Header Ads

Header ADS

Leninist Kesintisiz Devrim mi Troçkist Sürekli Devrim mi? (1)

Hasan Ozan

Biz bu alt başlık altında, iki devrim, iki diktatörlük ve kesintisiz geçiş sorununda, doğrudan Troçki'ye ve Troçkistlere dayalı kanıtlarla, demokratik devrimden sosyalist diktatörlük, onun bir biçimi, özü sosyalist olan diktatörlük doğacağı tezinin gerçek teorik ve ideolojik kaynağını ortaya koyacağız.

Bu çabamız, tartışılan sorunda söz konusu tezin gerçek kaynağını göstermeye, iddiamızı kanıtlamaya dönüktür. Bu çaba­mız, Marksist-Leninist kavrayışa yönelen anti-Marksist ve bize ait olmayan ama yarı-Troçkist kavrayışın kaçınılmaz olarak üretti­ği sözde eleştirilerin gerçek tarihsel savunucularının kimler olduğunu da göstermeye yöneliktir. İdeolojik he­saplaşma bakımından bu gereklidir de. Bu amaçla, yorum yapmaktan ziyade, söz konusu düşüncenin gerçek sahip­lerinden alıntılar aktarma yolunu tutacağız. Aktarmalarımız kaçınılmaz olarak geniş olacaktır. Gerçeğin görülmesi için bu yön­temi kullanmamız artık kaçınılmazdır. Troçkist ve yarı-Troçkist akıma karşı genelde tutum alan, ama kesintisiz devrim sorununun can alıcı sorununda, iktidar sorununda, Troçkizm’le aralarına ısrarla sınır çizgisi çekmek istemeyen devrimci çevrelerin bu tutumu da bizi bu­na zorlamaktadır.

O halde biz de sorumluluğumuzun gereklerini yerine getirmek, daha etraflı ve somut olarak gerçekleri ortaya koymak zorun­dayız.

Ne ilginçtir ki, bizleri, "İki Taktik" taklitçiliği ile teorinin daha sonra zenginleştiğini ve Lenin'in kendini deneylerle aştığını görmemekle eleştirenlerin bu eleştirisinin kaynağı da (bilincinde olsunlar ya da olmasınlar) Troçki’dir ve Troçkizm'dir.**

Troçki ve Troçkistler, Lenin’in "Nisan Tezleri" ve "Uzaktan Mektuplar”la kendini yenilediğini, “enternasyonalist görüş açısı kazandığı”nı, “sürekli devrim teorisi”ni benimsediğini ve (1905 devriminin yanı sıra) Ekim'in “sürekli devrim”i doğruladığını, Stalin ve ardıllarının ise Lenin'in artık aştığı, terk ettiği "İki Taktik" ve Şubat Devrimi öncesindeki çizgisinde kaldıklarını ileri sürmektedirler.

Ki Troçki, kendi meşrebine uygun olarak, “Lenin’in ölümünden sonra bana karşı dikkatle hazırlanmış bir kampanya açıldığı zamandır ki, 1905 kitabım da ateş altına alınmıştır” (Hayatım, s. 200) sahte iddiasında bulunur. Zaten ona göre, yaptığı yanlışlar “yalnızca teşkilat ve taktik konularında” olmuş, “temel sorunlarda ve stratejide bir tek yanlışa düşmemiş”tir. Eee, büyük kuramcıdır bay Troçki! “Politik bir durumun bütünü ile ve devrim açısından değerlendirilmesinde, kendimi suçlamamı gerektirecek kadar önemli bir yanlış yapmadım, bu bakımdan da içim rahattır.” (age., s. 203) Eh, o kadar da olacak tabii ki; öyle ya o kadar gözünüzde büyüttüğünüz Lenin ise temel sorunlarda ve strateji konularında yanılmıştır, üstelik Lenin Ekim’le birlikte hidayete vararak Troçkistleşmiştir, ne olacak yani! Kaldı ki Lenin zaten bir kuramcı değil, en nihayetinde bir “uygulayıcı”dır. (Hayatım, s. 537-38) ) Farkında olsunlar ya da olmasınlar muhaliflerimizin gerek bize (Marksist Leninist Komünist Hareket’e) dönük söz konusu eleştirileri, gerekse de halk de­mokrasisi deneylerinin yarı-Troçkist yorumuna dayanan değerlendirmeleri Troçki ve ardıllarının bu tespitinden etkilenmeye dayanmaktadır.

