Burjuvazinin korosuna katılıp tuzağa düşmemek için ne yapılmalı?
Türkiyede 80 lerden bu yana hızla gelişen milliyetciliğin ve şövenizmin gelinen yerde ciddi boyutlarda olduğunu görmemek için bakmamak ya da okumamak gerekir. Şüphesizki bu gelişmenin bir sürü farklı etkenleri var. Ancak bizi direk ilgilendiren , Devrimcilerin bu konuda önlem alıp almadığı, milliyetciliğe karşı mücadele verip vermediği, gelinen yerdeyse bu konuda yaklaşımın nasıl olması soruları ve cevapları.
Konuya başlamadan Leninin sınıfsal bakış açısı ve taktiksel içeriği olan yazısından alıntı yapmak oldukca yaralı olur.
Bazı sayfalarda, sayısı hiçte küçümsenmeyecek ölçüde Deniz leri Faşist diye tanımlamalardan, Suriyede dini faşist çetelere karşı savaşan devrimcilere ajan diye tanımlamalara kadar ulaşan, nefret haline dönüşen Burjuva Milliyetciliği ve Şövenist yaklaşım gelinen yerde Burjuvazinin muhalefetini ve halkları bölme ve birbirine düşürme başarısının bir göstergesidir.Konuya başlamadan Leninin sınıfsal bakış açısı ve taktiksel içeriği olan yazısından alıntı yapmak oldukca yaralı olur.
""Otokrasi, burjuvaziye onu sosyalizmden koruma garantisi (?) verir ama halk haklarından yoksun olduğu için bu koruma zorunlu olarak bir polis şiddeti sistemine dönüşür ve tüm halkın nefretini kazanır. Bu uzlaşmaz eğilimlerin sonucunun ne olduğu, burjuvazi arasında içinde bulunulan zamanda tutucu ve liberal görüş ya da eğilimlerin karşılıklı güçleri birkaç genel tezden öğrenilemez, çünkü bu belirli bir andaki toplumsal ve siyasi durumun tüm özelliklerine bağlıdır. Bunu belirlemek için durum ayrıntılı bir biçimde incelenmeli ve hangi toplumsal tabakadan kaynaklanırsa kaynaklasın hükümetle içine düşülen bütün çelişkiler dikkatle izlenmelidir. Bir Sosyal-Demokrat’ın “Stakhovichler”in hoşnutsuzluğu ve başkaldırmaları karşısında kayıtsız kalmasına izin vermeyen tam da “sınıf bakış açısı”dır.
....genel siyasi ajitasyonu yönetme ya da otokrasiye karşı halkın gözü önünde bir teşhir kampanyası sürdürme görevini bizzat biz üstlenmeliyiz. Bu görev, özellikle siyasi altüst oluş dönemlerinde zorlayıcı bir öneme sahiptir. Akıldan çıkarmamalıyız ki, bir yıllık yoğun bir siyasi yaşantı içinde proletarya, siyasi açıdan sakin geçen birçok yıl içinde olduğundan daha fazla devrimci eğitim elde eder. Yukarıda sözü edilen sosyalistlerin bilinçli ya da bilinçsiz olarak siyasi ajitasyonun konularını ve içeriğini sınırlama eğilimleri bu yüzden özellikle zararlıdır.
Özellikle siyasi mücadeleye ilişkin olarak “sınıf bakış açısı”, proletaryanın her demokratik harekete bir itici güç sağlamasını gerektirir. İşçi sınıfı demokrasisinin siyasi talepleri ilke olarak burjuva demokrasisininkilerden farklı değildir, fark nicelikseldir.
