Türkiyedeki seçimler; Lübnanlaştırma projesinin uygulama dönemi
“Eğer merkez güç yeteri kadar zayıflatılırsa, ne politik kimliği bir arada tutabilecek sivil bir toplum, ne GERCEK ANLAMDA BİR MİLLİ NİTELIK , nede MİLLİ-DEVLET NITELİĞİĞİ OLUŞTURABİLECEK bir güç kalacaktır.Devlet, o zaman, Lübnandaki gibi dağılır, ve kaos, birbiriyle savaşan dini ayırımlar, kabileler, bölgeler ve partiler.””” Bernard Lewis
Bernard Lewis, bir ülkeyi istila ve kontrol etmek için, etnik, mezhebi ve ülke içinde varolabilecek her türlü farklılıkların kullanılabileceği bir şekilde “bölünmüş” olarak muhafaza edilmesi anlamına gelen “lübnanlaştırma” teorisinin yaratıcısıdır.
Bu seçimlerin gerçek kazançlıları kimler?
Ülke halkının yüzde doksanından fazlasının Amerikan Neo-Kon larının Orta Doğuda ve dünyada uyguladığı politika ve pratiğine karşı olan bir ülke düşünün. Halkının yüzde yetmişinin `laik” liğe inandığı , buna rağmen “dindar” bir partinin yüzde 46 gibi bir oranla seçimleri kazandığı bir ülke.. “ Bir insan ya Laik dir ya da dindar, ya o ya diğeri, bir insan her ikisi birden olamaz” anlayışına sahip bir liderin Dindar partisi… Öylesine bir dindar! parti ki ABD nin neo-kon politikasına uyum göstermeğe her ne pahasına olursa olsun hazır. AB den daha çok ABD neo-konlarına yakın olan bir parti.
Dindar! AKP partisi oyların yüzde 46 sını alırken, sözde laik CHP yüzde yirmi oy alarak 25 koltuk kaybetti. CHP, üyelerine açıkca ABD ye karşı politika ve pratikleri yasaklayan bir parti..
Üçüncü “kazanan” diğer parti, üyelerinin NATO nun “geride bırakılanlar" ya da “Gladyo” diye meşhur! olan ölüm tugaylarında yer almasıyla bilinen MHP. Soğuk Savaş döneminde ABD ye yardımları unutulamayacak olan bir parti.
Bu,hepsi ABD ve AB yanlısı olan üç parti , toplam sayısı 550 olan parlamento nun 523 koltuğuna üne sahip oldu. Geriye kalan 27 koltuk, çoğunluğunun ABD nin Orta Doğu politikasına hizmet için Kuzey Irak ta ki Kürtlerle yarış halinde olan “bağımsızlar” tarafından işgal edilecek.
Bu ABD nin neo-konlarının Orta Doğu poitikasına ve Orta Doğu ülkelerinin Lübnanlaştırılmasına istekli ve hazır bir parlementonun resmidir.
Açıkca kazanç Turkiyedeki halk için değil Neo-Kon lar için bir kazançdır.
Yakın tarihe kısa bir bakışÖnce isminin ve politikasının türediği daha önce başarılı olan bir “proje” ile başlayalım.
Lübnan, Müslüman ve Hristiyanların yüzyıllarca bir arada yaşadığı , ve “proje” nin Orta Doğuda ilk “uygulamaya “ geçilmesi sonucu merkez güçün, politik kimliği bir arada tutabilecek sivil bir toplumun, ne GERCEK ANLAMDA BİR MİLLİ NİTELİĞİN , ve MİLLİ-DEVLET NITELİĞİĞİ OLUŞTURABİLECEK bir güçün ortadan kaldırıldığı , kaos un hakimiyet sürdürdüğü, birbiriyle savaşan dini ayırımların olduğu, çıkar gruplarının birbirleriyle savaştığı bir ülke haline dönüştürüldü. Bir ülke ki ordusu ülkeye dışardan saldırlara ve işgale tarafsız ve seyirci kaldı, bununla beraber bir provokasyon sonucu kendi halkına acımasızca saldırdı ve saldıemakta devam etmekte.
Bir ülke vardı, Orta Asya da , Müslüman, ama laik olan bir ülke. İslami fanatizm ve fanatikler ABD ve Avrupalı ortakları tarafından desteklendi, silahlandı ve eğitildi. Ülke provokasyonla savaşa itildi, laik hükümet, ABD güdümlü dindar hükümetle değiştirildi, varolan olmayan bütün demokratik haklar ortadan kaldırıldı. Sovyetlerin dağılmasıyla , ABD ve Avrupalı ortakları eğittikleri ayni kişileri kullanarak uyguladıkları bir sürü provokasyonlar sonucu , Yeni Dünya Sitemi teori ve pratiklerine kılıf geçirmek için eski kuklalarına savaş ilan ettiler . Fanatik Dindar Kuklalarını , dindar-korporate kuklalarıyla değiştirerek ülkeyi sürekli bir savaş ve kaos durumuna getirdiler.