Troçki, Ağustos 1939 yılında kaleme aldığı "Rus Devriminin Üç Kavranışı" adlı önemli yazısında, "Rus devriminin tarihsel karakteri ve onun sonraki gelişiminin hangi yolları izleyeceği" sorusuna Rusya'da üç devrim kavrayışı (Menşevik, Bolşevik, Troçkist) ile yanıt verildiğini savunur ve üç kavrayış arasındaki farklılıkları ve evrimini inceler.

O, Stalin'in, "1924`ten sonra birden bire değişiverdiği"ni iddia eder ve "çünkü bürokratik gericilik ve geçmişin köklü revizyo­nu çağı başlamıştır" der. (Rusya'da Sürekli Devrim Sonuçlar Olasılıklar, s. 115-116)

Devam eder ve "Stalinist bürokratik gericiliğin" tarihsel köklerini açıklama adına, şöyle der Troçki:

"Denilebilir ki, 'teorik' planda alındığında 'Stalinizm’, sürekli devrim teorisinin 1905 yılında formüle edilmiş biçiminin eleş­tirisinden çıkmıştır."

Leninizm'in bu ünlü düşmanının Leninizm'le olan ayrılık ve kavgasının (1903’de, kısacık bir dönemin ardından Menşevizme iltihak etmesini geçiyoruz) 1905'lere dek uzandığını saptaması yerindedir. Çünkü Lenin daha 1905'de Troçkist çizgiyle kendi arasına kesin bir sınır çizgisi çekmiş ve kesintisiz devrimin her aşamasında da Troçkist “sürekli devrim teorisi”ni eleştirmiştir.

Troçki bu makalesinde üç devrim kavrayışını inceledikten sonra kendi teorisini ve Lenin'in teorisini şöyle özetler:

"Sürekli devrim perspektifi ise şu sözlerle özetlenebilir: Rusya'da demokratik devrimin eksiksiz zaferi, köylülüğe dayanan proletarya diktatörlüğü biçimi dışında anlaşılır bir şey değildir. Gündeme kaçınılmaz olarak yalnızca demokratik görevleri değil, sosyalist görevleri de getirecek olan proletarya diktatörlüğü aynı zamanda uluslararası sosyalist devrime güçlü bir ivme verecek­tir. Rusya'yı burjuva geri dönüşünden kurtaracak ve ona sosyalist inşanın tamamlanması olanağını verecek olan ancak batı proletaryasının zaferidir." (age., s.136)

Paragrafın son cümlesinde ifade edilen soruna başlı başına girmeyeceğiz. Çünkü konumuz değil ve Türkiye devriminin ilk adımının demokratik devrim olacağını savunan muhaliflerimizin bu noktada kendilerini şu veya bu biçimde Troçki’yle ayırdıklarını biliyoruz.

Görüldüğü gibi Troçki, demokratik devrim olan Rus devriminden bir proletarya diktatörlüğü doğacağını, bu diktatörlüğün kendisini demokratik görevlerin çözümü ile sınırlayamayacağını, demokratik görevlerin yanı sıra sosyalist görevleri de birlikte çözeceğini ileri sürmektedir.

