Header Ads

Header ADS

Fikret Başkaya ve Burjuva "hayalciliği" nin bir başka türü

"Bir ülkede özgürlük ne kadar az olursa, açık sınıf mücadelesinin belirtileri ve yığınların eğitim düzeyi o kadar düşük, siyasal hayallerin doğuşu o kadar kolay olur ve o kadar uzun süre devam eder." Lenin
Reformizm ve "hızlı-sol" karşılıklı olarak biribirini besleyen, güçlendiren iki siyasi eğilimdir. Reformistler kapitalist sistem altında "herşeyin çok güzel olabileceği" hayallerini yayarlar, "hızlı-sol" hiç bir mücadele vermeden, demokratik mücadeleyi atlayarak, "hemen yarın", hemen devrim" olabileceği hayallerini yayarlar. Profesyonel devrimciliğe ve ve onlardan oluşan öncü Parti ye, yani Devrime ve sosyalizme inanmayan Fikret Başkaya gibileri ise "sınıflar üstü", "yeni", "orijinal", nasıl ve kimler tarafından gerçekleşirileceği bir muamma! olan "halkın kendi kendini yönetmesini sağlayacak doğrudan demokrasi"* vb. muğlak söylemlerle (bilinçsiz)  insanları "hayal alemine" daldırıyorlar. 

Başkaya cinsinden olanlar  insanların her gün yaşamlarında tecrübe ettiği ekonomik ve siyasi  "sorunlar"ı yarım yamalak ta olsa, eksik te olsa, doğru olarak sıralıyorlar,  ama "soruna çözüm" somut bir şekilde ortaya konulmuyor, ayağı havada, muğlak, "hayalinizde"  canlandıracağınız, sınıfsal özünün ne olduğu, kimlerin ve nasıl yapacağı  belli olmayan "radikal bir politik-sosyal- kültürel devrim"* öne sürüyorlar. Al sana bir başka "hayal kurma" alternatif alanı. 

Yani bunlar "hızlı-sol" gibi görünmeye çalışan, sol lafazanlıklarla süslenmiş   özünde "reformizmi"  savunan, onun batağında akademik yer tutmuş  burjuva liberallerdir. İşin ilginç yanı, Başkaya gibiler,  bu muğlaklıkları, pasiflikleri, kafa bulandırma pratikleri  ile, siyasi pratik sonuçta "söylemde sol " liberal, pratiğinde " sağ liberal" olan İmamoğlunun da sağına düşmekteler. 

Kendiliğindenci ve evrimci bir bakış açısı olan Başkaya gibiler, sınıflar arası ilişkiler, güçler dengesi ve devletin biçimleri konularına tamamen yabancıdırlar. Bu nedenle Sosyalist Parti önderliğini  reddederler  ve dolayısıyla da sınıf mücadelesini. Yani bunlar için çözüm "sosyalizmin dışında", "yeni bir şey"* ve bu "yeni bir şey" kendiliğinden gelişecek, gerçekleşecek. Bakın ne diyor Başkaya;  
""Hiç bir saldırı karşılıksız kalmaz. Saldırı- savunma ve karşı saldırı diyalektiği diye bir şey var. İnsanlar sömürüye, yağma ve kalana, haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe keyfiliğe, sınırlı özgürlüklerin de yok edilmesine, kamusal alanların dincileştirilmesine, .. itiraz ediyorlar"
Doğru, insanlar asırlar boyunca bunlara itiraz ediyorlar, ama sadece ve sadece belirli önderlikler altında, kitlesel mücadele ile bu itirazlarını pratiğe dönüştürüp bir "sonuç" a ulaşabiliyorlar. Sudi Arabistanda kitleler sömürülüyor, eziliyor, en iğrenç haksızlıklara mağdur kalıyorlar. İtirazlar varmı bu ülkede? Şüphesizki var. Aktif mücadele varmı bu itirazları pratiğe dönüştüren? Yok...Konuyu diyalektik bağlamlamak için Başkaya nın şu sözlerine dönelim;
"Tek adam rejiminin alternatifi ‘parlamenter demokrasi’ değil."
Genel ve nihai olarak doğru. Ama somutda var olan sınıf ilişkileri, güçler dengesi ve devrimci durum koşulları "hayalci değil", gerçekçi bir şekilde değerlendirilip tesbit edildiğinde doğru mu?  Marksist Leninistler değerlendirme ve tesbitlerini "hayaller " e değil, somut gerçeklere dayanarak yapmak zorunda olduklarından-Hayır. 

Maskelenmiş Hızlı sol-reformist karışımı bir bakış açısı olduğundan, Başkaya da "devletin biçimlerinin önemli " olmadığını savunuyor - gerçi gene alternatifin ne olduğunu  somut olarak ortaya koymuyor.

