Header Ads

Header ADS

Savaşların ML Değerlendirilmesi Üzerine - 4- ideoloji ve savaş

Savaş Nedir ? Savaşların ML Değerlendirilmesi  Üzerine -1

Bu yazı Sovyet yazarlarının * "Savaş" üzerine yazıları temelinde, onlardan aldığım notların günümüze yorumlanan bir "çeviri - derleme" si olarak, bir kaç bölümde yayınlanmakta olan yazı dizisinin Dördüncüsü.

""Eğer bir savaşın "özü", örneğin yabancı zulmüne son vermekse, o zaman, ezilen devlet ya da ulus açısından böyle bir savaş ilericidir. Buna karşılık, eğer bir savaşın "özü" sömürgelerin yeniden bölüşülmesi, yağmanın paylaşılması, yabancı toprakların yağmalanmasıysa, o zaman ata topraklarının savunulmasına ilişkin bütün sözler, "halkın aldatılmasından başka bir şey değildir". Lenin

İdeoloji ve Savaş
Savaş konusu incelendiğinde, sadece  ekonomik koşullara ve sınıfın ve politik güçlerin özgüldeki çatışması ve ya uyumuna değil, aynı zamanda ideolojik yönlerine de dikkat edilmelidir, çünkü ideoloji her zaman sınıfların hayati çıkarlarını ifade eder ve savunur, asli, temel hedefleri ifade eder. Emperyalist ideoloji - anti-komünizm - tekelci sermayenin ideolojisidir, oysa komünist ideoloji - Marksizm - Leninizm - işçi sınıfının ve tüm çalışanların hayati çıkarlarını ifade etmektedir.

İdeoloji, belirli bir savaşın araç işlevini yerine getirir. İdeolojik mücadele araçları "özel" dir, çünkü "genel"de, askeri harekatların ve savaşın seyrini ve sonuçlarını doğrudan etkilemezler, fakat insanların bilinçlerini, bakış açılarını, görüşlerini, morallerini ve mücadele de verimliliklerini etkilerler. İdeolojik araçlar, askerlerin ve kendi ülkesindeki nüfusun moralini güçlendirebilir, ordunun ve düşman ülkelerin nüfusunun moralini ve politik ilkelerini aşındırabilir.

İdeolojinin savaş hedefleri (ve bu nedenle savaşın karakterleri üzerinde de), ve strateji de,  savaşın, ve savaşın kendisinin hazırlıklarında, sınıfların ve devletlerin politikalarına temel teşkil eden muazzam bir etkiye sahip olduğunu vurgulamak özellikle önemlidir. Bu işlevler, göreceli olarak bağımsız olsalar da, organik olarak bir araya getirilip birbirleriyle etkileşime girerler, çünkü ideoloji, savaşı, onun gidişatını ve sonucunu insanların aktiviteleriyle büyük ölçüde etkiler.

Savaşlarda İdeolojinin Tarihsel Yeri ve Rolü

Genel olarak ideolojik mücadele ve ideoloji farklı tarihsel dönemlerde yapılan savaşlarda farklı roller oynamıştır. Geçmişte rolleri diğer herşeye göre, düşman üzerine etkileri konusuyla sınırlıydı. 20. yüzyılda, kitleleri etkilemenin teknik imkânların büyüdüğü, kitlelerin daha aydınlanmış ve daha derinden siyasete çekildiğinde, ideolojik mücadelenin savaşta ki rolü büyük ölçüde arttı. Haklı savaşlarda, komünist ideolojinin yayılması, emekçi kitlelerin düşmanları üzerindeki zaferlerini sağlamada muazzam roller oynamıştır.

Modern koşullarda savaştan önce gelen ve ona katılımda ideolojik mücadele özellikle keskindir, ve savaşta yenilgi, sadece askeri, ekonomik ve politik bir yenilgi değil, aynı zamanda ideolojik bir yenilgidir de. Günümüzde halkın ve ordunun iyice ideolojik bir hazırlığı olmadan, bırakın savaşı kazanmayı, bir savaş başlayamaz ve gerçekleştirilemez.

