Header Ads

Header ADS

Marksizmin Unutulmuş Sözleri üzerine – Feodalizme, Otokrasiye ve faşizme karşı Cumhuriyet bir seçenekmi?

Diğer yazılarla birlikte PDF indir

Dini gerici ""Faşist karşı-devrim"e
karşı ""Kapitalist ülkelerin emekçi kitleleri şimdi çabuk ve kesin bir seçme yapmak zorundadırlar ve bu seçme proletarya iktidarı ile burjuva demokrasisi arasında değil, burjuva demokrasisi ile faşizm arasında olacaktır". Dimitrov Faşizme karşı Birleşik Cephe

Otokrasi yönünde yol almış olan Faşist diktatörlük altında , Cumhuriyet kutlamalarıyla beraber yaygınlaşan Cumhuriyet karşıtı etnik-sol ve hızlı-sol sloganlar, günümüz Türkiye'sinde Marksist Leninist öğretinin ne kadar yaygın bir şekilde ezbere dayandığının, “gündem sorunundan”, taktiksel anlayıştan” ve “acil görevler” değerlendirmesinden ne kadar uzak olduğunun çarpıcı örneklerini göstermekte.

Devrimci mücadeleyi “demokratik mücadeleden” tamamen soyutlayan ve Faşist bir dönemde “demokratik mücadeleyi ve görevleri rafa kaldıran” bu önderlikler(!) pratik gerçekte, CHP den daha etkili bir şekilde, bu karşı olduklarını iddia ettikleri sistemin güçlenmesini sağlamaktalar. 

Demokratik hak ve hürriyetler için mücadele, sosyalizm mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır. * Feodal dini gericiliğe, Faşizme karşı mücadeleyi ciddi bir sorun olarak görmemek, Dimitrov'un deyimiyle, “işçi sınıfını , en azılı düşmanına karşı mücadelesinde, yanıltmakla aynı anlama “ gelir.

Türkiye'de gündemde olan durum ve gelişmeler , sadece Türkiye emekçi halklarının değil, çevredeki tüm emekçi halkların ve onların mücadeleleri açısından hayati ciddiyeti olan ve ciddiyetle ele alınması gereken içeriğe sahiptir. Lenin Nisan Tezleri yazısında,” tarih göster diki, burjuva parlamenter cumhuriyetten krallığa dönüş çok kolaydır, çünkü tüm baskı aygıtı: ordu, polis, bürokrasi, olduğu gibi kalır. Burjuva parlamenter cumhuriyet, yığınların kendi öz siyasal yaşamını, dipten doruğa tüm devlet yaşamının demokratik örgütlenmesine doğrudan doğruya katılmalarını engeller, boğar. “diyor. Lenin'in krallık kavramını sözlük anlamında değil, siyasi içerik olarak ele almak gerekir. Somut duruma ve gelişmelere baktığımızda , Türkiye'de gerçekleştirilmek istenen “cumhuriyet” yapısının- siz bunu kazanılmış tüm demokratik hak ve hürriyetler olarak ele alın- ortadan kaldırılması ve otokratik bir sistemle değiştirilmesi yönünde. 

“Cumhuriyet” in sınıfsal anlamda “ne olduğu” konusunda burada fazla yazmaya gerek yok, eminim bunlar satır satırına ezberlenmiştir bu “önder (!) “ arkadaşlar ve onları körü körüne takip edenlerce.

