BURJUVA POLİTİK EKONOMİNİN VE İDEOLOJİNİN SEFALETİ
8 Aralık 2021
MARKSİST KONJONKTÜR ARAŞTIRMALARI - KRİZ ÇIĞIRTKANLIĞI
BURJUVA POLİTİK EKONOMİNİN VE İDEOLOJİNİN SEFALETİ
Marksist Kriz Teorisi
Fazla üretim krizi/Ekonomik kriz
Marks, Engels ve Lenin, özellikle de Marks ve Engels ekonomi üzerine çalışmalarında kapitalist üretim biçimine içkin birbirinden bağımsız bir dizi kriz analizi ve tanımı yapmadılar. Onlar böyle bir tanım yapmadılar diye o günden bugüne çok değişmiş ekonomi koşullar yeni krizlerin doğmasına neden olmuşlarsa bunu görmeyelim, yok sayalım demek de olmaz. Varsa böyle bir durum bu açıklanmalıdır. Dünya proletaryasının bu önderleri aşağıda da tanımlayacağımız gibi birçok krizden bahsettiler. Ancak, onların içinde sadece bir krizi, fazla üretim krizini kapitalizme özgü kriz olarak tanımladılar. Bu gerçeklikte değişen bir şey olmamıştır. Marksizm’e göre fazla üretim krizi kapitalizme içseldir, bu üretim biçiminin nesnel ekonomik yasalarının işlerliği sonucu dönemsel/çevrimsel patlak verir ve bu kriz üretimin toplumsal karakteri ile ona özel/kapitalist el koyuş arasındaki temel çelişki üzerinde yükselir. Marksizm, fazla üretim krizini (ekonomik kriz) kapitalist yeniden üretim sürecinden kaynaklanan kriz olarak tanımlar.
Bu tanımlama, kapitalizmde başka krizler yok anlamına gelmez. Şüphesiz ki, para-kredi mali krizleri, spekülasyon, ticaret krizleri gibi başka krizler de var. Ancak bu krizler ne fazla üretim krizinin nedenini oluştururlar ne de kapitalist yeniden üretim sürecinden kaynaklanırlar. Bu krizler kapitalizmden önce de varlardı, şimdi de varlar. Özellikle emperyalizm çağında bu krizler, kapitalist yeniden üretim sürecinin; maddi değerlerin üretiminin seyri hakkında bir işartet rolü de oynarlar. Bu krizler sermaye hareketinin göstergeleridir. Bu krizlerin toplamına mali krizler denir.
Mali krizler
Para-kredi-borsa-spekülasyon krizleri:
Her enflasyonist gelişme de mutlaka kriz değildir:
Borsa krizi:
Kredi- para krizi:
Yani, olgunlaşma sürecinde olan ekonomik kriz, kredi ile geciktirilebilir; kapitalistlerin hizmetine sunulan kredi ile üretimin devamı sağlanabilir. Krizde iflasla karşı karşıya olan üretim tekelleri iflası engellemek için devletten kredi talep edebilirler. Bu tekellerin kredi almaları krizi en fazlasıyla biraz geciktirebilir. Ama bu durumda kredi, zaten keskinleşen çelişkileri daha da keskinleştirir. Bu da ekonomik krizin patlak vermesinden, şiddetli olmasından başka bir anlam taşımaz.
Sonuç itibariyle bu türden krizler (spekülasyon, para, kredi, borsa) ekonomik krizlerin nedenleri değildir, olamazlar da. Ama ekonomik krizlerin refakatçi görünümleridir.
Borçlanma krizleri:
Veriler şunu gösteriyor:Türkiye ekonomisinde 2001'de şiddetli bir mali kriz eşliğinde fazla üretim krizi patlak vermişti. 2008’de mali krize girilmeden doğrudan fazla üretim krizi (maddi değerlerin üretiminde kriz) patlak vermişti. Son kriz (Temmuz 2018’de patlak veren kriz) ise mali kriz (borsa, kredi, borçlanma, döviz vb. krizler) patlak vermeden, ama bu yöndeki gelişmelerin baskısıyla veya bu yöndeki gelişmelerin eşliğinde patlak veren bir fazla üretim krizidir.
