Mısırdaki gelişmelere kısa bir bakış
Kapitalizmin genel krizinin bir yansıması olarak doğan yüksek işsizlik ve artan gıda fiyatları , siyasi özgürlüklerin giderek kısıtlanması vb nedenlerle başlayan ve yayılmakta olan protestolar bitmeyecek ve diğer kıtalara da yayılacak gibi görünüyor.
Kimi ülkelerde bu tür ayaklanmalar yeni bir olay değil. 1977 de Dünya Bankası'nın emriyle yiyecek fiyatlarının artmasıyla Mısır kendini "ekmek isyanı " olarak tarihine geçen ayaklanmayla karşı karşıya bulmuştu. . Benzer şekilde ekonomik krizin bir yansıması, günde iki dolarlık gelirle alım gücünün tamamen düşmesi, işsizliğin artması Mısırda bu sefer yeni bir ayaklanmaya neden oldu.
Başlangıçta ,diğer bir sürü uydurukcu propogandalar yanında , Mısır da ki ayaklanmalarda ABD'nin kınanmaması , ayaklanmanın temel nedenlerini gizleyen, ve ABD'nin bu ayaklanmaların arkasında olduğu şüphe ve yargısını ülke dışındaki kitlelerde yaratmakta bir ölçüde başarılı olmuştu. Olaylar başladıktan sonra, ABD nin bir yandan, özellikle genç muhalefetlerile ilişkiye geçerek onları kendilerine karşı yumuşatma çabaları, ABD deki Mısırlı öğrencilerle toplantıları, muhalefet liderleri aramaları, diğer taraftan hükümetle pazarlıkları, yani ikili oynamaları aslında bu hareketin başlangıcından beri ve hala kontrolleri olmadıklarının bariz göstergeleridir. Zaten gerek israil ve gerek ABD de ki yayınlarında , protestoların beklendiğini ama bu düzeyde bir ayaklanma nın bir sürpriz olduğu yönündeki itirafları da okumak mümkün.
ABD nin, --başlangıcında ayaklanmaya karşı olması, devamında sözde ve hükümetle uzlaşmayı öneren bir şekilde desteklemesi , şimdiye kadar ayaklanmayı kontrol edememelerini içeren- - sanki ayaklanmanın arkasında kendileri varmış gibi gösterme ve hatta bu yönde * gizli bilgi sızdırma* çabaları , Mısır içinde başarısız oldu.
Protestoların ayaklanma düzeyine yükseleceğini bilmiş olsun olmasınlar, ABD sonuçta şimdi ayaklanmayı kendi çıkarlarını etkilemeyecek bir şekilde kontrol etme çabasına girme zorunda kaldı. En büyük hipokratlıklarından birisi olarak, bu yönde attıkları en önemli adım, Müslüman Kardeşlik grubu liderleriyle ilişkiye geçerek, onların desteğini sağlamak oldu. Ancak bu hareket zaten Mübarekle çok yakın bağları olması ve ayaklanmayı frenleme çabaları nedeniyle, halkın gözünde saygısını büyük ölçüde yitirmiş vaziyetde.
