Garbisi Anma ve KÖZ ün burjuva özünde bir başka pratiği
Marksist Leninistler, temel teorilerde ve pratiklerinde tutarlı, inançlı, kararlı Marksist Leninistleri, özel ya da özgül konularda görüş farklılıklarına bakmadan, sınıf mücadelesine aynı şekilde bağımlı kaldığı ve mücadele verdiği sürece “yoldaş” olarak görürler ve “yoldaş” olarak anarlar. Yoldaşlık, “tekke” cilik, “takımcılık” la bağlantılı değil, genelde sınıf mücadeledesin de aynı amacı hedefleyen Marksist Leninistlerin birbirleri arasındaki ve burjuvaziye karşı, ideolojik ve Pratik kopmaz bağlardır. Parti içi yoldaşlık, Parti dışı ve partisizler le olan yoldaşlığı dışlamaz, “Bolşevik Parti, partisizlerle kendi arasında bir engel duvar örmez” (The Central Committee of the Party issued an Address to the electors). Marksist Leninistler, fiziksel olarak kaybettiğimiz bir Marksist Leninist'i, en azından asıl gündem sadece bu “ayrılış” olduğu için, saygıyla anar, oportünistler ve karşı devrimciler gibi daha cenazesi kalkmadan, ya da ilk haftasında “çamur atma kampanyası” başlatmaz.
Demogojileri engellemek için şunu belirtmek isterim ki, Garbis Altınoğlu nu yirmi yıl öncesine kadar sadece isim olarak tanıyor ve yazılarını okuyordum. Onunla “tanışmamız” uluslararası anti-revizyonist araştırma, inceleme, paylaşma ve tartışma platformu vasıtasıyla oldu. Benim Türkiye özelinde 1970 ve 80lerin TDKP-TİKB ideolojik geleneğine sahip olmam nedeniyle, Garbis'le farklı görüşlere sahip olmamız kaçınılmazdı. Ve bu “belirleyici nitelikte” olmayan farklı görüşlerin birkaçı, varlığını devam ettirdi. Yani Garbis Altınoğlunu savunmam “takımcı”, “Subjektif” nedenlere değil, onun gerek Türkiye ve gerekse uluslararası anti-revizyonist ML mücadelesindeki yeri ve öneminde kendini oluşturan “objektif nedenlere ve Marksist Leninistlerin, aramızdan ayrılan ML lere yönelik kaçınılmaz duruşlarına dayanıyor.
Garbis Altınoğluna Köz gibi (küçük burjuva, sapma falan demiyorum) düpedüz burjuva karşı devrimci bir grupçuğun iğrenççe saldırması ne bir tesadüftür ne de bir hata.
Troçkizmin geçmişten bu yana tarihine bakarsak, “Troçkizm” diye, teorisi somut, belirgin, pratiği devrimci bir hareket göremeyiz. Troçkizm başlangıcından bugüne, anti-Bolşevik görüşlerden ödünç alıp, bir araya getirerek “muğlak “olmayı ve muğlak kalmayı benimseyen ve bu şekilde de anti-Bolşevik, faşist, liberal, gerici görüşleri ve hareketleri, anti-komünist suni bir “şemsiye” altında toparlayan, sol lafazanlık ve maske arkasına saklı bir burjuva hareket olmuştur.
Parça bütünden, özel genelden bağımsız olamaz. Gelinen yerde, genelde yüzlerce Troçkist varyasyonların olmasının temel nedeni- ideolojilerinin sol maskesi arkasına gizlenmiş burjuva ideolojisi olması yanında- bu hareketlerin, grupların vb. Rokefeller vakfı dahil, onlarca burjuva vakıflardan, istihbarat örgütleri yan kuruluşlarından, emperyalist NED kurumu ve onun sayısız yan örgütlerinden MALİ vb., destek alma yarışı içinde olmalarıdır. Yani onların “mücadelesi”, kişisel burjuva çıkarların yarışıdır.
Onların "birlik" olma diye bir sorunu da olamaz, çünkü var olan devrimci hareketler içine sızıp, kafa bulandırıp, kafaya alıp devrimci hareketleri bölüp parçalama hizmeti vererek, birbirleriyle "para" ve "parsa" toplama yarışı içindedirler. Sızma ve bölme amaç ve pratiği, burjuvaziye hizmetlerinin ölçeği ve var oluşlarının ideolojik pratik nedenidir. Ancak "hırsızın Hırsız var", AKP nin "yolsuzluğa karşıyız" yaygarası gibi, "bölünmeden en çok şikâyet edenler" de gene onlardır. Engels in sözlerine dayanırsak, ""burjuvazi nin en iyi ödüllendirdikleri, sol maskesi altında burjuvaziye hizmet edenler, devrimci mücadeleyi bölen ve "bölünmeye karşıyız" çığlığı atanlar olmuştur "" demek hiç yanlış olmaz.
