Morrison’un açıklaması üzerine -J. V. Stalin
Sayın Morrison’un tüm bu iddialarında hiçbir gerçeklik payı yoktur.
Eğer İşçi Partisi hükümeti gerçekten barışı savunuyorsa, neden beş güçten oluşan Barış Paktı’nı reddediyor, neden tüm büyük güçlerin silahlarını azaltmasına karşı çıkıyor, neden nükleer silahların yasaklanmasına karşı çıkıyor, neden barışı savunan insanları tutukluyor, neden İngiltere’deki savaş propagandasına son vermiyor?
Sayın Morrison sözüne itibar edilmesini istiyor. Fakat Sovyet halkı, kim olursa olsun onun sözüne inanamaz, açıklama değil pratik talep eder.
Aynı şekilde, Sayın Morrison’un SSCB’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ordusunu yeterince azaltmadığı yönündeki iddiaları da savunulamaz nitelikte. Sovyet hükümeti ordusunu azalttığını ve şu andaki asker sayısı neredeyse İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki barış dönemindeki kadar olduğunu İngiliz ve Amerikan ordusunun ise savaştan öncekinden iki kat daha büyük olduğunu açıklamıştır. Bu gerçekler gerçeğe dayanmayan açıklamalarla saptırılmaya devam ediliyor.
Belki Bay Morrison, SSCB'nin kendisini savunmak için yeterli ordusunun olmamasını isterdi?
Genel olarak ordu, devlet bütçesi üzerinde büyük bir yük teşkil eder ve Sovyet halkı, herhangi bir dış tehdit olmasaydı, düzenli ordunun tasfiyesine seve seve giderdi
Ancak 1918-1920 deneyimi, İngilizler, Amerikalılar, Fransızlar (Japonlarla birlikte) Sovyetler Birliği'ne saldırdığında, Ukrayna, Kafkaslar, Orta Asya, Uzak Doğu, Arkhangelsk Bölgesi'ni SSCB'den ayırmaya çalıştı, ve ülkemize üç yıl boyu eziyet ettiler - bu deneyim bize SSCB'nin bağımsızlığını emperyalist işgalcilere karşı savunmak için asgari düzeyde düzenli bir orduya sahip olması gerektiğini öğretiyor.
Rusya’nın İngiltere topraklarını işgal ettiğine dair tarihte tek bir örnek bile yoktur, fakat tarih İngiltere’nin Rusya topraklarına saldırdığı ve ele geçirdiği birçok olayı bilir.
Sayın Morrison, Rusya’nın Almanya sorununda, Avrupa’nın yeniden inşası sorununda İngiltere ile iş birliği yapmayı reddettiğini iddia ediyor. Bu tamamıyla bir yalandır. Sayın Morrison söylediklerine kendisi bile inanmıyor. Aslında bilindiği gibi, iş birliğini reddedenler Ruslar değil İngilizler ve Amerikalılardır, çünkü çünkü Rusların Almanya'da faşizmi yeniden kurmayı, Batı Almanya'yı bir saldırganlık üssü haline getirmeyi kabul etmeyeceklerini biliyorlardı.
Avrupa'nın ekonomik yeniden inşası için iş birliği ile ilgili olarak, SSCB bu tür bir iş birliğini reddetmekle kalmadı, ama tam tersine, bunu, eşitlik ve Avrupa ülkelerinin egemenliğine saygı temelinde, Amerika Birleşik Devletleri'nin diktesi olmadan, Avrupa ülkelerini Amerika Birleşik Devletleri tarafından köleleştirmeden, dışarıdan herhangi bir dikte olmaksızın uygulamayı teklif etti.
Sayın Morrison’un halkın demokratik ülkelerinde komünistlerin şiddet yoluyla iktidara geldikleri, Kominform'un şiddet eylemlerinin propagandasıyla meşgul olduğu yönündeki iddiaları da savunulamaz. Sadece komünistlere iftira atmayı kendine hedef edinmiş kişiler bu tür açıklamalar yapabilirler. Aslında bildiğiniz gibi halk demokrasilerinde komünistler genel seçimlerle iktidara geldiler. Elbette bu ülkelerin halkları, sömürücüleri ve her türlü dış istihbarat ajanlarını kovmuşlardır. Ama bu halkın iradesidir. Halkın sesi Tanrının sesidir.
Kominform’a gelince, yalnızca orantı duygusunu tamamen kaybetmiş kişiler onun şiddet içeren eylemlerin propagandasıyla meşgul olduğunu iddia edebilir. ve yayınlanmakta olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Bu yayın, Komünistlere yönelik iftira niteliğindeki uydurmaları tamamen çürütmektedir.