O, aynı makalesinde Lenin'i şöyle eleştirir:

"... Lenin'in anlayışının zayıf noktası ise kendi içinde çelişkili olan 'proletarya ve köylülüğün demokratik diktatörlüğü’ fik­riydi. Onu açıkça burjuva nitelemekle bizzat Lenin bu 'diktatörlüğün' temel sınırlarının altını çiziyordu. Bununla söylemek iste­diği, köylülükle ittifakını sürdürmek uğruna proletaryanın, yaklaşan devrimde sosyalist görevleri doğrudan doğruya önüne koy­maktan kaçınmak zorunda kalacağıydı. Ama bu, proletaryanın kendi öz diktatörlüğünden vazgeçmesi demekti. Temelde bu, iş­çilerin katılımıyla gerçekleşecek bir köylü diktatörlüğüydü..." (age., s. 120-121, iba.)

Burada, Troçki'nin, Lenin'in "zayıf noktası" olarak demokratik diktatörlüğü seçmesi, Lenin’i “proletaryanın kendi öz diktatörlüğünden” vazgeçmekle suçlaması boşuna değildir. Çünkü Troçki, her devrimden kendi karakterine uygun bir diktatörlük doğacağını yadsıyarak, Rusya burjuva demokratik devriminden (ve sömürge, yarı-sömürge ülkelerin burjuva demokratik devrimlerinden) doğrudan bir proletarya diktatörlüğü doğacağı­nı savunmaktadır. Oysa Lenin, Rusya’nın somut tarihsel gerçeklerinden ve her devrimden kendi karakterine uygun bir iktidar doğacağı yasasından yola çıkarak, Rus burjuva demokratik devriminden proleter sosyalist değil, bir demokratik dik­tatörlük (işçi, köylü diktatörlüğü) doğacağını savunuyordu. Troçki'yi, bunları reddettiği için, (sözde de olsa) doğrudan “sosyalist devrim” savunuculuğuyla, gerçekte, demokratik devrimi, proletaryaya sosyalist devrim olarak yutturmaya çalışmakla, iki devrimi birbirine karıştırmakla, eklektisizmle suçluyordu. Ayrıca vurgulanmalıdır ki, Troçki’nin ve Troçkistlerin “demokratik devrim mi sosyalist devrim mi” ikilemi biçiminde sorunu ortaya koyuşu oportünizme has çirkin bir manevradır. Böylece onlar, bu manevralarıyla, Lenin’i, Leninistleri ufukları demokratik devrimle, demokratik diktatörlükle, demokratik kapitalist düzenle, burjuva demokratizmiyle sınırlı bir güç olarak lanse etmek istemektedir(ler). Yani demagog Troçki, boşu boşuna Lenin’i, Bolşevizm’i, Leninist dünya devrimi teorisini ve bu teorinin sac ayaklarından biri olan kesintisiz devrim teorisini proletaryanın kendi öz diktatörlüğünden, sosyalizmden, dünya devriminden vazgeçmekle, “demokratik diktatörlüğü yerleştirmekle” itham etmiyor…

Dolayısıyla, örneğin, Hayatım kitabında, geçmişe atfen, “bizi (Lenin ve Troçki’yi-bn.) ayıran şey sürekli devrim teorisi değil, daha önemli olmakla birlikte beraber, daha sınırlı bir sorun olan, Menşeviklerle bağları koparıp koparamamak sorunudur.” (s. 356) derken Troçki, açıkça yalan söylemektedir. Böylece Leninizm/Bolşevizm ile Troçki ve Troçkizm arasındaki temel ve kapsamlı ideolojik ayrılığı, kendisinin Marksizm-Leninizm karşıtlığını örtmeye ve çarpıtmaya çalışmaktadır. Bunun sonucudur ki ve bu zayıflığının bilincinde olduğu içindir ki, “Lenin için Troçkizm yabancı ya da düşman bir şey değildi; tersine sosyalist düşüncenin bolşevizme en yakın akımı idi.” (s. 356) tahrifatına ve manipülasyonuna başvurmaktadır. Ve aynı ar damarından yoksunlukla, Lenin yatakta can çekişme sürecini yaşarken Parti’de Troçki’ye, Troçkizm’e karşı savaşın başlatıldığını, bu savaşın amacının “Bolşevik partisini boğmak ve yıkmak”, “Lenin’in ideolojik mirası”nı tasfiye etmek (Hayatım, s. 515) olduğunu ileri sürebilmektedir.

