Header Ads

Header ADS

İlk Hedef Fıratın Doğusu mu yoksa Manbijmi ? Fıratın doğusundaki Savaşa adım adım.

""ABD nin bölgede kalma kılıfı var olduğu sürece savaşın devamı ve yaygınlaşma olasılığı da varlığını koruyacaktır."
"bu taktiksel yaklaşım ABD yi "yasal" dayanaklarından yoksun bırakmayı ve anlaşmaya zorlamayı hedef alıyor olabilir. "" 
Türkiyedeki gericiliğin "savaş çığlıkları" sadece "seçimlere bağlı olarak ele alınması yanında, dünyadaki değişim ve gelişmelerden kopuk "ABD müsaade etmez" gibi subjektif değerlendirmeler, aynen Afrin işgali öncesi döneminde olduğu gibi kendisini devam ettirmekte.

Özelle genel, parça ile bütün arasındaki diyalektik bağlantıdan tamamen kopuk değerlendirmeler, olayları sadece kendi içinde ve dış etkenlerden bağımsız yaklaşımın bir sonucu olmaya mahkumdur. "Türkiyedeki gelişmeler İpek Yolu ve enerji çıkarları global çatışmasından bağımsız değil, tam tersine onun bir yansımasıdır. AKP nin üstlendiği görev uluslararası tekelci sermaye ile iç içe olan Türkiyedeki sermaye ile , palazlanmış ulusal sermayenin arasındaki uyumu sağlamak ve Türkiyedeki sermayenin emperyalist yayılma ve soygunundan daha fazla pay almasını kolaylaştıracak ortam ve şartları yaratmak, bunu yaratacak siyasi sistemi oluşturmaktır....

Gelinen yerde hemen her ülke kendine yeni stratejik ortaklıklar aradığından, gelişmeleri anında değerlendirilemiyecek bir içeriğe sokuyor"" (1) Haziran 2017

Yani sorunun özü seçimler değil, genelde değişen dünya güç dengelerinde yerini belirlemek, buna direk bağlı olarak, özelde Suriyede bu "güç dengesi" değişiminde kendi yerini belirlemek, ve "denge" savaşından, kısa ve uzun vadeli,  mümkün olan en fazla çıkar ve kar sağlayabilmek..

Konuyu iki olasılık temelinde ele alalım; birincisi ABD "politika belirleyicisi" think tank gruplarının önerdiği "ABD nin TR ye tavizler vererek ilişkiyi "yumuşatma", bu anlamda  TR ye"müsaade etme!!", ikincisi, bunun karşıtı olan, somut gelişmeler temelinde TR nin Rusya ve Suriyeyi, stratejik çıkarlarına uygun düştüğü için "aktif te tarafsız"laştıran ve hatta "destekleyen" ABD den "müsaadesiz " hareketi.

Her iki olasılıkta da, İdlib sorununun henüz çözülmediği gerçeğini göz önünde bulundurursak, Türkiye gericiliğinin gündemindeki asıl askeri hedefin Fırat ın doğusu değil, 300,000 nüfuslu , çoğunluğunu  Arap ların teşkil ettiği Manbiç olması daha ağır basan olasılık içinde olduğunu  söyleyebiliriz. Taktiksel olarak, Manbiç e yapılacak hareket, oradaki demografinin değiştirilmesi faaliyetlerinin durdurulması anlamında Suriye hükümetinden, ve NATO nun bu bölgedeki etkisinden rahatsız olan Rusyadan da ciddi bir tepki görmeyecek, tam tersine onların uzun vadeli, özellikle yaklaşan Doğu Fırat hareketine ; 1) Fırat batısının tamamıyle ele geçirilmesi stratejik avantajını, 2) ABD ile ittifak halinde olan Kürt önderliğe ikaz ve tehdit mesajını verecektir.

Çünki Suriyenin İdlib sonrası, yada süreci içinde Fırat ın doğusuna yapacağı kaçınılmaz askeri hareketin öncesinde Manbiç in ABD ve müttefiklerinin askeri varlığından temizlenmesi askeri stratejik önem taşıyor.

