Ukrayna'nın kendi kaderini tayin hakkı safsatası- Marksizm Leninizm’i devrimci ruhundan soyundurmak ve burjuvazinin yanında yer almak.
Lenin, “Marksizm ve Emperyalist Ekonomizmin Bir Karikatürü” başlıklı
makalesinde şöyle özetliyordu;
Ulusal kendi kaderini tayini, siyasi
bağımsızlık anlamına gelir. (1)
Ukrayna söz konusu olduğunda, onun ABD-NATO emperyalistlerinin inkâr edilemez bir şekilde “vekili” olduğu gerçeğinden, “kimden siyasi bağımsızlık” sorusunu bile sormayacağım. “Kendi kaderini tayin hakkının içeriğinin, emperyalist vekil Ukrayna burjuvazisine ve onların neo-Nazi devletine mi, yoksa komünistlerin ve anti-faşistlerin sekiz yıldır iç savaş yürüttüğü Donbass için mi uygulanabilirliğinin geçerli olabileceğiyle devam edelim.
Lenin
Ulusların kendi kaderini tayin hakkı, sadece
siyasi anlamda bağımsızlık hakkını, ezen ulustan siyasi
olarak özgürce ayrılma hakkını ifade eder. (2)
Ve
“bizim ulusların kendi kaderini
tayin hakkı” tanımımız, tutarlı bir şekilde demokratik, devrimci bir
tanımı izlemelidir … (11) diyordu.
Bu temel açıklama yeterince açık mı? Bir Neo-Nazi
rejimi için tutarlı bir şekilde demokratik, devrimci kendi kaderini
tayin hakkını mı haykırıyoruz? Ya da dillerinin kullanılması
yasaklanmış, kullanılması cezalandırılmış, bombalanan, yakılarak öldürülen, toplu
katliama uğrayan ve sadece “demokratik hakları” için değil, var
olabilmek için iç savaş yürüten ezilen bir ulus için mi? Bu gerçeği
görmezden gelmek ve ezilenler yerine ezen ulusun “kendi kaderini
tayin hakkını” savunmak, Marksizm-Leninizm ile değil, reformizm ile derinden
ilişkilidir. “Küçük burjuvazi” diyor Lenin, “sınıf mücadelesini
göremedikleri ve “barışçıl” kapitalizme inandıkları için bu
soruyu hâlâ ütopik bir şekilde ortaya koyuyorlar... (2) Bunların
safsataları, sınıf mücadelesine, iç savaşa değil, emperyalizmin
boyunduruğu altında bir “barışçıl kapitalizme” inanmalarından kaynaklanır.
Lenin şöyle değerlendiriyordu
Burjuvaziye karşı iç savaş da bir sınıf
mücadelesi biçimidir. (3)
Buna rağmen, safsatacılar Lenin'in değerlendirmesini görmezden
gelmeyi ve Ukrayna'da neo-Nazi devletine karşı yürütülen mevcut iç savaş gerçeğini
gözden uzak tutmak için büyük çaba göstermeyi tercih ediyorlar ve
daha da kötüsü, bu iç savaşı yürütenlerin komünist ve anti-faşist
olduklarından asla bahsetmiyorlar. Tam tersine, bu safsatacılar, burjuva içeriğinde “bölücülük”, “Ukrayna
sınırlarına saygı” terimlerine sarılıyorlar.
Lenin bu konuda ne diyordu? Tam tersini;
Proletarya, ulusal baskı üzerine kurulmuş
bir devletin sınırları sorunu konusunda sessiz kalamaz… Proletarya, ezilen ulusların verili devletin sınırları içinde zorla
tutulmasına karşı mücadele etmelidir, bu da kendi kaderini
tayin hakkı için mücadele etmelidirler demektir... (4)
Lenin açısından “kendi kaderini tayin hakkına” kimin sahip olduğu açık
mı? Neo-Nazi ezen Ukrayna devleti mi bu hakka sahip, yoksa ona karşı
mücadele eden sözde “bölücüler” mi? Enternasyonalist olduklarını iddia
eden ikiyüzlülere göre bu hak, Ukrayna neo-Nazi “ezen” devletinin
“kendi kaderini tayin hakkı”dır.
Lenin bu tür ikiyüzlüleri ve safsatalarını ifşa ediyor. Şöyle söylüyor;
Proletarya, " kendi"
ulusu tarafından ezilen uluslar için siyasi ayrılık
özgürlüğü talep etmelidir. Aksi takdirde proletaryanın
enternasyonalizmi boş sözlerden başka bir şey olamaz... (4)
Bu sözler, (Ukrayna’nın) “bütünlüğü-birliği” için haykıran ve ezen konumunda olan neo-Nazi
devletine karşı bir tür sınıf mücadelesi yürütenleri “ayırımcı” olarak damgalayan safsatacıları açıkça tanımlamaktadır.