ABD ayni zamanda Mısırda fazla popülerliği olmayan El Baradai yi geniş medya kampanyalarıyla , onun kitlelere konuşma yaptığını gösteren *uydurma ve abartılı* haberlerle Mısırlılara satma ve Mübarekle müzakere masasına oturtma peşinde. Yani halk rejim değişimi isterken, ABD sadece iktidardaki hükümetde göstermelik değişikliklerle ayaklanmayı bastırmayı ve kontrolü elden çıkarmamayı planlıyor. Devrim değil, -reform kategorisine bile girmeyen –reform. Sonuç olarak , Mısırda ve diğer ülkelerde eğer ayaklanmalar Mısırdaki gibi emperyalizmden soyutlanmış bir şekilde sadece Mübarek hükümetini hedef alırsa , Abd nin kısa bir şoktan sonra harekete masa altından *önderlik yaptığı propogandaları* bir yanda devam ederek , yeni kurulacak hükümeti de kontrolleri altına almaları kolaylaştıracaktır. Mısır halkı ülke içindeki işbirlikci sermayeye ve Mübarek rejimine olan karşıtlıkları, emperyalizmi hedef almadığı sürece, ülke içinde ciddi bir "rejim değişikliği" ni elde edemez. Çünki ABD gerek Süez kanalının önemi açısından, gerekse siyasi ve ekonomik-özellikle İsrail Filistin konusu- önemi nedeniyle , yatırımlarını ve kontrolünü yeniden kazanmak ve himayesini sürdürerek kendi çıkarlarını korumaya çalışacaktır. "Yardım adı altında senede 1.5 milyar dolar rüşvet almaya devam edecek olan her yeni hükümet- her ne kadarda yardımın çoğu askeriyeye ve güvenlik güçlerine harcanıyor olsada- belirli ciddi konularda ileri adımlar atsa bile, sonuçta ABD nin Orta Doğudaki bir kuklası olmaya devam edecektir. Ancak gözden kaçırılmaması ve küçümsenmemesi gereken-olgu şudurki- gelinen yerde, Arap halkları bir gerçeğe uyandılar , - Müslüman kardeşler örgütünün desteğinde, ya da , başkası olsun, ABD ile yakın ilişkisi olan her hükümet , kukla bir diktatörlük olmanın üzerinde bir hükümet olamıyacaktır. Arap halkları ister askeri isterse parlementer olsun diktatörlerin KUKLA oldukları gerçeğine uyandılar.. Bu gelecekteki ayaklanmalara gebe olan bir aydınlanış ve aydınlığa uyanıştır.
ABD ayni zamanda Mısırda fazla popülerliği olmayan El Baradai yi geniş medya kampanyalarıyla , onun kitlelere konuşma yaptığını gösteren *uydurma ve abartılı* haberlerle Mısırlılara satma ve Mübarekle müzakere masasına oturtma peşinde. Yani halk rejim değişimi isterken, ABD sadece iktidardaki hükümetde göstermelik değişikliklerle ayaklanmayı bastırmayı ve kontrolü elden çıkarmamayı planlıyor. Devrim değil, -reform kategorisine bile girmeyen –reform. Sonuç olarak , Mısırda ve diğer ülkelerde eğer ayaklanmalar Mısırdaki gibi emperyalizmden soyutlanmış bir şekilde sadece Mübarek hükümetini hedef alırsa , Abd nin kısa bir şoktan sonra harekete masa altından *önderlik yaptığı propogandaları* bir yanda devam ederek , yeni kurulacak hükümeti de kontrolleri altına almaları kolaylaştıracaktır. Mısır halkı ülke içindeki işbirlikci sermayeye ve Mübarek rejimine olan karşıtlıkları, emperyalizmi hedef almadığı sürece, ülke içinde ciddi bir "rejim değişikliği" ni elde edemez. Çünki ABD gerek Süez kanalının önemi açısından, gerekse siyasi ve ekonomik-özellikle İsrail Filistin konusu- önemi nedeniyle , yatırımlarını ve kontrolünü yeniden kazanmak ve himayesini sürdürerek kendi çıkarlarını korumaya çalışacaktır. "Yardım adı altında senede 1.5 milyar dolar rüşvet almaya devam edecek olan her yeni hükümet- her ne kadarda yardımın çoğu askeriyeye ve güvenlik güçlerine harcanıyor olsada- belirli ciddi konularda ileri adımlar atsa bile, sonuçta ABD nin Orta Doğudaki bir kuklası olmaya devam edecektir. Ancak gözden kaçırılmaması ve küçümsenmemesi gereken-olgu şudurki- gelinen yerde, Arap halkları bir gerçeğe uyandılar , - Müslüman kardeşler örgütünün desteğinde, ya da , başkası olsun, ABD ile yakın ilişkisi olan her hükümet , kukla bir diktatörlük olmanın üzerinde bir hükümet olamıyacaktır. Arap halkları ister askeri isterse parlementer olsun diktatörlerin KUKLA oldukları gerçeğine uyandılar.. Bu gelecekteki ayaklanmalara gebe olan bir aydınlanış ve aydınlığa uyanıştır.
Erdoğan Ahmet
Ocak 26 2011
Hiç yorum yok