Afrin de olduğu gibi, "ABD izin vermez" ezberci ve subjektif yaygaralara, ve hatta ABD nin kendi çıkarlarına ters olmasına rağmen , gittikçe gerileyen  ABD emperyalizminin, Türkiye nin Rusya ile olan stratejik ortaklığını zayıflatma amacında olası  taviz-politikası,  bu hareketi oldukça kolaylaştırabilir. Zaten bu "taviz ve strateji", Batı ya çalışan çoğunluk "Orta Doğu uzmanları" nın Afrin döneminden bu yana önerdiği bir "uzlaşma", "uyumlaşma", ""(yağmayı Türkiye ile) paylaşma" taktiği olmuştu ve hala olmakta devam etmekte. C. Bayık, M Karayılan ve D Kalkan için yakalanma ödül parası, bu  Türkiye ile "uzlaşma","yumuşama" taktiklerinin sadece bir parçasını oluşturmakta.

Türkiye gericiliği açısından doğu Fırat ta Kürt askeri güçlerinin Rakka ve Der Elzordan çekilmesi biçiminde ABD ile bir anlaşmaya girmesi her ne kadarda olası bir gelişme olsa da, böyle bir anlaşma Rusya ve İran gibi diğer önemli oyuncular tarafından, ya da en azından onların direk katılımı olmadan gerçekleşebilecek, sonuç getirebilecek bir çözüm olarak görünmüyor. Yani Türkiyenin "Rakka ve Der El Zor petrollerini ABD ile paylaşma "olası hayali", gelinen yerde gerçekleşme olasılığı ve ihtimali olmayan bir varsayım niteliğinde.

Bu nedenle, Türkiyenin gerek yaklaşan seçimler (kısa vade ve özel) ve "pazarlıklar"da daha da etken olma, "ortaklıkta yerini belirleme" (uzun vade ve genel) de  Manbiç olası asıl hedef gibi görünüyor. Manbiç le birlikte, Türkiye, yağmalanan petrol kaynaklarının denize ulaşan kısa "enerji yolu"nu kontrol altına almış olacak. Bu ise gerek var olan durumda ABD nin yağmasından pay almasına, gerekse sonrasında ki değişimde pazarlıkta önemli bir koz olacaktır.

Ancak yukarda da belirttiğim gibi, Manbiç üzerine ABD ve Türkiye arasında olası perde arkası bir "fikir birliği", Türkiyenin ABD ile Fıratın doğusu konusunda bir fikir birliği oluşturması gerçekleşmeden, "barışçıl" bir şekilde pratiğe dönüşemeyebilir.  yani ABD ile bir çeşit çatışma içine girebilirler. Bu anlamda, Türkiyenin Manbiç e hareketine ABD sözde karşı çıksa ve pratikte engellemeye hazır olsa bile, ABD nin tarihinden oldukça ders alan gericiler, onları "kendi yöntemleri" ile tarafsızlaştırma taktiğini  kullanabilirler - sansasyonlu bir ya da birkaç provokasyon. Bu provokasyon tek taraflı olabileceği gibi, eğer ABD ile bir "uyumlaşma" pazarlığı çerçevesi içinde ise, Türkiyenin böylesine sansasyonlu bir tezgahı sonucu, bir tür "provokasyon" gerekçesiyle Manbiç e saldırısına, ABD nin askeri olarak aktif müdahale "etmeme" sine gerekli bir kılıf sağlayacak "engelleme", "şöhretini-gururunu koruma" (face saving) taktiği de olabilir. Bu anlamda  böyle bir provokasyon ABD nin bilgisi, belki de yönlendirmesi dahilindede olabilir. 

Gittikçe zayıflayan ABD emperyalizmi açısından Kuzey Suriyede Rusya ve İran ın boşluğu doldurması yerine, hala stratejik ortaklık umutları içinde olduğu TR nin doldurması, stratejik olarak daha da işine gelebilir. Manbiç e harekete karşı aktif tavır almaması, Suriyenin petrol ve enerji yollarının ABD ve Türkiye arasında defakto bir "uyumla" paylaşılma ve Türkiyenin Rusya ve İranla olan stratejik ortaklığı zayıflatma yolunda önemli adım olarak görülebilir. 

