PKK nin 1993 Dersim Katliamı 14 yıldönümü
YUNUS AYDAR, DÜZGÜN ÇAKMAK, HİDAYET DUMLU, İBRAHİM DIŞKAYA
PKK nin 1993 Dersim Katliamı yazısına 14 yıldönümü ve güncelliği nedeniyle bir açıklama ve yorum…solbirlik tarafından iletilen , başlangıçta kısa bir yorum ve TDKP den alıntılı yazıyı Yurtsever Devrimci yoldaşların PKK tarafından kahpece katledilişinin 13 üncü yıldönümünde yazmıştım. Konu 1976 dan bu yana hala gündemini koruyan , sadece TDKP ve EMEP i değil her hareketi ayni derecede ilgilendiren, günümüzdeki Devrimci mücadelenin zayıflığının ve kitlelerden soyutlanmasının odağını oluşturan hayati bir konudur.
1980 öncesi yapilan "Demokratik mücadeleye, yani sola ve bu mücadeleye önderlik edenlere karşı savaşarak VAR EDILEN PKKnın, Demokratik mücadeleye ve sola karşı saldırısı onun VAROLUŞUNUN bir nedenini oluşturmuştur. Bu gerici önderliğe karşı aktif mücadele, demokrasi mücadelesinden bağımsız olarak düşünülemez" yorumu o zamanlar her gruptan bir sürü devrimcilerin ve TDKP üye ve taraftarları tarafından yapılan tahlilin özetlenmiş bir yorumudur. Ne ilginçtirki bu görüşü en fazla savunan Aslan Göncü gibi yurtsever devrimciler de gene PKK tarafından kahpece katledilmiştir.
Bu yazıda ve yorumda vurgulanmak istenen ""Aradan geçen on üç yıldan sonra aşağıdaki yazı ve Yazının kaynağı yukarda söylediğimin pratik vurgulayıcısı ve sonucunun bir örneğidir. "" sözlerinde noktalanıyor. Pratik te her gün yaşayan ve tecrübeyle gören tabanını ve üyelerini dinlemeyen , TDKP nin, bu PKK gerçeğini görememesi ve/ya da UKKTH teori ve pratiğini doğru kavrayamaması, onun EMEP de PKK kuyrukculuğunda buluşmasıyla sonuçlandırdı. Ayni teori ve pratik içinde olan bütün örgüt ve kuruluşlarında bu sonuçta buluşması kaçınılmaz olmuştur ve olmaya devam edecektir. ÖDP den tut adına Komünist !! diyen bir sürü örgütün de sonucu bu olmuştur ya da olacaktır. .
Çünki 1-Demokratik mücadeleye, yani sola ve bu mücadeleye önderlik edenlere karşı savaşarak VAR EDİLEN PKKnın, gelinen yerde, sadece Demokratik mücadeleye ve sola karşı saldırısı değil, gerek orta doğu, gerekse Türkiye için oynanan oyunlarda kullanılma amacı, onun VAROLUŞUNUN bir nedenidir.
2- "Kürt Sorunu" na, gerek kavram , gerek teorik, ve gerekse pratikte, oportunist, liberal ve anti-Marksist yaklaşımın sonu, ya PKK nın ya da ona benzer parti ve örgütlerin kuyrukculuğuyla sonuçlanacaktır.
3- Kavramların doğru kullanımının Marksistler için bir önemi vardır. Marksistlik adına ısrarla kullanılan “Kürt hareketi” ,”Kürt Mücadelesi”, “Kürt Direnişi” , “Kürt sorunu” kavramları ile “Kürt emekci hareketi”, “Kürt halkının Mücadelesi” , “Kürt Halkının Direnişi” , Kürt Halkının sorunu” kavramlarını kullanmanın arasında reddedilemeyecek, gözardı edilemeyecek , Devrimciler açısından gerek teorik ve gerekse pratik farklar vardır."Kürt" kavramı sınıfsal hiç bir özelliği olmayan, bu farklılığı belirtmeyen, içerisinde emperyalist işbirlikcilerinden , burjuvazisine, toprak ağalarına, ırkcısından yurtseverine, faşistinden devrimcisine, emekcisinden köylüsüne kadar herkesi bir kefe içine koyan bir kavramdır.
Ulusların yeni oluştuğu Burjuva Demokratik devrimleri döneminde ya da ulusal toplumların kendi kaderini tayin talebinin, halkın isteği üzerine kayıtsız şatsız tanındığı sosyalist ülkede yaşamıyoruz. Bir Marksistin, sınıfsal özelliği , muhtevası hariç, ilerici hiç bir niteliği olmayan, hele emperyalizmin ve burjuva işbirlikcilerinin elinde alet olan, devrimcileri kurşunlayan ve Devrimci mücadeleye darbe vuran ETNİK bir hareket liderliğini kayıtsız şartsız desteklemesi söz konusu olamaz.
