Recep Maraşlı ve Burjuva Milliyetciliğinin "mantıksal çıkarımı" nın düştüğü son nokta
Recep Maraşlı'nın Facebook ta yayınladığı "FIRSAT" başlıklı yazısı siyasi değerlendirmelerde "mantıksal çıkarımın" en öznel, duygusal, sinsi, ama ekonomik-politikadan yoksun zavallı bir örneğini göstermekte. Maraşlı'ya göre gelişmelerden şu veya bu şekilde karşıt gruplar fayda sağlıyorsa, bu onların "müttefik" olduklarının göstergesidir.
Bakın ne diyor Maraşlı;
"ABD'nin Ortadoğu'daki işgal ve operasyonlarından son 30 yıldır en çok yararlanan devleti İran'dır. Bu sayede askeri ve siyasi etkinliğini hayal edemeyeceği kadar genişletmiştir.İronik gibi görünen bu durum diyalektiğe uygundur. ABD, Irak'ta Saddam rejimini üst üste iki kez vurunca bunun kazananı, rejimin karşıtları olarak Kuzeyde Kürtler, merkezde ise İran yanlısı Şii gruplar oldu.
Maraşlı'nın bu "mantıksal çıkarım" yöntemini Türkiye ye uygularsak, Kürt Burjuva Milliyetçi hareketin ideoloji ve pratikleri sonucu, Türkiye de işçi sınıfının bölünerek, zayıflaması ve güçten düşmesinin faşist sistemin fiili olarak "işine yaraması" nedeniyle, onların sistemle "fiilen müttefik" oldukları "mantıksal çıkarımı" nı doğrulamamız gerekir.
Bu "mantıksal çıkarım" temelinde Maraşlı;
"Yani" diyor " İran İslam diktatörlüğü adına bir anti-emperyalizm hatta bir anti-Amerikan "kahramanlığı" destanı icat etmenin bir gerçekliği yoktur."
Yanlış "çıkarımlar" dan ulaşılacak olan sonuçlarında "yanlış" olması kaçınılmazdır. Ancak Maraşlı 'nın "mantıksal çıkarımı" ABD deki bir takım dini ve ırkçı gericilerin, ya da kimi Liberallerin tipik olarak uyguladıkları mekanik "mantıksal çıkarım" yöntemiyle aynı temelde. Bu mekaniksel "çıkarımı" yaparsak;
" Küba ya ekonomik ambargo dan yararlanan Küba da ki "diktatörlüktür (!) o zaman (Maraşlının sözleriyle) Küba diktatörlüğü adına bir anti-emperyalizim hatta bir anti-Amerikan "kahramanlığı" destanı icat etmenin bir gerçekliği yoktur."
Bu mantıksal çıkarımı buna benzer bir sürü ülkeye ve konuya uygulayabiliriz, ancak sonuç düzmece ve yanlış olmanın üstüne çıkamaz.
Bırakalım Marksizm Leninizm'i, bilimsellikle, ekonomi ve politikayla bağlantısı olmayan bu tür "mekanik mantıksal çıkarımlar" tarih boyu gericiliğin demagojik, konuları çarpıtma, insanların dikkatini başka yöne yöneltme, insanları cahilleştirme de kullandıkları yöntemler olmuştur.
Burjuva Mekaniksel yaklaşım konuları ekonomi ve siyasetten kopararak bağlantısız, sanki "kendi başına, kendi içinde bir konuymuş gibi " "tek düzeye" indirger, olayın tarihini, temel neden ve sonuçlarını gizler.
Bakalım İran ABD müttefikliği (!) ilişkisine;
İran'a ilk ABD ve şürekasının (burjuva milliyetçi tanımlama ile - "Koalisyon ortaklarının") ekonomik ambargosu 1979 da, İran'ın 12 Milyar dolarlık mali varlığına, altınına ve yerleşik mülkiyetine el koymak la başladı. 1981 de kaldırılan bu ambargo 1987 de İran ile ekonomik, askeri her türlü ticaret yapmayı tüm ülkelere yasaklayan ve bu ambargoyu ihlal edenlere ağır cezalar yağdıran biçimini aldı. 2006 da bu ambargo daha da yaygınlaştırılarak İran'ın petrol ve gaz satımını, gemiciliği'ni, daha da ileri giderek "internet" servisini de içine alan bir ambargoya dönüştü.
