Türkiye ve Kürdistan - ABD kıskacında İrana karşı
Çin Yeni İPEK YOLU projesi -Üretimden, Dağıtıma ve Tüketime hakimiyet mücadelesi yazısını ""ABD nin Çinle olan çıkar çatışmasında , onun Orta Doğudan ve İran dan vazgeçme olasılığı yok denecek kadar az olduğunu , bu nedenlede, ABD nin bu bölgede, askeri güç anlamında, tek dayanağı ve stratejik ortağının, İsrail ve Türkiye"" oluğunu belirterek tamamlamıştım.
ABD nin Rusyanın ne kadar ileriye gideceğini tesbit edebilmek için bir deneme tahtası alanı haline gelen Suriyede, ABD nin , Kürdistandaki burjuva ve aşiret liderleriyle stratejik ortaklık için her türlü plan ve pratik içine girdikleri ve bu arada SDF, PYD, YPG yle ittifak içine girdikleri ve silah yığımı yaptıkları saklanmayan bir gerçek.
ABD nin ilk planı Türkiyeyi İranla direk savaşa sokmaktı. Emperyalistlerin tarihine bakarsak onların her ihtimale karşı , başarılı olamazlarsa, farklı stratejik ortaklıklarla, alternatifleri olan farklı planlarını da hazırlama yönünde pratikler içinde olacaklarının kaçınılmazlığını görebiliriz. Çelişkili görünen pratikleri aslında farklı –alternatif planlarının hayata aynı süreç içinde geçirilmesinden başka bir şey değildir.
Çin in ve ABD nin çıkarları uzlaşmazlığın ötesinde çatışan çıkarlar, Rusların çıkarları, Çinden soyutlanmadan her iki taraftan da mümkün olan en faydalı pazarlıkları sağlayabilmek, kendi etkenlik alanlarınıda geliştirmek. Bu nedenle , İçinde bulunduğumuz dönem oldukça karmaşık, sadece emperyalistler değil, bölgesel Burjuvazi ve Aşiret resilerininde iştahını kabartan yeni stratejik ortalıklarla, yeni çıkar çatışmalarına gebe bir dönem.
Bir tarafta tüketim için zorunlu olan istikrarlı ve savaşsız ortam peşinde koşan Çin, diğer tarafta onun yayılma ve etkinliğini engelleme ve tüm enerji kaynaklarına sahip olarak onu kontrol etme peşinde koşan ABD-İngiliz-İsrail ve Fransız emperyalistleri, ve diğer tarafta Çin in yayılmacılığı ve emperyalistlerin enerji kaynaklarına sahip olma çatışmasından olası en fazla PAY alma peşinde koşan yerel burjuvazi ve toprak ağaları......Değerlendirmesi oldukça zor ve gelişmelerin , stratejik ortaklıkların her an değişebileceği bir ortam....
Türkiye
Türkiyedeki gelişmeler bu İpek Yolu ve enerji çıkarları global çatışmasından bağımsız değil, tam tersine onun bir yansımasıdır. AKP nin üstlendiği görev uluslarası tekelci sermaye ile içiçe olan Türkiyedeki sermaye ile , palazlanmış ulusal sermayenin arasındaki uyumu sağlamak ve Türkiyedeki sermayenin emperyalist yayılma ve soygunundan daha fazla pay almasını kolaylaştıracak ortam ve şartları yaratmak, bunu yaratacak siyasi sistemi oluşturmaktır.
Hatırlanması gereken gerçek , her ne kadar da AKP "ordunun devletin güvencesi olmasından, polisin Devletin güvencesi" olması yönünde , büyük örgütlenmeler içine girmiş olsada, Ordu ,Devletin, yani sermayenin bir kurumudur, AKP nin, şu ya da bu hükümetin değil. İlave olarak , Ordu yardımlaşma Kurumu , OYAK ın Orta Doğuda ve Türkiye içinde yatırımlarını ve onların sermaye ile ilişkilerini ve sermaye gücünü, yeni gelişmelerden doğacak çıkarlarını da unutmamak gerekir. AKP nin ordu içinde yaptığı değişiklikler, Türkiyenin İrana karşı direk kullanılması amacınıda ve bu muhalefeti ortadan kaldırmayı hedefliyen, olası muhalefetleri "temizleme" ile ilgili bir pratikti. (bu da sermayenin muhalefeti dışında değil, onların belirli ölçüde onayı ile). Ancak görüldüğü gibi bu “temizleme” ne emperyalistler ne de AKP için istenen sonucu getirmedi, ABD ile pazarlıklarda çatırdamaya neden oldu.
