Header Ads

Header ADS

Sol , Emperyalizm ve PKK Kürt ulusculuğu üzerine IV

İŞBİRLİKÇİLER VE NEO-DEMOKRASİ

PKK; Demir Kucukaydin ve tayfasi


"Ama biz, belki de 10 ya da 20 milyonluk bir küçük ulusun özgürlüğe kavuşacağı umuduyla, iki büyük ulus arasında bir savaştan yana, 20 milyon insanıp öldürülmesinden yana olamayız"! Hayır, elbette ki olamayız. Ama, bu, programımızdan ulusların tam eşitliğini sildiğimiz için değil, bir tek ülkede demokrasinin çıkarlarının, birçok ülkede ve bütün ülkelerde demokrasınin çıkarlarına bağımlı kılınması gerektiği için böyledir. "" MARKSİZM Mİ, PRUDONCULUK MU? Lenin

Bir ulusun ve onun halkının iyi yada kötü tarihi özelliklerini, sanki onların doğal özellikleri imiş göstermek milliyetçi şövenizm batağına düşmeden ileri sürülemez.

Yaşamını mücadeleye adamış emperyalistlerin, korkulu rüyaları olan devrimcileri kurşunlayanlar İlerici olamazlar.
İlk baştan bu yazıya kadar göstermeye çalıştığım, bu örgütün önderliğinin ideolojik olarak ne Marxizmle, nede İlerici sol bir hareket olmakla, uzaktan yakından ilişkisi olmadığı, tam tersine bu önderliğin bir kaç istisna dışında, başlangıçtan beri Milliyetci, Şövenist, Oportunist bir liderlik olduğu, 1980 lerden sonra ise tamamıyle AB-D emperyalizminin işbirlikçisi haline geldiğidir.

Devrimci çalışma ve örgütlemeyi engellemek, onları kurşunlamak emperyalistlere ve onların işbirlikçilerine has bir olaydır. 1970lerin ortalarından sonlarına doğru Kürt feodal ağaların gölgesinde Güneydoğu ve Doğuyu “benim bölgem” diye ilan eden ve bütün devrimci demokratlara “yasak” ilan eden, bu arada yüzlerce Devrimci demokratı kurşunlayan bu önderlik olmuştur.

1978 lerde başlayan Türkiye çapında Cephe çalışmalarının, çeşitli engelleme provokasyonlarına rağmen, 1980e gelindiğinde ciddi yol kaydetmesi, emperyalistleri ve onların işbirlikçilerini endişeye düşürmüştü. İlginçtirki kontur gerillanın bile rahatca giremediği bu bölgelerde, Devrimcilere saldırılar, cidiye alınmayan bir örgütün, birden saldırılarına uğramaya başladı.

İlk saldırılar 1978 de HK bölge lider ve sempatizlarına karşı başlatıldı, 1993 te dört TDKP linin öldürülmesiyle sonuçlandı. 1979 Dev Yol a, gene ayni yıl, Özgürlük Yolu na karşı başlatılan yurt dışına kadar ulaşan saldırılar sonucu, yüzlerce Devrimci kurşunlanmıştı. Bu saldırılardan hemen her Devrimci Demokrat örgütler nasibini aldılar bu süreç içerisinde. 


Gerçek şu ki, saldırı hep tek taraflı olmuştur. ABD ve uzantıları Burjuvazinin desteği ve işbirliği ile, batı da MHP ve Kontur gerilla ile başlayıp devam eden saldırılar, doğuda da PKK ile başlamış ve devam etmiştir. Yani kontur gerillanın ulaşamadığı Devrimcilere ulaşma görevini yüklenmiş, ve yerine getirmişlerdir. Bölgeleri Devrimcilerden temizleme, ve Devrimci örgütlenmeyi yıkma görevini yerine getirmiş oldular. Devrimci Demokrat örgütlenmenin olmadığı yerlerde nasıl bir örgütlenme oluşabileceği kimse için bir sürpriz olmaması gerek. Oluşabilecek örgütlenme, sadece emperyalistlere ve onların çıkarlarına hizmet edecek olan örgütlenmeler olabilir, ve olan da o.

Demokratik mücadeleye, yani sola ve bu mücadeleye önderlik edenlere karşı savaşarak VAR EDILEN PKKnın, Demokratik mücadeleye ve sola karşı saldırısı onun VAROLUŞUNUN bir nedenini oluşturmuştu.


Aşağıdaki alıntılar belki bu işbirlikçilerin Devrimcilere neden saldırdıkları ve asıl amaçları konusunda net bir fikir verebilir.

“Bu birbirine karsi kullanılmaya son verip, en genis demokrasi cephesi ve onun cekirdegini olusturacak bir devrimci demokratik hareket, ...............
“”Ama bu yoklugun en buyuk suclusu sosyalistlerdir. Sosyalistler, iscilerin, devrimci demokratik bir program etrafinda bir isci hareketi yaratmalarinin onundeki en buyuk engeldir. “””
“””Kendileri anti demokratik oligarsik sistemin en basta gelen kurbanlari olmakla birlikte, devrimci demokratik bir hareketin olusmasinin onundeki en buyuk engel sosyalistlerdir. Sosyalistlerin bu etkisine son verilmeden, Turkiye’de devrimci demokratik bir hareketin olusmasi neredeyse olanaksizdir. “”””
2003

Şimdi yukarda devrimci demokrat yerine MİLLİYETCİ yazın ve okuyun ...