Bir noktaya dikkat çekmek isteriz: Troçki’nin Lenin'in en zayıf noktası dediği ve bu zayıf noktanın proletaryanın kendi öz diktatörlüğünden vazgeçmek anlamına geldiğini, bunun da köylülükle ittifakı sürdürme uğruna yapıldığı sözde eleştirilerinin benzeri veya aynısı muhaliflerimiz tarafından bizlere de yöneltilmektedir. Bizleri küçük burjuvaziyi merkeze koymakla, bu sınıfa göre davran­makla vb. itham etmelerinin bir başka anlamı olmasa gerek.

Troçki, biraz yukarıda Plehanov'la Lenin'in ayrıldığı bir noktaya değindikten sonra, şöyle yazar:

"...Plehanov'un proletarya ile burjuvazi arasındaki ittifak fikrine karşı Lenin, proletarya ve köylülüğün ittifakı fikrini çıkarı­yordu. O'na göre bu iki sınıfın devrimci işbirliğinin görevi... kapitalizmin Prusya tarzı değil, Amerikan tarzı gelişmesi için yolu açacak yegane araç olarak 'demokratik bir diktatörlüğü yerleştirmekti." (Rusya'da Sürekli Devrim Sonuçlar Olasılıklar, s. 119-120, iba.)

Troçki, burada, Lenin'i bilerek çarpıtıyor. Lenin'in kesintisizlik fikrine sahip olmadığını kanıtlamak(!) için, O'nu, “kapitalizmin Prusya tarzı değil, Amerikan tarzı gelişmesi için” “demokratik diktatörlü­ğü yerleştirmekle” itham ediyor. Böylece Lenin’i demokratik kapitalist düzen kurmak için savaşan bir Menşevik olarak lanse ediyor. Troçki’nin amacı, Bolşevizm’i/Leninizm’i Menşevizm’in farklı bir türevi olarak sunmaktır ve nitekim yukarıdaki açıklamasıyla da bunu yapmaktadır. Menşevizm’in ters yüz edilmiş bir biçimi olan, biçimde “sol” oportünizm, özünde Menşevizm olan Troçkizm’in, demagog Troçki’nin, Lenin’i böyle sunması, onun zayıflığının ve sınır tanımaz ikiyüzlülüğünün de çarpıcı kanıtlarından birisidir. Oysa Lenin'in, demokratik diktatörlüğü bir geçiş diktatörlüğü, bir savaşım organı, geleceği sos­yalist olan bir diktatörlük olarak kavradığını biliyoruz. Örneğin Lenin, İki Taktik’te, şöyle der: “Geçici Devrimci Hü­kümet, devrimin derhal zafere ulaşması, karşı-devrimci girişimlerinin derhal püskürtülmesi için bir savaş organıdır ve kesinlikle genelde bur­juva devriminin tarihsel görevlerini gerçekleştirmek için bir organ değil.”

Ama bu, Troçki’nin (ve Troçkistlerin) umurunda değil ki!

“Hepimiz işçi sınıfının kurtuluşunun bizzat işçi sınıfının eseri olacağını biliyoruz; kitlelerin sınıf bilinci ve örgütlülüğü olmadan, kitleler tüm burjuvaziye karşı açık sınıf mücadelesiyle hazırlanmadan ve eğitilmeden, sosyalist devrimden söz edilemez. Ve anarşistlerin, sos­yalist devrimi sözüm ona ertelediğimiz yolundaki itirazlarına karşılık şunu söylüyoruz: Biz sosyalist devrimi ertelemiyoruz, tam tersine müm­kün olan biricik tarzda ve biricik doğru yoldan, yani demokratik cumhuri­yet yolundan sosyalist devrime doğru ilk adımı atıyoruz. Kim sosyalizme politik demokrasi yolundan başka bir yoldan varmak istiyorsa, kaçınıl­maz olarak, hem ekonomik hem de politik anlamda saçma ve gerici so­nuçlara varacaktır.” “Demokratik devrimden derhal, gücümüz ölçüsünde, bilinçli ve örgütlü proletaryanın gücü ölçüsünde, sosyalist devrime geçmeye başlayacağız. Biz kesintisiz devrimden yanayız. Yarı yolda durmayacağız... Maceracılığa kapılmadan, bilimsel vicdanımıza ihanet etmeden, ucuz şöhret peşinde koşmadan, yalnızca şunu söyleyebiliriz ve söylüyoruz da: Yeni ve daha üstün bir göreve, sosyalist devrime mümkün olduğu kadar çabuk geçişi, bize, proletarya partisine, daha da kolaylaştırmak için, demokratik devrimi gerçekleştirmesinde tüm köylülüğe var gücümüzle yardım edeceğiz." (Lenin, Seçme Eserler, C. 3, s. 138)