Evet Marksistler için , Engelsin vurguladığı gibi “”tıpkı bir krallıkta olduğu "kadar", demokratik bir cumhuriyette de, devletin "bir sınıfın bir başka sınıfı baskı altında tutmasına yarayan bir makine"den başka bir şey”” değildir. Ancak Engels, bunu söylerken, “bu sözleriyle hiçbir zaman, bazı anarşistlerin "anlamlaştırdıkları" gibi, baskı biçiminin şöyle ya da böyle olmasının proletarya bakımından önem taşımadığını anlatmak istemez. Sınıf savaşımının ve sınıfları baskı altında tutmanın daha geniş, daha özgür, daha açık bir biçimi, proletaryanın genel olarak sınıfların ortadan kalkması için yürüttüğü savaşımı büyük ölçüde kolaylaştırır."" Lenin Federatif Cumhuriyet, Merkezi Cumhuriyet

Stalin Proleter Sosyalizmi yazısında aynı konuyu şöyle açıklar

""Siyasi özgürlük, en iyi ve en tam haliyle bir demokratik cumhuriyette sağlanır, elbette ki, kapitalizm koşullarında ne kadar sağlanabilirse. Bu nedenle, proleter sosyalizmin bütün savunucuları, sosyalizme [geçişte] en iyi "köprü" olarak, bir demokratik cumhuriyetin kurulması için mutlaka çaba gösterirler.

İşte bunun için, bugünkü koşullarda, Marksist program iki bölüme ayrılmıştır: hedefi sosyalizm olan azami program, hedefi demokratik cumhuriyet aracılığıyla sosyalizme giden yolu açmak olan asgari program."

Bakın Engels (ve Lenin) ne diyor - 
 "Partimizin ve işçi sınıfının, egemenliğe ancak demokratik bir cumhuriyet biçimi altında ulaşabileceği son derece açık bir şeydir. Demokratik cumhuriyet.., proletarya diktatoryasının da özgül biçimidir..." Engels burada, Marks'ın bütün yapıtlarını kırmızı bir çizgi gibi işaretleyen o temel düşünü, yani demokratik cumhuriyetin proletarya diktatoryasına götüren en kısa yol olduğu düşününü özellikle belirgin bir duruma koyarak, yeniden ele alır. Çünkü böyle bir cumhuriyet, sermaye egemenliğini, dolayısıyla yığınların ezilmesini ve sınıflar savaşımını hiçbir zaman ortadan kaldırmadığı halde, kaçınılmaz bir biçimde, savaşımın genişlemesine, gelişmesine, depreşmesine, kızışmasına götürür; öyle ki, ezilen yığınların can alıcı çıkarlarını karşılama olanağı bir kez ortaya çıktıktan sonra, bu olanak, ancak ve yalnızca proletarya diktatoryasında, bu yığınların proletarya tarafından yönetiminde gerçekleşir. Tüm II. Enternasyonal için, bunlar da Marksizmin "unutulmuş sözleri"dir; ve bu unutuş Menşevik partisi tarihinde, 1917 Rus devriminin (Şubat Devrimi -ç.n) ilk altı ayı sırasında çok belirgin bir biçimde ortaya çıkmış bulunuyor. Lenin Federatif Cumhuriyet, Merkezi Cumhuriyet
Engels ve Lenin'in bu değerlendirmeleri ışığında , onların Feodalist, faşist yapılara karşı Cumhuriyeti tercih ettikleri gerçeğini görememek olasımı? Şimdi onlar Feodalizme karşı Cumhuriyeti savundukları için onlara “Cumhuriyet savunucusu reformistler” mi dememiz gerekir? 