Lenin, makalelerinde bu reformistleri defalarca teşhir etmiştir. Reformistlerin ve Kautskycilerin ikiyüzlülüğü” diyor Lenin, “kendi kaderini tayin hakkını savunan, ancak “kendi” ulusu tarafından ezilen
ve “kendi” devletlerinde zorla tutulan milletlere karşı
sessiz kalmalarındadır … (4)
Bu anlamda Ukrayna Neo-Nazi devleti için “kendi kaderini tayin
hakkını” savunan, ancak Donbass komünistleri ve anti-faşistleri için reddeden
bu sözde “enternasyonalistler”, yaklaşımlarında ikinci enternasyonalist’lerden çok
da farklı değiller. Stalin'in sözleriyle;
…ulusların kendi kaderini tayin hakkı şeklindeki
muğlak sloganın yerini, ulusların… ayrılma, bağımsız devletler
kurma hakkı şeklindeki açık devrimci slogan aldı. Kendi
kaderini tayin hakkından bahsederken, İkinci Enternasyonal liderleri
kural olarak ayrılma hakkını ima bile etmediler-kendi kaderini
tayin hakkı en iyi ihtimalle genel olarak özerklik hakkı
olarak yorumlandı…kendi kaderini tayin hakkı, egemen
ulusların siyasi gücü kullanma ayrıcalığına dönüştürüldü
ve ayrılma sorunu dışlandı. İkinci Enternasyonal'in ideolojik lideri
Kautsky, esas olarak kendisini, kendi kaderini tayin hakkının bu özünde
emperyalist yorumuyla ilişkilendirdi… (5)
Lenin konuyu daha da ileri götürüyor, gerici ve
demokratik uluslar arasında bir ayrım yapıyor. Eğer Ukrayna'yı onun
için ağlayanlar gibi demokratik bir ulus olarak görmüyorsak, Lenin'in
sözlerini alıntılamak önemlidir;
"gerici" ve devrimci-demokratik
milletler arasında bir ayrım yapmak için tarihsel ve politik
zeminler vardı. Marks, birincisini kınamakta ve ikincisini savunmakta haklıydı. Kendi
kaderini tayin hakkı, demokrasinin doğal olarak genel çıkarlarına tabi olması
gereken taleplerinden biridir… Bazı küçük devletlerde… burjuvazi, emperyalist savaşa katılmayı haklı çıkarmak için “ulusların
kendi kaderini tayin hakkı” sloganını yaygın olarak kullanır. (4)
Lenin'in sözlerinden de anladığımız gibi, sözde “enternasyonalistler” Ukrayna
neo-Nazi devleti için “kendi kaderini tayin hakkı” haykırışlarıyla,
aslında neo-Nazi Ukrayna'daki statükoyu savunmaktan yanadırlar ve
Ukrayna'da anti-faşist mücadeleye karşıdırlar ve onların haykırışlarının Marksizm
Leninizm ile hiçbir ilgisi yoktur.
Lenin açıkça belirtiyordu
İlhaklara karşı bir protestonun ya ulusların kendi kaderini tayin
hakkının tanınmasına indirgendiğini, ya da statükoyu savunan ve
her türlü, hatta devrimci şiddete düşman olan pasifist
ifadeye dayandığını görmek oldukça kolaydır. Böyle bir ifade temelde
yanlıştır ve Marksizm ile bağdaşmaz. (4)
Neo-Nazi Ukrayna için “kendi kaderini tayin hakkı” haykırışının Marksizm-Leninizm
ile hiçbir ilgisi olmadığını göstermek için daha da ileri gidelim ve
“kendi kaderini tayin hakkı”nın anlamını analiz edelim. “Marksistler
için” der Lenin;
Kendi kaderini tayin özgürlüğü mücadelesini
kayıtsız şartsız kabul etmemiz, bizi hiçbir şekilde ulusal
kendi kaderini tayin hakkının her talebini desteklemeye
bağlamaz. Proletaryanın partisi olarak Sosyal-Demokrat Parti, halkların
veya uluslarınkinden çok, her ulusta proletaryanın kendi kaderini tayin
hakkını ilerletmeyi olumlu ve temel görevi olarak görür. (6)
Neo-Nazi Ukrayna’nın “kendi kaderini tayin hakkı” için yaptıkları
haykırışların sınıfsal temeli ve hatta ideolojik temeli bile
yok. Neo-Naziler için kendi kaderini tayin hakkını talep
ediyor ve savunuyorlar, ancak komünistler ve anti-faşistler için
bunu reddediyorlar.