Ama bu, Troçki’nin umurunda değil ki!

“Proletarya ve köylü­lüğün devrimci-demokratik diktatörlüğünün de, dünyadaki her şey gibi, bir geçmişi ve bir geleceği vardır. Onun geçmişi otokrasidir, serfliktir, monarşidir, ayrıcalıklardır. Bu geçmişe karşı mücadelede, karşı-devrime karşı mücadelede proletarya ve köylülüğün ‘irade birliği’ mümkün­dür, çünkü çıkar birliği vardır. Onun geleceği ise özel mülkiyete karşı mücadeledir, ücretli işçinin işverene karşı mücadelesidir, sosyalizm için mücadeledir. Burada bir irade birliği imkânsızdır. Burada önümüzdeki yol, otokrasiden cumhu­riyete değil, küçük-burjuva demokratik cumhuriyetten sosyalizme uza­nır.” (age., s. 96)

Ama bu, Troçki’nin umurunda değil ki!

Alıntılardan da görülebileceği gibi Troçki, dünyanın gözü içine baka baka, fütursuzca yalan söylüyor, Lenin’e ait olmayan sözde düşünceleri Lenin’e aitmiş gibi propaganda ediyor. Üstelik “Leninist-Bolşevik” olma iddiasıyla! İşte size bay Troçki’nin “Leninist-Bolşevik”liğinin ölçütü! Evet, kesindir: Troçkizm Leninizm’e düşmanlığının Gayya Çukuru’dur. Troçki, Troçkizm’e özgü politik sahtekarlık, sınırsız demagoji, dizginsiz tahrifat ve yalan, rakiplerini farklı sunma yöntemlerini kullanıyor, kullanmıştır, kullanmaktadır. Lenin'i, kapitalizmin özgürce gelişimini güvenceye alacak, demokratik kapitalist düzen kuracak, yani burjuva devrimin tarihsel görevlerini çözecek bir demokratik diktatörlük savunuculu­ğuyla suçlaması da bunu gösteriyor. Ama bu sözde eleştirinin, muhaliflerimiz tarafından, biraz farklı sözlerle, bize de yöneltildiğini görüyoruz. Bunun bir tesadüf olmadığı açıktır.

Troçki, devrimin üç kavranışına değinirken şöyle der:

"Bu üç özlü formülasyon, hem son iki anlayışın liberal Menşevik perspektifle uzlaşmaz çelişkisini hem de devrimden çıka­cak olan 'diktatörlüğün' toplumsal karakteri ve görevleri sorununda son derece asli farklılığı açıkça ortaya koymaktadır." (age., s. 136, iba.)

