiz oranlarıyla 20 yıllık bonolara dayalı tazminat ödemeleri teklif etti. Diğer ülkeler tarafından kabul edilen bu teklif ABD tarafından reddedildi. Bu teklif edilen ancak ABD tarafından tekrar tekrar reddedilen tazminat ve müzakereler, Kurumsal medya tarafından nadiren kitlelere bildirildi.

Medya, ABD nin Küba'ya (ekonomik ve siyasi)  ablukasının, Küba'nın ABD mülklerine tazminatsız el koymasına bir yanıt olarak uygulandığını etti, ancak Washington'un Küba şeker kotasını ortadan kaldırması olayı ABD'nin müzakereleri reddetmesinden bir yıl önce gerçekleşmişti.

New York Times'ın sahte haber kampanyaları, Russiangate (Rusyanın ABD içişlerine karışma skandalı. EA) anti-Trump karşıtı hikayesi ile başlamadı. 3 Ocak 1961'de Domuzlar Körfezi istilasından dört ay önce “Kübalıların adalarını işgal etmek üzere olduğumuza inanabilmeleri bizim için inanılmaz bir şey…… Amerikalıların yalan olduğunu bildiği şeylere başkalarının dürüstçe inanması, biz Amerikalılar için inanılmaz bir şey ”(s.87).

Bolender işgal sırasında bazı medya haber yorumunu inceliyor: Örneğin Wall Street Journal, işgalciler Santiago de Kuba  yı ele geçirdiği ve Raul Kastroyu  yakaladığı, ve ülkeyi ikiye böldüğü iddialarını (haber olarak) bildirdi.

Kurumsal medya, 1962'de amacı ABD'nin yeni bir işgali amaçları yönündeki çalışmalarını engellemek olan, Küba'nın nükleer füzelerini yerleştirmesini, bir savaş eylemi olarak sundu. Gerçekte, ABD'nin füzelerini Küba'ya yönlendirmesine ne kadar hakkı varsa, Küba'nın da ABD'ye füzeleri yönlendirmeye o kadar  hakkı vardı. Bununla birlikte, ABD neredeyse dünya nükleer savaşına gitmişti ve Küba'nın deniz ablukasıyla, nükleer savaş ve gezegenin yok edilmesinde, Washington değil, Küba suçlandı.

Bolender, Küba'ya karşı yapılan aynı kurumsal medya yanlılığının aynen Filistin'e karşıda yapıldığına  dikkat çekiyor: “Filistinlilerin ya da  Kübalıların kendilerini savunma hakkına sahip oldukları düşüncesi normal söylem alanının dışında” (s.182).

New York Times ve Washington Post 1980'lerde Fidel'in El Salvador'a 500 Küba askeri gönderdiğine dair sahte haberler sundu.

Medya tarihsel olarak Kübalıların göçlerini, devrimci hükümetin ekonomik yetersizliği ve politik baskısı nedeniyle göç  ettikleri olarak nitelendiriyor. Gerçekte, dünyanın dört bir yanındaki insanlar daha fakir ülkelerden daha zengin ülkelere göç ediyorlar.

Kurumsal medya, Elian Gonzalez'in kurtarılmasını, annesinin kaçtığı "Küba'daki yoksulluk ve baskıcı yaşama" sürekli saldırmak için  kullandı. O dönemde gerçek ABD göçmen politikası nadiren bildirildi: ebeveynler uygun olmadığı sürece, refakatsiz göçmen çocukların ailelerine geri gönderilmeleri.

Washington Post, diğerlerine ilave olarak, -  daha sonra Jimmy Carter tarafından ikna edici bir şekilde yalanlığı kanıtlanan- John Bolton'un 2002'de Küba'nın biyolojik silahlar geliştirdiğini iddia etti.