Gelelim emperyalist vekil neo-Nazi devletinin kendi kaderini tayin hakkı konusuna. (Gerçi
bir ihtimalle Ukrayna'yı bir emperyalist vekil, hatta bir neo-Nazi olarak görmüyor
olabilirler, ama gerçek renklerini çabucak ortaya çıkaracağı için bunu alenen
kabul etmekten çekiniyorlar)
“Genel olarak demokrasinin bir “olumsuzlanması” olarak” diyor Lenin, “emperyalizm aynı zamanda ulusal sorunda (yani ulusların
kendi kaderini tayin hakkında) demokrasinin bir “olumsuzlanmasıdır”:
demokrasiyi ihlal etmeye çalışır… Ulusun kendi kaderini tayini, siyasi bağımsızlık
anlamına gelir. Emperyalizm bu tür bir bağımsızlığı ihlal
etmeye çalışır, çünkü siyasi ilhak genellikle ekonomik ilhakı daha kolay, daha ucuz (avantajlı yasalar yoluyla görevlilere rüşvet
vermek, tavizleri güvence altına almak, vb.), daha uygun ve daha az zahmetli
kılar -tıpkı emperyalizmin demokrasinin yerine genel olarak oligarşiyi
geçirmeye çalışması gibi. . (7)
Acaba Neo-Nazi, emperyalist vekili Ukrayna'nın kendi kaderini tayin
hakkının savunucuları, ABD-NATO'nun emperyalist olmadığı
anlayışından mı kaynaklanıyor? Emperyalist bir vekil
ülkenin “kendi kaderini tayin hakkı” için savaşması mümkün müdür? Emperyalist
bir vekil ülke için kendi kaderini tayin hakkını savunmak çelişkili bir yaklaşımdır.
Sorun, tarihsel olarak birçok kez sunulduğu gibi, bilinçli veya
bilinçsiz olarak "kendi kaderini tayin hakkı" sorununu
"anavatanın savunma hakkı" sorunuyla ilişkilendirilmesidir. Ancak
emperyalist vekil, neo-Nazi baskıcı ulus söz konusu olduğunda, bu bağlantıların
hiçbiri geçerli değildir. “Anavatan savunması” sorununu gündeme
getirmekten çekindikleri için “kendi kaderini tayin hakkını” gündeme getirmeyi
tercih ediyorlar.
"Anavatan savunması" sorunu hakkında konuşalım ve -Marksist
Leninistlere göre- bunun Ukrayna için geçerli olup olmadığını görelim.
Anavatan savunması emperyalist bir savaşta
yalandır, demokratik
ve devrimci bir savaşta değil. (8)
Aklı başında herhangi biri neo-Nazi, emperyalist vekil
Ukrayna'nın demokratik veya devrimci bir savaş verdiğini iddia
edebilir mi?
“Savaşın karakteri” der Lenin, “esas olarak savaşa giren ülkenin
iç rejimine bağlıdır, bu savaş söz konusu ülkenin savaştan önce yürüttüğü iç
politikanın bir yansımasıdır. “(8)
Herhangi bir Marksist Leninist’in, savaş başlamadan önce, Ukrayna
rejiminin son sekiz yıldır yürüttüğü iç politika hakkında bir “çekincesi”
olabilir mi?
Emperyalist savaşı analiz eden Lenin'e dönelim.
“Mevcut emperyalist savaş bir istisna değil,
emperyalist çağda tipik bir fenomendir.” [[Tipik olan benzersiz değildir.]]
Şunu söylemek gerekir: “Mevcut emperyalist
çağın en tipik örneği olan emperyalist savaşlarda küçük ülkeler
de anayurtlarını savunamazlar.” (9)
Şimdi soru, Ukrayna'daki bu savaşın emperyalist mi yoksa anti-emperyalist
bir savaş mı olduğu sorusuna geliyor. Savaşın “anti-emperyalist”
olduğunu iddia eden neredeyse hiçbir Marksist Leninist açıklama olmadığı için, Lenin'in aşağıdaki açıklamasının Ukrayna için geçerli olmadığını
rahatlıkla söyleyebiliriz. Ve Ukrayna için “kendi kaderini tayin hakkı”
için haykıranların safsatalarının ardındaki nedeni
anlayabiliriz, aslında “anavatanın savunması”nı kastetseler de bunu açıkça söyleyemezler, çünkü o zaman savaşın “anti-emperyalist bir savaş”
olduğunu söylemeleri gerekir.