Lenin, Devlet yazısında şu değerlendirmeyi yaptıktan sonra- 
“”Demokratik cumhuriyet ve genel oy hakkı, feodalizm ile karşılaştırıldığında, son derece büyük bir ilerleme idi: bunlar, proletaryanın bugünkü birliğini ve dayanışmasını gerçekleştirmesini, sermayeye karşı sistemli bir mücadele vermekte olan kadroların sağlam ve disiplinli olmasını mümkün kıldı......... Burjuva cumhuriyeti, parlamento, genel oy - hepsi toplumun dünya ölçüsündeki gelişmesi yönünden büyük gelişme demektir.””
diyor ve- bu tercih in nedenini Burjuva Demokrasisi ve Proletarya Diktatörlüğü yazısında şöyle açıklıyor,
“O (Sosyalist), burjuva demokratik rejimi, burjuva feodal mutlakiyet rejimine oranla onayladığını söylemekten hiçbir zaman korkmamıştır ve hiçbir zaman korkmayacaktır. Ama o, burjuva cumhuriyeti, yalnızca sınıf egemenliğinin son biçimi olarak, yalnızca proletaryanın burjuvaziye karşı savaşımına en elverişli alan olarak "onaylar"; o, onu hapishaneleri ve polisi, mülkiyeti ve fuhuşu nedeniyle değil, ama bu sevimli kurumlara karşı geniş ve özgür bir savaşım ereğiyle onaylar.”
Lenin Cumhuriyet konusunda Gerek Menşevikleri ve gerekse Anarşistleri Feodalizme karşı, demokratik mücadelenin bir parçası olarak, acımasızca eleştirmiştir. 

Türkiye'de, ne yazık ki artık adlarından ve yazıları dışında etnik-MList parti haline dönüşenler bir yanda, “hızlı-sloganlarla” Troçkizmin kuyruğuna doğru kayanlar öte yanda, tabanda var olan ve gelişen devrimciler, hakim olan bu tür “aynılaştırmaların” etkisi altında kalmakta.

Haksızlığa, adaletsizliğe karşı çıkmakta bile , “ona karşı çıkarsan , diğerini savunuyor olursun” anlayışının hakim olduğu bir ülkede , Dini gericiliğe ve faşizme karşı, bir sistem olarak Cumhuriyeti ve demokratik hakların savunulmasını, sosyalizmden sapma olarak görenler, tüm ezbercilikleriyle, Marksizm Leninizm'in ruhundan uzak kalmışlardır. 

Evet Lenin'in söylediği gibi, “”Bir cumhuriyet nasıl bir maskeye bürünürse bürünsün, ne denli demokratik olursa olsun, eğer o bir burjuva cumhuriyeti ise, eğer o toprak ve fabrikaların özel mülkiyetini koruyorsa ve eğer özel sermaye toplumun tümünü ücret köleliği içinde tutuyorsa, …, o zaman bu devlet, bazı insanların, ötekiler tarafından ezilmesi için bir makinedir.”” Ancak gene Lenin'in dediği gibi - Cumhuriyet, Sınıf savaşımının ve sınıfları baskı altında tutmanın daha geniş, daha özgür, daha açık bir biçimi, proletaryanın genel olarak sınıfların ortadan kalkması için yürüttüğü savaşımı büyük ölçüde kolaylaştırır.””

Gündemde olan sorun “Sosyalizme karşı Cumhuriyeti savunma” görünümünden korkarak, onun emekçi halkların mücadelesi açısından önemini küçümseyerek, Dini gerici faşistlerle aynı koroya katılma hatasına düşmek, onu ve onun getirdiği tüm hak ve özgürlüklerin kaldırılması yolunda adımlar atan dini gerici faşist iktidarın baş düşman olduğu geçeğini görememek.

Lenin'in sözleriyle 
"Demokrasi mücadelesinin proletaryayı sosyalist devrimden saptıracağını, sosyalist devrimi engelleyeceğini, geriye iteceğini düşünmek büyük bir yanlıştır. Aksine, eksiksiz demokrasi gerçekleştirilmeden sosyalizm kurulamaz. Proletarya çok yönlü, tutarlı ve devrimci bir demokrasi mücadelesi vermeden burjuvaziye karşı kazanılacak bir zafere hazır olamaz". Lenin. Toplu Eserler, C. 22,
En önemli sorun da, özgül gündemden ve faşizme karşı nefretle oluşan saflanmalardan yararlanıp, safları genişletip güçlenme sağlanabilecek olgunlaşmış bu dönemde, hala bu gericilerin borazancılığını yaparak, pratik sonuçta onların saflarının güçlenmesine yardımcı olma hatalarının devam etmesi.