İdeolojinin savaştaki rolü, belirli bir tarihsel çağda, özellikle de ifade ettiği sınıfın çıkarlarına, o sınıfın tarihsel rolüne ve verilen savaşta izlediği politik amaçlara dayanan "biçime" bağlıdır. Bu rol aynı zamanda sosyal kalkınmanın yasaları ve itici güçleri tarafından belirlenir.

Feodalizm çağında, örneğin, dini ideoloji hakimdi. Tüm ilhakçılar, yağmacı savaşlar, ve aynı zamanda, feodal beylere karşı köylü kitlelerinin yürüttükleri devrimci savaşlar, dini fikirler bayrağı altında gerçekleştirildi. Fakat biçim - dini ideoloji - benzer olsa da, bu ideolojinin altında yatan politik özlemler farklıydı.

Kapitalizmin ve burjuva ulusal devletlerin ortaya çıkmasıyla, bu devletlerin yürüttüğü savaşlarda, politik ideoloji belirleyici etken oldu ve burjuvazinin çoğunlukla, politik ideolojiyi, feodalların ve din adamlarının dini ideolojisine karşı koydu.

Kapitalizmin ilerici gelişim döneminin tipik nedeni, burjuva demokratik dönüşümlerin sorunlarını çözmeyi, yabancı baskısını devirmeyi ve ulusal özgürlüğü savunmayı amaçlayan savaşlardı. Bu dönem sürecinde burjuva ideolojisi, burjuva ulusal devletlerin kendi ulusal kültürleriyle birlikte kurulma mücadelesinde bir araç olarak kullanılan ulusal bir ideoloji idi.

Bu ideolojinin oynayacağı ilerici bir rolü vardı. Burjuva topluluğunun halk kitlelerini etrafında toplanmasına yardımcı olan manevi güçtü. Ulusal ideoloji, bu nispeten ilerici rolü, emperyalist sömürü ve baskıya karşı sömürge ve bağımlı ülkelerdeki halkların ulusal kurtuluş mücadelesinin kesin aşamalarında oynamaya devam edecekti.

Ulusal savaşlar çağında yaratılan ulusal ideoloji, küçük burjuvazide ve proletaryanın geniş bir parçası üzerinde derin izler bıraktı. Burjuvazi tarafından emperyalist dönemin yıkıcı savaşlarında kullanıldı. Birinci Dünya Savaşı'nda, emperyalist burjuvazi, “Ulusal” ideolojiyi kullanarak ve “anavatanın savunulması” kavramı üzerine spekülasyon yaparak, insanları aldattı.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra “ulusal” ideoloji artık emperyalist çıkarları karşılayamaz hale geldi. Çünkü bu ideoloji artık birleştirmiyor, ama emperyalist devletleri ulusal prensibe göre ayırıyor ve kendi saldırgan askeri blokları içinde birliğin kurulmasını engelliyordu. Bazı burjuva bilim adamları, Avrupalı ​​halkların milliyetçiliğinin, Batı Avrupa'nın politik, ekonomik ve askeri birliğini engelleyecek kadar güçlü olduğunu kabul etmeye mecbur kaldılar. Bu, emperyalist teorisyenleri, eski ideolojik silahın yeni amaçlara hizmet etmesini sağlamak için değiştirmeye ve yeniden şekillendirmeye zorladı. Örneğin, onlar “Avrupalılaşma” ve Atlantik cilik” ideolojilerini ön plana çıkarıyorlar ve bazı Avrupalı ​​ulusların milliyetçi “dar görüşlülüğüne” saldırıyorlardı.