Beyefendi sanki hemen her yazısını MHP nin 70 lerdeki yazılarını almış biraz değiştirerek sunuyor...


Sosyalist düşmanlığını Marxistlik sanacak kadar düşüncesiz ve bilgisiz olan bu kopyacı uydurukcu ne yazıkki bir sürü sol ve demokratlar tarafından ciddiye alınan birisi.

“””Öcalan yaşayan bir Mao olarak kabul edilebilir. Mao bu günün dünyasında Çin'de bir kurtuluş savaşı verseydi ne yapardı? Sorusunun cevabının ip uçlarını bize PKK hareketi sunmaktadır.


Benim bütün yazılarım da bir bakıma bu sürecin ve orijinalliklerinin analizidir klasik Marksist kavramlar çerçevesi içinde.”””
04 Aralık 2000

diyen bu Marxist maskesi altındaki işbirlikçi beyefendiyi içinde biraz dürüstlük olduğuna inandığım70 li yıllara geri dönüp “o zamanki var olan örgütlenme ile bugün var olan örgütlenme arasındaki NİTELİK farkını analiz etmeye” çağıralım desem de boşa olduğunu biliyorum. Çünki o kendi Şövenist Milliyetci niteliğini ortaya koyuyor

“”””Kürtler, her hangi birisi en küçük bir demokratik talep one sürdüğünde hemen onu destekliyorlar ve her turlu radikal demokratik talebin en tutarli savunucusudurlar.
Kürt, ................. yasam tarzı ve idealleri zaten Avrupa gibi oldugu icin; ............. Avrupa’dan yanadır. .................................. Kürtler bu demokrasinin en radikal, en devrimci bicimlerinden, burjuvazi ise en gostermelik bicimlerinden yanadır.


............bu guclerin her birinin icinde, (Kürtler haric) tutarlı bir devrimci demokratık kanadın bulunmamasındadır.””””


Bu gerçeklerden uzak şövenist Milliyetci açıklama aslında o örgütlenmenin ideolojik yapısını ve temelini bir daha ortaya sergiliyor..


“”Kürt, ................. yasam tarzi ve idealleri zaten Avrupa gibi olduğu icin; ............. Avrupa’dan yanadir.”” demesi hem Kürtlerin (halkının) yaşam tarzı, kültürleri, ve yaşadıkları bölge, hemde onların ideallerinin ne olduğu hakkında en ufak bir bilgisi olmadığını gösteriyor. 

İşbirlikçiler, emperyalist ustaları gibi, “halkın ne olduğu ve ne istediğini”, “halkın bilemeyeceği”, savından kalkarak, “halka söyleme”, manipule etme taktiğini uyguluyor.

 "Kürt" lerin sınıfsal bir yapıya sahip olduğu gerçeğinden de bakarsak, Kürt işçi sınıfı ve köylüsü terimlerinden her zaman kaçınan bu önderliğin ne kadar Marksist olduğu hakkında daha net bir bilgimiz olabilir.

Gelelim bu işbirlikçilerin Orta Doğu genelinde, ve Türkiye özelinde, emperyalistlerin hazırladıkları senaryoları hayata geçirmede aldıkları, ve alacakları rolün ciddiyeti üzerine.

Yakın tarih çok açıkca göstermiştirki emperyalistlerin gücü hiç bir ülkeyi bölüp parçalamadan, birbirine düşürmeden ve en önemlisi kendilerine “yandaşlar” bulmadan işgali rahatlıkla gerçekleştirmeye ve uzun süreli “kalmaya” yeterli değil. Yani, emperyalistlerin “kullanacağı” iç “yandaşların” oluşturulması ve silahlandırılması gerekir Diyerek bu işbirlikçi örgüt liderliğinin eleştirisine,  maske arkasındaki gerçek yüzlerini açığa vurmak için başlamıştım. Yazılardan da anlaşıldığı gibi Marxizmle ilericilikle uzaktan yakından, ne ideolojik, nede pratik bir ilişkisi olan bu önderlik tamamıyle Milliyetci Şövenist ideoloji ve pratikleri olan, emperyalistlerle kendi kişisel/grupsal çıkarları doğrultusunda işbirlikçilik yapan bir önderlik.

“”””ABD'nin bölgeyi param parça bıirakmak icin ve böylece istediği gibi at koşturabilmek icin, her biri dile, dine, etniye, soya gore tanımlanmis uluslara ihtiyaci var””” 2005

demesi, onların iç yüzlerinin ne olduğunu ortaya dökmenin, ve onlara karşı tavır alınmasının gerekliliğini vurgulamamı onaylıyor.

