Kılıçdaroğluna saldırı ve hızlı solcu sloganlar arkasına gizlenen gerici zihniyet - Otokrasi altında Demokrasi Mücadelesi üzerine bir daha
""biz şöyle deriz: Demokratik cumhuriyet, feodal sistemi yıktığı ölçüde iyidir -ve biz onun uğruna savaşırız; ama burjuva sistemini güçlendirdiği ölçüde kötüdür- ve biz ona karşı savaşırız."" (1)
Stalin in yukardaki söyleminin Türkiyede genel de anlaşılmamasının nedeni, bunu anlamak istemeyen, ezberci, küçük burjuva "Hızlı sol" görünme hastalığının bir sonucudur. Ve bu yaklaşımın kaçınılmaz sonucu olarak gerici "zihniyetin" ve "pratiklerin" kınanması, bunlara karşı tavır alınması yerine, aynı "zihniyet" le buluşan, "iyi oldu", "ne bekliyordunuzki", "o da bu sistemin bir adamı", vb gibi, özünde gerici olan yaklaşımları görüyoruz.
Böylesine iğrenç, provokatif olaylara, haksızlığa, adaletsizliğe karşı çıkmakta bile, "tarafsız " kalmayı yeğ tutan lar, istedikleri kadar "en hızlı sol sloganlar" atsınlar, onların safları gericilerin yanı, gericilerin koltuk değnekliği, gericilerin yaygınlaştırma olasılığı olan provokasyonlara karşı emekci halkı hazırlıksız kılma pratiğidir. Bu iğrenç "saldırıya karşı çıkarsan diğerini savunuyor olursun” gibi darkafalı bir anlayış, ülkede acil görevlerin ne olduğu konusunda en ufak bir bilgisi olmayan, ya da bilinçli olarak bunu saptıran, dini gericiliğe ve faşizme karşı mücadeleyi göz ardı eden, demokratik hakların savunulmasını, sosyalizmden sapma olarak gören, tüm ezberci slogan ve yaklaşımlarıyla, Marksizm Leninizmin ruhundan uzak olan, gerici zihniyette bir anlayıştır.
İğrenç saldırılara, haksızlıklara, adaletsizliklere karşı çıkmak, ilkesel bir sorundur. Şu veya bu nedenle haksızlığa karşı çekimser kalmak, ve hele de bunu alkışlamak bir devrimcinin değil, gericinin tavrıdır. "Eğer" diyor Lenin, " bütün utanç verici haksızlıklara karşı yeteri kadar geniş, çarpıcı ve anında teşhirleri hâlâ örgütleyemiyorsak suç bizdedir, yığın hareketinin gerisinde kalışımızdadır. “” (12)
Bu "hızlı sol" slogancı ların "kitlelerle" bir bağı olmadığı gerçeğini göz önüne alırsak, zaten onların böyle bir gündemi ve sorunu olmadığını , yani sosyalist mücadele diye bir sorunları olmadığı gerçeğini görebiliriz. Yani kendileride "sınıfsal anlamda" ve pratikte gericilerin saflarında yer alıyorlar.
Gelelim, bu konunun kökünü oluşturan, bu gün acil gündemde olan demokratik haklar üzerine mücadelenin bir burjuva uzlaşmacı yaklaşım olacağı ve "hemen yarın" " ya hep ya hiç" dedikleri "devrimden saptıracağı " iddialarına.