Dini gerici iktidar ve onun faşistleri , karşılarında muhalefet cepheler, birlikler ve güçlenmeler görmediği sürece daha da cesaretlenecek, güçlenecek ve azgınlaşacaklardır. Türkiye'dekiler bir yana Suriye ve Iraktan sayıları hiçte az olmayan bir şekilde transfer edilen Cihatçılarında katılımıyla bu azgınlığın artması ve güncel pratiklerde yaşanması olasılığı ciddiye alınması gereken olasılıklar içerisindedir.

Sokaktaki haksızlıklara karşı bile bir güç oluşturamayan, “sosyalist” önderliğin olmadığı günümüzde, hayalci olmayan, var olan, seçenek , ya şimdi Dini Gericiliğe karşı burjuva Cumhuriyeti ve getirdiği hakları korumak, ya da yarın yerel kurulmuş mahkemeleriyle, “Halifeliğe ve şeriata” karşı kaybedilen tüm hakları geri alacağının garantisi olmayan Cumhuriyet için yeniden mücadele.. (eğer Halifelik, ve şeriat yasaları altında sosyalist örgütlenme ve mücadelenin daha kolay olacağını iddia eden varsa, zaten onlar oraya layıktır). 

Dimitrov Burjuva demokrasisine tavır yazısında ;
""Bugün kapitalist düzen içinde yaşayan milyon­larca emekçi çeşitli ülkelerdeki burjuva yönetiminin aldığı biçimlere karşı takınacakları tavır üzerinde karar vermek durumundadırlar. Biz anarşist değiliz. Ama bu ülkelerin politik rejimlerine, örneğin demok­ratik hakların ve özgürlüklerin büyük ölçüde kısıtlandığı burjuva demokrasisi ya da kesin faşizm biçimlerindeki burjuva diktatörlüğüne ilgisiz kala­mayız. Bizler, işçi sınıfının yıllarca inatla mücadele ederek söke söke aldığı demokratik kazançların en küçük parçasını bile koruyacağız ve bu kazançları yaşatmak için azimle savaşacağız."" diyor.
Türkiyedeki durum daha da vahim.

Yani ya geri attırılan bir adımı, en azından geri kazanmak ve ilerletmek için bir mücadele, ya da daha da geriye 100lerce adımlar atıp, bacakların kırıldıktan sonra,  var olduğun yere geri gelebilmek için mücadele. 

Kısacası ya Orta Çağa geri dönmemek için ŞİMDİ mücadele, ya da Orta Çağa döndükten sonra kaybettiklerinin kırıntılarını geri almak için mücadele. Bu olasılıklar ciddiye alınmalı.

Tarih gösterdi ki hızlı-sloganlarla devrim olmuyor. Çağın gündemi olan Sosyalist mücadelenin, özgül gündemi olan “acil görevleri”, sosyalist mücadeleyi  terk etmek değil, devamlılığını sağlayabilmek için zorunluluk haline gelebilir.

