Header Ads

Header ADS

Avni Özgürel’in Tuzağın Eşiğinde Türkiye, yazısı üzerine

Yazının” Zira hadisenin odak noktası dağdaki militanlar falan değil, Abdullah Öcalan Ve gerçek şu ki, el'an örgütü kontrol eden tek kişi o……………. Ama çözüm penceresinden bakıldığında Türkiye, Öcalan'ın elinin altında olmasını avantaja da çevirebilir. “kısmı na kadar olan içeriğine genelde!katılmama rağmen , bu cümleye ve devamına katılmama olanak yok..

Gelinene yerde Apo nun PKK önderliği ve geniş tabanı üzerindeki etkinliği, sembolik ve minimal olmanın dışına çıkamaz. Karşılıklı “kullanma” fırsatı doğuran APO nun yakalanması, “elinin altında olması”, aslında bu ikili (APO ve TC idarecileri!) nin, birbirlerini kendi çıkarları doğrultusunda kullanma pratikleri içerisinde, ikisinin birden “kullanılması” amacını hedefleyen ve gizleyen plan ve provokasyonların bir neticesidir.

Kürt sorunu gerek Türkiye'de ve gerekse Irak, İran ve Suriye'de “önderlerin” ve bu ülkelerdeki hakim sınıfların boyunu aşmış, kontrolünü “yeni Orta Doğu” proje, plan ve provokasyonları içinde Siyonist-Evangelist emperyalist odağa bırakmıştır.
“ABD yanlısı ağızların olanca çabalarına rağmen Barzani henüz Kürt asıllı Türkler üzerinde hâkimiyet kuracak seviyede kabul görmüş değil.””” AÖ
Doğru. Ancak bunun temel nedeni onların beceriksizliği gibi sınıfsal olmayan bir nedenden değil, onlarla, Türkiye içindeki Kürt feudal-burjuvazi arasındaki çıkar çatışmaları ve emperyalist odağın ikili oyunlarıdır. Karayılanın bile dağdan ABD ye yağ yakması, ve bir anlamda pratikte onların hizmeti doğrultusunda oldukları mesajları göndermesi bu çelişkinin ve ikili yada üçlü oyunların bir yansımasıdır.
“””We respect the American calls for disarmament, but the Americans must intervene to come up with a political solution for the Kurdish problem in Turkey,””” "We should be thanked for maintaining security in this rugged, porous border area that's very difficult to control," We are not terrorists ... we're preventing international terrorism from infiltrating Kurdistan and Iraq."Murat Karayılan
“””Kuzey Irak yönetiminden anlayış, iş birliği ve PKK'ya karşı tavır; ABD'den yardım!.. Türkiye'nin bugün geldiği nokta ne yazık ki bu... Anlaşılıyor ki Ankara daha sorunun ne olduğunu bile kavrayamamış, gördüğü haliyle 'arızi rahatsızlık' zannettiği tabloyu başkasına havale ederek dertten kurtulacağının hesabı içinde... Barzani ve Talabani, Washington'la ele ele verip Türkiye'nin başındaki terör belasını defedecekler, elleri değmişken 'Kürt meselesini' çözüverecekler!.. Şayet Türk devleti…….., tek sorunun PKK'nın ektiği nifak tohumları" olduğunu düşünüyorsa………” AÖ
Bu paragrafın içeriği konusunda normal bir vatandaş olarak aynı fikirde olabilirim. Ancak politik olarak Devlet ve Hükümet anlayışımın, Kürt sorunun zaten onlar tarafından çözülebilecek bir sorun olmadığı, sonuç ve gerçeğini ortaya getireceğinden, aynı fikirde olmama olanak yok. Zaten terrörizmin ve terrörün kaynağı olan emperyalizmden terror belasını defetmesini de beklemek, benim açımdan saflık olur. Bunu beklemek, hatta böyle bir olasılıktan bahsetmek onların ülkeleri sömürme ve dünya halklarını köleleştirme teori ve pratiklerinde, bir zamanlar kullandıkları “komünist” tehlikesi kılıfının, günümüzde “terrorist” tehlikesi kılıfına değiştirildiğini gizlemek olur.