Modern burjuva gerici ideolojisi, her şeyden önce, “özgür dünya” paçavra ideallerini yamamak ve yenilemek,  için her yolu deniyor, ikinci olarak, doğanın ve tarihsel gelişimin düzenlerinin tahrif edilmiş çarpık bir resmini veriyor. Burjuva propaganda çabaları, modern kapitalist dünyanın, ana toplumsal çelişkilerini ve hatalarını gizlemeye, politik bilinci köreltmeye ve emekçilerin sosyalizm için mücadele etme isteğini felç etmeye çalışmaktadır.

Anti-komünizm artık emperyalizmin temel ideolojik-politik silahıdır. Onun temel içeriği, sosyalist sistem hakkında iftira, Komünist Partilerin politika ve amaçlarının ve Marksist Leninist öğretinin, tahrif edilmiş şekilde yorumlanmasıdır .

Anti-komünizm, modern burjuva ideolojisinin krizinin açık bir ifadesidir. Bu kriz, emperyalist burjuvazinin kitlelerin zihnini kavrayabilecek fikirleri geliştirememesinden kaynaklanır. Kitleler giderek Marksist-Leninist fikirleri benimsiyor ve anti-emperyalist mücadelede onlara rehberlik ediyorlar.

Emperyalist gericilik, ilerici, gelişmiş ve devrimci her şeyi ezmek için anti-komünizmin sahte sloganlarını kullanır. Anti-komünizm, ulusal kurtuluş hareketilerine karşı savaşmak ve işçilerin saflarını bölmek için kullanılır. Örneğin, ABD'de anti-komünizm, ABD Komünist Partisi nin Programı, “Hitler'in zamanındaki gibi, bugün de temelde aynı amaca hizmet eder " der".

Burjuva ideolojisinin birçok türü ve biçimi olsa da, emekçi insanları aldatmak için birçok yöntem ve araçları da vardır; bunların hepsi, sadece tek bir amaca sahiptir; kapitalist sistemi savunmak . Modern burjuva politik ve ekonomik teorileri, felsefesi ve sosyolojisi, ahlakı ve estetiği, tekelci egemenliği ve sömürüyü haklı çıkarmaya, kamusal mülkiyeti ve kolektivizmi yok etmeye, militarizmi ve savaşı övmeye, sömürgeciliği ve ırkçılığı haklı çıkarmağa, ve halklar arasında çatışma ve nefret tohumu ekmeğe hizmet eder.

Tarihsel deneyim, özellikle (1941-1945) Büyük Vatansever Savaş , ideolojinin savaşta büyük bir rol oynadığını doğrulamıştır. Yeni bir sosyal sistemi temsil eden Sovyetler Birliği — sosyalizm; yeni bir askeri örgüt — Sovyet Ordusu; ve yeni bir ideoloji — komünizm, ölüm ve yaşam mücadelesinde nazi Almanya ile karşı karşıya kaldı . İki ülkenin birbiriyle ortak hiçbir şeyleri yoktu.

İkinci Dünya Savaşı'nın deneyimi, modern savaşta ideolojinin artan rolü için bir neden daha ortaya çıkardı. Emperyalist dönemin savaşlarında ve sosyalist sistemin ortaya çıkmasına kadar, muhalifler genellikle benzer bir ideolojiyi benimsemişlerdi. Birincisi, sömürücü sınıfların bir ideolojiydi, ikincisi, anti-bilimseldi ve üçüncü olarak, doğrudan ya da sonunda insanlığın ilerici gelişiminin çıkarlarına karşıydı.

Benzer ideolojiler bir savaşta çarpıştıklarında, gidişatı üzerindeki etkisi nötrleştirilir ve bu nedenle ayırt edilmesi zorlaşır. Gerçi bu durumlarda ideoloji savaşın hazırlanmasında ve yürütülmesinde önemli bir rol oynasa da, ideolojinin doğası değil, siyasal amaçlarının karakteri , çatışan taraflardan birinin ideolojik üstünlüğünü sağlayan etken olur.

