Gökhan Edge Yoldaşı Anarken - Anmalara Oportünist Yaklaşım
Gökhan Yoldaş ne Alinin ne Velinin "öğrencisi" değildi, hepimiz gibi Marksizm Leninizm'in öğrencisiydi. Şüphesiz ki onun da kendi tecrübelerinden kaynaklanan "teoride" daha fazla güvendiği ve kendisine daha yakın hissettiği devrimciler olduğu gibi, "pratikte" de daha fazla güvendiği ve kendisini daha emin hissettiği devrimci kadrolar vardı.
Gökhan Yoldaş alçak gönüllü, yoldaşlarını dinleme ve onların fikirlerini hesaba katma konusunda duyarlı olduğu kadar, kendi görüşünü ve önerilerini söylemekte ve ikna olmadıkça bunları yinelemekte de ısrarlı bir kişiliği vardı. Onun kendi gözlemine dayanan önerileri, bazı yoldaşların "güvenlik" ten işçi sınıfı içinde örgütleme çalışmalarına, ben de dahil, diğer bazı yoldaşların da üstlendikleri görevi değiştirerek, "güvenlik" ve "bölgesel örgütleme" görevlerini üstlenmelerine ön ayak oldu. Ve bu önerilerinin doğruluğu süreç içinde kendisini kanıtladı. Yani Gökhan Yoldaş, ML hariç, "kimsenin" bir "öğrencisi" değildi, kendi pratiğinin, çıkardığı dersler ve bu temelde kazandığı kendi "önsezileri" olan, liderlik vasfına sahip bir devrimciydi.
Gökhan Yoldaş pasiflikten nefret eden, gözleri her zaman fırıl fırıl dönen, çevresinde var olan ve olup bitenden haberi olan, aktif bir karaktere sahipti. Ama aynı zamanda, yoldaşlarının fikirlerini almadan, onların düşüncelerini hesaba katmadan, "tek başına" pratiğe girmeyecek bir sorumluluk anlayışına da sahipti. Aslında genel olarak hiç de hoş görmediğim "anılar" dan bahsetmekten, "onu" ilgilendirdiği ve onu tanımak ve anmak için istisna olarak vereceğim bir örnek, sanırım 73'te, onun sayesinde hayatında ilk defa denizi ve İzmir'i gören "Altındağ"lı küçük bir devrimci grupla olan anısıdır. Deniz kenarında otururken eskilerden THKO lu "Keko" ağabeyimiz gülerek bize Gökhan Yoldaşı işaret etmiş ve "gene gözleri fırıl fırıl dönüyor" demişti. Gökhan'ın gözlerini diktiği yerde Amerikan bayraklı bir yat'ın olduğunu görmüş ve aklından geçenleri tahmin etmiştik. Kısa bir tartışmadan sonra, asıl eylemi engelleyebileceğinden, "aklından geçen" den vazgeçmeye oy birliği ile karar verilmişti. Yani Gökhan Yoldaş aktif ti ama bir "maceracı" değildi.
Gökhan Yoldaş birçok bölgede sevilen ve sayılan, kendisini tehlikeye atması gerekse bile yoldaşlarının yardımına koşmaktan kaçınmayan devrimci bir karaktere sahipti. Adana da bulunduğu süreçte bile, Antep-Kilis ten tut, Hozat yolunda sadece gece dışarı çıkılabilen Elâzığ'a kadar yolculuk eden yoldaşlarının bağlantısını ve güvenliğini sağlamada aktif rol oynayabilecek bir yeteneğe sahipti. Yani Gökhan Yoldaş, devrimci mücadelede omuzlarında bir sürü sorumluluğu taşımaktan kaçınmayan, yoldaşlarını yalnız bırakmayan nitelikte bir "yoldaşlık" anlayışına sahip devrimciydi.
Gökhan Yoldaşın ""sözlüğünde" korku diye bir kelime yoktu, ama "önlem" almayı da bir kenara itmezdi. Her tarafta arandığı bir dönemde, ona tuzak kurulabilme olasılığının yüksek olmasına rağmen, bunu yapmak zorunda olduğuna inandığı için kendisini, başka bir şehirde, bilerek tehlikeye atmaktan çekinmedi. Alınan önlemlerin dışında, tanıdığı ve güvendiği yoldaşlarından "ikinci" bir "güvenlik koridoru" yaratılmasını dolaylı yollarla rica etti. Bu "önlemler "le, kendisini yapmak zorunda olarak gördüğü "ziyaret"i, onun için çok önemli ve (maalesef ki) son olan "görme- görüşme" görevini yerine getirdi. Yani Gökhan Edge, ister siyasi dava, ister bir başka konuda inancı uğruna her tehlikeyi göze alabilecek, bu uğurda kendisini feda etmekten çekinmeyecek, sözlüğünde "korku" olmayan bir devrimciydi.
