Gericilerin İç Savaş çığlıklarına karşı zorunlu birlik ve mahalli örgütlenme üzerine
“Marksizm, bizi, sınıflar ilişkisinin ve tarihin her anının somut özelliklerinin en doğru, aslına en uygun ve nesnel olarak doğrulanabilir, denetlenebilir bir hesabını yapmaya zorunlu kılar. Biz…..kesinlikle zorunlu olan bu kurala her zaman bağlı kalmak zorundayız.” Lenin
STRATEJİK SORUN nihai amacı, sosyalizmi hedefleyen önderlik ve devrimden çıkarı olacak unsurlarla bu önderlik altında ittifaklar sorunudur, değişken değildir. TAKTİKSEL SORUNLAR İSE, tamamıyla STRATEJİYE BAĞIMLI OLAN ve bağımlı kılınması gereken, İÇİNDE BULUNDUĞU ÖZGÜN DURUMA BAĞIMLI OLARAK DEĞİŞEBİLEN SORUNLARDIR.
Gelinen yerde SORUMLULUK, slogancılık yarışı değil, sonuca ulaşacak olan taktiklerin yaratılması ve uygulanmasıdır. Bunun Türkiye tarihinden ilk örneğini 70 lerde kimi yerde tavanda, çoğunlukla da tabanda gerçekleştirilen birlik ve dayanışmalarda görebiliriz. Birlik, saldırılarının ilericiler ve ilerici bölgelerdeki halka polis ve faşist saldırıların artması karşısında güçlerin birleştirilmesi zorunluluğunu gündeme getirmişti. Genellikle mahalli örgütlenmelerde kendini gösteren bu tabanda gelişen saldırılara karşı birlikte mücadele ve dayanışma, mahalli halka güven vermenin üstünde, tavanı da birleşmeye iten bir güç haline gelmişti.
Emekçinin günlük yaşamı, emekçi sınıfı mücadelesinin bir parçasıdır. Aynı şekilde bir Devrimcinin günlük yaşamı da Devrim ve Demokrasi mücadelesinin bir parçasıdır. Yani devrimcinin ve emekçinin günlük yaşamı birbirinden soyutlanamayan bir bütünün ayrılamaz parçalarıdır. Bu iki yaşam ve ilişkilerin bir birinden uzaklığı ve yakınlığı bir anlamda devrimci mücadelenin belirli dönemlerdeki seviyesinin ve derecesinin bir ölçüsüdür .
İnsan düşünen, çevresiyle sürekli ilişkiler içinde olan psikolojik bir canlıdır.. Yapılması düşünülen bir “iş” ten, işin altından kalkılamayacağı düşüncesiyle vazgeçilmesinin altında yatan güdü “yalnızlık” ve “desteğin / dayanışmanın “ olmadığı “güçsüzlük” düşüncesinin bir sonucudur. Benzer bir şekilde yapılacak bir “iş”ten, o iş sonucunda oluşacak “etki / tepki” leri karşılayamama düşüncesi nedeniyle vazgeçilmesi, gene “güçsüzlük” anlayışı ve GERÇEĞİ nin bir sonucudur. Bu anlamda üzerinden gelinmesi gereken ilk sorun, emekçi halkta var olan bu ,“yalnızlık”, (kendini güçlü bir gruba ait hissetmeme anlamında) “sahipsizlik”, kısacası güçsüzlük düşüncesinin yıkılmasıdır.
Bir işçi (gerçek bir) sendikaya üye olduğunda kendini onun bir parçası olarak görür. Çünkü bilir ki o “yalnız ve sahipsiz”, yani “güçsüz “ olmayacaktır. Sendikalar geniş kitlelerin (işçi, köylü, emekçi, memur, öğrenci) sadece bir bölümünü teşkil eder ve diğerlerinden bağımsız olarak düşünülemezler.
"Dini" gericiliğin, iç savaş çığlıklarını hesaba katarsak, bu anlamda amaç, zamanı geldiğinde, geniş kitlelere “YALNIZ” ve “SAHİPSİZ” olmadıklarını sadece TEORİDE değil, "dinci" gerici saldırılara karşı halkın korunması pratiğinde de göstermek olması gerekir.
Bu gerçek , tavanda ve tabanda bir birliğin , birlikte mücadelenin oluşturulmasını, mahalli, yerel bölgelerde ilerici gençliğin, "dinci" gericiliğin artık kaçınılmaz olarak görünen saldırılarına karşı örgütlenmesini zorunlu kılmaktadır.
Kitlelerden soyutlanmış ve kitlelerin kısa ve güncel taleplerine sahip çıkamayanlar, onların uzun vadeli taleplerine, yani DEVRİMCİ DEMOKRASİYE, en azından kitlelerin dışında kalmış olmaları nedeniyle, sahip çıkamazlar. Emekçi Halkına sahip çıkmayanlar, onlarla kaynaşmayanlar, onlardan biri olup onların güncel taleplerini göremeyenler, halktan kendilerine sahip çıkmalarını ve uzun vadeli talep etrafında “birleşme”lerini bekleyemezler. Buna hakları olmadığı gibi, bu halkı “koyun yerine” koyma kibirli anlayışın devamı olduğundan bu “birleşme” olgusunu engelleyecektir. İşin daha da kötüsü, onları kendi taleplerini yerini getiren, ya da getireceğini vadeden, gericilerin peşine sürükleyecektir. Ve nitekim, 1980 den bu yana gözler önünde, çıplak ve net bir şekilde olan da budur.
1980 öncesi pratiklere bir bakalım; yoksul mahallelerde dernekler açıp, yoksul aile çocuklarına matematik vb dersler vermek, odun kömür alamayan ailelerin bu ihtiyaçlarını temin etmek , bu mahallelere doktor ve hemşireler getirerek, özellikle çocuk hastalara bakmak, mali imkanı olmayan üniversiteli öğrencilere temel ihtiyaçları konusunda yardımlarda bulunmak, gecekondu yıkımlarına karşı halkın yanında omuz omuza olmak, emekçi halkın elindeki beş kuruşuna göz diken “çete” lerden onları korumak, onları, onlarla beraber faşist saldırılardan korumak, ......
Gelinen yer , sadece arada bir olacak saldırılara karşı değil, olası top yekün, durmak bilmeyecek gerici saldırı ve katliamlara karşı birliği, beraberliği ve her mahallede örgütlenip, diğer yakın bölgelerle ilişkilere geçip, planlı bir şekilde saldırılara hazır olmayı gerektirmektedir.
Erdoğan A
Şubat 17, 2017
Hiç yorum yok