Seçim sonuçlarına Marksist açıdan kısa bakış ve yorum
Marksist ler ve seçimler üzerine: Boykot Marksist bir yaklaşımmı? yazısında seçimlere katılmanın gerekliliğini savunurken propoganda ve kitlelere ulaşma olanaklarının kullanılması ve değerlendirilmesi konularını vurgulamış ve en önemlisi seçimlerle Türkiye de, içinde bulunduğumuz dönemde var olan anti-emperyalist potansiyelin “ nicelik güçler dengesi” anlamında, gücünün ne olduğu hakkında somut bir fikir edinilebileceği ve bunun önemini belirtmiştik.
Burjuva açısından “seçimler “ ve “parlemento” birbirine bağımlı, birbirini takip eden iki anlam ve içeriğe sahiptir. “parlemento”ya yani “iktidara gidişin yolu “seçimlerden” geçer. Marksistler açısından, “seçimler “ ve “parlemento”, “iktidar a geçiş” anlamında, birbirine bağlı olmayan iki anlam ve içeriğe sahiptir. Marksistler “seçimler”i parlementoya, yani “iktidara gidişin yolu” olarak görmezler. “İktidara geçiş” yolunda kazanılmış mevziler olarak kullanılması gereken, ama öneminin abartılmaması gereken, mücadele alanları olarak görürler.
Bu gerçeğe rağmen Türkiyedeki seçim sonuçlarının Marksistler için hiç bir önemi varmı , var sa önemi ne olabilir?
Marx ve Engels “Bizim teorimiz, bir dogma değil, bir eylem kılavuzudur” der. Marksist, hiç bir mücadele vermeden, kitleleri örgütlemeden, ve kitlelere önderlik yapacak niteliğe ve tecrübeye ulaşmadan , kendiliğinden bir gün ayaklanma olup, varolan sistemin bir günde yok edileceğine ve yep yeni bir system kurulacağına inanan bir hayalci değildir . Marksist, içinde yaşadığı döneme özgül somut emekci ve köylü halk hareketinin verilerini toplar, değerlendirmesini (kendi poitika ve pratiğinin de ) yapar , bu değerlendirme temelinde, somut teorik - pratik dersler çıkarır ve gerekiyorsa acımasızca özeleştirisini yaparak mücadelesine devam eder.
İşte bu anlamda seçim sonuçları Türkiyede içinde bulunduğumuz döneme özgül emekci halk ve köylü hareketinin , samimi bir şekilde DEĞERLENDİRİLMESİ gereken SOMUT VERİLERİ dir.
Marksist değerlendirmeler ve olaylara yaklaşım subjektif değil, diyalektik temeldedir. Yani seçim sonuçları sadece emekci halk ve köylü hareketinin SOMUT VERİLERİ değil, bu harekete önderlik yapan, yaptığını iddia eden, yapmaya çalışan Marksist parti vb kuruluşlarında bir “ölçeği”, değerlendirilmesi gereken SOMUT VERİLERİ dir.
Hata ezilen, sömürülen, aldatılan HALK ta aranamaz, onlar suçlanamaz. Hata ve eksiklikler, suçlanması gerekenler, emekci HALK ın davasını üstlenen, mirascısı olduklarını iddia eden “Önderlikler “ dir , onlarda aranması gerekir. Daha doğrusu onların oturup somut verileri değerlendirip bu yenilginin ve gerilemenin nedenlerini ciddi bir şekilde araştırmaları , ve kendi beceriksizliklerini, tekkeciliklerini , takımcılıklarını saklamak için hatayı Marksist teorilerde arama, Marksist teorilere saldırıp onun eksikliklerinin olduğunu isbat!! etmede değil , kendi eksikliklerinin olduğunu kabul edip , bu eksiklikleri görme ve kendilerini yenilemeleri gerekmektedir.
Bu seçim sonuçları Türkiyeli bir Marksist için, Türkiyedeki Devrimci mücadelenin , o ukelaca ve saygısızca eleştirilen 1970 li dönemlerdeki NİTELİK ve NİCELİĞE bile sahip olmadıklarının, halktan, halkın taleplerinden tamamıyle kopuk olduklarının, kitlelere önderlik edemediklerinin ve bu haliyle, önderlik edecek nitelikleri olmadığının en SOMUT GÖSTERGESİDİR.
Sorun?
Sorun en hızlı, keskin slogan ve (parti vs) isimlerin arkasına saklanarak Marksistlik adına, Lenin in deyişiyle, ekonomizmin batağına batarak ; ya demokratik haklar, reformlar ve demokrasi gibi asgari talepleri küçümseyerek ve hatta mücadeleyle ters düştüğünü savunarak reddederek SOL a kaymada, ya da askeri sivil işgallere karşı halkların kurtuluş savaşlarına karşı çıkarak SAĞ a kayma teori ve pratiklerinde.