....unutmayacağız ki, eğer bir kişiyi ileri itmek istiyorsak, ellerimizi sürekli arkasında bulundurmalıyız. Proletaryanın partisi, her liberali tam bir santim ilerlemek üzereyken yakalamayı ve bir metre ilerlemesini sağlamayı öğrenmelidir."" Lenin Siyasi Ajitasyon Ve “Sınıf Ba kış Açısı”Iskra, Sayı 16, 1 Şubat 1902“Damgalanma” endişesi tabandan ta tavana, önderliklere, hareketlere ve partilere kadar hemen her devrimcinin yazı ve söylemlerinde kendisini göstermiştir, göstermeye hala devam etmektedir. Bu nedenle devrimcilerin bu konuda önlem alıp almadığı konusu tarihte kaldı, alınsaydı bu gün farklı olurdu.
Konu üzerine Emperyalistler ve Hint hakim sınıflarının Müslüman ve Hindu çatışmasının yıllardır provoke ettiği ve sıcak tuttuğu Hindistanlı Hindu ve Müslüman asıllı Komünist yoldaşlara bu konuda nasıl yaklaşımları olduğu, ve tecrübelerini paylaşmalarını rica etmiştim. Yazışmalaran anladığım kadarıyla, gerçek şu ki, onlarda ayni Şövenist ve Milliyetci “damgalanma” endişesi sürecinden geçmişler , ancak gelinen yerde bu süreci büyük ölçüde aşmışlar.
Bunun ilk adımı, damgalanma endişesinden kurtulmak. Bundan nasıl kurtulursun? Kendiliğindenleşen ve kimi yerde merkezileştirilen Sorumluluk paylaşımı...
Burjuvazinin her türlü gerici saldırılarına, halkları ve onlara karşı olan güçleri bölme, birbirine düşürme provokatörlüklerine karşı , yazısal, göresel ya da pratik , saldırıya hedef olan taraf değil- ya da ondan fazla, diğerinin bu saldırıya yaygın bir şekilde cevap vermesi. Eğer saldırı , saldırının içeriği ve biçimine, hedeflediği amacına bağımlı olarak, sosyalist olmasa bile, muhalefet içi bir grupsa, iki grup beraber, sadece o grubun ilerici olan yanını öne çıkartıp, burjuvazinin saldırısının altında yatan gerici amacı teşhir etmek.
Önemli olan , tavrın her zaman hakim sınıfı, onun iktidarını , demogojisini, mesajının içeriğini, neyi hedeflediğini ve propogandalarını hedef alması. Bu şekilde damgalama burjuvaziden gelecek olan bir damgalama olacak, şu veya bu muhalefet grubundan değil. Bu , haksızlık kime yapılırsa yapılsın karşı çıkma sorumluluğunun yanında, burjuvazinin teşhiri ve diğer sosyalist olmayan kitlelerin yakınlaşmasını da beraberinde getiren pratik sonuçlar yaratabiliyor.
Bunun Türkiyeye uygulaması nasıl olur? Çok mu geç kaldık? Yoksa içinde bulunduğumuz dönem göz önüne alınırsa, referanduma HAYIR kampanyasıyla oluşan muhalefetin dağılmaması , daha da aktifleştirilebilmesi için bu örneği nasıl uygulamalı?
Aslında cevabı yukarda, ama kaç kişi damgalanma endişesinden kendini sıyırıp , Dini Gerici Faşistlerin korosuna katılmaktan vazgeçip, yazılarını ve mesajlarını Faşist iktidarın mesajlarındaki içeriği ve hedeflediği amaç ları teşhir etme , muhalefeti güçlendirmek, amacına yöneltebilecek?
Damgalanma Korkuları-
Ne oldu Faşist Türk aşığı mı oldun? - Ne oldu Bölücü YPG aşığı mı oldun?- Ne oldu Ermeni aşığımı oldun? Ne oldu Ulusalcı mı oldun (her ne demekse kimse net bir açıklık getirmedi henüz) - Ne oldu Kemalist mi oldun? – Ne oldu reformist mi oldun? Az bir kesim içinde -Ne oldu Komünist aşığımı oldun?