Lenin "Demokrasi mücadelesinin proletaryayı sosyalist devrimden saptıracağını, sosyalist devrimi engelleyeceğini, geriye iteceğini düşünmek büyük bir yanlıştır" diyor, ve devam ediyor; "Aksine, eksiksiz demokrasi gerçekleştirilmeden sosyalizm kurulamaz. Proletarya çok yönlü, tutarlı ve devrimci bir demokrasi mücadelesi vermeden burjuvaziye karşı kazanılacak bir zafere hazır olamaz". (2)
Otokrasiye dönüşmüş Türkiyede, sistem olarak hala bir "cumhuriyet" in var olduğu hayalinde yaşayanları bir yana bırakırsak, ya da gelişmelerin "cumhuriyet" içinde , bizi ilgilendirmeyen , hiç bir şey değiştirmeyecek bir çatışma olduğunu söyleyenler için Engels in "Partimizin ve işçi sınıfının, egemenliğe ancak demokratik bir cumhuriyet biçimi altında ulaşabileceği son derece açık bir şeydir. Demokratik cumhuriyet.., proletarya diktatoryasının da özgül biçimidir..." sözleri ne değine Lenin , "Engels burada, Marks'ın bütün yapıtlarını kırmızı bir çizgi gibi işaretleyen o temel düşünü, yani demokratik cumhuriyetin proletarya diktatoryasına götüren en kısa yol olduğu düşününü özellikle belirgin bir duruma koyarak, yeniden ele alır" diyor . " Çünkü" diyor, " böyle bir cumhuriyet, sermaye egemenliğini, dolayısıyla yığınların ezilmesini ve sınıflar savaşımını hiçbir zaman ortadan kaldırmadığı halde, kaçınılmaz bir biçimde, savaşımın genişlemesine, gelişmesine, depreşmesine, kızışmasına götürür; öyle ki, ezilen yığınların canalıcı çıkarlarını karşılama olanağı bir kez ortaya çıktıktan sonra, bu olanak, ancak ve yalnızca proletarya diktatoryasında, bu yığınların proletarya tarafından yönetiminde gerçekleşir. Tüm II. Enternasyonal için, bunlar da Marksizmin "unutulmuş sözleri"dir. (3)
Bu anlamda "Hızlı Sloganlar" arkasına saklanarak, sosyalizm yolunda demokratik haklar ve onun ayrılmaz bir parçası olan iğrenç zihniyetlere, haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı mücadeleyi küçümseme bir yana, göz ardı etmeye çalışanların, okuduğu, ya da öğretildiği Arapça Kurandan Türkçe anladıkları ve ezberledikleri bir iki sözleri tekrarlayan gericilerden -"pratik sonuç" anlamında - pek farkı kalmıyor.
Bir Marksist Leninistin , Sosyalist görevleriyle kopmaz bağı olan demokratik görevleri, haksızlıklara karşı tavır alma, bunları teşhir etme, kitleleri bunlara karşı örgütleme, kazanılmış hakları koruma ve diğer demokratik haklar için mücadele verme gibi görevleri içinde taşır. Parlamentonun işlevsiz, göstermelik bir kurum haline getirildiği, devletin tüm kurumlarının tek adam - otokratik bir güç eli altında örgütlendiği bir dönemde, demokratik mücadelede "acil görev" konusunda Lenin in “”Demokratik cumhuriyet ve genel oy hakkı, feodalizm ile karşılaştırıldığında, son derece büyük bir ilerleme idi: bunlar, proletaryanın bugünkü birliğini ve dayanışmasını gerçekleştirmesini, sermayeye karşı sistemli bir mücadele vermekte olan kadroların sağlam ve disiplinli olmasını mümkün kıldı......... Burjuva cumhuriyeti, parlamento, genel oy - hepsi toplumun dünya ölçüsündeki gelişmesi yönünden büyük gelişme demektir.”” (4) sözleri , Türkçeye çevrilmiş olmasına rağmen her nedense "ezber" lemede "Marksizmin unutulmuş sözleri listesine eklenmiş.
Bu mücadelenin, işlevi yok edilmiş, kazanılmış bir hakkın geri alınması yönünde demokratik bir mücadele içeriğinde olması bir yana, Lenin Otokrasiye karşı parlamenter demokrasi tercihinin nedenini şöyle açıklıyor;
“O (Sosyalist), burjuva demokratik rejimi, burjuva feodal mutlakıyet rejimine oranla onayladığını söylemekten hiçbir zaman korkmamıştır ve hiçbir zaman korkmayacaktır. Ama o, burjuva cumhuriyeti, yalnızca sınıf egemenliğinin son biçimi olarak, yalnızca proletaryanın burjuvaziye karşı savaşımına en elverişli alan olarak "onaylar"; o, onu hapishaneleri ve polisi, mülkiyeti ve fuhuşu nedeniyle değil, ama bu sevimli kurumlara karşı geniş ve özgür bir savaşım ereğiyle onaylar.” (5)
Konu üzerine Stalinin başlangıçtaki sözlerini Leninin şu sözleri tamamlayıcı niteliktedir.
""Siyasi özgürlük, en iyi ve en tam haliyle bir demokratik cumhuriyette sağlanır, elbette ki, kapitalizm koşullarında ne kadar sağlanabilirse. Bu nedenle, proleter sosyalizmin bütün savunucuları, sosyalizme [geçişte] en iyi "köprü" olarak, bir demokratik cumhuriyetin kurulması için mutlaka çaba gösterirler. (6)
Marksist Leninistler özel ve genel diyalektik bağlantısı göz ardı edemezler. Türkiyenin içinde bulunduğu durum ve sistemin yapısı, olan ve olacak gelişmeler dünya daki gelişmelerden bağımsız olamıyacağı gibi, sadece Türkiye emekçi halklarının değil, çevredeki tüm emekçi halkların ve onların mücadeleleri açısından hayati ciddiyeti olan ve ciddiyetle ele alınması gereken içeriğe sahiptir. Gericiliğin, faşist ve otokratik sistemlerin uluslarası sermaye tarafından yaygın olarak benimsendirilmeye çalışıldığı dünyada, Türkiye bu gelişmelerden kopuk değil, tam tersine odak noktalarından birisidir.