“Terrör ve terrörizm” onların kendi ülke halkarının demokratik hak ve özgürlüklerini kısıtlanmasında bir gerekçe olarak kullanılması yanında, diğer ülkelerdeki halkların dikkatleri asıl sorunlardan başka yönlere çekme, onları birbirlerine düşürme ve gerektiğindede “müdahele” etme gerekçesine zemin sağlamaktadır. Emperyalistlerden ve onların uzantılarından kendi çıkarlarına ters düşecek “pratiklere” girmesini umut etmek, beklemek benim açımdan “hayalci” lik olur.

“””” Önümüzde iki seçenek var: İlki gönüllü ya da gönülsüz ……….. Yani Güneydoğu'dan vazgeçmek!.. Bunu istiyorsak tartışacak bir şey yok. ………….... ….... Dolayısıyla ağlasak, sızlasak, öfke, kurşun yağdırsak akıbet değişmez.. Bölge PKK'ya mı kalır, hayır; ona da hayretmez, Barzani-Talabani ikilisine kalır.. “””” AÖ
Simdi istemiyerek bırakalım “Yeni Dünya, Orta Doğu projelerini” bir yana ve şu iki alıntıya bakalım ve karar verelim bu bölgenin “Kimlere” kalacağını!!!!!

Jewish Anti Defamation League's solicitation for funds for Iraqi Kurds, a full page ad in the New York Times was headlined, "Who cares about the Kurds? We do "

Simon Peresin Jerusalem post da 4.28.91 da yayınlanan şu sözleri bugünki PKK sorunun tarih olarak nekadar geriye gittiği, ve politik olarak nekadar ileriyi hedeflediğine bir açıklık getirirmi aceba:

“” Orta Doğudaki gelecek savaş toprak üzerine değil SU üzerine olabilir, ve Türkiye bölgede enfazla suya sahip olan ülkedir.”” Sımon Peres

Ancak İsrailin aradığı SU Türkiyenin Kürt bölgesinden orijin eder..

Bu temelde ve yukarda istemiyerek bir yana bıraktığımız, emperyalistlerin “yeni Dünya Düzeni” , ve bu yolda gerçekleşmesi gereken “Orta Doğu projesi” çerçevesi içerisinde baktığmızda bu bölgenin öyle Barzanilere falan kalma ihtimali yok, Emperyalistlerin gözü var..

Herşeyden önce bu “istesekde istemesekde bu olacak” anlayışı emperyalist planlara karşı mücadele yerine , onu pasifize etmeyi hedefleyen “teslimiyetci” bir anlayış,… ve genellikle “teslimiyetcilik” , “işbirlikçilikle” sonuçlanır.

“””Yok, biz vatanımızdan fedakârlık yapmayız, diyorsak; o takdirde ikinci seçenek şu:…………. …. ilk radikal adım Öcalan'la varılacak kapsamlı bir mutabakattır. Bu mutabakatın bir ayağı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na tartışmasız saygı taahhüdüne mukabil Kürt asıllı vatandaşlara bireysel kültürel hakların tamamının eksiksiz şekilde sağlanacağı taahhüdüdür. “””” AÖ
Şimdi bırak Apo ile yapılacak bir mutabakatın artık bu saatden sonra bir işe yarayacağını (yıllardır mutabakattalar zaten) , verilecek taahhüt de soruna köklü bir çözüm getiremiyecektir. Çünki Türkiye özelindeki sorun, mecliste, anayasada, kağıt üzerinde çözülebilecek “yasal” yada “sosyal” bir sorun değil , ekonomik-politik, sınıfsal, ve gelinen yerde emperyalizmin uzun vade planları içinde el attığı bir sorundur. Bu sorunu çözebilme niteliği ve görevi ne emperyalistlerde ne de onların uzantılarında vardır. Çünki bu “çözüm” hem onların doğası hem de çıkarları ile çelişkilidir. Onların “çözümü” Kürt halkının değil kendilerinin çıkarları doğrultusunda olacaktır.
“”””Diğer ayağı ise şiddet eylemlerinin son bulması, örgüt saflarındaki herkesin Türkiye'ye dönmesinin sağlanmasıdır…..Yeter mi, hayır. Buna bağlı olarak atılabilecek ikinci adım terör suçlarını kapsayacak bir genel af çıkarılmasıdır... Bunun Öcalan'la ilgili yanı düzenlemenin onun tarafından benimsenmesidir. Cezasını ortadan kaldırmayan, ama İmralı yerine tecrit şartlarını kaldıran, kendisinin bulacağı bir yerde denetim açısından çevresi boş bir arazi düşünülebilir- ikamet zorunluluğuna dayalı bir infaz düşünülebilir…... AÖ
Yazarın başka yazılarını okumadığımdan onun “terör suçları “ derken “siyasi” suçlulardan mı, yoksa otobüste çoluğu cocuğu yakanlardan, emekçileri bombalayanlardan, köylüleri ailece kurşuna dizenlerden vs vs mi bahsediyor bilmiyorum.