Bilindiği gibi Menşevikler, Rus devriminin burjuva demokratik bir devrim olmasından yola çıkarak devrimden bir burjuva diktatörlüğü; Troçkistler, burjuva demokratik devrimden bir proletarya diktatörlüğü; Bolşevikler ise bu devrimden bir işçi, köylü demokratik diktatörlüğü doğacağını savunuyorlardı. Kuşkusuz ki, bu üç kavrayış üç ayrı çizgiye tekabül ediyordu. Son iki anlayış (Troçkist ve Bolşevik) arasındaki devrim teorisi ve diktatörlüğün karakteri sorununda da temel bir ayrılık vardı. Altını çizdiğimiz satırlar bir gerçeği dile getiriyor. Ki, Menşevik ve Troçkist çizgi Rus liberal burjuvazisinin yedeği olan, burjuvazinin yedeğinde proletarya ve köylülüğü silahsızlandıran, arenayı liberal burjuvazi için elverişli hale getiren bir rol oynuyordu.

Troçki, devam ediyor:

"Farklılıklar devrimin perspektiflerine ve oradan çıkan stratejiye ilişkindi. Menşevizmin perspektifi iliğine kadar yanlıştı... Bolşevizmin perspektifi tam değildi: Mücadelenin genel yönünü doğru olarak gösteriyor ama aşamalarını yanlış karakterize edi­yordu. Bolşevizmin perspektifinin yetersizliği 1905'de ortaya çıkmadıysa, bu, yalnızca devrimin daha ileri gelişme göstereme­mesindendi. Ama 1917 başında Lenin, partinin eski kadrolarına karşı doğrudan bir mücadele içinde, perspektifini değiştirmeye zorlandı.” (age., s. 137, iba.)

Yani Troçki'ye göre, Lenin 1917 yılı başında değişmiş! Nasıl değişmiş? Troçki’nin görüşlerine ve mevzisine gelerek; burjuva devriminin gelişe­rek “doğrudan doğruya” proletarya diktatörlüğüne, böylece hiç bir “ara aşama” olmaksızın, bir “demokratik diktatörlük” olmaksızın sosyalist devrime dönüşmesiyle, Lenin’in bunu anlamasıyla, eski fikirlerini bir yana koymasıyla!

Bu iddia Troçki’nin ardılları tarafından da daima savunuldu. Örneğin, “Sürekli Devrim Teorisi” başlıklı broşürde Pierre Frank ve Ernest Mandel tarafından da aynı iddia 1980-81 yıllarında da tekrarlanmaya devam ediliyor. Örneğin ilk Troçkist yazar, şöyle diyor:

"1917'de Lenin, Nisan Tezleri’nde artık 'demokratik diktatörlük'ün sözünü etmiyor, devrim için iktidarın sovyetlere geçmesi hedefini öne sürerek de Facto (fiili) Troçki’nin sürekli devriminin çerçevesine katılıyordu... Ekim devriminin zaferi, Troçki'nin 1905 Devrimi sonrasında geliştirdiği tahminin parlak bir biçimde doğrulanmasıdır... Böylece devrimden önce Lenin'in peşinden gitmiş olan ve bir kısmı Nisan Tezleri konusunda kararsız olan birçok eski Bolşevik her hangi bir özeleştiride bulunmadan eski görüşlerini muhafaza etti. Bu da ancak birkaç yıl sonra, devrimin yozlaşma sürecinde ortaya çıktı." (agb., s. 20)