Orta doğuda, katı bir şekilde laik , ekonomik olarak stable bir ülke vardı, liderleri ABD ve onun Avrupalı ortaklarıyla uyuşma hatasına düştü. Ülke provokasyonlarla komşusuyla savaşa itildi, etnik ve mezhep bölünmeler ve çatışmalar desteklendi…sonunda Orta Asyada ki gibi eski kuklalar düşman ilan edildi ve alaşağı edildi. Laik Diktatör kuklaları, dindar-korporate kuklalarıyla değiştirerek ülkeyi sürekli bir savaş ve kaos durumuna getirdiler.
Bütün bunlar “demokrasi” “özgürlük” “ gelişme” adına ve “fanatik dincilliğe karşı savaşım” kılıfı altında , yıllardır, Arabistan , Mısır, Ürdün, Küveyt, pakistan gibi dindar ve başka diktatörlükleri açıkca destekleyenler tarafından yapıldı. .
İlginçtir ki (aynı destekçiler) ABD ve onun Avrupalı ortakları Türkiyede bir taraftan dindar fanatikleri desteklerken diğer taraftan “laiklik yaygaralarını” destekliyorlar.
Bu seçilen laiklik düşmanı dinci partiyi destekleyen en güçlü dini sekt lerden birisinin milyarder liderinin ve hiçte azımsanmıyacak sayıda taraftarlarının ABD de ve Avrupada yaşadığı (ve büyük ihtimalle eğitildiği) çok iyi bilinmekte.
Böylesine bir yakın tarihe ve orta Doğunun güncel durumuna bakarsak , Turkiyedeki seçim sonuçlarının “ Türkiyenin Lübnanlaştırılması Projesinin uygulama döneminde” olduğunun bir göstergesi olabilir. Soru , bu “dönemin” İran ın Lübnanlaştırılmasıyla iç içe geçen bir bölümünü mü oluşturuyor, yoksa birinden diğerine doğru bir adım mı olacak. Basitce Türkiyenin mi İranın mı Lübnanlaştırılması ilk önce olacak, yoksa ikisi de aynı süreç içindemi.
Böylesine politik projeler “ Uygulama” dönemlerinde “ sansasyonlu provokasyonları da içinde taşır . Bu anlamda , seçim sonuçları , aynı zamanda “atılmış temelde çimentonun kuruduğunun” , yani (uygulama dönemi pratiklerine) “hazır” olduğunun bir göstergesi de olabilir.
Sadece ilgili ülkelerin halklarının laiklik kültürü , yakın tarihden edilen tecrübeler ve “sağ duyu” su böylesine olası “sansayonlu provokasyonların” nefret yaratıcı ve savaş körükleyici amaçlarının başarıya ulaşmasını engelleyebilir.
Umalım halklar yakın tarihteki böylesine sansasyonlu provokasyonlardan ders çıkartmış olsunlar.
July 25, 2007
Erdogan A.
Bernard Lewis, bir ülkeyi istila ve kontrol etmek için, etnik, mezhebi ve ülke içinde varolabilecek her türlü farklılıkların kullanılabileceği bir şekilde “bölünmüş” olarak muhafaza edilmesi anlamına gelen “lübnanlaştırma” teorisinin yaratıcısıdır.
Bu seçimlerin gerçek kazançlıları kimler?
Ülke halkının yüzde doksanından fazlasının Amerikan Neo-Kon larının Orta Doğuda ve dünyada uyguladığı politika ve pratiğine karşı olan bir ülke düşünün. Halkının yüzde yetmişinin `laik” liğe inandığı , buna rağmen “dindar” bir partinin yüzde 46 gibi bir oranla seçimleri kazandığı bir ülke.. “ Bir insan ya Laik dir ya da dindar, ya o ya diğeri, bir insan her ikisi birden olamaz” anlayışına sahip bir liderin Dindar partisi… Öylesine bir dindar! parti ki ABD nin neo-kon politikasına uyum göstermeğe her ne pahasına olursa olsun hazır. AB den daha çok ABD neo-konlarına yakın olan bir parti.
Dindar! AKP partisi oyların yüzde 46 sını alırken, sözde laik CHP yüzde yirmi oy alarak 25 koltuk kaybetti. CHP, üyelerine açıkca ABD ye karşı politika ve pratikleri yasaklayan bir parti..
Üçüncü “kazanan” diğer parti, üyelerinin NATO nun “geride bırakılanlar" ya da “Gladyo” diye meşhur! olan ölüm tugaylarında yer almasıyla bilinen MHP. Soğuk Savaş döneminde ABD ye yardımları unutulamayacak olan bir parti.
Bu,hepsi ABD ve AB yanlısı olan üç parti , toplam sayısı 550 olan parlamento nun 523 koltuğuna üne sahip oldu. Geriye kalan 27 koltuk, çoğunluğunun ABD nin Orta Doğu politikasına hizmet için Kuzey Irak ta ki Kürtlerle yarış halinde olan “bağımsızlar” tarafından işgal edilecek.
Bu ABD nin neo-konlarının Orta Doğu poitikasına ve Orta Doğu ülkelerinin Lübnanlaştırılmasına istekli ve hazır bir parlementonun resmidir.