Demek ki, bu üç krizin hiçbiri mali kriz, banka krizi vb. değildir; ikisi doğrudan sanayi üretiminde patlak vermiş, 2001’deki de ise şiddetli bir mali kriz eşliğinde patlak vermiştir.
Sonuç:
Kapitalizmde kriz, sadece, sisteme “dokunan” mali kriz değildir; kapitalizmde kriz, kapitalist sistemin krizidir. Bu nedenle kapitalizmi gerçekten teşhir etmek isteyenler bu gerçekliği görmek ve ona göre hareket etmek zorundadır. Ancak, yazılanlar, söylemler sadece kriz diyor. Bu tanımlama da gerçekliğin üstü kapatmaya yarıyor.
Marks,“Dünya pazar krizleri, burjuva ekonominin tüm çelişkilerinin gerçek yoğunlaşması ve zorla çekidüzene sokulması olarak görülmelidir” diyor.
Saklanması, gözardı edilmesi, üstü örtülmesi istenen işte tam da budur. Bunun en kolay, en inandırıcı yolu da görünümü, belirtiyi neden olarak açıklamaktır. Krizin banka, borsa, kur vb. krizi görünümü, farkında olalım veya olmayalım, fazla üretim krizinin nedeni olarak açıklanmaktadır. Böyle bir yorumun, açıklamanın “yüzeysel” olduğunu Marks belirtiyor. Böyle bir değerlendirmenin iki farklı etkisi vardır:
Fazla üretim krizinin patlak verdiği dönemde:
Fazla üretim krizinin olmadığı dönemde (şimdi olduğu gibi):
Sağdan “sol”dan bu çevreler hayal üretiyorlar. Her biri kendi düşüncesi gereği, ama sonuçta ortaklaşmış olarak mali pazarlar bağlamında birtakım tedbirlerle ve “devlet baba”nın müdahalesiyle krizlerin yok edileceğini savunabiliyorlar. Şimdilerde kurun yükselmesi vesilesiyle burjuva, liberal ekonomistlerin, iktidar yanlısı ve muhalefet yanlısı ekonomistlerin ekonominin seyri üzerine sundukları “reçeteler” bunu göstermektedir.
Kapitalizmin ekonomisindeki gelişmelerde “yeni” arayanların sayısı hiç de az değildir. Sanırsınız günümüz kapitalizmindeki gelişmelerin ortaya çıkardığı sorunlara çözüm bulmak istiyorlar. Peki, gerçek ne? Gerçek şu: Ekonomik kriz bağlamında kapitalizm, Marks tarafından analiz edilmiştir. Bugün “yeni” diye öne sürülen görüşlerin sonuçlarını Marks, özellikle Kapital çalışmalarında ayrıntılı olarak açıklamıştır. Şüphesiz ki, Marks Kapital’de günümüz tekellerinden, mali yatırım kurumlarından vs. bahsetmiyor. Ama faizden, bileşik faizden, hisse senetlerinden, bonolardan vb. bahsediyor. Artı değer üretiminin olmadığı yerde kapitalizmin olmayacağından, hayali sermaye üzerine kurulmuş kapitalizmin olmayacağından bahsediyor. Bu gerçekliği görmek istemeyenleri yadırgamamak gerekir. Nihayetinde bu çevreler, Marks gibi kapitalist sistemi yıkmanın teorisini yapmıyorlar, tersine kapitalizmi reforme etmeye çalışıyorlar. Peki, Marks’ın bu konudaki görüşleri bilinmesine rağmen, bolca Marksizm, Marksizm-Leninizm diyenler, devrimden bahsedenler nasıl oluyor da gerçekleri analiz etme yerine “yeni” diye kapitalizmi sistem olarak temize çıkartmak isteyenlerin peşine takılabiliyorlar? Kanımca burada bir sorun var. Bu sorun da “olduğu gibi görünmeme”, “göründüğü gibi olmama” sorunudur; bu, ideolojide çürümüşlük sorunudur. Yapılan düpedüz tasfiyeciliktir, Marksizm ve Marksizm-Leninizm diye diye bu kavramların içini boşaltmaktır ve Post-Marksistleşmektir.
Ne diyordu Marks?