Genel olarak söylemek gerekir ki şiddet ve şiddet eylemleri yöntemi komünistlerin yöntemi değildir. Bilakis tarih gösteriyor ki, şiddet yöntemini ve şiddet eylemlerini uygulayanların komünizm düşmanları ve her türlü dış istihbarat teşkilatlarıdır. Örneklerini görmek için çok uzağa gitmeye bile gerek yok. Kısa bir süre önce İran başbakanı, Lübnan başbakanı ve Ürdün Kralı öldürüldü. Bütün bu cinayetler, bu ülkelerdeki rejimi zorla değiştirmek amacıyla işlendi. Onları kim öldürdü? Komünistler mi, Kominform’u destekleyenler mi öldürdü? Böyle bir soruyu sormak bile komik olmaz mı? Belki, (bu konular üzerine) daha iyi bilgili olan Sayın Morrison bu soruya cevap vermemizde bize yardımcı olur?
Bay Morrison, Kuzey Atlantik Paktı'nın bir savunma paktı olduğunu, saldırganlık hedeflerinin peşinden gitmediğini, aksine saldırganlığa karşı yönlendirildiğini savunuyor. Eğer bu doğruysa, bu paktın kurucuları Sovyetler Birliği’nin bu paktta yer almasını neden teklif etmediler? Neden kendilerini Sovyetler Birliği’nden kopardılar? Neden SSCB’den gizli bir şekilde anlaşmayı imzalayarak onu hapsettiler?
SSCB, örneğin Hitler'in ve Japonya’nın saldırganlığına karşı savaşmaya muktedir ve istekli olduğunu kanıtlamadı mı? Örneğin, Sovyetler Birliği’nin saldırganlığa karşı mücadelesi paktı imzalayan ülkelerden biri olan Norveç’inkinden daha mı kötüydü. Söylemek gerekirse, en azından bu akıl almaz uyumsuzluğu nasıl açıklayabiliriz?
Eğer Kuzey Atlantik Paktı bir savunma paktıysa, İngilizler ve Amerikalılar neden Sovyet hükümetinin bu paktın niteliğini Dışişleri Bakanları Konseyi'nde tartışma önerisini kabul etmediler?
Bildiğiniz gibi, Sovyet hükümeti, diğer ülkelerle yaptığı tüm anlaşmaları Dışişleri Bakanları Konseyi'nde tartışmayı teklif etti. İngilizler ve Amerikalılar neden bu pakt hakkında gerçeği söylemekten korkuyorlar ve Kuzey Atlantik Paktı'nı tartışmayı reddediyorlar? Yoksa Kuzey Atlantik Paktı'nın SSCB'ye karşı saldırganlıkla ilgili hükümler içermesi ve paktı başlatanların bunu halktan gizlemek zorunda kalması yüzünden mi? İşçi Partisi hükümetinin Sovyetler Birliği'ne bir saldırı için İngiltere'yi Amerika Birleşik Devletleri için askeri bir hava üssüne dönüştürmeyi kabul etmesinin nedeni bu mudur?
İşte bu nedenlerle Sovyet halkı, Kuzey Atlantik Paktı'nı SSCB'ye yönelik saldırgan bir pakt olarak nitelendiriyor.
Bu, özellikle Kore'deki Anglo-Amerikan yönetici çevrelerinin saldırgan eylemlerinden açıkça görülmektedir.
Anglo-Amerikan birliklerinin Kore'nin özgürlük seven ve barışçıl halkına eziyet etmesinin, Kore köylerini ve şehirlerini yok etmesinin, kadınları, çocukları ve yaşlıları öldürmesinin üzerinden bir yıldan fazla zaman geçti.
Anglo-Amerikan birliklerinin bu kanlı eylemlerine savunma denilebilir mi?
Kore'deki İngiliz birliklerinin İngiltere'yi Kore halkına karşı savunduğunu kim söyleyebilir?
Bu eylemlere askeri saldırganlık demek daha doğru olmaz mı?
Sayın Morrison, barışsever halka karşı silahını ateşleyen tek bir Sovyet askeri göstersin. Böyle bir Sovyet askeri yok. Ama Sayın Morrison İngiliz askerlerinin neden barışsever Kore halkını öldürdüğünü ikna edici şekilde açıklamasına izin verelim? Ve bir İngiliz askeri neden ülkesinden uzakta yabancı bir ülkede ölüyor?
Sovyet halkının günümüz Anglo-Amerikan politikacılarını yeni bir dünya savaşının kışkırtıcıları olarak görmelerinin nedeni budur.
‘Pravda’, 1 Ağustos 1951
Hiç yorum yok