Köz " "Devrimcilik Bir Unvan Değil Ancak Örgütlü Sürdürülebilecek Siyasi Bir Pratiktir" diyerek Garbis Altınoğlu'nun "örgütsüz" bir mücadele sürdürdüğünü öne sürerek ona çamur atmaya çalışıyor.
Doğrudur, devrimciler bilinci, tutarlılığı örgütsel mücadele içinde daha da çabuk bir şekilde elde ederler ve bu ideal olandır. Ancak, birincisi bu devrimci bilinç ve pratik gelişme dönemi içinde olan devrimciler için geçerlidir, Garbis Altınoğlu gibi zaten bu süreç içinden geçmiş, devrimci bilince, teorik ve pratik olgunluğa erişmiş devrimciler için "olmazsa olmaz" diye bir şart değildir.
İkincisi, bu seviyede bir devrimcinin "örgütlü!!" bir şekilde mücadele edebilmesi için, ortada bu nitelikte, önderlik düşüncelerinin uzlaşmaz olmadığı bir partinin olması gerekir.
Birkaç kişiden oluşan KÖZ, bu söylemi ile, kendisini bir örgüt ve "örgütlülük" içinde mücadele verdiği safsatasını ileri sürmüş oluyor. Bu küçük burjuva kibirlilik le ima edilmeye çalışılana Lenin den, örgütlülük denilince akla gelinen "Parti" nin ne olduğu konusuna değinelim.
"Biz " diyor Lenin "sadece sınıf bilincine varmış bir azınlığın geniş işçi kitlelerine önderlik edebileceğini ve yönlendireceğini kabul etmek zorundayız. Eğer bu azınlık gerçekten sınıf bilincindeyse, eğer kitlelere önderlik edebiliyorsa, eğer güncel olan her soruna cevap verebiliyorsa, o zaman o gerçekte bir partidir.
Eğer azınlık kitlelere önderlik edemiyorsa, onlarla direk bağlar kuramıyorsa, o zaman o bir parti değildir ve kendisini parti olarak adlandırsa bile, genelde hiçbir değeri yoktur." Speech On The Role Of The Communist Party, V. I. Lenin
Şimdi bu tanımlama temelinde, kitlelerle en ufak bir bağlantısı olmayan KÖZ ün, bırak bir Parti olmayı, bir grupçuk " olarak bile ML anlamda hiçbir değeri olmadığını kolayca söyleyebiliriz.
Buna, KÖZ gibi kitlelerden kopuk, hızlı sloganlar arkasına saklanarak kitle mücadelesinden kaçan grupçuklar la bağlantılı olarak, Lenin in şu sözlerini ilave etmekte yarar var.
""Devrim " diyor Lenin, "proletaryaya kitle mücadelesi vermeyi öğretti. Devrim, proletaryanın köylü kitlelerini demokrasi mücadelesinde yönlendirebildiğini gösterdi. Devrim, sadece proleter olan partiyi, küçük burjuva unsurlarını dışlayarak daha da sıkı bir şekilde birleştirdi.Karşı-devrim, küçük-burjuva demokratlara, kitle mücadelesinden ölümcül biçimde korkan liberaller arasında liderler ve müttefikler aramaktan vazgeçmeyi öğretti."" Lenin Devrim ve karşı Devrim
Yani bu anlamda, "örgütlü mücadele" ve "KÖZ birbiriyle bağdaşmayan iki kavramdır. KÖZ ün Garbis Altınoğlu nun "örgütsüz" mücadele verdiğini söylemesi, kendi içinde çelişkilidir, asıl kendisini teşhir eden niteliktedir.
Devrimci mücadelede Parti üyeleride, partisizlerde, hep birlikte Marksist Leninist ideolojiye sıkı bir bağlılık içinde olan, (ya da olması gereken), bu ideolojiyi burjuva ideolojisine karşı savunan, onu güçlendiren, yeri ve zamanı geldiğinde omuz omuza savaşan, kanlarını döken, birleşik bir topluluktur.
Bolşevikler "partisiz" bireylere ve kitlelere, "kendilerini partiye bencil nedenlerle bağlayan" partililerden ve partisizlerin önerilerini bu türlerin önerilerinden daha değerli gören bir yaklaşım içinde olmuşlardır,
"Kimi durumlarda" diyor Lenin, "Parti esas olarak tecrübelilerin ve partisiz işçilerin önerileriyle temizlenmiştir" Purging the Party, 20 September, 1921 Lenin
Lenin, Komintern, Haziran 24, üçüncü oturumda şunları söylüyordu;
"Gerçek bir komünist partinin en önemli görevi her zaman işçi sınıfının en geniş kitleleriyle en yakın bağlantı içinde olmasıdır. Bunu başarabilmek için, Komünistler partisiz ama işçi sınıfının geniş kitlelerini kucaklayan birliklerle çalışabilir ve çalışmalıdır. Komünistler hiçbir zaman partisiz işçi sınıfı ve onun örgütlenmelerinden kendilerini sakınmazlar. " A Letter To G. Myasnikov, V. I. Lenin, 5 August 1921
Zamanı geldiğinde " devrimci parti ve partisizler, tek ve acil devrimci görev temelinde bir araya getirilmelidir. " The Dissolution of the Duma and the Tasks of the Proletariat, July 1906, Lenin
Şimdi gerek Parti gerek Kitlelerle bağlantı ve partisizlere yaklaşım anlamında KÖZün eleştiri temelinin tamamıyla bir safsata ve çamur atma oportünist amacında olduğunu, onun "Peki ya Kızılordu’yu komuta etmiş Troçki’nin kahramanlıkları, Troçki’nin nasıl bir oportünist olduğunu göstermeye her fırsatta gayret eden Altınoğlu’ndan az mıydı?" sözlerinde rahatlıkça görebiliriz.
