Header Ads

Header ADS

Libya –İktidara karşı! ayaklanma, emperyalizme karşı savunma? hangisi gerici, hangisi ilerici?

Marksist görüş her zaman derinleştirilmiş bir "değerlendirme" isteyecektir, yüzeysel bir değerlendirme değil; marksist görüş tahriflerin, duraksamaların ve korkak liberal gizlemelerin yoksunluğunu her zaman açığa vuracaktır” Lenin

Libyadaki  olaylar kısa zamanda diğerlerinden farklı karaktere sahip oldu. Bir yandan ayaklanma , ve diğer yandan emperyalist saldırıya karşı savunma ikilemini içinde taşıyan  farklı , tarihi bir özgüllüğe örnek oldu. Bu nedenle konunun incelenmesi önem taşımakta.

Lenin in yukardaki alıntıdaki sözleri , günümüzde Libya daki ayaklanma nın duygusal değerlendirmelerini, bunun yanında Alan Woods gibi Troçkist ağbabalarının ve benzer batılı burjuva liberallerin  tahrif edilmiş , gerçeklerden uzak slogancı değerlendirmelerini hazır lopcu bir şekilde Marksist değerlendirme olarak kabullenen kimi sol cuların, genelde olayları ve özelde Libya daki olayları değerlendirmede Marksizmden ne kadar uzak kaldıkları  konusunda  büyük önem taşımaktadır.

Burda ayaklanmaya silah ve mermi yardımı yapan Saudi Arabistanın “kaddafinin başarısı için dua ettiği “ gibi darkafalı , çelişkili  ve gerçek dışı değerlendirmeler  yapan  Alan Woods gibilerinin  yazılarını tartışmaya girmeyeceğim. Ayaklanmada kullanılan bayrağın eski Kralcıların bayrağı olduğu gerçeğini bile saklama gereği görüp, bu bayrağı “bağımsızlık mücadelesi günleri tarihinde kullanılan bayrak” olarak yutturma ya kalkma derecesine kadar  gerçekleri tahrif etme yi  kendine görev sayan Alan Woods dahil, tüm meşhur! burjuva aydınları  gerek ayaklanmanın başlangıcını, bölgeselliğini, önderlik eden kimi kabilelerin ve Ulusal Cephe nin rollerini , gerekse Libyanın ekonomik yapısını, ayaklanma öncesi uluslarası ve ulusal  alanda çelişkilerin derinleşmesine neden olan siyasi gelişmeleri  de değerlendirmelerinde es geçmeyi nedense! zorunlu hissederler.

Değerlendirmeler bize ne kadarda ters gelirse gelsin, saklanmayan, ele alınması gereken tüm somut  ve gerçek verilere dayanması gerekir. Lenin in sözleriyle  " gerçekten bir marksist, bir durumu değerlendirmek için, olası  olandan değil, gerçek olandan hareket eder."

Marksist değerlendirme de ele alınan somut veriler ışığında ,(başlangıçta ilerici ya da gerici niteliği bile olsa) bir ayaklanmanın gelinen yerdeki özgül niteliğinin belirlemesinde temel alması gereken Marksist teori  ve yöntemler vardır.  Ayaklanmanın ekonomik ve siyasi somut şartları , ayaklanmanın sınıfsal yapısı, neyi hedeflediği, yani objektif ve subjektif şartlarını değerlendirmek gerekir. Tunus ve Mısırda objektif ekonomik şartlardan doğan, kendiliğinden  ayaklanmalar, gerek sınıfsal özelliği ve gerekse hedefleri nedeniyle İlerici niteliğe sahip ayaklanmalar olarak kendilerini gösterdiler.  Libyadaki ayaklanmaların ekonomik  ve siyasi temellerini, hedeflerini ve sınıfsal niteliğini , korkmadan, gerçekci olarak değerlendirdiğimizde karşımıza çıkan farklı bir görüntüdür.

 Hakim sınıf ve klikler arası çıkar çatışmaları , Dini, Aşiret ,Monarşik vb gericiler arasındaki çıkar çatışmaları,  emperyalistlerin çıkar oyunları na dayanan çatışmalar ve ayaklanmalar gerici ayaklanmaları oluştururlar.

İlk önce batılı medyanın ve Alan Woods gibi Troçkistlerin gerçekleri çarpıtarak sundukları ekonomik ve siyasi verilere değinmek., buna bağımlı olarak da şu sorulara cevap vermek gerekiyor.

Ayaklanma bir halk hareketi mi yoksa bölgesel,etnik, dini, mezhebi, aşiret, kabile vb  hakim gruplar arasında bir çıkar savaşımı?