“””””””””””Ulusal-toplumların kendi haklarını tayini teorisi çerçevesinde AYRILMA HAKKI nı savunmakla, AYRILMA yı önermek ve desteklemek arasında gerek teorik gerek pratik uçurum vardır. (her ne kadarda demogojiye açık bir örnek olsada) Kadın ın ayrılma/boşanma hakkını bir hak olarak savunmak ve desteklemekle , kadın ın ayrılma/boşanma sını ısrarla önermek arasındaki teorik ve pratik fark bu uçurumu herkesin anlayabileceği bir şekilde ortaya koyan bir örnektir...................
“Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı” teorisi içi boş bir slogan değildir. Özünde ulusların emekcilerinin emperyalizme karşı mücadelesini hedef alan ve destekleyen, sosyalizm in inşası yolunda onların birliğini ve beraberliğini savunan, ulusal ayrımcılığa karşı sınıfsal birlik için mücadelenin, ulusal baskı ve sömürüye karşı savaşımın ve işçi sınıfı hareketi içinde milliyetçilik hastalığının yayılmasının önlenmesini hedefleyen ...yani içi boş değil , tam tersine emperyalizme karşı mücadeleden sosyalizmin inşası süreci içerisinde de önemini koruyan taktiksel ve siyasi bir teoridir.
Marksist teorileri içi boş sloganlar haline dönüştürmek emperyalistlerin sol koltuk değnekliğini yapan Troçkistlerin ve sağ koltuk değnekliğini yapan euro-komunistlerin işidir. Ki günümüz hareketlerin kuyrukculuğunun nedeninin altında yatan bu Troçkist ve Euro Komunist sapmalardır.
Bu slogan, özellikle sosyalizm aşamasında olmayan ülkelerde, “mutlak” bir demokratik talep olamaz. Ulusların Kendi Kaderini tayin hakkı sloganının içeriğini, özelde ilgili ülkenin, genelde dünyanın bütün ülkelerinin, bütün sınıflarının içinde bulunduğu döneme özgül somut durumu ve ilişkileri belirler. Marksistler açısından birincil sorun, özelde ilgili ülkede, genelde tüm ülkelerde Sosyalizm mücadelesidir, bu mücadele Kendi kaderini Tayin Hakkı Dahil, hiç bir demokratik talep e tabi kılınamaz, ikincil duruma düşürülemez. Marksistler bir burjuva hareketi olan ulusal hareketlerde ilerici ne varsa ancak onu desteklemekle yetinir, ulusal hareket emperyalistlerin, komprador/ işbirlikci/ oligarşik burjuvazinin aleti haline dönüştüğü zamanda ulusal hareketi desteklemez.
Deteklenmesi gereken sınıfsal özelliği olmayan, emperyalistlerin ve işbirlikcilerin kontrolü altındaki “Kürt hareketi”, değil, “Kürt emekci halkının” emperyalizme ve işbirlikcilerine karşı olan , kısa vadeli demokratik hak ve özgürlük talepleri dir , ve bu taleplerin uzun vadeli Sosyalizm mücadelesine tabi kılınmasıdır. Marksist anti emperyalist mücadele , yani sosyalizm mücadelesi , yani azami program, asgari programın içinde olan demokratik taleplere ikincil kılınamaz. “””””””””( Ulusların Kendi kaderini tayin Etme Hakkı üzerine başlıklı yazı çalışmasından alıntılar)
Leninin sözleriyle ““En "adil", "saf", en ince ve en uygarı olsa bile, Marksizm milliyetçilikle bağdaşamaz”. Etnik milliyetci “Kürt hareketi” ile , ulusal bir toplum olan “Kürt emekci ve köylü halkının” mücadelesi özelde çıkarların uzlaşmazlığı ve hedeflenen “çözüm” açısından gerek teorik ve gerekse pratik olarak birbiriyle bağdaşmayan, birbirine zıt olan hareketlerdir .
Kendisini Marxist olarak adlandıran ların bu “kavram” ın Marksizm açısından teorik/ pratik farklılıklarını , ve bu farklılıkların yarattığı , halklar arası düşmanlık ve ırkcılık gibi, gören göze kılavuz gerektirmeyen günümüz OBJEKTİF sonuçlarını da değerlendirerek , doğru kavramları kullanmaya başlaması , gerek emekci halkların kardeşliğinin “NEDEN” ini belirtmesi ve gerekse onların ortak düşmanlarının deşifre edilmesi , ve kuyrukculuğun bırakılması konusunda atılmış büyük bir adım olacaktır.
Erdoğan Ahmet
Hiç yorum yok