Aslında bu yazısı, oportunistlerin emperyalistlere yöneltilmiş bir mesajıdır. Emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda kullanılabilecegi etnik bir olgunun varlığının olduğu, ve onların önderliğinde olduğu mesajı. Ve bu varlığın kendi kişisel ve grupsal çıkarları doğrultusunda emperyalistler arası “pazarlama” pratiğinin dayandığı , teorik gerçek. İsrailin onları tanıyan tek ülke olması ve yardımları verilebilecek örneklerden sadece birisi.

Sonuç olarak, Türkiyedeki devrimci ve demokratik mücadeleye, gerçekte burjuvazinin bile vuramadığı darbeyi vuran, devrimci ve demokratları kurşunlayan, sol maskesi altında çoluk cocuk demeden,  gerek ideolojik gerekse pratikte “Türk halkı”nı hedef gösteren bu önderliğin maskesinin tamamen düşürülmesi, ve onlara karşı aktif tavır alınması gerekir.

Demokratik mücadeleye, yani sola ve bu mücadeleye önderlik edenlere karşı savaşarak VAR EDİLEN PKKnın, gelinen yerde, sadece Demokratik mücadeleye ve sola karşı saldırısı değil, gerek orta doğu, gerekse Türkiye için oynanan oyunlarda kullanılma amacı, onun VAROLUŞUNUN bir nedenidir. Bu onderliğin kitlelerden soyutlanmasi gerek,1980 öncesi kardeslik ve birlik ruhunun doğmasi, gerekse oynanan oyunları engellemek icin gerekli olan birlik ve beraberliğin saglanmasi icin kaçınılmaz bir zorunluluktur.

Emperyalizme karşı mücadelede bu işbirlikçi onderligi, ilerici olarak görmek, hem o ulusun işçi sınıfına yapılan ihanete seyirci kalmak, hemde emperyalistlerin en ilkel taktiği böl-parçala-yönet oyununa gelerek mücadeleyi zayıflatmakla eş değerdir.


Erdoğan A
2006

1 yorum:

  1. AnonymousEkim 21, 2006

    Kurdinfo.com dan Ali Buran dan iddiayi dogruluyan bir yazi

    Her eve bir cenaze, her eve bir tutuklu ve son rövanşin iflasi ile polis dayaği politikasi

    KONGRA-GEL ve DEHAP, APO'nun yaşam koşularının iyileşmesi için yapılan mitinglere son RÖVANŞ adını verdiler. PKK KONGRA-GEL'e kadar geldiği aşamaya irdelemek için biraz gerilere gidip satır başları ile gelinen noktaya değinelim..

    PKK kurulma aşamasından önce APO’CU veya UKO(Ulusal Kurtuluş Ordusu) adı ile kamuoyuna ortaya çıktılar. İlkin Türk solunu hedef aldılar. Türk solunun sömürge Kürdistan da örgütlemelerinin hakları olmadığı hararetle savundular. Bu anlamda ayrı örgütleme ilkelerine bağlı olduklarını Kürtlerin kendi ülkelerinde öz örgütünü kurmalıdır tezini savundular. Bu ilkeyi zaten 1969 de İlk KÜRT Ulusal Gençlik Örgütü olan DDKO'nun kurulmasiyla kamuoyuna deklare edilmişti.UKO bu propaganda anlayışı ile hizli bir şekilde halk tarafından kendi seslerini duyurdu ve gençlik arasında taban buldu.

    UKO, İlk olarak 1977 de, DERSİM’DE Halkın Kurtuluşu ile uzun bir çatışmaya girdi. Halk arasındaki temel hedefleri hiçbir Türk siyaseti Kürdistan’da örgütlenmemeli anlayışıydı.. Ve dahası UKO'cular Bağımsız Birleşik Kürdistan şiariyle Kürt halkının karşısına çıktılar. Bu ilk bakışta, tüm ulusalcılara,yurtseverlere verilen bir mesaj ve çok mantıklı geliyordu.Bu slogan her Kürt yurtseverin hayalındaki özlemdi. UKO, bu radikal çıkışlarla bütün Kürt Siyasi hareketleri yeniden kendilerini gözden geçirmeye ve düşünmeye sevk etti.

    Ben, o dönemde UKO’cularin Kürdistani sloganları ve Türk Solu ile ilgili bu çıkışlarına karşı ılımlı bakanlardandım.

    Gerçekten, ülkeminizin sömürge statüsünde olması ve 68’ gençliğin içinde bulunmuş ve Türk Solunun o dönemde sadece kendi içlerinde, MDD’ mi? (Milli Demokratik Devrimi), SD’mi?(Sosyalist Devrimi) ve yapılacak devrimlerin yayınların rengi beyaz mı? Kırmızı mı? olacak şeklinde yıllarca süren bu kısır tartışmaya tanık olmuş biri olarak,UKO’cularin ulusal sloganlarına karşı çıkmak ulusalcılık anlayışıma ters düşüyordu.Üstelik hem ben DDKO gibi ilk Kürt Ulusal Gençlik örgütün kurucusu ve Kürt Siyasi Hareketine Ulusal anlayış ve Kültürüne iz bıraktığı DDKO'nun devamı olan DDKD’nın de kurulmasında ilk katkısı sunanlardan biri olarak UKO’culara karşı duruş göstermem pek doğru gelmiyordu bana..

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.