Bir burjuva milliyetçisinin, ya da Burjuva Liberalin, alışkın oldukları burjuva mekanik "mantıksal çıkarımı" bu 40 yıldır devam eden ekonomik ambargonun İran ekonomisinde nasıl bir yıkıma neden olduğu ve savaşlarla daha da olabileceği konusuna da uygulamaları ve sonuçlar çıkarmalarını beklemek boşuna olur sanırım. Çünkü onlar olaylara ve konulara bir bütünlük içinde, tüm emekçi halkların ve onların mücadelesi çıkarları temelinde, nesnel bir şekilde değil, Milliyetçi duygularına ve çıkarlarına uygun, bütünden kopuk, soyutlanmış, mekanik, konuları çarpıtıcı, düzmece "mantıksal çıkarım"larla yaklaşmak zorundalar. Bunların hitab ettiği ve edebileceği kesimler, genelde olduğu gibi, milliyetçilikten gözleri kararmış, kendi kafalarıyla düşünemeyen, bağlantılar kuramayan, ve kurmak istemeyen , duygularına uygun düşene doğru diye sarılan, kendini eğitmemiş ya da eğitilmemiş kitlelerdir.
Şüphesiz ki bizim eleştiri muhatabımız ve hitab ettiğimiz kesim burjuva milliyetçileri değildir.
"Savaşların "haklı" ve "haksız" olanlar biçiminde ayrıştırılması, emekçi kitlelerin sadece devrimci iç savaşları desteklemesi ve haksız emperyalist savaşlara karşı seferber edilebilmesi için, işçi sınıfının siyasi çizgisini tanımlamak hayati önemli bir sorun olmuştur. Sadece Marksist-Leninist teori savaşların siyasi içeriğine bağımlı kalarak, ahlaki-siyasi değerlendirmesine nesnel, bilimsel bir temel sağlayabilir." (Lenin, CW Vol. 23, p. 196.) Marksizm Leninizm'in nesnel değerlendirmesinin emperyalizme, var olan kapitalist sisteme karşı kitleleri hareketlendirme ve organize gücü vardır.
Savaşların ve tarafların doğru değerlendirilebilmesi, mekanik "mantıksal çıkarımlara değil", her savaşın siyasi içeriği ve sosyal karakteri, savaşların özü, ekonomik kökleri ve siyasal, sosyal kaynakları Marksist-Leninist ilkeler temelinde belirlen-dirilmesi ne bağlıdır. Bu ilkeler, işçi sınıfının ve tüm emekçilerin zamanımızda her somut savaşa karşı izleyeceği siyasi çizgisini belirlemesi açısından son derece önemlidir .
Savaşların ortaya çıkışına neden olan sosyo-ekonomik koşullar, siyasi amaçları ve oynadıkları tarihi roller farklılıklar taşıyabilir. Çünkü her savaşın kendine özgül karakteri ve özgül tarihsel koşullarda var olan çelişkilerle belirgenleşmiş olan somut analizi tüm diğerlerinden farklıdır. Lenin'in deyimiyle “Savaşlar oldukça çeşitli, farklı, karmaşık şeylerdir, savaşa genel karakteriyle yaklaşılamaz" (CW Vol. 35, p. 273.) Savaşların farklı biçimlerinin olması, her askeri çatışmanın da kendine özgü farklı özelliklerini ortaya çıkarır.
Özgül bir savaşın sınıfsal niteliği, siyasi içeriği ve sosyal karakterini ortaya çıkarmak için yapılan analizin doğruluğu, Marksist ilkenin doğru ve tutarlı kullanımına bağlıdır. Savaşın siyasi içeriğinin niteliğini tespit etmek, onun sınıfsal karakterini, savaşın nedenlerini, hangi sınıfların sürdüğünü, hangi ekonomik etkenlerin neden olduğunu tespit etmek demektir. Sadece bu temelde olan bir analiz, ilerici sınıfların savaşa karşı bunu destekleme veya buna karşı olma konusunda doğru bir karar vermesi ve tavır almasını sağlayabilir.
Özgüldeki bir savaşın siyasi içeriğine bağımlı olarak taraflar toplumun gelişimi anlamında, ilerici ya da gerici bir rol oynayabilirler. Savaşın haklı ve haksız olarak ayrılması, tarafların ilerici, gerici niteliği organik olarak birbirine bağlıdır. Bu nedenle bir savaşın siyasi karakteristiği onun sınıfsal niteliğini yansıtır. Bu siyasi karakteristik ise, özgül savaşın somut özgül koşulda oynadığı somut rolü yansıtır. Bu nedenle her hangi bir özgül savaşta bir devletin kendi ülke egemenliğini savunma yolunda emperyalist bir saldırıya karşı yürüttüğü savaş, haklı bir savaştır.