Buna ilave olarak Türkiye özelinde ise , marksist in ön-kişiliğinin marksist olduğu, ona etnik vb bir ön kişilik ilave edilemeyeceği, “marksist” in önüne ilave edilen kavramın onun sadece “nereden” olduğunu belirten bir vurgulama olduğu gerçeğinin unutulup Marksizm adına etnik milliyetciliğin savunulması, desteklenmesi, körüklenmesi ve kuyrukculuğunun yapılması. Bu da Ulusların kendi kaderini tayin hakkı teorisinin , gerek teorinin özgül olduğu dönemden ve konumlardan soyutlanması ve gerekse içinde bulunduğumuz dönemdeki değerlendirilmesinin doğru yapılmayıp, içeriğinin boşaltırılarak mutlaklaştırılması , ve kiminde “her ne pahasına” diyerek , kiminde oportunistce, kiminde “kuyrukcu” bir şekilde , kiminde de “ duygusal” olarak desteklenmesi.
Emperyalistlerin ve onların işbirlikcileri Burjuvazinin sorunları! Marksistlerin sorunu olamaz. Eğer sorun emekci halkın, ezilen halkların sorunuysa Marksistler buna Marksist temelde sahip çıkarlar ve soruna da ayni temelde çözüm ararlar.
HIZLI SOLculuk zannedip Yurtseverliği bile reddeden, işgalleri alkışlayan, ama etnik milliyetciliği desteklemek ve körüklemekten kaçınmayan SAĞ marksist!!ler ,
HIZLI SOLculuk zannedip sömürülen, ezilen küçük ülkelerde “ULUS” kavramını reddeden , ama büyük emperyalist “ULUS” larla birliği savunan ve bu ULUS larla birliği bir kurtuluş olarak sunan SAĞ Marksist!!ler
Hızlı SOL culukla reformlar, demokratik haklar için mücadeleyi , kazanılmış hakları ve mevzileri mücadeleyi ileriletmek için kullanmayı reddeden Sol Marksist!!ler…
Bu seçim sonuçları SOMUT VERİLERİnin bariz göstergesi Marksist SOL un halktan ve Türkiye gerçeklerinden ne kadar kopuk olduğudur. Ve bunun nedenleri de Türkiyede SAĞ ve SOL Marksist!!! , daha doğrusu anti-marksist, Kautsky ci, Bernstaincı, Troçkist teori ve pratiklerin var olan parti vb gruplarda açık ya da gizli bir şekilde değişik konularda ve ölçülerde hakim oluşudur.
Başarının ilk öğelerinden birisi kendi gücünün ne olduğunu öğrenme ve değerlendirme, bir diğeri de düşmanının gücünü öğrenme ve değerlendirmedir diye özetlemiş Gramski. Bu anlamda seçimler ve sonuçlar her ne kadar “başarısızlığı” vurguluyorsa da, bunu somut bir şekilde öğrenmiş olmak ve bu veriler ile değerlendirme yapıp kendine ve mücadeleye yön vermek başarı nın ilk adımı olabilir.
Erdoğan Ahmet
Ağustos 8, 2007
Burjuva açısından “seçimler “ ve “parlemento” birbirine bağımlı, birbirini takip eden iki anlam ve içeriğe sahiptir. “parlemento”ya yani “iktidara gidişin yolu “seçimlerden” geçer. Marksistler açısından, “seçimler “ ve “parlemento”, “iktidar a geçiş” anlamında, birbirine bağlı olmayan iki anlam ve içeriğe sahiptir. Marksistler “seçimler”i parlementoya, yani “iktidara gidişin yolu” olarak görmezler. “İktidara geçiş” yolunda kazanılmış mevziler olarak kullanılması gereken, ama öneminin abartılmaması gereken, mücadele alanları olarak görürler.
Bu gerçeğe rağmen Türkiyedeki seçim sonuçlarının Marksistler için hiç bir önemi varmı , var sa önemi ne olabilir?
Marx ve Engels “Bizim teorimiz, bir dogma değil, bir eylem kılavuzudur” der. Marksist, hiç bir mücadele vermeden, kitleleri örgütlemeden, ve kitlelere önderlik yapacak niteliğe ve tecrübeye ulaşmadan , kendiliğinden bir gün ayaklanma olup, varolan sistemin bir günde yok edileceğine ve yep yeni bir system kurulacağına inanan bir hayalci değildir . Marksist, içinde yaşadığı döneme özgül somut emekci ve köylü halk hareketinin verilerini toplar, değerlendirmesini (kendi poitika ve pratiğinin de ) yapar , bu değerlendirme temelinde, somut teorik - pratik dersler çıkarır ve gerekiyorsa acımasızca özeleştirisini yaparak mücadelesine devam eder.
İşte bu anlamda seçim sonuçları Türkiyede içinde bulunduğumuz döneme özgül emekci halk ve köylü hareketinin , samimi bir şekilde DEĞERLENDİRİLMESİ gereken SOMUT VERİLERİ dir.
Marksist değerlendirmeler ve olaylara yaklaşım subjektif değil, diyalektik temeldedir. Yani seçim sonuçları sadece emekci halk ve köylü hareketinin SOMUT VERİLERİ değil, bu harekete önderlik yapan, yaptığını iddia eden, yapmaya çalışan Marksist parti vb kuruluşlarında bir “ölçeği”, değerlendirilmesi gereken SOMUT VERİLERİ dir.