Sanırım böylesine bir gelişmenin yakın zamanda olup olmayacağını merak eden sayısı az olmayan bir kitle vardır. Endişeler nedeniyle, sol adına pratik sonuçta Dini gerici Faşistlerin borazancılığını yapan, halklar arası nefretin körüklenmesine hizmet eden kaç kişi , hatta kaç hareket, bu pratiklerinden sıyrılıp , Faşist İktidarı ve onun propogandalarını hedef alabilecek , ve onların mesajlarındaki ana amaçlarını diğerini destekleme görüntüsünden korkmadan teşhir etme pratiğine girebilecek?
Bu yaklaşımda taktiğin amacı ve yöntemi, ikincil olarak ne ye ve kime yönelmesi gerekliliği konusunda şu iki alıntı üzerinde düşünmek ve onların içeriğini özümlemek, bize çok önemli fikir verecektir.
Stalin Ekim devrimi ve Orta tabaka sorununda- "Orta tabakaların sorunu kuşkusuzki işçi sınıfı devriminin temel sorunlarından biridir. Orta tabaka köylülük ve küçük kentsel çalışan insanlardır. Onda dokuzu orta sınıf olan Ezilen milliyetlerde bu kategoriye konulmalıdır. Gördüğünüz gibi, bunların ekonomik yapıları , onları proletarya ile kapitalistler arasında yarı yola koyar. Bu tabakaların ilgili önemi, iki durumda belirlenir:
ilk olarak, bu tabakalar , belirli bir oranda, mevcut devletlerin nüfusunun büyük çoğunluğunu ya da nüfusun geniş bir azınlığını oluştururlar; ikincisi, onlar kapitalist sınıfların proletaryaya karşı ordusunu oluşturduğu önemli kaynakları oluşturmaktadır."""
Bu yaklaşımda taktiğin amacı ve yöntemi, ikincil olarak ne ye ve kime yönelmesi gerekliliği konusunda şu iki alıntı üzerinde düşünmek ve onların içeriğini özümlemek, bize çok önemli fikir verecektir.
Stalin Ekim devrimi ve Orta tabaka sorununda- "Orta tabakaların sorunu kuşkusuzki işçi sınıfı devriminin temel sorunlarından biridir. Orta tabaka köylülük ve küçük kentsel çalışan insanlardır. Onda dokuzu orta sınıf olan Ezilen milliyetlerde bu kategoriye konulmalıdır. Gördüğünüz gibi, bunların ekonomik yapıları , onları proletarya ile kapitalistler arasında yarı yola koyar. Bu tabakaların ilgili önemi, iki durumda belirlenir:
ilk olarak, bu tabakalar , belirli bir oranda, mevcut devletlerin nüfusunun büyük çoğunluğunu ya da nüfusun geniş bir azınlığını oluştururlar; ikincisi, onlar kapitalist sınıfların proletaryaya karşı ordusunu oluşturduğu önemli kaynakları oluşturmaktadır."""
Proletarya nın orta tabaka ve özellikle köylülüğün sempati ve desteği kazanılmadan iktidarı koruyamıyacağını, ve onların en azından tarafsızlaştırlmadan iktidarı ele geçirmeyi ciddi olarak düşünemiyeceğini belirtiyor.. Bu önemli bir görevi işaret eder.
Leninin “Böyle bir zamanda ve bu koşullarda ateizm vaazları vermek.. işçileri dinsel inançlarına göre bölmekten başka bir şey istemeyen papazların ve kilisenin ekmeğine yağ sürmek olur” Sözleri de taktiksel olarak ne YAPILMAMALI yı ve bu nedenle NE YAPILMALI yı da içinde taşıyan bir değerlendirmedir. Yazıda vurguladığının din olması, bunu sadece din olarak ele alınmaması gerekir. Genel olarak yaklaşımın , kimin ekmeğine yağ sürdüğü konusudur, taktiksel akıllılık, ya da sol sapma sekterlik ve cahillik.
Erdoğan A
Hiç yorum yok