Lenin ” tarih gösterdi ki," diyor, "burjuva parlamenter cumhuriyetten otokrasiye dönüş çok kolaydır, çünkü tüm baskı aygıtı: ordu, polis, bürokrasi, olduğu gibi kalır. Burjuva parlamenter cumhuriyet, yığınların kendi öz siyasal yaşamını, dipten doruğa tüm devlet yaşamının demokratik örgütlenmesine doğrudan doğruya katılmalarını engeller, boğar. “ Leninin krallık-otokrasi kavramını sözlük anlamında değil, siyasi içerik olarak ele almak gerekir. Somut duruma ve gelişmelere baktığımızda, Türkiyede gerçekleştirilmek istenenin “parlamenter cumhuriyet” yapısının ortadan kaldırılması ve otokratik bir sistemle değiştirilmesi yönünde çok ileri adımlar atmış olduğunu görememek için , "hızlı sol" slogan ezbercisi, dar görüşlü bir gerici borazancısı olmak gerekir.
Benzer bir yazıda, "Dini gerici iktidar ve onun faşistleri , karşılarında muhalefet cepheler, birlikler ve güçlenmeler görmediği sürece daha da cesaretlenecek, güçlenecek ve azgınlaşacaklardır" değerlendirmesini yapmıştım, ki bu bırakın bir ML i, dünya siyasi tarihini bilen , her aklı başında bir insanın yapacağı bir değerlendirmedir.
Gelinen yerde, Türkiye tarihinde az rastlanan bir şekilde Kılıçdaroğluna yapılan saldırı, bu iğrenç zihniyetin ne kadar cesaretlendiğinin somut bir göstergesidir. Buna ilave olarak, en küçük bir protestonun saldırılarla dağıtıldığı, insanların kurşunlandığı, hapse atıldığı Türkiyede, bu saldırının protestoya dönmesine karşı ciddi hiç bir önlem almayan, önermeyen, Hulusi Akar gibi bir devlet görevlisinin "Çubuklu kardeşlerim mesajlarınızı verdiniz, tepkilerinizi gösterdiniz, şimdi sükunetle burayı boşaltıyoruz" sözleri, bunun kaynağını da sergilemektedir. Aynı zamanda bu "tavırsızlık" azgınlaşmanın" da yolunu açan bir niteliktedir.
Yerel seçimlerdede uğradıkları yenilginin, bu azgınlaşmayı hızlandırması, olası provokasyonlar, saldırılar kaçınılmazdır.
Gelinen yerde, otokrasiye karşı var olan ve yaygınlaşan muhalefete , ve emekçi kitlelerin geleceğine kayıtsız, tarafsız kalınamaz. Var olan en geniş kitlelerin kucaklanması, pratik dayanışma içine girilmesi, onların örgütlenmesi, harekete geçirilmesi acil görevdir. Bu burjuvaya yedeklenme değil, tam tersine sosyalist mücadelenin, gelinen yerde zorunlu ve acil bir parçasıdır.
Lenin “ demokratik, siyasal mücadelede .. işçi sınıfı tek başına değildir; bütün siyasi muhalefet unsurları, katmanları ve sınıfları, mutlakıyetçiliğe düşman olduklarından ve ona karşı şu ya da bu biçimde mücadele ettiklerinden, muhalefetin yanında bulunmaktadır. Burada proletarya ile yanyana, burjuvazinin ya da eğitilmiş sınıfların ya da küçük -burjuvazinin, otokratik hükümet tarafından zulmedilen milliyetlerin, dinlerin, mezheplerin, vb., vb. muhalif unsurları bulunmaktadır. " der , ve "Ortaya çıkan sorun doğal olarak işçi sınıfının bu unsurlara karşı tutumunun ne olması gerektiğidir."(7) sorusunu sorar.
Cevap olarak ta;
“”Siyasi mücadeleye ilişkin olarak “sınıf bakış açısı”, proletaryanın her demokratik harekete bir itici güç sağlamasını gerektirir. İşçi sınıfı demokrasisinin siyasi talepleri ilke olarak burjuva demokrasisininkilerden farklı değildir, fark nicelikseldir. Ekonomik kurtuluş mücadelesinde, sosyalist devrim mücadelesinde proletarya ilke olarak farklı bir temelde ve tek başına ayakta durur. Oysa siyasi kurtuluş mücadelesinde birçok müttefikimiz vardır ve onlara karşı kayıtsız kalmamalıyız" der. (8)
Nüfusun % 50 sinden fazlasının dini gerici olduğu, % 99 undan fazlasının parlamentodan umut beklediği Türkiyede, mücadele saflarına katılım "uzaydan "düşmesi beklenen devrimcilerle değil, Türkiyede var olan emekçi halklar ve otokrasiye karşı muhalefet içinden olacaktır. İğrenç saldırılara, haksızlıklara, adaletsizliklere karşı tavır almanın ilkesel bir konu olması yanında, Otokrasiye karşı olan muhalefet içindeki unsurlardan, özellikle emekçi kitlelerden soyutlanmamak, onları saflara kazanmak temel sorumluluktur.
