Header Ads

Header ADS

Afganistandaki gelişmeler üzerine kısaca

Afganistan'da Taliban'ın çok kısa zamanda (Kabul hava alanı hariç) tüm ülkeyi  ele geçirmesi genelde ve özelde Türkiye solundan farklı, kimi zaman zıtlaşan yorumlara neden oldu. Kimi yerde eskiden sağda olan Amerikan aşkının "(sözde) sola" kayması nedeniyle bunun ABD'nin bir "yenilgisi" olmadığı, Taliban ile anlaşma yaptığı ileri sürüldü, kimisinde ABD'nin yenildiği ve kaçtığı ama durumun (işgal ve kukla rejim altında olduğundan) "daha da vahim " olduğu ileri sürüldü. Kısa zaman içinde gelişimin yönünün ne olacağı ortaya çıkacağı olasılığını hesaba katarak, Faşizm altındaki Türkiye'de yaşayıp pratik sonuçta "seyircilik" yapan, bir Cephe bile oluşturamayan, ama diğer ülkelere akıl verecek kadar "bilgiç" olanların durumuna düşmeden, genel olarak bir değerlendirme yaparsak ulaşacağımız ilk temel sonuç şu olacaktır;

ABD, Vietnam, Saygon (Ho Shi Minh) yenilgisini başka bir ölçüde ve  biçimde yeniden yaşadı. Yani yenildi. Çünkü daha bir gün, hatta bir kaç saat öncesinde ABD yetkilileri, özellikle Biden, 75 bin kişilik bir ordusu olan Taliban"ın, hava kuvvetleri de olan, 300 binlik bir Hükümet ordusunu yenmesinin olanaksız olduğunu bir defa değil, tekrar tekrar söylüyordu. Taliban'ın Kabil'i kuşattığı haberi gelmeden önce  konsolosluğunu boşaltma diye bir sorunları akıllarında bile yoktu. Bir gün içinde aniden oluşan çekilme faaliyetleri ve  devamında medyada hala süren tartışmalar gerçekleri gizleyen, kafa bulanıklığı yaratmayı ve her zaman olduğu gibi "yenilgiden galibiyet çıkarmayı" amaçlayan niteliğini aşamamakta. 

Taliban'ın Çin, Rusya ve Pakistan ile toplantıları bile ABD'yi bu değerlendirmelerini yeniden ele almaları için, rahatsız etmemişti. Yani Dünya Bankası elemanı olan kuklaları, onun başını çektiği hükümet ve kurdukları ordunun Taliban'a boyun eğmeyeceğinden oldukça eminlerdi. Bu nedenle, ABD'nin Kabilden düzinelerce helikopter ve uçaklarla konsolosluk elemanlarını, ajanlarını ve ordusunu boşaltma uğraşları, onun yenilgisinin bir ifadesidir. Bu sosyalistler için ne ifade eder? 

Özellikle işgal altında olan bir ülke açısından ele alırsak Lenin'in sözleriyle  "kurtuluş yolunda atılan her adım, resmi demokrasinin taleplerine ters düşse bile, emperyalizme vurulmuş bir çekiç darbesidir, yani kuşkusuz devrimci adımdır."

Eminim "ezberci " ve her ülke devrimcilerini eleştiren, onlara ders veren kimi TR "sosyalistleri'"  Lenin'in bu değerlendirmesine burun kıvıracaklardır. "Taliban'dan devrimci olur mu?" Stalin Lenin'in bu değerlendirmesini şöyle açıklıyordu; "Lenin, ezilen ülkelerin ulusal hareketinin resmi demokrasi açısından değil, emperyalizme karşı mücadelenin genel bilançosunun gösterdiği gibi, yani, "tek başına değil, dünya ölçeğinde, "gerçek sonuçlar açısından değerlendirilmesi gerektiğini söylerken haklıydı." 

Çünkü, özellikle saldırgan Emperyalizme vurulan her darbe, özelde ve genelde emekçi halkların ve  onların mücadelesinin çıkarları doğrultusunda ileri bir adımdır.

Şimdi, emperyalistlerin kendi yarattıkları- besledikleri, eğittikleri, silahlandırdıkları- Taliban'ın  ilerici olma olasılığı var mı sorusu karşımıza çıkıyor. Hiç bir feodal yapı, özellikle dini bir yapı "ilerici olamaz", ama içinde bulunduğu tarihsel özgül koşul ve durumlara bağımlı olarak  "ilerici rol oynayabilir." Bu onların "ilericiliğinden" değil, gelişmelerin ulaştığı "sonuçtan" kaynaklanan ileri bir adımdır.  Aynı şekilde "ilerici" olan bir "sosyal-demokrat yapı", her hangi bir özgül konuda, ya da şartlarda, örneğin kimilerinin Suriye'deki gerici ayaklanmada olduğu gibi, aldığı tavır nedeniyle gerici rol oynayabilir. Aslında "sınıfsal olarak " farklılık taşısa da, değerlendirme ve bakış açısından uygulanabilecek Stalin'in bir burjuva ulusal hareketinin emperyalizme karşı burjuva mücadelesinin ilerici, devrimci bir mücadele olduğunu, emperyalizm tarafında yürütülen “sosyalizm!” mücadelesinin ise gerici bir mücadele olduğunu söylediği şu sözleri bir fikir verebilir;

"Mısırlı tüccarların ve burjuva aydınların Mısır'ın bağımsızlığı için yürüttükleri mücadele, Mısır ulusal hareketinin liderlerinin burjuva kökenine ve burjuva unvanına, sosyalizme karşı oldukları gerçeğine rağmen, nesnel olarak devrimci bir mücadeledir.