Emperyalistlerin yeni stratejik ortaklıklar kurma politikasında uyguladıkları “zorcu” ve “paylaşımda” uzlaşmaz taktikerinin, Türkiye ve Pakistan dahil bir sürü ülke sermayesinini yeni staretejik ortaklıklar geliştirme yönünde adım atmaya zorlamakta. ABD ile başlayan ve onların Orta Doğuda “Eş başkan” lığı rolünü üstlenen AKP nin, Rusya ile ilişkilerini geliştirmesinin altında yatan nedenlerden birisi budur.
ABD emperyalizmi ile yakın ilişkiyle başlayan palazlanmış ulusal burjuvazinin gelişmeler doğrultusunda birden "anti-emperyalist (!)" kesilmesi ve Ruslara yaklaşımı, AKP nin üstlendiği sermaye içi “uyum sağlama” görevini oldukça zora sokmuş durumda. Ancak Türkiyede belirleyici olan tekelci sermaye uluslarası bir niteliğe ve diğerlerini yutabilecek güce sahip olduğundan büyük ihtimalle bir müddet daha , gelişmeleri izleyip “bekle gör” dönemi içinde. Türkiyedeki ve, Hindistan, Pakistan dahil hiç bir sermaye, Çin ipek yolundan alabilecekleri aslan paylarından vazgeçme niyetinde değiller. Türkiye için, petrol kaynaklarından beklenen payda önemli bir yer tutuyor.
Gelinen yerde hemen her ülke kendine yeni stratejik ortaklıklar aradığından, gelişmeleri anında değerlendirilemiyecek bir içeriğe sokuyor. Tek bilinen ve net olan ABD nin uzun vadeli çıkarları doğrultusunda, İranın bir şekilde iç savaşla bölünmesi ve zayıflatılması zorunluluğu. Bu yönde stratejik ortaklıklarını yaygınlaştırmada İsrail ile sunni Arap ülkelerini ortaklaştırmayı bile başardı.
Bu konuda Türkiyenin rolü direk savaştan, etnik ve mezhebi temelde İrana karşı yürütülecek savaşı desteklemeye dönüşmüştü. Türkiye ile ABD arasındaki stratejik ortaklığın çatırdaması gerçek olabileceği gibi, taktiksel de olabilir. Ancak bu gelişmeler, Türkiyeyi İranla yakınlaşmaya itmekte. Bu gelişme AKP nin Türkiyede, bir önceki planlara uygun olarak, uygulama planı içinde olduğu “yerel özerklik” konusunu da yeni gelişmeler doğrultusunda, gündemden çıkartmasına neden olabilecek.
Özelde Türkiye, genelde bir sürü orta doğu ve Euro-Asya ülkeleri ABD tarafından “kayıtsız şartsız” , tüm ilşkilerinin ABD tarafından belirlendiği, Çin ve-ya da Rusya ile ikili anlaşmaların reddedildiği bir stratejik ortaklığa zorlaması ile karşı karşıyalar.
Şu anda Türkiyede örgütlü ve güçlü bir Devrimci muhalefet olmadığından, belirleyici olan tekelci sermaye ve onların pazarlıkları olacaktır. Çok az bir olasılık olarak görülen Rusya ile (siz bunu aynı zamanda Çinle olarak da anlayın) stratejik ortaklığı az da olsa , imkansızdan, olasılığa dönüşmek üzere. Çünki Rusya büyük ihtimalle İrana karşı saldırıya sessiz kalmayacak, Türkiyenin İrana karşı tavrı, Rusyaya karşı bir tavır olacaktır. Bununda sanırım gerek ekonomi ve gerekse askeri anlamda intihar olduğunu anlamak için kahin olmaya gerek yok.
ABD nin "zorlama" politikası, Türkiyeyi , Suriye, İran Rusya ittifakına itebilir. Bu stratejik değişimde ABD ve İsrailin, İrana karşı Kürtlere daha fazla bel bağlamasına neden olacaktır.
ABD nin "zorlama" politikası, Türkiyeyi , Suriye, İran Rusya ittifakına itebilir. Bu stratejik değişimde ABD ve İsrailin, İrana karşı Kürtlere daha fazla bel bağlamasına neden olacaktır.
AKP eğer bu içte ve dışta “uyumlamayı” sağlayamazsa, başka, ama gerçek bir askeri darbeyle yıkılıp yerine yeni bir “sermaye yürütme kolu” hükümet getirilmesi kaçınılmazdır. Yani sorun, ne de planlar AKP değildir tek başına.