Lenin, "unutmayacağız ki" diyor, eğer bir kişiyi ileri itmek istiyorsak, ellerimizi sürekli arkasında bulundurmalıyız. Proletaryanın partisi, her liberali tam bir santim ilerlemek üzereyken yakalamayı ve bir metre ilerlemesini sağlamayı öğrenmelidir. Eğer ilerlememekte direnirse, onsuz ve onun üstünden geçerek ilerleriz. (8)
Otokrasiye karşı demokratik haklar üzerine mücadele, reformistlik, uzlaşmacılık, kuyrukçuluk değil , Stalinin deyimiyle "devrimci çalışmadır". "Devrimci için reform, devrimin bir yan ürünüdür. Bundan dolayı burjuva iktidarının varlığı koşullarında devrimci bir taktikle reform, doğası gereği, bu iktidarı çökertmenin bir aracına, devrimi sağlamlaştırmanın bir aracına, devrimci hareketin daha da geliştirilmesi için bir üs noktasına dönüşür"". (9)
Lenin in çok açık ve net bir şekilde ortaya koyduğu gibi ; “”Burjuva demokrasisinden yararlanarak, proletaryanın, burjuvaziyle oportünizme karşı, sosyalist ve tutarlı demokratik açıdan örgütlendirilmesi. Başkaca yol yoktur. Başkaca çıkış yolu yoktur. Marksizm, tıpkı yaşamın kendisi gibi, başkaca çıkış yolu tanımamaktadır.(10)
Özellikle Türkiye özgülünde, Hızlı sloganlar arkasına saklanarak demokratik mücadeleyi küçümsemek, yadsımak, pratik sonuçta gericiliğin çıkarlarına hizmet eden bir yaklaşımdır.
Lenin açık ve net bir şekilde "Sınıf bilinçli bir işçi, sosyalist mücadele uğruna demokratik mücadeleyi ya da demokratik mücadele uğruna sosyalist mücadeleyi unutabilir mi? " sorusuna "Hayır" cevabını verir, ve devam eder; "sınıf bilinçli bir işçi kendisine sosyal-demokrat adını verir, çünkü bu iki mücadele arasındaki ilişkiyi kavrar. Demokrasi yolundan, siyasal özgürlük yolundan geçmeksizin sosyalizme giden bir yol olmadığını bilir." ......."Demokratik mücadele ile sosyalist mücadelenin koşulları niçin aynı değildir? Çünkü işçilerin elbette bütün mücadelesinin herbirinde, farklı yandaşları olacaktır. İşçiler, demokratik mücadeleyi, burjuvazinin bir kesimi, özellikle küçük-burjuvazi ile birlikte yürütecektir. Öte yandan, sosyalist mücadeleyi ise burjuvazinin tümüne karşı yürüteceklerdir." (11)
Sonuç olarak, Kılıçdaroğluna yapılan saldırıya karşı olmamak, demagojik nedenlerle "tarafsız" kalmak, bunu "burjuva içi, Faşistler arası bir çatışma" olarak göstermek, ve hatta kimisinin yaptığı "demedikmi size" gibi sol adına ukelaca söylemler, özünde MHP li Bahçeli nin "O adama yumruk attıracak kadar ne yaptın sen Kemal Kılıçdaroğlu" söyleminden pek farkı olmayan gerici yaklaşımlardır. Birincisi, "kimden gelirse gelsin" haksızlığa karşı çıkmak ilkesel bir sorundur. Şu veya bu nedenle haksızlığa karşı tarafsız kalmak bir devrimcinin değil, gericinin tavrıdır. İkincisi, bu ilkesizliği Marksist Leninist "hızlı sol sloganlar" la aklamaya çalışmak, Marksizm Leninizmin gerek ruhu ve gerekse teorileriyle çelişen gericiliktir.
Erdoğan A
21 Nisan 2019
21 Nisan 2019
Notlar
3 Lenin Federatif Cumhuriyet, Merkezi Cumhuriyet
4 Lenin, Devlet
6 Stalin Proleter Sosyalizmi
7 Lenin, Rusya Sosyal Demokratların görevleri
9 Stalin, Leninizmin Temelleri
10 Lenin, Kievskiyeyanıt
Hiç yorum yok