“Hele, sermayenin, herhangi bir üretken işlevi yerine getirmeksizin, yani ... artı değeri yaratmaksızın, kapitalist üretim temeli üzerinde faiz sağlayabileceğini; kapitalist üretim tarzının, kapitalist üretim olmaksızın da yoluna devam edebileceğini düşünmek daha da büyük saçmalık olur.”
Peki, ya avanak küçük burjuvazi ne diyor?
Hayali sermaye, hisse senetleri, bono, artı değer üretiminin reddi veya önemsiz oluşu vb. üzerinde yükselen “Mali piyasalara bağlı kapitalizm”, “Mali piyasa odaklı kapitalizm”, “Mali piyasa tarafından yönlendirilen kapitalizm”, “Mali kapitalizm”, “Kumarhane kapitalizmi”, “Finansal yatırımcı güdümlü kapitalizm” “Mali hakimiyet altında birikim rejimi”, “Sosyal pazar ekonomisi – kapitalizmi”, “Turbo-kapitalizm”, “Yırtıcı hayvan kapitalizmi”, “Ters çevrilmiş kapitalizm” diyor!
Nihayetinde kriz analizi bir ideolojik mücadeledir. Bu mücadelenin tarafları bellidir:
1- Burjuvazi (Burjuva kriz teorileri).
2- İşçi sınıfı (Marksist kriz teorisi).
3- Küçük burjuvazi (Küçük burjuva kriz teorileri).
Aslında burada iki ana sınıf, ana ideoloji ve iki ana kriz teorisi vardır. Ama bunların arasında/ortasında yer alan, soruna bakışı ve değerlendirmeleriyle son kertede burjuva dünya görüşüne hizmet eden küçük burjuva kriz teorileri bizim için ayrı bir özelliğe sahiptir. Çünkü bu teorilerin çoğu Marksizm adına konuşan, Marksist kriz teorisinden bahseden çevrelerden kaynaklanmaktadır. Ekonomide gelişmenin yönü, “Sol”da gruplaştırılabilecek birtakım anlayışlara zemin oluşturuyor. Kapitalizmin nesnel ekonomik yasalarını anlamayanları üç grupta toplayabiliriz:
1-Ekonomide büyümenin dinamiğini anlamamakta direnenler veya bu anlayıştan yoksun olanlar
Ekonomide büyüme gündemdeyse “sol”dan ekonomi eleştirmenleri bu büyümeyi analiz etmek ve işçi sınıfına ve emekçi yığınlara bu büyümenin nedenlerini açıklamak yerine böylesi durumlarda hazır tutulan argümanları bir kez daha dillendirirler. Bu argümanların ana başlıkları hemen hemen hiç değişmez. Birkaç örnek verelim: İnşat sektörüne dayanarak büyüdü. İç tüketime dayanarak büyüdü. Borç alarak büyüdü. Bu türden temel ve türev argümanlarla bir ülkede ekonominin büyümesi açıklanamaz. Neresinden bakarsanız bakın Türk ekonomisi, dünyanın sayılı ekonomilerinden birisi. Böyle bir ekonomiyi, inşat sektörüyle büyüten argüman karşısında insan şaşıp kalıyor. Böyle bir ekonomiyi borç alarak büyüten argüman karşısında söylenecek bir söz bulunamıyor. Doğru borç alınıyor, ama borcun hacmi de biliniyor. Cehaletin zirvesini ise ekonomi iç tüketime dayalı büyüdü argümanı oluşturuyor. Kapitalistin satmak için ürettiğini; ürünlerin içeride (iç pazar) veya dışarıda (ihracat) satıldığını ve başka bir pazar alanı olmadığını bu eleştirmenler düşünmüyorlar. Ayda veya herhangi bir gezegende pazar kurulmuş ve Türkiye'de üretilen mallar oralarda satılmıyor diye bir durum varsa orasını tabii ki bilmiyorum.