Lenin Devrimci slogancılık-lafazanık yazısında , anlayabilen için şunları söyler;
""Biz Marksistler her zaman, yığın güçlerinin ve sınıf ilişkilerinin titiz hesaplamasını yaparak, herhangi bir savaşım biçiminin yerinde olup-olmadığını belirlemekle gurur duymuşuzdur. Bir ayaklanma her zaman yerinde değildir demişizdir; kitleler arasında bunun ön koşulları var olmadıkça bir kumardır;""
""Vay, devrimci slogan-lafazan kahramanlanı ...... Bugün bir devrimci savaş için henüz hazır olmadığı­mızı, zamanını beklemek zorunda olduğumuzu .., güçlü olana dek beklememiz gerektiğini bilerek uygunsuz bir antlaşmayı ve ayrı bir barışı kabulleniyoruz.  Bu yüzden, en uygunsuz ayrı barışı elde-etmek için bir olanak varsa, bunu, hala zayıf olan sosyalist devrimin çıkarına, mutlaka kabullenmeliyiz .  Ancak ayrı bir barış kesinlikle olanaksızsa, o zaman derhal savaşmak zorunda kalacağız- doğru bir taktik olacağı için değil başka seçeneğimiz olmayacağı için. ...... Ama seçeneğimiz oldukça, ayrı bir barışı ve son derece uygunsuz bir antlaşmayı seçmeliyiz.""
Hangi, günümüz güçler arası değerlendirme temelinde, bu hızlı slogancılar, Dini gerici faşist gelişime karşı var olan cumhuriyetin, yani kazanılmış demokratik hak ve özgürlüklerin   savunulmaması, bu yönde mücadele verilmemesi,  ve direk "Sosyalist devrim" mücadelesi  çağrıları yapıyorlar? Hangi sınıflar arasındaki ilişkiler ve güçler somut değerlendirmesi temelinde Demokratik hakları korumak için mücadeleyi " burjuvaya yedeklenme " olarak değerlendiriyorlar.? 

Yukarda Lenin'in bu yaklaşımın yanlış olduğu değerlendirmesine ilave olarak, Dimitrov'un şu değerlendirmesi gündemdeki özgül sorunu ve acilliği yeteri kadar açıklamakta.
""Burjuva demokrasisine karşı tutumumuz şartlara göre değişmelidir. Rus Bolşevikleri Ekim Devrimi sırasında, burjuva demokrasisini korumak sloganı altında proletarya iktidarını önlemeye çalışan bütün partilere karşı bir ölüm kalım kavgasına girişmişlerdi. Komünistler bu partilerle savaştılar, çünkü proletaryanın zaferine karşı harekete geçirilen bütün karşı-devrimci güçler burjuva demokrasisinin bayrağı çevresinde toplanıyorlardı. Günümüzün kapitalist ülkelerinde ise durum oldukça değişiktir., Faşist karşı-devrimi emekçi kitlelerini ezmek ve sömürmek için en barbar rejimi kurmaya çalışmakta, bunun için de artık burjuva demokrasisine saldırmaktadır. Kapitalist ülkelerin emekçi kitleleri şimdi çabuk ve kesin bir seçme yapmak zorundadırlar ve bu seçme proletarya iktidarı ile burjuva demokrasisi arasında değil, burjuva demokrasisi ile faşizm arasında olacaktır"" Dimitrov Burjuva demokrasisine karşı tavır
Ezberci slogancılık, kendi somut gücünün bile ne olduğunu bilemeyecek kadar kör ve hayalci sonuçlara götürür insanları. Somut veriler ve gerçekler ışığında var olan demokratik hakları koruma özgül olan acil mücadelenin dışında bir seçeneğimiz var mı? Önce bu orta çağa geri dönüşe dur deme mücadelesi, sosyalizm mücadelesinin bir parçası değil mi? 

Gelinen yerde , otokrasi yolundaki faşizme karşı var olan ve yaygınlaşan  muhalefetlerle ilgili tavrın ne olması gerektiğinin belirlenmesi ve netleştirilmesi , ve  dini gerici faşist diktatörlüğe karşı en geniş kitlelerin harekete geçirilmesi için pratikte , geniş tabanlı anti-şeriatçı, anti faşist cephenin oluşturulması acil görevdir. Bu burjuvaya yedeklenme değil, tam tersine sosyalist mücadelenin, gelinen yerde zorunlu ve acil bir parçasıdır.
""biz şöyle deriz: Demokratik cumhuriyet, feodal sistemi yıktığı ölçüde iyidir -ve biz onun uğruna savaşırız; ama burjuva sistemini güçlendirdiği ölçüde kötüdür- ve biz ona karşı savaşırız."" Stalin Anarşizmmi Sosyalizmmi
Erdoğan A
Ekim 29, 2017
Yenileme Ekim 30, 2017

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.