Ancak , Suriyenin en önemli ekonomik kaynağını bulunduran Fıratın doğusunun ABD nin ve PYD nin elinde olması, bunun Suriye, Rusya ve ortakları tarafından kesinlikle kabul edilemiyecek bir durum olması, TR nin bu tür bir "uyumlaşma" ya, en azından açıktan, sıcak bakmasını engellediği için bu taktiğin "gerçek yaşama ne kadar yansıtabileceği "önemli soruyu karşımıza çıkarmakta.

Gelişmelere bakılırsa, ABD ve Türkiye gericiliği arasındaki "uyumsuzluk" ve " çatışma" daha da derinleşecek. Bu nedenle, Türkiye gericiliğinin  Manbiç ten önce Fıratın doğusuna direk ve toplu bir saldırısı , Suriye ve Rusya buna hazır olmadığı sürece, olasılık içinde görünmüyor.  Bu da Manbiç in işgali olasılığını ön plana çıkarıyor.

Bunun tam tersi , ikinci olasılıkta, Suriye, Rusya, Türkiye stratejik ortaklığı olasılığını hesaba alırsak, Şubat 2018 de değindiğim gibi  ""TR nin stratejik ortaklığında ani ve büyük bir değişim olmazsa, Manbije saldırma olasılığı bir yana, en önemli ve etken olabilecek hareketi, Kobani , Suluk Ad Darbasiyah yönünde , ayni "kılıf" larla bir saldırı olabilir....böyle bir hareket, PYD nin Raqqa vb yerlerden çekilmesi, kuzeye yüklenmesi "nedeni" ni yaratacaktır. "" (3) Aynı şekilde, ABD nin uzun vadeli çıkarlarına ters bir şekilde o nu NATO üyesi TR yi karşı karşıya getirme olasılığını arttıracaktır. Bu taktiksel yaklaşım ABD yi "yasal" dayanaklarından yoksun bırakmayı ve anlaşmaya zorlamayı hedef alıyor olabilir.

"Suriyede şu andaki "bölünme"ye bakarsak, Suriyenin ekonomisini ayakta tutan bütün "Petrol Alanları" kendi elinde değil, büyük çoğunluğu Kürt nüfüsünun azınlıkta ve kimi yerde hiç olmadığı ABD tarafından belirlenen "suni sınırlar" içinde. Ayni şekilde petrol dağıtım yolları da çoğunlukla Suriyenin kontrolü altında olmayan ya Cihatcıların, ya daesh in, ya da PYD nin elindeki bölgelerde.

Böyle bir defakto-paylaşımın, sadece Suriye egemen sınıfı değil, Suriye halkı tarafındanda kabullenilebileceğini varsaymaya olanak yok. Bu "kabullendirme" sadece ama sadece savaş zoruyla yapılabilir. bu ...savaşın devam edeceği gerçeği kendini somutlaştırır."" (2)  Şubat 2018 . .. 

Yani, ABD oradan bir tür anlaşmayla ayrılmadığı sürece, Fırat ın doğusuna askeri müdahele kaçınılmaz bir gerçek. "Kürt önderliğinin saldırgan ABD emperyalizmi ile ittifakını bozup, Suriye ve Rusya ile bir anlaşmaya gitmesi, planlanan ve oynanan bir sürü oyunların bozulması sonucunu doğurabilir.  En önemli ve ilk adım Kürt halkını topun ağzından kurtarmak olması gerekir. Çünki diğer halkların geleceğide Kürt halkının bu anlamda kurtuluşuna bağımlıdır."" (2)  Şubat 2018 

Olasılığı yüksek olan bir savaşın engellenmesi yönünde, "Kürt askeri güçlerinin, nüfusun Arap olduğu alanlardan çekilmesi, Kürtleri daha yasal ve "olası çatışmalar"dan soyutlayan, en önemlisi ABD nin uzun vadeli planlarına direk alet olmayacak bir konuma sokabilir." 