Hata ezilen, sömürülen, aldatılan HALK ta aranamaz, onlar suçlanamaz. Hata ve eksiklikler, suçlanması gerekenler, emekci HALK ın davasını üstlenen, mirascısı olduklarını iddia eden “Önderlikler “ dir , onlarda aranması gerekir. Daha doğrusu onların oturup somut verileri değerlendirip bu yenilginin ve gerilemenin nedenlerini ciddi bir şekilde araştırmaları , ve kendi beceriksizliklerini, tekkeciliklerini , takımcılıklarını saklamak için hatayı Marksist teorilerde arama, Marksist teorilere saldırıp onun eksikliklerinin olduğunu isbat!! etmede değil , kendi eksikliklerinin olduğunu kabul edip , bu eksiklikleri görme ve kendilerini yenilemeleri gerekmektedir.
Bu seçim sonuçları Türkiyeli bir Marksist için, Türkiyedeki Devrimci mücadelenin , o ukelaca ve saygısızca eleştirilen 1970 li dönemlerdeki NİTELİK ve NİCELİĞE bile sahip olmadıklarının, halktan, halkın taleplerinden tamamıyle kopuk olduklarının, kitlelere önderlik edemediklerinin ve bu haliyle, önderlik edecek nitelikleri olmadığının en SOMUT GÖSTERGESİDİR.
Sorun?
Sorun en hızlı, keskin slogan ve (parti vs) isimlerin arkasına saklanarak Marksistlik adına, Lenin in deyişiyle, ekonomizmin batağına batarak ; ya demokratik haklar, reformlar ve demokrasi gibi asgari talepleri küçümseyerek ve hatta mücadeleyle ters düştüğünü savunarak reddederek SOL a kaymada, ya da askeri sivil işgallere karşı halkların kurtuluş savaşlarına karşı çıkarak SAĞ a kayma teori ve pratiklerinde.
Buna ilave olarak Türkiye özelinde ise , marksist in ön-kişiliğinin marksist olduğu, ona etnik vb bir ön kişilik ilave edilemeyeceği, “marksist” in önüne ilave edilen kavramın onun sadece “nereden” olduğunu belirten bir vurgulama olduğu gerçeğinin unutulup Marksizm adına etnik milliyetciliğin savunulması, desteklenmesi, körüklenmesi ve kuyrukculuğunun yapılması. Bu da Ulusların kendi kaderini tayin hakkı teorisinin , gerek teorinin özgül olduğu dönemden ve konumlardan soyutlanması ve gerekse içinde bulunduğumuz dönemdeki değerlendirilmesinin doğru yapılmayıp, içeriğinin boşaltırılarak mutlaklaştırılması , ve kiminde “her ne pahasına” diyerek , kiminde oportunistce, kiminde “kuyrukcu” bir şekilde , kiminde de “ duygusal” olarak desteklenmesi.
Emperyalistlerin ve onların işbirlikcileri Burjuvazinin sorunları! Marksistlerin sorunu olamaz. Eğer sorun emekci halkın, ezilen halkların sorunuysa Marksistler buna Marksist temelde sahip çıkarlar ve soruna da ayni temelde çözüm ararlar.
HIZLI SOLculuk zannedip Yurtseverliği bile reddeden, işgalleri alkışlayan, ama etnik milliyetciliği desteklemek ve körüklemekten kaçınmayan SAĞ marksist!!ler ,
HIZLI SOLculuk zannedip sömürülen, ezilen küçük ülkelerde “ULUS” kavramını reddeden , ama büyük emperyalist “ULUS” larla birliği savunan ve bu ULUS larla birliği bir kurtuluş olarak sunan SAĞ Marksist!!ler
Hızlı SOL culukla reformlar, demokratik haklar için mücadeleyi , kazanılmış hakları ve mevzileri mücadeleyi ileriletmek için kullanmayı reddeden Sol Marksist!!ler…
Bu seçim sonuçları SOMUT VERİLERİnin bariz göstergesi Marksist SOL un halktan ve Türkiye gerçeklerinden ne kadar kopuk olduğudur. Ve bunun nedenleri de Türkiyede SAĞ ve SOL Marksist!!! , daha doğrusu anti-marksist, Kautsky ci, Bernstaincı, Troçkist teori ve pratiklerin var olan parti vb gruplarda açık ya da gizli bir şekilde değişik konularda ve ölçülerde hakim oluşudur.
Başarının ilk öğelerinden birisi kendi gücünün ne olduğunu öğrenme ve değerlendirme, bir diğeri de düşmanının gücünü öğrenme ve değerlendirmedir diye özetlemiş Gramski. Bu anlamda seçimler ve sonuçlar her ne kadar “başarısızlığı” vurguluyorsa da, bunu somut bir şekilde öğrenmiş olmak ve bu veriler ile değerlendirme yapıp kendine ve mücadeleye yön vermek başarı nın ilk adımı olabilir.
Erdoğan Ahmet
Ağustos 8, 2007
Hiç yorum yok