Kurumsal medya, Küba'nın "muhalifleri" konusunda, "bağımsız gazeteciler" ve ABD'nin ülkeye yönelik başka bir saldırı girişimi sürecinde, 2003 yılında tutuklanan "kütüphaneciler" de dahil olmak üzere, Küba karşıtı bir propaganda kampanyası başlattı. Onların önceden ve planlanan karışıklık yaratma ve bombalama faaliyetleri nedeninden tutuklandıkları, ya da ABD bordrosunda olduklarından bahsedilmedi.

Küba hükümetinin yiyecekleri nüfustan turizm endüstrisine yönlendirdiği iddia edilir. Bu tür birçok hikayede olduğu gibi, gerçek bir kanıt hiç bir zaman sağlanmamıştır.

Depremden sonra  930 Küba tıp uzmanından birkaçı bir defadan fazla “İspanyol” olarak tanımlandı.

New York Times propagandası hala Küba'nın yanlış yönetilen bir anakronizm olduğunu, ortalama bir Küba'lının söz söylema hakkı olmadığı, hükümetin politikaları hakkında kamu diyaloğuna izin verilmediğini iddia ediyor. Bu Küba hakkında bilgili olan herkes için kibirli bir saçmalıktır. ABD'nin tersine, Küba'da halkın katılımyla, bir bütün olarak hükümeti ve toplumu yönetmesini içeren bir dizi kitle örgütü vardır: Küba İşçileri Konfederasyonu (CTC), Küba Kadınları Federasyonu (FMC), Ulusal Küçük Çiftçiler Birliği (ANAP), Üniversite Öğrenci Federasyonu (FEU), Üniversite Öncesi Öğrenci Federasyonu (FEEM) ve Devrim Savunması Komiteleri (CDR). Açıkçası bu sistem ABD'dekinden çok daha açık ve demokratiktir.

2011'de Küba, ekonomik reformlar için yeni yasalar ve yönergeler oluşturmak üzere ülke genelindeki çalışma yerlerinde ve okullarda, binlerce toplantıda  ulusal bir tartışma gerçekleştirdi. ABD, 2008 ekonomik kriziyle karşı karşıya kaldığında böyle bir şey yapmadı.

2018'de yeni bir anayasa ile ilgili  olarak Küba'nın benzer bir ulusal tartışması vardı. İşlem, 100.000'den fazla çalışma yerlerinde ve yerel halk toplantılarında tartışıldı. Taslaktaki tartışmalardan ve değişikliklerden sonra, Ulusal Meclis taslağı onayladı ve ulusal bir referandumda oylandı. Bunun aksine, ABD anayasada değişiklik yapıldığında ülke çapında hiçbir zaman ulusal tartışmalar veya toplantılar düzenlemedi. ABD vatandaşlara anayasa değişikliklerine oy verme hakkı vermiyor ve bize cumhurbaşkanını halk oylamasıyla seçme hakkı da vermiyor.

Medya, Küba'nın yine kanıt olmadan uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia etti. Tam tersi olarak, Gary Webb gerçekte CIAnin ABD'ye kokain kaçakçılığını ortaya çıkardığında, kurumsal medya bunu rapor ettiği için kendisine karşı büyük bir karalama kampanyası başlattı ve Webb in hayatını mahvetti.

Kurumsal medya, Havana otellerini bombalamak ve sivil bir uçağı havaya uçurmak, ve içindeki 73 kişiyi öldürmek de dahil olmak üzere ABD'nin Küba'ya karşı yüzlerce terörizm eylemini sürekli olarak gizledi. Medya, Küba'ya karşı biyolojik savaşı gizledi ve ABD terörist saldırılarında 3500'den fazla Küba sivilinin öldürüldüğünü bildirmedi. Küba ABD'nin devlet başkanlarını öldürmek için 636 girişimini belgeledi. Bolender, “Küba sivillerine karşı yapılan bu gizli savaşın gerçek haberlerinin olmaması, ada ulusuna karşı muamelede medya açısından büyük bir leke olmaya devam ediyor.” (s.100)

Cubana havayolu bombardımanını düzenleyen Posada Carriles, ABD'ye yasa dışı giriş yaparken tutuklandığında, New York Times onu bir CIA ajanı veya terörist olarak değil, Fidel Kastro'yu devirmek isteyen bir Küba “militanı” olarak tanımladı.

