Dimitrov - Dil kullanımı üzerine
Dimitrov
Bütün ülkeler ve halklar için geçerli, evrensel bir faşizmin gelişim şeması ortaya koymak büyük bir yanlış olacaktır. Bu, gerçek bir mücadele sürdürmemize yardım etmeyecek, zararlı olacaktır. Üstelik meselenin böyle konulması, doğru ve tutarlı olarak yaklaşıldığında -gelişimin belirli bir aşamasında- faşizme karşı mücadele cephesi içine alınabilecek veya en azından tarafsız hale getirilebilecek grupların faşizm kampına itilmesi sonucunu doğuracaktır.
Lenin'in politik ve taktikçi dehası partinin, sloganlarını ve doğru hareket çizgisini halk kitlelerine kendi deneyleriyle anlatmaktaki ustalığından doğmuştur. Bolşevizmin tarihini devrimci işçi hareketinin politik strateji ve taktiklerinin bu en büyük hazinesini incelersek, Bolşeviklerin kitlelerin öncülüğü yöntemlerini. Parti öncülüğü yöntemlerinden her zaman daha üstün tuttuklarını görürüz.
Bunların yanısıra, eğer halkın anladığı dilde konuşmayı öğrenmezsek, kitlelerin kararlarımızı anlamayacağını da iyi bilmemiz gerekir. Çoğu zaman basit, somut, kitlelerin yadırgamayacakları ve anlayabilecekleri bir tarzda konuşamıyoruz. Dilimizi, ezbere bildiğimiz soyut formüllerden hâlâ temizleyemedik. Bildiriler, gazete yazıları, kararlar ve tezler öyle ağır bir üslup ve dille yazılmaktadır ki, bunları değil işçi kitleleri, Parti görevlileri bile zor anlamaktadır.
Yoldaşlar, bu yazıları okuyan ve dağıtan işçiler, özellikle faşist ülkelerde, hayatlarını tehlikeye atmaktadırlar. Eğer bütün bu fedakarlıkların boşuna gitmesini istemiyorsak, halk kitleleri için yazdıklarımızı onların dilinde yazmalı, bunun gerekliliğini çok iyi anlamalıyız.
Bu mesele sözlü propagandalarımızda da aynı derecede önem kazanmaktadır. Faşistlerin bu konuda birçok yoldaşımızdan daha becerikli ve esnek davrandıklarını inkar edemeyiz.
Burada, Hitler'in iktidara geçmesinden önce ve meşhur dolandırıcı ve spekülatör Sklarek kardeşlerin birkaç ay süren duruşmaları sırasında Berlin'de yapılan bir işsizler toplantısından sözetmek istiyorum. Bir Nasyonal Sosyalist, toplantıdaki konuşmasında, Sklarek kardeşlerin duruşmasını kendi işine gelen bir biçimde yorumladı. Sklarek kardeşlerin dolandırıcılığını, rüşvetçiliğini ve diğer suçlarını anlattı, aylardır sonuçlanmayan davanın Alman halkına yüzbinlerce marka malolduğunu belirtip büyük bir tezahürat eşliğinde Sklarek kardeşler gibi gibi soyguncuların hemen öldürülmesi ve dava için harcanan paranın da işsizlere dağıtılması gerektiğini söyledi.
Sonra bir Komünist kalktı ve söz istedi. Önce söz vermek istemeyen başkan, Komünistin sözlerini duymak isteyen dinleyicilerin baskısına dayanamadı ve söz vermek zorunda kaldı. Komünist kürsüye çıktığı zaman, herkes büyük bir heyecanla, söyleyeceği sözleri bekliyordu. Neler söyledi biliyor musunuz? Yüksek ve güçlü bir sesle:
"Arkadaşlar," diye söze başladı, "çalışmalarını yeni bitiren Üçüncü Enternasyonal Genel Kurulu, işçi sınıfının kurtuluş yolunu göstermiştir. Bu yolda size düşen görev arkadaşlar, "işçi sınıfının çoğunluğunu kazanmak"tır. Genel kurul işsizlerin hareketlerinin 'politikleşme'si gerektiğini belirtmiştir. Genel Kurul bizden politik seviyenin yükseltilmesini istemektedir."
Genel Kurulun kararlarını işsizlere açıklayarak sözlerine aynı havada devam etti.
Böyle bir konuşma işsizleri etkileyebilir miydi? İşsizler kendilerini daha yüksek bir seviyeye ulaştırmak için önce politikleştirmemizden, sonra devrimcileştirmemizden, daha sonra da harekete geçmemizden hoşnut olabilirler miydi?
Oturduğum köşede, yapılması gereken şeyleri somut bir biçimde ağzından duymak istedikleri Komünisti sabırsızlıkla kürsüye çağıran işsizlerin esnediklerini, sıkıldıklarını gösteren hareketler yaptıklarını görüyordum. Başkanın konuşmacının sözünü küstah bir davranışla kesmesi ve dinleyicilerin de buna karşı çıkmaması beni hiç şaşırtmamıştı.
Propaganda çalışmalarımız içinde bunun bir sürü örneği vardır. Böyle şeyler yalnız Almanya'da da olmamıştır. Bu tip yapılan propaganda insanın kendi davasına karşı propaganda yapmasından pek de farklı değildir.
Raporumu okuduğum sırada Başkan; Yoldaş Kuu-sinen. Kongre üyelerinden bana verilmek üzere ilgi çekici bir mektup aldı. Bu mektupu okuyorum:
"Aşağıdaki meseleyi konuşmanızda lütfen Kongreye getirin. Üçüncü Enternasyonal'in alacağı kararlar yalnız eğitilmiş komünistlerin değil, Üçüncü Enternasyonal kararlarını okuyan her işçinin de komünistlerin istediklerini, komünizmin insanlığa getireceklerini, önceden bir eğitim görmeden anlayabilecekleri bir biçimde yazılmalıdır. Bazı parti liderlerinin unuttukları bu nokta kendilerine, hem de kuvvetle hatırlatılmalıdır. Propagandamız açık bir dille yapılmalıdır."
Bu mektubu yazanın kim olduğunu kesinlikle bilmiyorum ama, bu yoldaşın, mektubunda, milyonlarca işçinin isteğini ve düşüncesini seslendirdiğinden hiç kuşkum yok. Birçok yoldaşımız kitlelerin çoğu zaman anlayamayacağı oturaklı sözlerin ve sayısı kabarık formüllerin daha güçlü bir propagandaya yol açacağını sanıyorlar. Bu arada bazı yoldaşlar Lenin'in her zaman halk dilinde, kitlelerin hemen anlayabileceği bir tarzda yazdığını ve konuştuğunu da unutuyorlar.
Hepimiz şu cümleleri bir kanun, bolşevik kanunu, temel bir kural bilelim:
Yazarken ya da konuşurken sizi anlaması, size inanması ve sizi izlemesi gereken işçileri düşünün. Kendisi için yazdığınız, kendisi için konuştuğunuz insanları unutmayın.
İŞÇİ SINIFININ FAŞİZME KARŞI BİRLİĞİ (Üçüncü Enternasyonalin 7. Dünya Kongresi) 13 Ağustos 1935 Tarihli Konuşmasından alıntı
Hiç yorum yok