Açıkca kazanç Turkiyedeki halk için değil Neo-Kon lar için bir kazançdır.
Yakın tarihe kısa bir bakışÖnce isminin ve politikasının türediği daha önce başarılı olan bir “proje” ile başlayalım.
Lübnan, Müslüman ve Hristiyanların yüzyıllarca bir arada yaşadığı , ve “proje” nin Orta Doğuda ilk “uygulamaya “ geçilmesi sonucu merkez güçün, politik kimliği bir arada tutabilecek sivil bir toplumun, ne GERCEK ANLAMDA BİR MİLLİ NİTELİĞİN , ve MİLLİ-DEVLET NITELİĞİĞİ OLUŞTURABİLECEK bir güçün ortadan kaldırıldığı , kaos un hakimiyet sürdürdüğü, birbiriyle savaşan dini ayırımların olduğu, çıkar gruplarının birbirleriyle savaştığı bir ülke haline dönüştürüldü. Bir ülke ki ordusu ülkeye dışardan saldırlara ve işgale tarafsız ve seyirci kaldı, bununla beraber bir provokasyon sonucu kendi halkına acımasızca saldırdı ve saldıemakta devam etmekte.
Bir ülke vardı, Orta Asya da , Müslüman, ama laik olan bir ülke. İslami fanatizm ve fanatikler ABD ve Avrupalı ortakları tarafından desteklendi, silahlandı ve eğitildi. Ülke provokasyonla savaşa itildi, laik hükümet, ABD güdümlü dindar hükümetle değiştirildi, varolan olmayan bütün demokratik haklar ortadan kaldırıldı. Sovyetlerin dağılmasıyla , ABD ve Avrupalı ortakları eğittikleri ayni kişileri kullanarak uyguladıkları bir sürü provokasyonlar sonucu , Yeni Dünya Sitemi teori ve pratiklerine kılıf geçirmek için eski kuklalarına savaş ilan ettiler . Fanatik Dindar Kuklalarını , dindar-korporate kuklalarıyla değiştirerek ülkeyi sürekli bir savaş ve kaos durumuna getirdiler.
Orta doğuda, katı bir şekilde laik , ekonomik olarak stable bir ülke vardı, liderleri ABD ve onun Avrupalı ortaklarıyla uyuşma hatasına düştü. Ülke provokasyonlarla komşusuyla savaşa itildi, etnik ve mezhep bölünmeler ve çatışmalar desteklendi…sonunda Orta Asyada ki gibi eski kuklalar düşman ilan edildi ve alaşağı edildi. Laik Diktatör kuklaları, dindar-korporate kuklalarıyla değiştirerek ülkeyi sürekli bir savaş ve kaos durumuna getirdiler.
Bütün bunlar “demokrasi” “özgürlük” “ gelişme” adına ve “fanatik dincilliğe karşı savaşım” kılıfı altında , yıllardır, Arabistan , Mısır, Ürdün, Küveyt, pakistan gibi dindar ve başka diktatörlükleri açıkca destekleyenler tarafından yapıldı. .
İlginçtir ki (aynı destekçiler) ABD ve onun Avrupalı ortakları Türkiyede bir taraftan dindar fanatikleri desteklerken diğer taraftan “laiklik yaygaralarını” destekliyorlar.
Bu seçilen laiklik düşmanı dinci partiyi destekleyen en güçlü dini sekt lerden birisinin milyarder liderinin ve hiçte azımsanmıyacak sayıda taraftarlarının ABD de ve Avrupada yaşadığı (ve büyük ihtimalle eğitildiği) çok iyi bilinmekte.
Böylesine bir yakın tarihe ve orta Doğunun güncel durumuna bakarsak , Turkiyedeki seçim sonuçlarının “ Türkiyenin Lübnanlaştırılması Projesinin uygulama döneminde” olduğunun bir göstergesi olabilir. Soru , bu “dönemin” İran ın Lübnanlaştırılmasıyla iç içe geçen bir bölümünü mü oluşturuyor, yoksa birinden diğerine doğru bir adım mı olacak. Basitce Türkiyenin mi İranın mı Lübnanlaştırılması ilk önce olacak, yoksa ikisi de aynı süreç içindemi.
Böylesine politik projeler “ Uygulama” dönemlerinde “ sansasyonlu provokasyonları da içinde taşır . Bu anlamda , seçim sonuçları , aynı zamanda “atılmış temelde çimentonun kuruduğunun” , yani (uygulama dönemi pratiklerine) “hazır” olduğunun bir göstergesi de olabilir.
Sadece ilgili ülkelerin halklarının laiklik kültürü , yakın tarihden edilen tecrübeler ve “sağ duyu” su böylesine olası “sansayonlu provokasyonların” nefret yaratıcı ve savaş körükleyici amaçlarının başarıya ulaşmasını engelleyebilir.
Umalım halklar yakın tarihteki böylesine sansasyonlu provokasyonlardan ders çıkartmış olsunlar.
July 25, 2007
Erdogan A.
Hiç yorum yok