Sadece geçmişin iç savaşlarında farklı ideolojiler birbirine karşı çıkmıştı. Kölelerin köle sahiplerine karşı, serflerin toprak sahiplerine karşı ve proletaryanın burjuvaziye karşı savaşlarında durum böyleydi. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, köylü savaşlarındaki katılımcılar resmi olarak dini bir ideolojiyi kabul ettiler, fakat siyasi içerikte, feodal beylerin ideolojisinden radikal olarak farklıydı.

Modern savaşlarda ideolojinin oynadığı büyük rol, kitle iletişim araçlarının (basın, sinema, radyo, televizyon, vb.) genişletilmesi ve mükemmelleştirilmesinden kaynaklanmaktadır. Kapitalist ülkelerde bu medya burjuvazinin elindedir ve ideolojisini yaymaya hizmet eder. Bununla birlikte, kapitalist ülkelerde, emperyalist fikirlerin, militarizm ideolojisinin ve saldırganlığın parçalayıcı etkisiyle savaşmak için çeşitli araçlar kullanan ilerici güçler de vardır. .

Modern Savaşta İdeolojinin Rolüne İlişkin Burjuva Görüşleri

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra emperyalist teorisyenler ideolojinin rolü konusunda özellikle yeniden yapılanma içine girdiler. Onlar savaşların deneyimlerinden, saldırgan yerel savaş ve üçüncü dünya savaşı hazırlama ve başlatma çıkarlarıyla uyuşan, kendi sınıfı çıkarları doğrultusunda  "genellemeler" ve "sonuçlar" çıkardılar.

Bu, özellikle emperyalizmin askeri ideologlarının, generallerin , emekli ya da hala aktif hizmetde olanların yanı sıra, pek çok “sivil” filozof ve sosyologun, ideolojik savaş ve ideolojik savaşların modern tarihsel döneme özgül bir özellik olduğunu dile getiren bir çağ olduğunu ileri sürdüğü varsayımı gerçeğinde kendisini ortaya çıkarır. .

Werner Picht, “İdeolojik savaşların eşiğinde duruyoruz” diye yazıyor . “İdeolojik çelişkilerin dünyayı dönüştürmek için birincil güç haline geldiği bir çağa giriyoruz”  Diğer birçok emperyalist kuramcı ve yazar, aynı temelde konuşur .

Modern savaşların ideolojik temelde olduğu iddiası özellikle saçmadır, çünkü ideolojik çelişkiler hiçbir zaman birincil olmamıştır ve asla birincil olamazlar: her zaman ikincil- yani ekonomik çelişkilerin türevi olmuşlardır.

Bu, burjuva ideolologlarının ideolojik savaşların örnekleri olarak bahsettikleri dini savaşlar dönemi için de geçerlidir. Gerçekte dinî savaşlar, ekonomik nedenlerin bir uzantısıydı ve çok kesin politik, sınıf amaçlarını takip ediyordu. Dini görüşler bu savaşların sebebi değildi, ideolojik silahlardı.

Modern burjuva ideologlarının ideolojik savaşlar çağına dair tüm konuşmaları, temel Marksist-Leninist ilkeye karşı yöneltilmiştir. Savaş, bir sınıfın politikalarının şiddet yoluyla devam etmesidir, ve siyasetin kendisi “ekonominin yoğunlaşmış bir ifadesi” dir. Bu konuşmanın amacı , iki dünya sistemindeki karşıt ideolojilerin varlığının, komünist ideolojinin savaşın tohumlarını içerdiği, olası bir üçüncü dünya savaşının kaynağı olduğunu iddia etmektir.