Ancak daha 17 yaşındayken suçluluğu bile isbat edilmemiş bir genci, 30 gün içinde idam eden, sırf yurtsever ve anti emperyalist oldukları için onları işkencelere çeken, kurşunlayan ve idam sehpalarına gönderen bu “insan!” ların , emperyalistlerin elinde oyuncak olanları affetme olasılığına hiç şaşırmam.. Ayni şekilde çıkarları doğrultusunda ise hepsini katletme olasılıklarına da hiç şaşırmam. Gerçek şu ki bu “sorun” artık onların “karar” ve “ pratikleri” dışına çıkmış , zaten hiç bir zaman çözemiyecekleri, bir sorundur.
“””Ardından genel seçim için konulmuş ülke barajının düşürülüp parlamentoda temsil imkânının sağlanması gerekir.Bu da yetmez, Türkiye tarihinin en büyük eğitim ve yatırım paketini hazırlayarak kamu kaynaklarını bölgeye akıtmalıdır.. Doğu Almanya çöktüğünde Batı entegrasyonu sağlamak için özel vergi koymuştu bütün vatandaşlarına. Hâlâ o bedeli ödüyor Almanlar. Ve bu şekilde toplanacak kaynakların partizanca değil yerine sarfını denetleyecek etkin bir mekanizma kurulmalıdır. “””” AÖ
Bu hem aralarındaki “uzlaşmayı” gerçekleştirme, hemde zaten daha maaşını almadan ödenen vergilere vergi katılarak emekçilerin soygunun dahada yoğunlaşması açısından gerçekleştirebilecekleri bir öneri.
“Bunlar yapılırken gözardı edilmemesi gereken husus Avrupa Birliği tam üyelik sürecidir. Avrupa Birliği'nin ana hatları bu olan projeyi gerek siyasal, gerekse finansal açıdan desteklemesi sağlanmalı; Türkiye, aleyhine işlediğini düşündüğü AB siyasi müktesebatını, Avrupa'yı kendi kriterleriyle bağlı kılacak şekilde kullanmalıdır. “””” AÖ
Yazarın “istesek de istemesek de bu olacak” teslimiyetçi anlayışı çerçevesi içinde bakarsak, bu son satırlarında, Türkiye'nin “savaşla” değil, “barış” yoluyla “Lübnanlaştırılması” taraftarı olduğunu belirtiyor zaten.

Ve PKK olayının AB tarafından yıllarca Türkiye'den alabileceği tavizleri en son sınırlarına kadar zorlamada kullanıldığı gerçeğinin “farkında!” olmadan, Türkiye'nin bu olayı kendi çıkarları doğrultusunda “kullanmasını” öneriyor.. Eğer zaten AB ve Türkiye çıkar çevrelerinin dengeleri birbirinden “ödün” alacak şekilde eşit olsaydı Türkiye'deki çıkar çevreleri bunu çok iyi kullanabilirlerdi. Emperyalistlere akıl verme gibi bir niyetim olmadığından örnek vermeye gerek duymuyorum.
“”Bunları yazarken şehitlerimizin acısını yüreğimde hissettiğimi söylememe gerek yok.. “” AÖ
Samimiyetine bütün kalbimle inanmak isterim yazarın. Ancak Türk ve Kürt dedelerimizin ve ninelerimizin emperyalist işgale ve işgalcilere karşı kanlarıyla kazandığı Türkiye topraklarını “nasıl olsa olacak “anlayışı ile “barışçıl” yolla emperyalistlere geri peşkeş çekme teorileri, bu inanma isteğimi olası kılmıyor...

Başlık çok doğru, “Tuzağın eşiğinde Türkiye”, ancak önerilen bu tuzağın “kansız”, “savaşsız” olanını tercih etme teslimiyetçiliği yönünde..


