Demokrasi güçlerinin var ya da yok olmalarında son şans dönemi
2006 yılında dini gericiliğe karşı kitleleri ve demokrasi güçlerini asgari de birleştirme çabaları, sekterlik ve varolan demokratik hareket ya da hareketlerin güçlerinin abartılı olarak tesbiti nedeniyle suya düşmüştü.
“”Tarihi incelemek, günümüzü açıklamada ve geleceği görmede elimizde var olan en değerli kaynaktır Tarihe bakarak, Türkiye özeline indirgediğimizde, Türkiye içi ve çevresinde ki gelişmelere baktığımızda, Türkiye icin hazırlanmış senaryoların ve planların neler olabileceğini görememek, bu senaryoların sahneye koyulduğunda başarılı olma olasılığını arttıracaktır. “”” Yeni -Demokrasi ve Yeni Dünya Düzeni Haziran 05, 2006
“”””Türkiyeyi bu “Orta Doğu projesinin” yani “Lübnanlaştırılma” nın dışında görüp, bu projenin gerçekleştirilmesi yolunda aktif rol alma gafletinde bulunanlar, Türkiyeyi 50 yıl geriye götürecek, kan gölüne boğacak olayların sorumluluklarını boyunlarında taşıyacaklardır. “”” Lübnan olayları ve Türkiyede oluşturulması gereken Yurtsever Cephe nin acil görevi, Ağustos 3, 2006
Gelinen yerde, Türkiyenin içinde bulunduğu dönem ilkelere sadık kalmakla sekterlik arasında diyalektik denge kurma pratiğini çok ama çok gerilerde bırakmış, dini gericiliğe karşı var olan ve yaratabilecek bütün güçlerin asgaride birleştirilmesinin hayati bir sorumluluk haline getirdiği bir dönem olmuştur.
Türkiye halklarının var olan dini, mezhebi, etnik ve benzer her türlü farklılıklarının öne çıkarılarak birbirine düşman kestirme çabaları büyük ölçüde başarılı olmuş , bir kaç provokasyonla birbirleriyle silahlı çatışmaya hazır hale getirilmesinin son basamakları tırmanılmaktadır.
“”””yakın tarihe ve orta Doğunun güncel durumuna bakarsak , Turkiyedeki seçim sonuçlarının “ Türkiyenin Lübnanlaştırılması Projesinin uygulama döneminde” olduğunun bir göstergesi olabilir. Soru , bu “dönemin” İran ın Lübnanlaştırılmasıyla iç içe geçen bir bölümünü mü oluşturuyor, yoksa birinden diğerine doğru bir adım mı olacak. Basitce Türkiyenin mi, İranın mı Lübnanlaştırılması ilk önce olacak, yoksa ikisi de aynı süreç içindemi. “”’ Türkiyedeki seçimler; Lübnanlaştırma projesinin uygulama dönemi, July 25, 2007
Türkiye halklarının, olasılığı giderek artan çatışmalar nedeniyle belirli yörelerden göç e zorlanması, gerici dincilikle ekonomic ve sosyal olarak orta çağa gönderilmesi bir hayal değil, gözlerimiz önünde örnekleri olan somut bir olgudur. Ve var olan dinci gericiliğin pratiklerininin sonucu bunun zeminini hazırlamış, patlak vermesi için bir yada bir kaç büyük çapta sansasyonlu provokasyonları beklemektedir.
Gerici dincilerin askeri darbeye karşı olma ve bu nedenle de demokrasi yanlısı olduğu safsatası tarihin bir örneği değidir, olmamıştır, olamaz.
;;,,,,,, bütünsel bir kurum olarak devlet in *güvencesi* tarih boyu polis ve ordu gibi baskı kurumları tarafından sağlanmıştır. Polis ve ordu devlet den bağımsız , onun üstünde kurumlar değil, tam tersine sözü geçen sistemin baskı kurumlarıdır. Belirli dönemlerde birinin ya da diğerinin daha güçlü ya da açık şekilde *rejimin güvencesi* önderliğini alıp almaması , ülkenin siyasi ve ekonomik yapısına ve gelişmesine , güçler dengesine bağımlı olarak değişken bir yapıya sahiptir. Yani *rejimin güvencesi* anlamında bir baskı aracı olan *kurum* ortadan kalkmaz, biri ya da diğeri , dünyadaki gelişmelerin ve ülkenin özgül durumuna bağımlı olarak bu işlevin önderlik görevini üstlenir. “”” “Ordu rejimin güvencesi”dir den “polis rejimin güvencesi” dir demokratikleşme!! süreci üzerine Ekim 1, 2010
Dini gericilerin, özellikle kendileri iktidarda oldukları dönemde askeri darbeye karşı olmasından daha doğal bir şey olamaz. Onlar her ihtimale karşı kendi bekçilerini yaratarak kendilerini emniyet altına almaya çalışırşar. Türkiye Avrupada en fazla polisi olan ülkelerin başında geliyor. 2007 de 320 binlerde olan Polis sayısı, 5 senede , 2012 de 412 bine sıçrayarak dünyada da 6ıncı sıraya çıkmıştır. Sayısı 500 bini aşan Zorunlu Askerleri hesaba katıp TSK/ordu nun 639 bin olan sayısıyla karşılaştırırsak , planlanların ve gidişatın temelinde neler yattığı konusunda daha iyi yorumlar yapılabilir.