Ayaklanma dinci, kralcı vb gerici lerin önderliğindemi değilmi?
Ayaklanma emperyalistlerin oyunlarına aletmi değilmi?

Burada gene takımcı ve mekanik bir şekilde ayaklanmanın gerici olduğunu savunmak Kaddafiyi savunmakla  aynı şeydir darkafalı , anti-diyalekti yaklaşım ve yaklaşımlara cevap vermeye gerek görmüyorum.

Sözü geçen diğer Arap ve Afrika ülkelerinden farklı olarak ,(batılı medyanın çarpıtmalarının tersine) Libya nın ekonomisi ve gelir dağılımı, komşuları derecesinde, arasında büyük uçurumlar olmayan, onlara nisbeten sosyal bir refaha sahipti. Dünya ekonomik krizinden etkilenme , aynı ölçüde olmaması bir yana, krizden hemen sonra Libya da GPD nin kısa zamanda yükseldi.

Sene  Satın Alma Gücü (PPP) temelinde GDP  % Degisim
2000      9749.681         3.89%
2001      9351.623        -4.08%
2002      9201.449      -1.61%
2003     10414.832      13.19%
2004      10904.632      4.70%
2005     11701.525       7.31%
2006     12643.179       8.05%
2007     13719.141       8.51%
2008     14068.622      2.55%
2009     13599.265      -3.34%
2010     14878.239      9.40%
 
Gene diğer Arap ve Afrika ülkelerinden, ve hatta batı ülkelerinden farklı olarak,16 yaşına basan her genç haftalık “halk Komitesi”toplantılarına katılma ve kendilerini ilgilendiren konularda söz hakkına sahiptiler.

Sağlık ve eğitimin parasız olması bir yana, yurt dışında okumaya gidenlerin tüm masrafları devlet tarafından karşılanıyordu. Sosyal yardım anlamında en ilginç olanlardan bir tanesi ise, yeni evlenenlere 60,000 dolara yakın ,fazisiz mali yardım sağlanması.

Bu göstergeler, diğer ülkelerden farklı  olarak  ayaklanmanın ekonomik ve sosyal anlamdaki objektif şartlarının varlığı konusunda oldukça şüphe yaratmakta.

Libya da 1969 devrimi öncesi egemen olan kabileler Saadi olarak adlandırılan Cyrenaica kabileleri idi. Bu kabiielerden oluşan Senussi grubu Libyayı 1951-1969 arası yöneten krallığı oluşturanlardı. Yani 1969 devrimine karşı savaşan ve devrimden sonra da kaddafiyle sürekli şıkar çatışması içinde olan kabileler.

Ayaklanma öncesi Kaddafinin hükümeti lav etme petrol gelirlerinden karları halka eşit olarak dağıtma önerilerinin , petrol kaynaklarının bürokratik egemenliğini oluşturan ve gelirlerden büyük paylar alan kabile önde gelenlerin çıkarlarıyla çatıştığını anlamak için bu konuda gazetelere kadar çıkan yorumları okumaya gerek yok sanırım.

Zaten Şubat 15 de başlayan beş-gün ayaklanmanın Saadi kabilelerinin oluşturduğu Bengazi de başlaması ve bu Cyrenaica bölgesinde kalması, 3 gün içinde Şubat 18 de Bengazinin kontrol altına alınmış olması , ayaklanmanın *kendiliğinden* olmasından çok, subjektif şartlarının planlı bir şekilde yaratılmış olma ihtimali konusundada şüpheleri arttırmaktaydı.

Ayaklanmada kullanılan bayrağın, (Alan Woodsun sahtekarca özgürlük bayrağı olarak ileri sürmesinin tersine), petrol şirketlerinin başa getirdiği kral ın ve krallığın bayrağı olması , daha ilk gününden batının müdahelesi için çağrılar yapılması ayaklanmanın sadece sınıfsal niteliği değil, batıyla önceden olan ilşkileri konusunda da şüpheleri doğrulamakta.

Bu anlamda Libya da ki ayaklanmanın , gerek sınıfsal ve gerekse kendiliğinden olma anlamında Tunus ve Mısırdaki ayaklanmaların tam zıttı bir niteliğe sahip olduğu ortaya çıkmaktadır.

Batılı medyanın Libyadaki ayaklanma haberlerinde arka planda gösterdiği içinde kadın, çocuk vb olan  resimler ve videoların hemen hemen çoğunluğunun yurt dışında ve özellikle batıdaki protestolardan olması da, onların bu ayaklanmaya , yöresel ve kabilesel değil, genel bir “halk ayaklanması” imajı verme –başarılı-çabalarının tipik örnekleridir.