Genel olarak “vatan savunmasına”, genel
olarak “savunma
savaşlarına” hiç karşı değiliz. Bu saçmalığı tek bir kararda (veya hiçbir
makalemde) asla bulamazsınız. (9)
Ukrayna gerçeği hem kendi kaderini tayin hakkı hem de
savunma hakkının Donbass için uygulanabilir olmasıdır. Lenin şöyle
diyordu
Anavatan savunmasına ve emperyalist çağa
özgü emperyalist savaşlarda savunma pozisyonuna karşıyız. Ancak
emperyalist çağda “adil”, “savunmacı”, devrimci savaşlar da [yani (1) ulusal,
(2) sivil, (3) sosyalist ve benzeri] olabilir.] (9)
Ukrayna komünistleri ve antifaşistleri tarafından yürütülen iç savaşın
yadsınamaz gerçeğini ve onların bu mücadele sürecinde köylerde, kasabalarda,
kentlerde “kurtarılmış bölgeler” oluşturma başarılarını ele alalım ve bunu
Lenin’in “Burjuvaziye karşı iç savaş aynı zamanda bir sınıf mücadelesi
biçimidir… (3) sözleriyle bağlantılayarak değerlendirelim.
“İç savaş” diyor Lenin, “herhangi bir savaş kadar bir
savaştır. Sınıf mücadelesini kabul eden, her sınıflı toplumda
doğal olan ve belirli koşullar altında onun kaçınılmaz devamı, gelişimi
ve yoğunlaşması olan iç savaşları kabul etmekten geri duramaz.
Bu, her büyük devrim tarafından onaylanmıştır. İç savaşı reddetmek veya
onu unutmak, aşırı oportünizme düşmek ve sosyalist
devrimden vazgeçmektir. " (10)
Lenin'in bu net değerlendirmesi, Ukrayna komünistleri ve anti-faşistlerinin, özellikle
Donbass'ta neo-Nazi rejimine karşı mücadelesinin ilericidir ve Lenin'in 3'üncüşıkkı; “sosyalist ve benzeri”, ayrıca ikinci şık, “iç savaş” la aynı çizgidedir. Başka bir
deyişle, hem kendi mücadelelerinin meyvesi olarak neo-Nazilerden kurtarılan
bölgenin savunulması, hem de 'kendi kaderini tayin hakkı' Donbass'a
uygulanabilir ve bu bölgenin komünistlerine ve antifaşistlerine destek
verilmesi Marksist Leninistlerin enternasyonalist bir görevidir.
Neo-Nazi, emperyalist vekil rejim için “kendi
kaderini tayin hakkını” haykıran, Marksist Leninistlerin değil,
burjuvazinin, daha da kötüsü komünistlere ve anti-faşistlere
karşı neo-Nazilerin yanında olanların pratiğidir.
Marksist Leninist “kavramlar”ın arkasına saklanmaya çalışmak,
faşistlerin ve emperyalistlerin yanında yer almak, Lenin'in deyimiyle “burjuva safsatasından başka bir şey değildir”.
Lenin'in açıkça belirttiği gibi;
kendi kaderini tayin hakkı, tam ulusal kurtuluş için, tam
bağımsızlık için, ilhaka karşı mücadeleyle aynıdır ve sosyalistler
-sosyalist olmaktan vazgeçmeden- bu tür bir mücadeleyi, ayaklanmaya
ya da savaşa kadar hangi biçimde olursa olsun reddedemezler.
Emperyalist savaşı, ona "anavatanın savunması"
kavramını uygulayarak, yani onu demokratik bir savaş
olarak sunarak süslemek, işçileri aldatmak ve gerici
burjuvazinin yanında yer almaktır. (12)
İşte Neo-Nazi, emperyalist vekili Ukrayna rejimi için “kendi kaderini tayin
hakkı” haykırışları tamda bu dur, onları gerici burjuvazinin safında konuşlandırır.
Erdoğan A
30 Mayıs,2022
Notlar
(1) Lenin, Marksizm’in Bir Karikatürü ve Emperyalist Ekonomizm
(2) Lenin Sosyalist Devrim ve Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı
(3) Lenin, Junius Broşürü
(4) Lenin Sosyalist Devrim ve Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı
(5) Stalin, Ulusal Sorunun Sunumuna Dair
(6) Lenin, Programımızdaki Ulusal Sorun
(7) Lenin, Marksizm ve Emperyalist Ekonomizmin Bir Karikatürü- Ekonomik
Analiz Nedir?
(8) Lenin, Doğu Halklarının Komünist Örgütlerinin İkinci Tüm Rusya
Kongresine Konuşması
(9) Lenin, P. Kievsky'ye Cevap (Y. Pyatakov)
(10) Lenin, Proleter Devriminin Askeri Programı
(11) Lenin, Devrimci Proletarya ve Milletlerin Kendi Kaderini Tayin Hakkı
(12) Lenin, Marksizm’in Bir Karikatürü ve Emperyalist Ekonomizm
Hiç yorum yok