2-Kriz çığırtkanları veya kriz patlatıcılar
Ekonomide gidiş iyi değilse, birtakım göstergeler -üretimde gerileme, döviz kurları, borsa, enflasyon vb.- olumsuzluğa işaret ediyorlarsa hemen kriz patlatırlar. Bu gruptakiler başlı başına bir alem. Bilgi deryası olabilirler, ama ekonomiden anlamadıkları açık. Son birkaç yıl içinde yukarıda belirtilen göstergelere bakarak kriz patlatma yarışına girdiler adeta. Bu gruplaşma içinde temel anlayış, ifade ettikleri gibi, şöyle: Ekonomik kriz patlak verecek ve Erdoğan gidecek. Ekonomi krizde çığırtkanlığının yapıldığı yıllarda ekonomi, örneğin 2017'de yüzde 7,4; 2018’de yüzde 1,1; 2020’de yüzde 2,2; 2021’de yüzde 9-10,5 (tahmin) mutlak büyüyor, 20219 kriz yılında da yüzde 0,6 oranından küçülüyor. Büyüme oranları böyle olan ekonomi krizden hiç ama hiç çıkartılmıyor. Hiçbirisi bu uçukluklarının hesabını verme gereği duymadı; hitap ettikleri insanlara, öyle bir anlayışları varsa sınıf ve sosyal tabakalara dönerek, size yanlış analizler sunduk, yanıldık vb. türünden bir hesap verme kaygısı içinde olmadılar.
3-Sistem/Kapitalizm/Ekonomi çökerticiler/Ayrık otları
Bunlar da başlı başına bir alemdir. Oldukça siyasi olan bu grup çok farklı alt gruplara ayrılır. Ama hepsinde ortak olan şudur: Kapitalizm bir sistem krizi içindedir (Sanki şimdiye kadar sistem krizi dışındaymış!). Kapitalizm kendiliğinden çökecektir. Bunlar her kriz başlangıcında ortaya çıkarlar ve kriz sonlanana kadar kapitalizmin çökeceği teorisini anlatırlar. Sonrasında yeni bir krize kadar yeraltına çekilirler. Aynen ayrık otu gibi. Bunların hemen hemen hepsi Troçkizmin şu veya bu “eğilim”inde örgütlenmişlerdir.
4-Sürekli krizciler
Bunlar açısından kapitalizm, sürekli bir kriz içindedir. Ama ekonomi çökerticileri gibi bunlar da şimdiye kadar lafla sistem yıkmayı bir türlü beceremediler.
Tabii bu kriz teorisyenlerinin -aslında bu tanımlama hafif kalır “ideologları”nın diyelim- Marksist ve Marksist-Leninist kriz teorisiyle uzaktan yakından hiçbir ilişkileri yoktur. Onların bir kısmının Marks'a, Kapital'e atıfta bulunmaları kapitalizm analizi, kapitalizmde ekonomik kriz teorisi konusunda doğru yerde durduklarını asla göstermez. Bu unsurların değerlendirmeleri tamamen özneldir, subjektiftir; kapitalizmin nesnel ekonomik yasalarıyla hiçbir ilişkisi yoktur. Bunların bir kısmı sosyal demokrattır, bir kısmı ise Troçkisttir. Marks'ın demediğini, Lenin'in demediğini Marks ve Lenin'e dedirten, hele hele ekonomik durgunluk konusunda döne döne Stalin'in analizini onun adını anmadan anlatan; Marksist politik ekonomiyi; çağımızda da Marksist-Leninist politik ekonomiyi, burjuva, sosyal demokrat, Troçkist görüşlerini doğrulamak için çarpıtmaktan, başkalaştırmaktan hiçbir sakınca görmeyen bu unsurların kapitalist sistem ve ekonomik kriz sorununa yaklaşımları ibretliktir. Kapitalizme yıkılma/çökme ömrü biçenler bunlardır; yıkılmayınca kapitalizmin ömrünü uzatanlar da bunlardır. Sınıf mücadelesine sırt çevirenler, sınıfa, bu durumda işçi sınıfına hitap etme, onu örgütleme yerine herkesi, Negri’nin “çokluk”unu örgütleyerek kapitalizmi yıkmaya soyunanlar da bunlardır. İşçi sınıfının ötesinde hiçbir sınıfın ve sosyal tabakanın kapitalizmi yıkmak ve sosyalizmi kurmak için mücadele etmeyeceği bu unsurların umurunda değildir. Bunların kafaları, kapitalizm kendiliğinden yıkılacak ve ortaya çıkacak kaos ortamında yeni bir toplum düzeni oluşacak (Troçki’nin 1938’den kalma “Geçiş Programı”); eski (kapitalizm) düzen kendiliğinden yıkılacak ve yenisi de kendiliğinden kurulacak anlayışı doğrultusunda Marksist-Leninist politik ekonomiye karşı mücadele argümanlarıyla doludur.