İngiliz "İşçi" hükümetinin Mısır'ın bağımlı konumunu korumak için yürüttüğü mücadele, aynı nedenlerle, bu hükümetin üyelerinin proleter kökenine ve proleter unvanına, sosyalizm "tarafı" olmalarına rağmen gerici bir mücadeledir."

Yani değerlendirme, sadece "özel" değil, geneldeki somut sonuçları temelinde yapılmak zorundadır. Bu anlamda ABD'nin yenilgisi, emekçi halkların ve onların mücadelesinin bir kazanımıdır.

İster direk işgal, ister dolaylı olsun geri kalmış-bıraktırılmış bir ülkedeki yabancı egemenlik, yerel ekonomik güçlerin özgürce gelişmesinin önündeki en büyük engeldir. Bu nedenle bu egemenliğin bir şekilde yıkılması, bu tür ülkelerdeki gelişimin, mücadelenin ve gelecek devrimin ilk alanıdır.

Afganistan'da "Taliban" sorunu, artık işgal altında olmayan, ABD kuklası bir hükümet tarafından yöneltilmeyen, o ülke halklarının kendi sorunu haline gelmiştir. Kendi kaderlerini kendileri tayin edecektir, Stalin'in deyimiyle, halk isterse devrim olur, istemezse devrim olmaz. Bundan sonraki gelişmeler - her ne kadarda ülkede kalıp mücadele etme yerine, uçuşa kalkmakta olan uçağın tekerine sarılarak ölmeyi yeğ eden insanlar var olsa da-  Afganistan halkının tavrına ve mücadelesine bağımlı olacaktır.  Kaçan insanların resim ve yayınlarını görüyoruz ama - belki de aynı oranda veya fazla- geri dönenleri egemen medya da göremiyoruz. Afganistan'da yakın zamanda olacak gelişmeler -şüphesiz ki gericilerden ilerici yaratılmasından bahsetmiyorum-  ülkenin gidiş yönü üzerine somut veriler sunacaktır. Bu gelişmeleri görmeden yorum yapmak, hele şu durumda, spekülasyon niteliğinde bile olamaz, sadece  her yerde her şeyin aynı olduğu ve olacağı anlayışıyla kafadan atmak olabilir.

Yeri gelmişken, ve bu olası gelişmelerle bağlantılı, yine ezbercilerin iddialarının tersine olarak, Afganistan'ın, son toplantılara dayanarak söyleyebileceğimiz, olasılığı büyük olan  Çin ile ticari ilişkiye girmeleri Afganistan halkının, özellikle kadın hakları konusunda, zararına değil faydasına olma ihtimali daha fazladır. Çin in vurguladığı söylemle; "Afganistan bir daha asla teröristler için cennet haline gelmemeli. Bu, Afganistan'da gelecekteki herhangi bir siyasi çözüm için sıkıca tutulması gereken sonuçtur. Afganistan'daki Taliban'ın taahhütlerini ciddiyetle yerine getireceğini ve terör örgütleriyle temiz bir kopuş yapacağını umuyoruz. Çin, Afgan halkının iradesine ve kendi seçimine saygı duyar."" Yani Çin ile ticaret belirli şartları ve zorlamaları içinde bulunduruyor.

Marksizm'in ABC sini bilen bir insan Sosyalizm mücadelesinin İşçi Sınıfının oluşturulmasına, varlığına ve gelişmesine bağımlı olduğunu, bunun da orada kapitalizmin gelişmesine, eğitimin yaygınlaşmasına dayandığının bilincindedir. İşçi sınıfı olmayan, feodal yapıya sahip, aşiretlerin egemenliğini sürdürdüğü bir yerde sosyalizm ya da "alternatif sosyalizm" inşasından bahsedilemez -bizim Bookçinci'lerimiz hariç.

Sonuç olarak Afganistan'daki gelişmelerde somut ve nesnel olarak söylenebilecek tek şey ABD saldırgan emperyalizminin yenilgisi, Saygon kaçışı görüntülerinin yeniden tekrarlanmış olmasıdır.  Bunun dışındaki detaylı söylem ve değerlendirmeler, özellikle "stratejik ortaklıkların" yalpaladığı, kimi yerde hızla değiştiği içinde bulunduğumuz şu dönemde, nesnel olamaz. Gelinen yerde,  ABD'nin Çini ekonomik kuşatma yolunda İran'ı ve Çinin ekonomisi için hayati olan İran petrolünü ele geçirme, Orta Asya da ki ülkelerde askeri üsler kurma ve Çini zorlama planları suya düşmek üzere. Aynı şekilde (stratejik ortaklıkların çatlamasına neden olan) Çinin "Bir kemer tek yol"  projesini de engellemek için  Hint okyanusu, Japon denizi vb., bölgelerdeki ABD planları, kendileri açısından da, tatmin edici değil, en yakın olduğu Filipinlerle bile stratejik ortaklığı yalpalama içinde. 

Covid-19 ın da katkısıyla Ekonomik krizin büyük boyutlara ulaştığı, saldırgan emperyalistlerin sürekli darbe yediği, çıkar savaşının yoğunlaştığı şu dönemde, kimin ve neyin ne olacağı ve ne zaman olacağı, nasıl olacağı konusunda -genelin dışında- özel fikir yürütmek objektif olmaktan uzak olmaya mahkûmdur. Değişimler artık seneler değil, günler içinde oluyor. 

Erdogan A

Agustos 2021

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.