Ayaklanma, içerde , hakim gruplar ve klikler arasındaki , yani burjuvazinin kendi içindeki çıkar çatışmasının ,bölgesel olarak , planlı bir şekilde pratiğe dökülmesinden başka bir niteliğe sahip değildir.

Ayaklanma, müdahele için kamu oyu yaratma, ve müdahele çağrıları sonucu emperyalistlerin askeri müdahelesi, bu arada Libya nın Bengazi ve Cyrenaica dahil her tarafına yayılmış en büyük kabile Warhala nın barış yürüyüşü yapması da, ayaklanmanın ne kadar Kralcı Senussi grubu merkezli  olduğu konusunda diğer somut bir veridir bizim için.

Dış bağlantı konusunda ayaklanmada önemli yer alan CIA tarafından  kurulmuş” Libyanın Kurtuluşu için Ulusal Cephe” yi bir yana bırakırsak, emperyalistlerin Libyaya askeri müdahele planlarının çok önceden başladığı konusundaki veriler , ayaklanma ile diyalektik bir bağlanma kurmak için yeterli verildir.

“Neden müdahele” konusunda Kaddafinin petrol kaynaklarının ulusallaştırma alternatifinin batılı petrol şirketleri tarafından pek de hoş karşılanmadığı  ve onların sadece bu kaynakları kullanmadan çok sahiplenme arzusu bir yana , buna bağımlı olarak bölgedeki halk hareketlerini bastırma ve kontrol altına alma amaçları temel alınmalıdır.

Burda ilgili bir konuya değinmek gerekli. Heritage Foundation adlı kuruluş tekelci sermayeye ve şirketlere karlı yatırım yapabilmeleri için araştırmalar yapan ve onlara hangi ülkede yatırımların daha karlı ve korunabilir olacağo konusunda yol gösteren, bir kuruluştur.   En son raporuna göre ekonomik yatırım anlamında en az özgür olan on ülke şöyle sıralanıyor.. En kötüsü Kuzey Kore, Zimbabwe, Küba, Eritrea, Venezuella, Myanmar , Libya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, İran ve Timor.

Bengazide kurulan yeni hükümetin liderlerine bakarsak ABD de okuyan ve Libya da özelleştirmede önemli rol oynayan Mahmoud Jibril, her türlü tahriflerin tersine batının baştan beri *içerdeki adamı* olan Abdel Jalil, özelleştirme programında görevli Ali Abd-al-Aziz al-Isawi  gibi liderlerin ekonomik olarak kimlerin çıkarları peşinde ve özel yatırımlar için "en az özgür ülke" olmadan "en fazla özgür" ülkeye çevirme peşinde olduğunu görmekte zorluk çekmeyiz.

Müdahelenin temel nedenlerinden birisinin Libyadaki petrol ve su kaynakları olduğu konusuna burun bükenlere  Sorun emperyalist ülkelerin Libya petrollerine “ULAŞAMAMA” sorunu değildir, sorun “KAYNAKLARA “sahip olma sorunudur, demiş. Ve  ekonomik çıkarları , bu çıkarların korunması ve bu sorunu çözecek siyasi yapılanma ların oluşturulması birbirinden bağımsız ele alınmaması gerektiği ni vurgulamıştım bir başka yazıda.  Yeni ortaya çıkan  bir veriye göre  Libyada petrol araştırması, petrol çıkarma ve diğer alanlarda faaliyet göstren yabancı şirketlerin Libyada bir ortağı olması ve saadece % 35 kara hakkı olduğu anlaşma şartlarından. Buna ilave olarak sadece IMF ve Dünya bankasından bağımsız olan  Libya merkez bankası vasıtasıyla ve sadece Libya Dinarı ile ticaret yapabileceği de anlaşma şartlarından. IMF ve Dünya bankasından bağımsız, dolar dışında kendi parasıyla işlem şartı koyan  merkez  bankaları  Libya haricinde, Kuzey Kore, Sudan, Küba, İran, ve bir zamanların Irak ı , Afganistan ı . Bu da bize Irak ve Afganistandan sonra Libyanın da bağımsız bankacılığının sona erdirilmesi amacının müdahele! de önemli bir neden olduğunu gösterdiği gibi, zaten Bengazide yeni hükümet ! tarafından kurulan yeni merkez bankasının da yeni dolar niteliği bunu doğrulamakta.