Türkiyenin içinde bulunduğu dönem tesadüfi değil, dünyadaki gelişmelerin kaçınılmaz bir sonucudur. İsrailin başkentinin Jerusalem e kaydırılmasına “””bu biribirleriyle çatışma içinde olan müslüman ülkelerin dikkatlerini İsraile çekmek , müslümanların birleşmesine sebep olmak olur “”” diyerek karşı çıkan, amaçlarının ve çıkarlarının nerde olduğunu söylemekten çekinmeyen, Trump a akıl veren ideologlar, kendi ülkelerinde yurtseverlik çığırtkanlığı yapaken, diğer ülkelerde dini gericiliği öne çıkarıp, bağımsızlığın, yurtseverliğin “zamanı geçmiş eski bir şey olduğu “ vaaz ini vermekte yıllardır devam etmekteler. Çünki onlar kendi ülkeleri için halka ve yurda karşı sorumluluk çağrıları yaparken, diğer ülke halklarına ülkenlerinin kaderlerine karşı ilgisizlik çığırtkanlığı yaparlar, dini gericiliği beslerler. Bu, globalizmin ve günümüz için belirlenmiş olan kültürler arası çatışma teorisinin pratik hayata geçirilmesidir.
Avrupa da gericilerin iktidara gelmesi için gerek göçmenleri hedefleyen ve gerekse avrupa halkına yönelik provokasyon taktiklerini kullananlar, Çine giden yolda İran ı, İran a giden yolda Türkiyeyi de savaş alanına çevirip, orta çağa göndermekten çekinmeyeceklerdir. Ve bu uğurda da her türlü provokasyonları uygulayıp, farklılıkları uzlaşmaz hale getirip halkları birbirine düşürmekten de çekinmeyeceklerdir Bunun isbatı kapı komşularımızdadır.
“”””Türkiye, emperyalizmin küreselleşme, Rusya ve Çin i , gerek ekonomik gerek askeri abluka altına alma plan ve pratiğinin kaçınılmaz ve ayrılmaz bir sonucu olarak,,,, kıskacı altında kalmış durumda. Emperyalizmin tarihi, gerek ”pratiklerine kılıf geçirmek”, gerekse bu “ pratiklerini onaylayacak "kamu oyu yaratmak” için , “sansayonlu Provokasyonlar “ ında tarihidir. Bu gerçek, Türkiyenin içinde bulunduğu kıskaç içinde, provokasyonlara gebe olduğunun da acı gerçeğini ortaya koyar. “”
“””””umudumuz bu “gebe” liğin “erken doğumla” sonuçlanması, ve provokasyonlara alet olmayacak ve gelmeyecek ,,, bir birliğin oluşturulması....”””” 6 Haziran 2007 , Provokasyonlara gebe bir Türkiye
Ne yazıkki gelinen yer gösteriyorki erken doğum umudu gerçekleşmedi, Türkiye doğum sancıları içerisinde. Ve eğer engellenmezse, bu doğum, büyük olasılıkla var olan demokratik hakların, demokratik güçlerin, yurtseverlerin, laiklerin ve hatta milliyetcilerin, ılımlı dindarların, çok uzun olmayan bir süreç içerisinde, sonunu da, beraberinde getirecektir.
Türkiyenin bir İran a dönüşmesi, Suriye gibi bir iç savaşa düşürülmesi, Irak , Lübnan, Afganistan, Yemen , Libya gibi merkezi güçlü bir hükümetin, ordunun olmadığı, böylece de Uluslarası şirketlerin üyelerinin kolayca ve dolaysız yönettiği, halklarının birbirini yediği, demokrasinin izinin bile kalmadığı bir ülke haline getirilmesi olasılığının doğum çığlıkları duyulmakta.
Engelleyebilecek tek çözüm, gerici iktidara karşı var olan bütün güçlerinin asgari bir temelde , asgari bir amaçta , soyutda da olsa, birleşmesini sağlamaktır. Ancak ve ancak bu hedefte birlik sağlanırsa, yaratılacak olan soyut asgari birlik, somut da dini gericiliği engelleyebilecek güçler haline dönüşebilir.
Türkiyede var olan demokratik hiç bir örgütlenme bu doğumu engelleyebilecek güce sahip değildir.
Farklılıkların değil, “aynı” lıkların öne çıkarıldığı, ayrılıkların değil, birliklerin ve beraberliklerin savunulduğu bir pratik içerisine girip asgari amaçta birliğin sağlanması yolunda uğraşı, hayati önem taşımaktadır.
Bu dönem ve bu mücadelenin -en azından bilinemeyen bir süreç anlamında- son olma olasılığı , demokrasi güçlerin var olma yokolma anlamında son şansı olma olasılığı göz görecek kadar somut durumda.
Unutulmasın ki ilk hedefleri ilericiler, demokratlar ve laikler olacaktır.
İşte en temel asgaride birleşebilecek, birleştirilebilecek toplumsal güçler..
Zaman Türkiye de halklar arası etnik ya da mezhebi her türlü farklılığın tamamıyle bir yana bırakılıp, dinci gericiliğe karşı birliğin sağlanması ve bu mücadelenin güçlendirilmesi zamanıdır.
Ocak 20-23 2017
Hiç yorum yok