Burada, tarihin nasıl bu tür burjuvalar tarafından çarpıtıldığı, Troçki'nin kızıl ordunun ilk komutanı olmadığı, sonradan Komutanlığa getirildiği, devamında Çarlıktan kalma subayları Komünistlere tercih ettiği, kimi komünisti kurşuna dizdirttiği, bir diğer kısmını askeri mahkemede kurşuna dizdirmek için beklettiği, bu nedenle kongrede "Komünizm öğrenme ve komünistlerle ilişkisini geliştirmek" için cezaya uğratıldığı, yani onun "kahramanlığının bir safsata olduğu konusuna değinmeğe gerek yok.
Garbis Altınoğlu seviyesinde bir devrimcinin bir "örgütlülükten", "parti"den ayrılmış olması, onun ML devrimci mücadeleden ayrılmış olduğunun göstergesi olarak ele alınıp, bu temelde eleştirmeye kalkmak, sadece ama sadece burjuvanın ve oportünistlerin yaklaşımı olabilir.
Lenin parti ve parti organlarında karşılaştığı uzlaşmazlıklar nedeniyle birçok defa istifasını öne sürmüş, kimisinde istifa etmiştir, ama mücadelenin "dışına" çıkmamıştır. Aynı şekilde Ekim devriminden önce ciddi sayıda devrimci "partisiz" olarak mücadele etmiş, devrim döneminde partiye katılmıştır.
Buradaki sorun Partili, ya da Partisiz olarak mücadele, yani partili mücadelenin her kes için, her koşulda tek mücadele biçimi olduğu iddia ve safsatası değildir. Sorun anti-revizyonist bir Marksist Leninist'e, revizyonistler ve karşı devrimciler tarafından çamur atılması sorunudur- ki bu da burjuva nın (kimi zaman açık kimi zaman maskeli biçimde) Marksist Leninist ideolojiye karşı verdiği mücadelenin, kişi özeline indirgenme pratiğinin bir yansımasıdır.
Sınıf mücadelesi; İdeolojik, Demokratik ve Sosyalist olmak üzere birbirine diyalektik olarak bağlantılı üç mücadeleden oluşur. İdeolojik mücadele bunların temelini oluşturur, diğerlerine yön verir, devrimci durum şartlarının "olmazsa olmaz" öznel şartlarının hazırlanmasını ve güçlenmesini sağlar.
"Örgütlülük" ya da "örgütsüzlük", KÖZ gibi kişisel çıkarlar temelinde burjuva ideolojisine hizmet yarışında bulunmak amacıyla bir araya gelip oluşturdukları "grupçuklarla " açıklanamaz.
"Örgütlülük", Marksist Leninist teorik birikim, tecrübe ve yetenek anlamında bir seviyeye ulaşmış devrimciler için, partili ya da partisiz, sınıf mücadelesinde inançlı, tutarlı ve devamlı bir şekilde yer alması pratiğidir.
"Örgütlülük", Marksist Leninist teorik birikim, tecrübe ve yetenek anlamında bir seviyeye ulaşmış devrimciler için, partili ya da partisiz, sınıf mücadelesinde inançlı, tutarlı ve devamlı bir şekilde yer alması pratiğidir.
Garbis Altınoğlu "örgütsüz!!"ken sınıf mücadelesini terk etmedi. Gerek Türkiye özelinde Türk şovenizmine, Kürt Burjuva Milliyetçiliğine, oportünizme ve karşı devrimci Troçkizme karşı mücadelesini, gerekse genelde "uluslararası anti-revizyonist ML platformda" oportünizme ve revizyonizme karşı mücadelesini ideolojik alanda devam ettirdi.
Bu nedenle Garbis Altınoğlu'nun aramızdan ayrılışı, sadece Türkiye'deki ML hareketin yeri kolayca doldurulamayacak bir kaybı değildir, aynı zamanda Uluslararası Marksist Leninist hareketin de büyük bir kaybıdır.
Anısına Saygıyla
Anısına Saygıyla
29 Ekim 2019
Erdoğan A
Hiç yorum yok