Kuşkusuz ki bu iddia tamamen demagojiktir. Bunun en büyük kanıtı Nisan Tezleri'nin kendisidir. Ama asıl dikkat çekici olan Troçkistlerin saldırı ve çarpıtmalarını Lenin'in terkettiğini iddia ettikleri "demokratik diktatörlük" üzerinde yoğunlaştırmala­rıdır. Nitekim Troçki'de, ısrarla, Lenin'in Ekim devrimi deneyi ile, proletarya ve köylülüğün demokratik diktatörlüğünün "üstüne kapıyı kapayarak girilmez ve çıkılmaz" diye yazdığını; yukarıdaki alıntıda olduğu gibi, Stalin ve Bolşeviklerin Lenin'i anlama­yarak 1905’de, “İki Taktik”de kaldıklarını ısrarla ileri sürer. Troçki, kendisinin örgütlenme sorunlarında, Lenin’in ise devrimin karakteri, itici güçleri, stratejisi, iktidarın karakteri, perspektifleri konusunda yanıldığını; Lenin’in Şubat ve Ekim devrimlerinin deneyleri sayesinde ancak Troçki’yi kavrayabildiğini; böylece Lenin’in 1917 ile birlikte “sürekli devrim teorisi”ni benimseyerek yenilendiğini saptar. Yani, Lenin büyük adamdır ama, Troçki kadar da değil kuşkusuz! Ki bu Troçki’nini “klasik” bir taktiğidir. Örneğin “Lenin” üzerine yazdığı kitaba bakınız; laf ola beri gele “niyeti”yle yazılmış, Lenin’i vermekten uzak mı uzak bir kitap; aslında düpedüz kötü niyetle yazılmış bir “yapıt”. (Bkz. Troçki, Lenin, Suda Yayınları, Birinci Baskı: Ekim 1975; internetten PDF olarak indirebilirsiniz.) “Lenin” adını taşıyan bu kitapta görünüşte Lenin anlatılıyor gerçekte ise Troçki’nin ne denli büyük adam olduğu, Lenin’in bile ulaşamadığı sözde büyüklüğü anlatılıyor iğrenç bir üslupla.

Bu demagojiyi, manipülasyonu, yalan fırtınasını ve taktiği Troçki’nin “Hayatım” adlı kitabında da görebilirsiniz, hem de son derece tiksinti verici bir tarzda! Sözde de olsa Lenin’i över göründüğü yerlerde bile kendini yüceltir, Lenin’den daha üstün büyük adam olduğunu anlatır sürekli. Troçki ve Troçkistler bu konuda Lenin’e dayanarak tek bir kanıt gösterememektedirler ve gösterememişlerdir de; üstüne üslük, tam aksi yöndeki sayısız açık seçik kanıtı da yok saymışlardır paşa keyiflerince. Ama pardon, bir kanıtları var. Nerde mi? Troçki’nin Hayatım kitabında. Nasıl mı? Anlatalım: Yoffe, Troçki’nin yakın bir dostudur. Yoffe, intihar eder. İntihar etmeden önce Japonya’da büyük elçidir. Ardından, ülkeye döndükten sonra, “imtiyazlar komitesi”nde Troçki’nin yardımcısı olarak görev yapar. “Partideki bunalım” ona çok dokunur. “En dayanamadığı şey kalleşlikti”r. “Yoffe’yi en çileden çıkaran şey, sürekli devrim teorisine yöneltilen kampanyaydı.” “Yoffe bana (yani Troçki’ye-bn.) Lenin’le, galiba 1919’da sürekli devrim teması üzerine yaptığı bir konuşmayı anlatmıştı. Lenin, ‘Evet, Troçki haklıydı demişti.’” (Hayatım, s. 563) İyi kanıt değil mi! Ve Yoffe, Troçki’nin açıklamasına göre, intihar ederken kendisine bıraktığı mektupta demiş ki, “Tuttuğunuz yolun doğruluğunda bir an bile şüphe etmedim ve bilirsiniz ki yirmi yıldan beri, ‘sürekli devrim’ zamanından bu yana sizinle beraber yürüdüm…. 1905’den beri politikada her zaman siz haklı çıktınız ve size kendi kulaklarımla duyduğum şeyi kaç kere söyledim: Lenin, 1905’te bile haklı olanın kendisi değil siz olduğunu söylemiştir. Ölüm halindeyken yalan söylenmez, işte size bunu bir defa daha söylüyorum.” (Hayatım, s. 566, italikler mektupta var) Alın size işte kapı gibi kanıt, daha belanızı mı arıyorsunuz!!! Troçki efendi bu keyfi yöntemi her ihtiyaç duyduğunda kullanır, çünkü bundan öte herhangi bir kanıtı yoktur. Her şeyi çarpıtacak, demagoji yapacak, şunu bunu tanık gösterecek; onların ağzından işte Lenin, şuna Troçki haklı çıktı, ben yanıldım, çok geç de olsa, sayın yüce Troçki sayesinde doğru yolu bularak kendime geldim vs. vs. dedirtecek. Anlaşılan o ki, şu Lenin profesyonel üç kağıtçı, Troçki’nin haklı olduğunu başkalarına söylüyor ama nedense sadece Troçki’ye bunu itiraf edemiyor; herhangi bir açıklamasında ya da kitabında da Troçki haklıydı, ben ve biz Bolşevikler yanıldık diyemiyor. İşte size Troçki’nin Lenin’i teşhir etme, yıpratma operasyonunun bir diğer yöntemi; makyavelist Troçki, Lenin düşmanlığında sınır tanımıyor, adına da “Stalinizm” vs. diyor. Troçki, Ekim Devrimi’nden önce Lenin’e sayısız biçimde “sürekli” hakaret eder; örneğin, kendisi de bir Troçkist olan ve üç ciltlik Troçki biyografisinin yazarı Isaac Deutscher, şöyle der: “Hiçbir Menşevik Lenin’e bu kadar sert bir şekilde çatmamıştır. Lenin ‘korkunç’, ‘ahlaksız’, ‘demagog’, ‘şapşal avukat’dır. ‘Kötü niyetli ve ahlak bakımından iğrençtir.’” (Troçki, C. I, s.120) Ekim’de Parti’ye katıldıktan sonra Troçki, yöntem değiştirmiştir, ama yukarıda verdiğimiz örnekten de görüleceği gibi, huylu huyundan vazgeçmiyor.