Lenin Devlet ve Devrim yazısında  Engels den alıntıyla şu değerlendirmeyi yapıyor;
""Engels, tıpkı bir krallıkta olduğu "kadar", demokratik bir cumhuriyette de, devletin "bir sınıfın bir başka sınıfı baskı altında tutmasına yarayan bir makine"den başka bir şey olmadığını söylerken, bu sözleriyle hiçbir zaman, bazı anarşistlerin "iddia  ettikleri" gibi, baskı biçiminin şu ya da bu biçimde olmasının proletarya bakımından önem taşımadığını anlatmak istemez. Sınıf savaşımının ve sınıfları baskı altında tutmanın daha geniş, daha özgür, daha açık bir biçimi, proletaryanın genel olarak sınıfların ortadan kalkması için yürüttüğü savaşımı büyük ölçüde kolaylaştırır. ""
Sanırım Leninin yukardaki açıklaması , Başkaya nın kendiliğindenci "Saldırı- savunma ve karşı saldırı diyalektiği diye bir şey var"  genellemesinin, sınıf mücadelesi ve devlet biçimlerinden "diyalektik kopukluğu" nedeniyle yanlışlığını ortaya koyduğu gibi,  gerek Saudi Arabistan da "neden" savunma ve saldırı olmadığı, sistemlerin biçimleri arasındaki fark ve "savunma-karşı saldırı" ya hazırlanmayı kolaylaştırcak sistem biçimi konusuna da açıklık getiriyor.

Söyleminde bakarsak, Başkaya ya göre otokrasiye karşı alternatif "parlamenter demokrasi değil" (her ne ise) "yeni bir şey", yani "parlamenterizm" miadını doldurmuş. Başkayanın pek sevmediği Lenine göre; "Eğer "milyonlarca"işçi, genel olarak parlamentarizmden yana olmalarının yanında, aynı zamanda açıkça "karşı-devrimci" iseler, "parlamentarizmin siyasi bakımdan zamanını doldurmuş olduğunu" nasıl söyleyebiliriz!?...."" (Lenin, Burjuva parlamentolarına katılmak gereklimi)

Başkayanın yazısındaki bir başka çelişki kendisini hem "parlamentor demokrasiyi " çözüm olarak görmemesi, hemde "Önümüzdeki dönemde muhalefetin öncelikli hedeflerinden biri, halktan çalınanı ona iade etmek olmalıdır" diyerek," çözüm getirebilirliğini savurunuyor olmasında. Aynı şekilde yazısında bir yerde "burjuva demokrasisi" nin çözüm olmayacağını savunurken, diğer bir yerinde sağ liberal parti-lerin "radikal dönüşümler" yapabileceğini öne sürmesi.  

Bakın ne diyor Başkaya;
"Muhalefet moral üstünlük sağladı. Bu önemli bir başlangıç. İnsanlar politik sürece etkili bir müdahale yapmayı başardılar. ....… Artık radikal dönüşümlerin gerekli olduğu bir zamandayız. Bundan sonra şeylerin seyri, muhalefetin basiretine bağlı olacak.""
Muhalefet dediğinin CHP-İYİ parti den başkası olmadığı yazıdan belli. Yani Başkaya ya göre, "Gerekli olan Radikal dönüşümler", "şeylerin seyri" bu burjuva sağ-liberal ve burjuva milliyetci muhalefetin "basiretine "bağlı olacak.. Ne diyelim, "hızlı-sol" lafazanlıklarla, sağ-liberalizmin savunulması akademik  moda Türkiyede..Gerçi benzer savunular, kafa karıştırmalar ABD nin sözde sivil, ve amacı "dünyada özgürlükleri desteklemek" olan  NED (National Endowment for Democracy) kuruluşu ve NED in yüzlerce alt kuruluşlarının tüm dünyada mali ve akademik destekleriyle yaygın bir şekilde "sosyalizme karşı" öne sürdükleri teoriler ve alternatifler olduğu artık gizlenemeyen bir gerçek. Bu nedenle şaşırmamak gerekir.

Alternatif her ne olduğu bilinmeyen "yeni bir şey" değil, sosyalizmdir. Ancak sosyalizm, emekci halkı eğitmeyi, onları tüm haksızlıklara karşı örgütlemeyi, (evet Başkayanın reddettiği profesyonel devrimcilerden oluşan) önder bir parti oluşturmayı, kitlelere burjuva parlamentosunun çözüm olmadığını sadece teoride değil pratikte kanıtladığı, uzun süreli, inişli çıkışlı  bir mücadeleyi yani devrimin öznel şartlarını oluşturmayı , ve aynı zamanda nesnel şartlarının varlığını gerektirir. 