Ölümsüzleşen bir devrimci olarak Gökhan Edge yoldaşa, her devrimci, her devrimci hareket sahip çıkar, çıkması gerekir, ama bunu oportünistçe, gerçekleri yansıtmayan, küçük burjuva takımcı bir yaklaşımla ve hatta onu "küçülten" , kendi takımını yüceleştiren bir yaklaşımla sahip çıkmaya çalışmak, onu anmak değil, onun anısına saygısızlık yapmaktır.
Gökhan Edge yoldaş, o dönemlerde aktif mücadele vermiş, işkencede direnmiş, katledilmiş diğer tüm devrimciler gibi bir bütünlük içinde- inançlılıkları, kararlılıkları, aktiflikleri ve mücadele ruhları- ele alınması gerekir. Hiçbirinin mücadelesi "sadece" işkencede direnişlerine, "sadece" katledilişlerine, vb., indirgenemez, hele hele hiçbir zaman "o bunun talebesiydi" gibi küçük burjuva, takımcı, oportünist, küçümseyici bir yaklaşımla "anılamaz". Böylesine yaklaşımlar onu "anma" değil, onun ve onların "anısına" ihanettir.
Her şeyden önce, Gökhan Edge THKO nun bölünmesi yaşanmadan önce katledildi. Teorik olgunluğun henüz ulaşılmamış olduğu o dönemlerde, yerellerdeki- örgütlenmelerde- taban genellikle teorik ve-ya da pratik "önder" olarak gördükleri ve güvendikleri devrimcileri takip etme kaçınılmaz eğilimindelerdi. 1977 de (THKO- TİKB) ki bölünme yerellerdeki tabanda kendisini ağırlıkla bu temelde gösterdi. Özellikle Ankara ve Adana da kendisini pratikte göstermiş, sevilen ve güvenilen "yerel önderler" in peşinde gitme şeklinde gerçekleşti. Belki de- kendi bağlantı, pratik yaşam ve deneyimlerime dayanarak- en önemli etkenlerden birisi "kongrede tokatlama" olayının, - bu yerellerin bazı bölgelerinde tabanda çok sevilen, kendini pratikte kanıtlamış, teorik olarak bilgili, tutarlı (ve sonradan işkencede bir başka destan yaratan) bir devrimcinin, lümpen, küçük burjuva eski bir devrimci tarafından tokatlanması söylentilerinin- tabana yansıması ve nefret kazanması, tabandaki bölünmede en önemli etkenlerden birisi oldu. Ancak bunların hiç birisinin Gökhan yoldaşla direk bir bağlantısı yok. Birleşme 75 sonunda oldu. (Yani "Alınteri'nin" ima etmeğe çalıştığı gibi TIKB li değildi, TIKB daha ortada yoktu)
Devrimcileri "anma" adına, gerçekleri olduğundan başka gibi göstermeye ve böylece parsa toplamaya çalışmak, onun ve onların anısına saygısızlıktır, küçük burjuva oportünistliğin göstergesidir.
Onu ve onları "anmak", onların inançlılıklarının, kararlılıklarının, mücadele ruhunun, boyun eğmeyen tavırlarının, korkusuzluklarının, aktifliklerinin öne çıkarılıp, günümüzde hâkim olan lafazanlığın, pasif, yenilgici, teslimiyetçi, intiharcı ruhun karşısına çıkarmaktan, yani aktif mücadeleden geçer.
Devrimcileri "anmak" sözle, değil, aktif "mücadeleyle" gerçek bir anlam kazanır. Gerisi lafazanlık, nostalji ve en kötüsü küçük burjuva oportünistliktir.
Marksizm Leninizm'in, Devrimci mücadelenin öğrencisi, alçak gönüllü ama inancında ısrarlı, pasiflikten nefret eden ama devrimci sorumluluğunu hiçbir zaman unutmayan, hayatını inancı, davası ve yoldaşları için tehlikeye atmaktan hiç çekinmeyen Gökhan Edge yoldaşın anısına saygıyla.
Erdogan A
20 Kasım 2020
Stalin'in son konuşmasından;
Hiç yorum yok