Ne dersiniz, her devrimden kendi karakterine uygun bir diktatörlük doğacağı yasasını ret ve inkar eden Troçki’nin, Troçkistlerin anlata geldiğimiz kararlılığı ve Lenin'in de bu noktada değiştiği ısrarı acaba rastlantısal mı?! Acaba, bizlere de yöneltilen ve halk demokrasisi de­neyleriyle birleştirilen benzer eleştiriler rastlantısal mı?
----------------------------------

* Bu alt başlık, Kesintisiz Devrim ve İktidar Sorunu başlıklı kitabımızdan alınmıştır. Alt başlık beş bölüm halinde yayınlanacaktır.

** Troçkist devrim teorisinde Troçki’nin en önemli öğretmeni, “Daha sonra aşırı sağın ele başlarından biri haline ge”len, “kendini açıkça alman militarizminin şampiyonu olarak ilan” eden, “ve solla, alman sosyal demokrasisi ile kesin olarak bağını kop”aran Parvus’tur denebilir. Konu babında bay Troçki, şöyle yazar: “Parvus, hiç şüpesiz geçen yüzyıl sonlarının ve bu yüzyıl başlarının üstün değerde Marksistlerinden biridir. Marx metodunu çok iyi kullanırdı, yer yüzünde olup biten her önemli şeyden haberi vardı, geniş görüşlüydü ve düşüncede kendine özgü atılganlığı ile, erkek ve güçlü üslubu ile göz alıcı bir yazardı. Bir yıldır yazdıkları beni toplumsal devrim sorunlarına ulaştırmıştı ve proletaryanın iktidara geçmesini çok uzun bir zaman sonra elde edilebilecek bir ‘son amaç’ olarak değil içinde yaşadığımız zaman süresinde başarılabilecek bir görev olarak görebilmeyi onun sayesinde başarmıştım.” (Hayatım, s. 184) Troçki’nin biyografisini yazan I. Deutscher de şöyle der: “Troçki Parvus’e olan borcunu hiçbir zaman inkâr etmemiştir”, “Parvus ve Troçki ortaklığı konusunda söylenebilecek tek şey, başlangıçta iki arkadaştan daha yaşlısının önde gittiği, fikirleri ve formülleri onun verdiğidir. Bundan sonraki aşamada her ikisi de atbaşı beraberdiler.” (C. I, s.131-132, Ağaoğlu Yayınları) Daha sonra mı? Sonrası mı, sonrası kulak boynuzu geçmiştir vs.

devam -----

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.