Lenin Bolşevik Tarihini ana aşamaları yazısında "Tecrübe kanıtlamıştır ki," diyor," proleter devriminin çok önemli bazı sorunlarında, bütün ülkeler kaçınılmaz olarak Rusya'nın yaptığını yapmak zorunda kalacaklar. " ve devam ediyor;
"Bolşevikler, parlamenter mücadeleye ve (gerçekte) burjuva cumhuriyetine ve menşeviklere karşı zafere ulaşan mücadelelerine büyük bir ihtiyatla başladılar; ve bu mücadele için hazırlıklar hiç bir şekilde basit değildi. Sözü geçen bu dönemin başlangıcında, hükümetin devrilmesi çağrısında bulunmadık, ama sovyetlerin kompozisyonunda ve düşünce yapısında önceden değişiklikler olmadıkça, hükümeti devirmenin olanaksız olduğunu açıkladık... kurucu meclisli bir burjuva cumhuriyetinin, kurucu meclissiz bir burjuva cumhuriyetinden daha iyi olduğunu; ama "işçi ve köylülerin" cumhuriyetinin, sovyet cumhuriyetinin her türlü burjuva demokratik parlamenter cumhuriyetten daha iyi olacağını söyledik. Eğer böylesine detaylı-eksiksiz, dikkatli-tedbirli ve uzun süreli hazırlığımız olmasaydı, Ekim 1917 de, ne zaferi kazanabilir, ne de zaferi sağlamlaştırabilirdik."
Emekci halkın düşünce yapısında parlamento konusunda bir değişiklik, devrimin öznel ve nesnel koşullarının olgun olmadığı Türkiyede gündemdeki baş düşman parlamentoyu işlevsiz hale getiren Otokrasidir. Çünki somut koşullarda, Stalin in  sözleriyle ""Siyasi özgürlük, en iyi ve en tam haliyle bir demokratik cumhuriyette sağlanır, elbette ki, kapitalizm koşullarında ne kadar sağlanabilirse. Bu nedenle, proleter sosyalizmin bütün savunucuları, sosyalizme [geçişte] en iyi "köprü" olarak, bir demokratik cumhuriyetin kurulması için mutlaka çaba gösterirler."""  ( Stalin anarşizm mi sosyalizmmi)

Gerek özelde  Türkiye ve gerekse genelde dünyadaki , venezuela örneği dahil, gelişmelere bakarsak, istisnalar olabileceğini reddetmeden, Türkiyedeki Sosyalist Devrimin yolu bu "köprüden" geçmek zorundadır diyebiliriz. Bu köprü kullanımı sadece kitleleri aydınlatma ve burjuva parlamentosunu teşhir etme amacıyla sınırlı değildir. Hiç bir Marksist Leninist seçimlerle  Parlamentoda "çoğunluğu kazanıp" devrim yapacağı hayaline kapılmaz. ML ler bilincindedirlerki, Parlamento da çoğunluğu kazanmak, yani devrimci bir hükümet kurmak  "Bir ayaklanmanın desteği olmadan" **gerçekleşemez. İşte burda parlamentonun kullanımında "ayaklanmanın koşullarını hazırlama" görevi önem taşır. ""Geçici Devrimci Hükümet" diyor Lenin," ayaklanmanın bir aracıdır...." geçici bir devrimci hükümet, sadece bir ayaklanmadan doğmaz, aynı zamanda onu yönlendirir". Sosyalist devrim -şimdiki şartlar altında- bu köprüden geçmek zorundadır.

Yani devrimin somut  şartlarının olmadığı dönemlerde, özellikle dini gericiliğin hakim olduğu , yaşamın dinselleştirildiği bir Otokrasiye karşı Parlamenter Demokrasi bir alternatiftir. Bu parlamenter demokrasinin son amaç olduğu, "herşeyin çok güzel olacağı"hayalciliğini yaymak, ya da devrimin koşullarının var olduğu ve "yarın devrim" hayalciliğini yaymak ne kadar burjuvaya hizmet ederse, kitlelere  alternatif olarak  " yeni bir şey", ""halkın kendi kendini yönetmesini sağlayacak doğrudan demokrasi" gibi sınıfsal özden uzak, ne ve nasıl olacağı, örneği olmayan "hayalci" bir alternatif ortaya atmakta o kadar burjuvaya hizmetdir.



Erdoğan A
6 Temmuz, 2019


* Fikret Başkaya , Paradigmayı değiştirmeden olmaz…

** Lenin, The Theory of Spontaneous Generation

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.