Bunlar kriz başlatma, patlatma ve sistem yıkma konusunda oldukça mahirdirler. Ama bu “kahin”lerin şimdiye kadar hiçbir “kehaneti” gerçekleşmemiştir. Her seferinde sistemin nihai çöküşünü, yıkılışını bir sonraki krize havale etmişlerdir. Örneğin Troçkistler bunu Troçki’nin “Geçiş Programı’ndan bu yana (1938) nihai çöküşü bir sonraki krize havale ederek bugünlere geldiler ve hala da aynı zırvalıkları tekrarlayıp dururlar. Bu, teori adına biraz utanç verici değil mi? Oysa yaşam her seferinde Marksist kriz teorisinin doğruluğunu kanıtlamıştır.
Yaşam şimdiye kadar şunu göstermiştir: Kapitalist üretim biçiminin kendine özgü nesnel ekonomik yasaları vardır ve sermaye bu yasalar doğrultusunda hareket eder. Kapitalizmde sermaye/konjonktür hareketi dönemseldir; Belli aşamaları vardır ve her bir aşamadan sonra başlangıç noktasına farklı büyüklükte döner. Ama her dönemin başlangıç aşaması krizdir. Bu dönemsellik 8 ila 10 yıl sürebildiği gibi, bazı faktörlerin bir araya gelmesinden dolayı daha kısa veya daha uzun sürebilir.
Son olarak Türkiye ekonomisi açısından bu konjonktür hareketini (sermaye çevrimini) göstereyim.
İlk aşama fazla üretim krizinin (ekonomik krizin) koşullarının henüz olmadığı, yani sermayenin kendi konjonktür hareketini henüz oluşturmadığı aşamadır. Türkiye’de kapitalizmin 1924-1979 arası böyle bir aşamadır. Bu dönemde krizlerin belli bir çevrimi, belli aralıklarla patlak verme özelliği yoktur. Aşağıdaki tabloda da gördüğümüz gibi 4, 5, 7, 9, 21 sene aralıklarla patlak vermektedir.
Ancak durum 1970’li yılların sonundan itibaren değişir. Bu sefer ekonomik kriz sermaye hareketinin kendi içsel çelişkilerinden kaynaklı olarak patlak verir. (Bkz.. Kapitalizmin Tarihi (1600-1990; Türkiye’de Kapitalizmin Gelişmesi, Kitap 3)
Türkiye ekonomisinde konjonktür hareketi (Marksist konjonktür çevrimi) | ||
BURJUVA POLİTİK EKONOMİNİN VE İDEOLOJİNİN SEFALETİ | ||
Dönemler | Konjonktür süresi | |
1924-1928 | 4 sene | |
1928-1935 | 7 sene | |
1940-1945 | 5 sene | |
1945-1949 | 4 sene | |
1949-1970 | 21 sene | |
1970-1979 | 9 sene | |
1949-1970 | 21 sene | |
1970-1979 | 9 sene | |
Türkiye kapitalizminde fazla üretim krizi koşullarının olduğu dönemde konjonktür hareketi | ||
Dönemler | Konjonktür süresi | |
1. Çevrim | 1979/1980-1994 | 14 sene |
Ara kriz | 1999 | 1 sene |
2. Çevrim | 1994-2001/2002 | 7 sene |
3. Çevrim | 2001 – 2008/2009 | 7- 8 sene |
4. Çevrim | 2009-2018 | 9 sene |
Ara kriz | 2020 | 2020’nin Mart-Haziran arası |
5. Çevrim | 2020 | ? |
Burjuva muhalefet ve AKP/Erdoğan karşıtı ne kadar ekonomist varsa hepsi kriz demeye devam edecekler. Avanak küçük burjuva da avazı çıktığı kadar kriz, kriz diye bağırmaya devam edecektir.
Şimdiki durumu nasıl tanımlayabiliriz? Veya Nasıl bir ekonomik durumla karşı karşıyayız?