Kürt önderliği, açıkça belirttiği gibi,  "kazanımlarımızdan vazgeçmeyiz" derken ABD ile birlikte işgal altında bulunan, Kürt nüfusunun olmadığı bölgelerden vazgeçmeyeceğinden, yani "ilhak" tan bahsediyor.  Ne Suriyenin, ne de Rusyanın, Arap nüfusunun ve enerji kaynaklarının bulunduğu bu bölgelerin  "ilhak" ı na tavırsız kalacağını beklemek için hayalci olmak gerekir, bu "hayalcilik" ise sadece ABD nin hala "istediği yerde ve biçimde borusunu öttürdüğü" güçte olduğu "yanlış bilinç" ten kaynaklanıyor. Buna ilave olarak, bu "ilhak " özellikle TR gericiliğinin Fırat ın doğusuna saldırılarıları için önemli "kılıf" olacaktır. 

Gelişmelere baktığımızda, Türkiyenin Esad karşıtı başlangıç politikasından,  uzun süreir Esad ın dolaylı - defakto stratejik ortağı politikasına geçişi - ABD den uzaklaşıp Rusya ve İran la stratejik ortaklığa girmesi, öz gücüne değil de, gerileyen ABD emperyalizmine bel bağlamanın getireceği sonuçların bölge halkları açısından oldukça vahim sonuçlar yaratacağına işaret etmekte..

Kürt askeri güçlerinin Rakka ve Der El Zordan Kürt bölgelerine çekilmesi, bu tehlikeden büyük ölçüde kurtulmanın yanında, ABD nin bölgede bulunma "yasal" kılıfını da ortadan kaldıracaktır. Böyle bir sonuç, ABD yi bazı tavizler alıp anlaşmayla çekilmeye zorlayabilir, bu da savaşın en azından bu dönemde sona ermesini getirebilir. Aksinde, ABD nin bölgede kalma kılıfı var olduğu sürece savaşın devamı ve yaygınlaşma olasılığı da varlığını koruyacaktır.

Özelle geneli yeniden bağlantılarsak, Suriye de savaşın bir şekilde sona ermesi, Türkiyedeki gericiliğinde kitlelerin dikkatini dağıtacak "savaş" naralarını azaltmasına neden olabilecek, kitlelerin gerek ekonomik ve gerekse sosyal anlamda içinde bulundukları durum ön plana çıkacak, kitlesel hareketler kaçınılmaz olarak yaygınlaşacaktır.  AKP nin devamlılığı bu savaşın devamlılığına, sonu bu savaşın sonuna diyalektik bağlantılıdır. 

Erdoğan A
17 Aralık 2018

*  ""İlhak kavramı genellikle şunları içerir: (1) Zor kavramını (zorla kendine bağlama); (2) başka bir ulus tarafından ezilme kavramını ("yabancı" bölgelerin kendi topraklarına katılması vb.), ve, bazan da (3) statükonun bozulması kavramını.

Sosyal-demokratlar genel olarak zorun kullanılmasına karşı olabilirler mi diye sorulabilir. Besbelli ki, olamazlar. Bu demektir ki, biz, ilhaklara, zorla gerçekleştirildiği için değil, başka nedenlerle karşıyız. Sosyal-demokratlar statükodan yana da olamazlar. Ne kadar evirip çevirirseniz, gene de ilhak, bir ulusun kendi kaderini tayin etme hakkının çiğnenmesidir, halkın iradesine karşı olarak devlet sınırlarının saptanmasıdır.

İlhaklara karşı olmak, ulusların kaderlerini tayin etme hakkından yana olmak demektir. "" Lenin , İlhak Nedir

Hem UKKTH dan bahsedip hem de ilhak ı savunmak kendi içinde çelişkili...

(1) Türkiye ve Kürdistan - ABD kıskacında İrana Karşı

(2) PYD nin İntihar Politikası Üzerine bir defa daha.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.