Küba 1996 yılında Miami odaklı "Kurtuluş için Kardeşler'in" uçaklarını düşürdüğünde, medya bu uçakların Küba hava sahasında olduklarını, Küba hava sahasına daha önce on iki kez nüfuz ettiklerini, Küba'nın FAA'ya sürekli olarak şikayet ettiğini ve bu grubun gelecek uçuşlarda Havana'ya bomba atmayı planladıklarını gizledi. Bunun yerine, uçakların düşürülmesini, uluslararası sular üzerinde, Kübanın "insancıl-yardımsever" bir gruba, duygusuz ve tahrik edilmemiş bir  saldırısı olarak sunuldu.

Kurumsal medya "Küba Beşlisi" nin ABD'den ülkelerine yönelik terörizmine karşı  savaştığını gizledi. "Küba Beşlisi" medyada “casus” olarak çerçevelendi ve hapsedildi. Medya, duruşmanın ve cezalarının karara bağlanmasında haberin gizlenmesinde anlaşma içindeydi.  Miami basını davayı ele aldı, ancak bunların gazetecileri davadaki kovuşturmaya yardım etmek için çalışıyorlardı. Bazı önde gelen gazeteciler, ödemeli ABD hükümet ajanlarına dönüştü, halkı yanlış bilgilendirmek için makaleler yazdılar,ve hatta beşlinin "yargı çerçevesini" oluşturmaya yardımcı olacak hikayeler ürettiler. BKübalıların Florida'daki Kastro muhaliflerini öldürmek için ABD'ye silah, hatta bomba kaçırmak için oluşturulmuş bir casus ağının parçası olduklarını anlatan "hikayeler" yazdılar. Hükümet, altı yıllık bir süre boyunca "mahkumiyet"i garantilemeyi amaçlayan, binlerce makale yazmak için, gazetecilere milyonlarca dolar yasadışı ödeme yaptı.

(Küba Beşlisi, ya da Miami Beşlisi, Miaimi merkezli Alfa 66, F4 Komandoları, Küba Amerikan Ulusal Vakfı ve Kurtuluş Kardeşler  gibi Kübalı-Amerikan grupları gözlemlemek ve içlerine sızmaya çalışan, Küba İstihbaratının bir parçası, "Kızıl Ağ" ın bir parçası. E.A)

Medya, USAID ajanı Alan Gross'un, Küba'daki Yahudi topluluklarına cep telefonları ve masaüstü bilgisayarlar getirdiği için tutuklanmasını ve hapsedilmesini çarpıtarak yorumladı. Dürüst raporculuk, onun Küba'da yasadışı olan, izlenemez, izi bulunamaz, askeri değerde haberleşme ağı  cihazları getirdiğini ve ağın kurulmasına yardım ettiğini haber ve yorumlarında bildirirdi.

Obama'nın Küba'ya “açılma"sından önce, medya düzenli olarak Küba'nın ABD halkının ülkeye seyahat etmesini engellediğini söylüyordu, aslında ABD buna izin vermiyordu, (ABD vatandaşlarının Küba ya seyahati yasaktı -ve hala yasak- nerdeyse imkansız olan ve caydırıcı nitelikte şartları var. E.A)

Abluka altında ve ekonomik savaşın devam ettiği bir ülke ile ilişkiler normalleşmese de, Başkan Obama, Küba ile ilişkileri “normalize” etmekle suçlanıyor.

2015 yılında Fox News ve Daily Beast yüzlerce Küba askeri personelinin Suriye de Esada yardım ettiğini iddia etti.

Medya, Trump'ın iki farklı lisans altında izin verilen Küba'ya bireysel seyahati sona erdirdiğini iddia ediyor. Gerçekte, Trump "Halktan Halka" lisansını sona erdirdi, ancak Küba Halkına Destek lisansı geçerliliğini koruyor. Küba'ya seyahati caydırmak amacıyla, bu genellikle bildirilmiyor, .

Devamı

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.