Genel anlamda bir mali krizden bahsedebilir miyiz? Bahsedemeyiz, çünkü mali kriz diyebilmek için para ve kredi sisteminin bozulması, işlevini yerine getirecek durumda olmaması gerekir. Değerli kağıtların fiyatlarının düşmesi, kredilerin tıkanması gerekir. Bütün bu gelişmelerden dolayı ekonomide ağırlığı olan bankaların, en azından birkaçının iflasın eşiğine gelmesi, borsanın tepetakla olması gerekir. Böyle bir durumla henüz karşı karşıya değiliz.
Ne ile nasıl bir durumla karşı karşıyayız? Dolar ve avro karşısında liranın olağanüstü değer kaybetmesi ve dolar üzerinde yapılan bütün iktisadi işlemlerin ekonomiyi zorlamaya başlamasıyla karşı karşıyayız. Bu zorlama, kur artışından dolayı küçük ve orta boy işletmelerin daha şimdiden sıkıntı içinde olduklarını göstermektedir. İşletmeler sürekli değişen kur değerinden dolayı fiyatlandırmada zorlanmaktadır.
Dolarda olağanüstü değer artışı, bunun tersi olarak TL'nin olağanüstü değersizleşmesi şimdilik kontrollü bir süreç. Keza enflasyonist gelişme de öyle. Bu sürecin kontrolden çıkması açık bir kur/enflasyon krizinin patlak vermiş olması demektir.
Devam edecek
Burjuva ve Küçük Burjuva Kriz Teorileri
Burjuva ve Küçük Burjuva Politik Ekonomi ve İdeolojinin Sefaleti
Not/Açıklama:
Yukarıdaki yazının bir kısmı şu yazılardan/kitaplardan alınmıştır:
1) İbrahim Okçuoğlu; Kapitalizmin Dünya Krizi (2008...), Ceylan Yayınları, Eylül 2009.
2)İbrahim Okçuoğlu; Kapitalizmin Tarihi, (1600-1990), Sınırsız Yayın, 2016)
3)21. Yüzyılın Eşiğinde Türkiye Ekonomisi; ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2001/04/21-yuzyilin-esiginde-dunya-ve-turkiye.html#more
4)21. Yüzyılda Türkiye Ekonomisinde Kriz Çevrimi; ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2014/06/21-yuzyilda-turkiye-ekonomisinin.html#more
5) Sanayi Üretimi Krizden Çıkıldığını Gösteriyor;http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/search?q=SANAY%C4%B0+%C3%9CRET%C4%B0M%C4%B0+KR%C4%B0ZDEN+%C3%87IKILDI%C4%9EINI+G%C3%96STER%C4%B0YOR
6) 21. Yüzyılda Türkiye Ekonomisinin Konjonktür Hareketi;ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2014/06/21-yuzyilda-turkiye-ekonomisinin.html#more
7)Dünya Ve Türkiye Ekonomisinde Genel Gelişme Eğilimi; ibrahimokcuoglu.blogspot.com/search?q=D%C3%9CNYA+VE+T%C3%9CRK%C4%B0YE+EKONOM%C4%B0S%C4%B0NDE+GENEL+GEL%C4%B0%C5%9EME+E%C4%9E%C4%B0L%C4%B0M%C4%B0+
8)Yeni Bir Fazla Üretim Krizine Doğru (6 Makale);
ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2018/07/yeni-bir-fazla-uretim-krizine-dogru-i_15.html#more
9) Ekonominin Güncel Seyri (‘ makale);
ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2018/10/enflasyon-dedigin-ne-ki-iki-ayda.html
10)Güncel Kriz Teorileri (Üç makale);
ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2008/11/ekonomik-kriz-teorileri-i-burjuva-kriz.html
11) Alçak, Çukur, Seçim, Ekonomik Kriz! (iki makale); ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2019/04/alcak-cukur-secim-ekonomik-kriz.html#more
12)Bir Acayip Kriz-Konjonktür Hareketi; ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2021/05/bir-acayip-kriz-konjonktur-hareketi.html
13)Zenginlik ve Yoksulluğun Nedenleri;
ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2021/06/zenginlik-ve-yoksullugun-nedenleri.html
Hiç yorum yok