“Yeni Dünya Düzeni “ planı, “Yeni bir Orta Doğu”yu zorunlu ve kaçınılmaz kılan bir plandır. Çine giden yol İrandan, İrana giden yolda Türkiyeden geçmektedir. “istesekde istemesekde bu olacak” ın içinde bu kaçınılmaz savaş ve kan kokusunun olması, Türkiyedeki teslimiyetciliğin “gelin buyrun ülkeyi parçalara bölüp federasyon haline getirelim” yalvarmalarının derinliklerinde yatan nedenlerden birisidir. Sanki AB ye girince İran a yada diğer komşu ülkelere saldırılarda Türkiye asker göndermek zorunda kalmayacak…Soros un sözleriyle, Türkiyenin en” değerli” ihracatı askeridir….


Yorumu PKK nın yöneticilerinden Seyid Fırat ın sorulara cevaplarıyla tamamlıyalım..

Bir Milliyetciden diğerine övgüler ve PKK Kürt Milliyetciliğinden Türk Burjuva Milliyetciliğine gizli değil artık AÇIK ortaklığın yansımaları..

Soru; Peki Avni Özgürel’in önerisini okuduğunuzda ne düşündünüz?
Seyid Fırat; Doğrusunu isterseniz ben bu ülkenin milliyetçilerinden özellikle bir bölümünün bazı solcularından daha gerçekçi düşündüğünü görüyorum. Avni Özgürel, ara yollarda Türkiye’nin zaman ve enerji kaybetmesini istemiyor.

Soru; Ama milliyetçi biri için şaşırtıcı bulmadınız mı?
Seyıd Fırat; Bence tam tersi. Avni Özgürel gerçek bir milliyetçi olduğu için Türkiye’nin çıkarlarını düşünüyor. O, Türkiye’yi bu işten en az zararla çıkarmanın derdinde.

Soru; O yazıdaki düşünceler sizce sadece Özgürel’le mi sınırlı, yoksa daha geniş bir kesimi temsil ediyor mu?
Seyıd Fırat; Ben Türkiye’de böyle bir eğilimi görüyorum. Türkiye’de akli bir milliyetçilik başladı. Türkiye’ye zerre zarar gelmemesi için stratejiyi iyi değerlendiren bir milliyetçilik bu.

Bu cevaplar ve günümüze değin binlerce örnekler, daha Apocular döneminde koyduğumuz onların Şövenist Milliyetci olduğu tahlilini artık dürüst olan körlere ve sağırlara dahi doğrulamıştır.

PKK önderliğinin politika ve taktikleri, Kürt feodal burjuva sınıfın arzu istek ve talepleriyle çelişen değil, tam tersine birleşen yöndedir. Onların talepleri, Emperyalizmi ve Kürt-Türk burjuvazisini dışlayan değil, tam tersine içine alan bir Kürt Ulusunu içermektedir. ( ki artık günümüzde Türk ve Kürt burjuvazisinin uzlaşma yönünde adımlar atmaları nedeniyle bundan da vazgeçmek üzereler)..Günümüzde artık aşikar olan taktikleri, tabandan yukarı bir değişim değil, emperyalistlerin ve onların uzantılarının yardımı ile, yani aynı önderliği ele geçirdikleri gibi, yukardan aşağı gerçekleştirilen bir çözüm peşindeler. Yani amaçları, Kürt işçi ve köylü sınıfını kendi çıkarları ile tam zıt olan, emperyalistlerin ve onların uşaklarının çıkarları doğrultusundadır.

Demokratik mücadeleye, yani sola ve bu mücadeleye önderlik edenlere karşı savaşarak VAR EDİLEN PKKnın, gelinen yerde, sadece Demokratik mücadeleye ve sola karşı saldırısı değil, gerek orta doğu gerekse Türkiye için oynanan oyunlarda kullanılma amacı, onun VAROLUŞUNUN bir nedenidir.

Onların safları burjuva milliyetcilerinin saflarıdır. Ancak gelinen yerde içine düştükleri bataktan isteselerde çıkamıyacaklar , çünki siyonist-evangelist emperyalist odaklar buna izin vermeyecektir.


Sağlıcakla

Erdogan Ahmet
30 Ağustos 2006

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.