İdeolojik savaştan bahseden bazı askeri ideologlar, ideolojik yenilginin hepsinden daha ağır (yenilgi) olduğunu kabul etmeye mecbur kaldılar. Bu nedenle emperyalist burjuvazinin temel görevlerine tekabül eden bir ideolojiyi şu anda ve gelecekteki savaşta, gözleren ırak tutmak, düşman, “komünist fikirlerin saldırısına dayamak”, kendilerinin dışındakilere yüklemek, bu düşünceyi hakim kılmak için her yolu deniyorlar. Onlara göre,“İdeolojik savaşlar döneminde ve ideolojik olarak oluşmuş bir askeri güce karşı savaşta başarıyı, sadece kendisini savunmak için "değerlere", "fikirlere" ve "ahlaki ilkelere" derinden inanan bir ordu elde edilebilir.” 

Yani,
(kendi belirledikleri)  "değerlere", "fikirlere" ve "ahlaki ilkelere" derinden inanç , emperyalist saldırganlığın "ideolojik" kılıfı haline getirilir. 

Bu kılıf , aslında, "özel çağ ideolojik savaşları" hakkındaki tüm konuşmaların temel sebebidir. Nazi ideolojisinin şampiyonları , emperyalist devletlerin ordularını gelecekteki savaşta komünist ideolojiye karşı koyabilecek bir ideolojiyle emprenye etme, bütünleştirme hayalini kuruyorlardı. Faşist ideolojinin iflasının ve İkinci Dünya Savaşı'nda komünist ideolojinin tam zaferinin bilincinde olan emperyalist ideologlar, sınıf önyargısına batmış oldukları için doğru sonuçları çizemediler.

Emperyalist ve burjuva ülkelerde "kapitalizmin kıyameti" genel olarak "medeniyetin kıyameti" olarak tasvir edilir. Özgül koşullara bağlı olarak, kozmopolitlik, milliyetçilik, ırkçılık, Maltuşizm, “halk kapitalizmi”, “ulusal komünizm” ideolojileri, ya da şu anda amaçlarına hizmet edecekleri her türlü ideolojik biçimleri düşünür ve uygularlar. .

Emperyalizmin yozlaşmış ideolojisinin yağmacı savaşlar yapmalarını sağlayabilecek "birleşik bir güç" olarak hareket etmesini istiyor ve bu yolda adımlar atıyorlar. Lenin in değerlendirdiği gibi , emperyalistlerin birleşerek ultra bir emperyalist oluşturması soyut da böyle bir olasılık reddedilemez, ancak mali sermayeler bir dünya birliğini oluşturmadan önce emperyalizm kaçınılmaz olarak patlayacak, kapitalizm kendi zıddına dönüşecektir.

Aynı zamanda , gerici emperyalist ideolojinin gidereke-ölümcül olan etkisini küçümsememeli: ideolojinin savaşta ve toplumun bütünündeki rolü, sadece onun doğasına değil, aynı zamanda daha başka birçok duruma da bağlıdır.

Birincisi, eğer en geniş kitleler tarafından  kucaklandırılmışsa,  yanlış fikirler bile ciddi bir güçtür.

İkincisi, gerici burjuvazi amaçlarına göre her türlü fikri kullanır, “ anavatan savunması ” sloganının, özgürlük ve demokrasi ideallerinin ve hatta sosyalist fikirlerin çekici kuvveti üzerine spekülasyon yapar . Burjuva ideolojisi aldatma ve demagojiye başvurur, savaşta maddi menfaatleri savunur, “kırmızı  vb.tehlike” kılıflarını kullanır.

Ancak, en önemlisi, modern burjuvazinin insanları sevmeyen ideolojisinin, militan gericilerin politikalarında somutlaştığı gerçeğidir. Bu politika, emperyalist askeri blokların oluşturulmasından ve askeri doktrinler ve stratejilerinden sorumludur. Bu nedenle burjuva ideolojisine karşı , diş ve çivi ile savaşılmalıdır.

Burjuva İdeolojisine Karşı Tutum

Modern dünyada, iki ideoloji, komünist ve burjuva ideoloji arasında şiddetli bir mücadele sürmektedir. Bu mücadele, halkın kapitalizmden sosyalizme tarihsel geçişine dair düşüncesinin yansımasıdır. 