Kürdistan
En büyük zorluklar, her zaman olduğu gibi, ezilen halkların yüzleşmek zorunda kaldığı gelişmeler olmuştur. Türkiyede dört Kürdistanın aynılaştırılıp ele alınması, doğru değerlendirme yapılamamasının temelinde yatan yaklaşımdır.
Irak Kürdistanı büyük ölçüde kendi iç ekonomisini oluşturmuş, özerkliği tecrübe etmiş bir özelliğe, yani tek başına "bağımsız Ulus" olma, özelliğine sahip. Şimdiye kadar iç çatışmalardan ciddi bir şekilde etkilenmemesi ve uzak kalması, Referandum çağrısından sonra gerek ABD ve gerekse Irak açısından bakarsak, yeni çatışmalara gebe bir atmosfer yaratacaktır. Ne ABD ne de Irak Kerkük petrollerini bırakmaya niyetli değil. Ancak ABD nin uzun vadeli planı sadece Kerkük petrolleri değil, Irak Kürdistanını İrana karşı kullanma plan ve provokasyonları içerisinde.
Suriye Kürdistanı, emperyalist saldırı savaşının devam ettiği bir ülkenin içinde. Savunma savaşı sona ermeden yapılan “Özgürlük” çağrıları, emperyalist saldırılara karşı ittifakı zayıflatacağı gibi, emperyalistlere bir davet sinyali niteliğinide içinde taşıyan bir çağrıdır, ve nitekimde en son gelişmeler bunu kanıtladı. ABD nin ISIS i desteklediğini sağır sultanın bilmesi yanında artık kendileride açıkladılar. Enerji kaynakları açısından önemli olan Rakkaya, ve özellikle Kürt nüfüsün olmadığı Rakka şehrine ABD ile birlikte girmek, savunmayı aşan, saldırı ve toprak ilhakını beraberinde getiren bir yayılmacı pratiktir. Ne yazıkki gelinen yerde Suriye Kürdistan önderliği, tamamen ABDnin kıskacı içerisine girmiş durumdadır.
ABD, amacının Suriyeyi bölmek olduğunu açıklamaktan çekinmiyor, her gün bu gerçeği tekrarlıyor. Bu bölmeyi “demokratik” anlamda algılamak, emperyalizmin niteliğini ve en yakın geçmiş tarihi görmemektir.
İki bölgeyi bu bağlamda ele alırsak, aradaki, sadece çıkar çelişmeleri değil, mezhep farklarınıda göz önünde bulundurmak zorundayız. Çünki Emperyalistlerin temel taktiksel yaklaşımları mezhepler üzerine. Kürt hakim grupları içinde 40 senedir çalışan İsrail in etkisi olmadığını varsaymak, safça bir yaklaşım olur. Aynı şekilde Kürt bölgelerindeki hakim grupların çıkarlarının da aynı olduğu, Kürtlerin mezhepsel ve bölgesel farklılıklarının varlığını gözardı etmek, aynı derecede tehlikeli bir varsayım olacaktır. Kürdistandan İrana karşı bir hareket, gerek Suriye ve gerekse Iraktaki Şii Kürt halkınıda karşısına alabileceği ve bölünmelere uğrayacağı gerçeğini ortaya koyar.
İrandaki son “terör” saldırısının İran Kürdistanında, mezhepsel dayanıklığı nedeniyle ürkütücü bir şekilde karşılandığınıda işaret etmek gerekir.
Türkiye Kürdistanı bir çok konuda önemli rol oynayabilecek niteliğe ve sorumluluğa sahip.
Yaklaşım 1) Suriye Kürdistanı pratiğini takip ederse, bölgedeki çatışmaların hızlanmasını ve İrana sıçramasını kolaylaştırabilecek, 2) provokasyonları engelleyici, savaşa karşı bir yaklaşım ve pratik , özelde Kürt Emekci halkının ve genelde bölge halkının kanlarının dökülmesini engelleyebilecek - iki pratikte yoğunlaşıyor.
Türkiyedeki dini gerici faşist iktidarı hedef alan, provokasyonlara karşı uyanık, tüm emekci ve aydın kesimi kucaklayan , güçlü bir muhalefetin örgütlenmesi ve birlik içinde pratiğe girilmesi, sadece Türkiye halklarının değil, bölge deki tüm halkların çıkarına bir gelişme olacaktır.
İçinde bulunduğumuz dönem bu “acilliği” ve “önemi” taşıyan niteliktedir. Bazen onlarca yılda oluşamayan bilinç ve örgütlülük, böylesi dönemlerde kısa zamanda gerçekleşebilir.
Erdoğan Ahmet
Hiç yorum yok