Bir ülkede “parayı” kontrol etmenin o ülkenin ekonomik ve siyasi kontolünü beraberinde getireceği gerçeği temelinde Scott Creighton un şu değerlendirmesi Libya üzerine planlar konusunda önem taşımakta

"asıl sorun her zaman Libyanın merkez bankasının kontrolünün ele geçirilmesi olmuştur. Petrol diğer kaynaklar gibi özelleştirilmeyi ve satılmayı bekleyen  karlı bir yan konudur sadece. ..Petrol önemli ve kesinlikle bir hedef , ancak petrol bu global savaşların arkasındaki itici güç değil. (asıl itici güç)  bankacılıktır. "

Su konusu petrol kadar ve belkide daha fazla önem taşıyan bir sorun. Libyada çölün altında buluna su kaynakları sadece Afrika ve Arap ülkeleri  için değil, sürekli su sorunu çeken israil için de büyük önem taşımakta. Libyanın insan yapıtı “büyük ırmak” projesi nin açılış ında “Amerikanın Libyaya tehlikesi ikiye katlandı” sözleri bilinçsizce söylenmiş sözler olmadığını , günümüz müdahelesi ile kanıtladı..

Bu sıralanan veriler temelinde , Libya daki ayaklanmanın başlangıçta komşu ülkelerdeki ayaklanmalardan esinlenen ilerici nitelikte olduğunu varsaysak bile süreç içinde ve gelien yerde ilerici nitelikte olduğunu savunabilmemiz için, onların desteklediği, desteklendiği,  emperyalist askeri müdaheleyi haklı ve ilerici olarak , ya da kimilerinin yaptığı gibi bu savaşı gericiler arası emperyalist savaş olarak değerlendirmemiz gerekir.

Bu konuda gene Lenin e basvuralim;

Darkafalı, der, Lenin , savaşın, "siyasetin devamı" olduğunu kavramaz; ve devam eder, Peki, bir savaşın "özü"nü nasıl tanımlayabilir, nasıl ortaya koyabiliriz? Savaş siyasetin devamıdır. Öyleyse savaş öncesinde güdülen siyaseti, savaşa yolaçan, savaşı ortaya çıkaran siyaseti incelememiz gerekir. Bu siyaset emperyalist bir siyasete, yani mali-sermayenin çıkarlarını güven altına almak,  yabancı ülkeleri soymak, ezmek amacını güdüyorsa, o zaman bu siyasetten doğan savaş emperyalisttir.Emperyalist savaşı *emperyalist Büyük Devletler arasında ya da Büyük Devletlerle ittifak halinde verilen savaş, emperyalist savaş olarak açıklayan Lenin

 “Emperyalist bir savaş, siyasal sonuçları bakımından tamamen gerici ve anti-demokratiktir” “


Eğer bir  savaşın "özü", örneğin yabancı zulmüne son vermekse o zaman, ezilen devlet ..açısından böyle bir savaş ilericidir” der.

Libya nın emperyalist büyük bir devlet olduğunu savunmuyorsak , bu savaşın emperyalistler arası bir savaş olduğunu değil, emperyalistlerin siyasetlerinin bir devamı olarak , mali-sermayenin çıkarlarını güven altına almak, ülkeyi soymak  amacında , küçük bir devlete saldırdığı emperyalist savaş olarak tanımlamamız gerekir.  Bu da saldırıyı gerici, savunmayı ilerici olarak değerlendirme sonucunu çıkartır..

Leninin açıklamaları temelinde, Libya özgül ve özel durumunda,  emperyalist saldırıya karşı mücadele verenleri mi yoksa, emperyalist saldırıya içerden katkıda bulunanları, Lenininin sözleriyle Emperyalist oyunlara alet olanları mı  desteklemek  gerekir sorusuna cevap , Libya daki ayaklanmanın ( başlangıçtaki belirli bir yöre ve kabile özelliği vb gerçeklerini bir yana bıraksak bile)  gelinen yerdeki niteliğinin ilerici mi gerici mi olduğu sorusuna da cevap olması gerekir.

Emperyalist askeri müdaheleye çanak açan ve destekleyen Libyadaki ayaklanma, gelinen yerde gerici bir ayaklanmadır. Tarih gösterecektirki bu ayaklanma , emperyalistlerin Afrika ve Orta doğu planları çerçevesi içinde yıllardır planladıkları oyunların bir parçası olarak  başlatılmış , Libyanın Lübnanlaştırılmasının ilk adımlarının atılmasında önemli rol oynayan, ajanlar, kralcılar ve, dincilerin önderliğinde  gerici bir ayaklanmadır.

Nisan 7, 2011

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.