Emperyalist ideolojiye teorik bakımdan inkar edilemez bir biçimde üstün olan Marksist-Leninist ideoloji, hangi biçimlerde olursa olsun, emperyalist ideolojiye yıkıcı darbeler vurabilir. Marksist- Leninist ideoloji, nesnel gerçekliği ve mevcut sosyal gelişimin ihtiyaçlarını,burjuvaziden den daha derin ve doğru yansıtır.

Komünist ideoloji, savaş tohumlarını taşımayan sosyalizmin ekonomik ve politik sistemine dayanır. Halklar arasında bir dostluk ve barış ideolojisidir.

Emperyalist ideoloji militarizm ve savaş, halklar için, halklar arası nefrettir. İnsanın insan tarafından sömürülmesine dayanan kapitalist toplum, uzlaşmaz çelişkilerle bölünür. Savaşları sürdürmek için emperyalistlerin bu sınıfsal çelişkileri körüklemek ve sözde "homojen" , şu veya bu bir “halkın birliği” ni elde etmek zorundadırlar. Bu görev burjuva ideolojisine ve burjuva ideologlarına yüklenmiştir. Burjuvazi, emekçileri, bu ideolojik aldatmacasıyla “sözde homojen bir halkın birliğini” güvence altına almaya çalışır.

Burjuvazinin tarihsel zorunlu sonu nun kaçınılmazlığı, onun ideolojisinde yansır ve bu, onu son derece gerici ve saldırgan yapar. Emperyalist devletlerin ideolojisi, savaşın yıkıcı amaçlarını gizlemek, halk kitlelerini aldatmak ve savaştan sorumlu gerçek nedenleri gizlemektir.

Bütün biçimlerinde burjuva ideolojisi, emperyalist savaşın gerçek amaçları ile ideolojik gerekçeleri arasındaki çelişkiyle yüzleşir. Çelişkiler, emperyalist devletlerin ve ABD'nin ve diğer emperyalist ülkelerin İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana bir araya geldikleri ideologların ve devlet adamlarının ifade ettiği görüşlerin tipik bir örneğidir.

Emperyalistler için en ölümcül olanı, halkın çıkarları ile burjuvazinin çıkarları arasındaki çatışmadan kaynaklanan çelişkidir. Modern burjuva ideolojisi , insanların savaşta belirleyici rol oynadıklarını kabul etse de, yağmacı savaşlarında,  emekçi halkların çıkarlarını ifade eden ve askerlere ilham verebilecek idealleri geliştiremez.
Örneğin, emperyalizmin ideologları, askerlerin kendi fedakârlığını haklı çıkaracak ve kesin bir anlam kazandıracak askeri hizmetin, yol gösterici bir düşünce temelinde olması gerektiğini anlarlar. NATO Dergisi Genel Askeri İncelemesi şöyle yazıyor: “Bugün ideolojik bir çağda yaşıyoruz. Eğer onlar yaşayacaklarsa, Batılı ulusların komünizme üstün bir ideolojiye ihtiyacı vardır. Silahlı kuvvetlerin de bir ideolojisi olmalı ... ”

Sömürücü sınıfların ideolojisi halk kitlelerinin çıkarlarıyla çatışır; Yağmacı, adaletsiz savaşlar er ya da geç bu ideoloji ile halkın çıkarları arasındaki çatışmayı açığa çıkarır.

Komünist ideoloji, tüm emekçilerin hayati çıkarlarını ifade eder. En gelişmiş sosyal sisteme dayanır, insanların yaşamları etkinlikleri, sosyal gelişimi ile ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır.

Erdoğan A
Eylül 30, 2018

* Fyodorov, Byely, Dzyuba, Kozlov ve diğerlerinden alınan notlar ve günümüze yorumlanması.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.