Lenin her zaman "savaşların meşruluğu ve haklılığı ile bunların ilericiliği arasında yakın bir bağlantı olduğunu" söyler. (CW Vol. 29, p. 343) Saldırgan savaşlar haklı olamaz ve haksız savaşlar tarihsel ilerlemeyi engeller, gericidir.
Lenin'in "Savaşa ve ana vatanın savunmasına karşı Marksist Tutum" yazısındaki savaş tanımlamasına geri dönersek, orada şu değerlendirmeyi yapıyor;
”Dar kafalı” diyor Lenin “ savaşın, "siyasetin devamı" olduğunu kavramaz; ..Marksist için ise önemli olan, o savaşta söz konusu şeylerin ne olduğudur”...Savaş siyasetin devamıdır. Öyleyse savaş öncesinde güdülen siyaseti, savaşa yol açan, savaşı ortaya çıkaran siyaseti incelememiz gerekir." Bu siyaset emperyalist bir siyaset.. amacını güdüyorsa, o zaman bu siyasetten doğan savaş emperyalisttir.""
Yani Ortadoğuda ABD nin ( Koalisyon Güçlerinin) siyasetinin bir devamı olan savaş, emperyalist bir savaştır.
Lenin "Sosyalizm ve savaş " yazısında da diğeri için şu değerlendirmeyi yapıyor;
"Sosyalistler, .."anavatanın savunulması için" verilen savaşlara ya da "savunma" savaşlarına, meşru, ilerici ve haklı savaşlar gözü ile bakmışlar ve bakmaktadırlar....ve her sosyalist, ezilen, bağımlı, eşit olmayan devletin, ezen, köleci, soyguncu "büyük"devlete karşı kazanacağı zaferi sevgi ile karşılar. “””
Yani Ortadoğuda ABD emperyalizminin "siyasetinin bir devamı olan" savaşına karşı mücadeleler "meşru, ilerici ve haklı " dır.
Bu Marksist Leninist ilke ve teoriler temelindeki "savaşın ve tarafların karakteri" değerlendirmesini, Burjuva Milliyetçi, Burjuva Liberal, mekanik "mantıksal çıkarım" değerlendirmeler çürütemez. Bir savaşta saldırıya uğrayan saflarda defakto anlamda, bütünden kopuk, şu veya bu anlamda "yararlanma" sonucu, bu savaşın karakterini ve savaşan tarafların özgül savaştaki niteliklerinin "tanımlanmasını" değiştiremez.
Bir savaşın karakteriyle ilgili olarak, onun siyasi hedefleri ile onun özgülde yaratmış olduğu dolaylı sonuçlarını birbirine karıştırarak değerlendirilme yapılamaz, çünkü bu sonuçlar savaşın karakterinin, siyasi hedefinin sonuçları değil, dolaylı olan diğer sosyoekonomik, siyasi ya da kültürel etkenlerin sonuçlarıdır.
Yani İran mollalarının, ya da Türkiye deki faşist iktidarın dolaylı olarak, ama geçiciliğini içinde taşıyan iktidarlarını güçlendirmiş olma sonucu, ne Ortadoğu'daki savaşın karakterini, siyasi hedeflerini, ne de savaşta taraf olarak İran iktidarının anti-emperyalist saflarda, TR iktidarının direk emperyalist saflarda olduğu siyasi gerçeğini değiştiremez.
Benzer mekanik "mantıksal çıkarım" yöntemi kullanılarak TR deki faşist iktidarı "anti-emperyalist" saflarda göstermeye çalışan şövenistlerin yaklaşımıyla, burjuva milliyetçilerin yaklaşımının birbirinden farklı olmamasının temel nedeni "ideolojik" bakış açısıdır. Bu ideolojik bakış açısı nedeniyle, bunlar ne kadar ML, sol maskeler arkasına saklanırlarsa saklansınlar, gerçek yüzlerini saklayamazlar.
Lenin'in sözleriyle ““En "adil", "saf", en ince ve en uygarı olsa bile, Marksizm milliyetçilikle bağdaşamaz”. Bunlar birbirine zıt, iki ideoloji ve iki "yöntemdir".
Erdoğan A
5 Ocak 2020
Hiç yorum yok