Header Ads

Header ADS

Kendi Kaderini Tayin Hakkı Üzerine - Lenin ve Stalin

(Yazı 
İngilizcesine bağımlı olarak yeniden düzenlenmiştir)
PDF olarak İndir

"Marx, devrimci tarihsel anlarda “polemik”ten korktukları kadar başka hiçbir şeyden korkmayan pimpirikli ve dar kafalı devrim­cilerden değildi. " Lenin

Yazıya başlamadan , Türkçeye çevirilerdeki önemli olan hatalardan konuyla ilgili olana değinmek ve uyarmakta yarar var. UKKTH ile ilgili çevirilerde , “demand-talep”, “istem” olarak, ve hatta bazı yazılarda “Hak” olarak çevrilmiştir. “Demand- Talep “, “istemin”, ileri aşamasıdır, konumuzda bahsedilen, son aşamasıdır. Aynı şekilde , “the question of secession-ayrılma sorunu” Türkçeye “Ayrılma hakkı” olarak çevrildiğinden yazılardaki HAK ve TALEP ayırımları kafa karışıklığını daha da arttırmıştır .

Özellikle "Pratik Olma" Yazısındaki çeviri hem hak ve hemde talebin reddedilmesi içeriğine dönüşmüş". Orjinal - "proletarya...assesses any national demand, any national separation, from the angle of the workers’ class struggle"- yapılan çeviri - "Proletarya..her ulusal talepi, her ulusun ayrılma hakkını işçilerin sınıf savaşımı açısından değerlendirir". Yazıda "her ulusun ayrılma hakkını" diye bir deyim yok, yazıda "her ulusun ayrılışı" diyor, HAK tan bahsetmiyor, ayrılma pratiğinden bahsediyor.

(Çevirilerdeki bu hatalar nedeniyle alıntıları İngilizceleri ile karşılaştırarak ve gerekirse değiştirerek yaptım.* )

"Right of secession - Ayrılma hakkı" - "Demand for secession - Ayrılma talebi" ..Lenin Konuyla ilgili her yazılarında  Right (of secession)- Ayrılma hakkı ve "demand for secession"- ayrılma Talebi  arasında NET bir şekilde ayırım yapmıştır.


Marksist Leninist temel teorilerden en fazla kafa karışıklığı olan ve bu nedenle yaygın eklektik yaklaşım olan teorilerden birisi DEVLET diğeri de Kendi Kaderini Tayin Hakkı olmuştur. Burjuvazinin, şövenistlerin , milliyetçilerin ve oportünist kuyrukçuların kafa bulandırma nedenleriyle, eklektisizmin ve kafa karışıklığının devam etmesi de kaçınılmazdır.

Kendi Kaderini Tayin Hakkı teorisi , burjuvazinin yaklaşımının tam tersini amaçlayan, enternasyonalist birliği temel ilke olarak alan,  önemi hiç küçümsenmeyecek Marksist Leninist bir teoridir. Çünkü bu teori burjuvazinin yaklaşımına karşı teorik ve  taktiksel  içeriğe sahiptir.

KENDİ KADERİNİ TAYİN "HAKKI" VE "TALEBİ"
""Ulusların kendi kaderini tayin hakkının tanınması, gerçekten  her ulusun her kendi kaderini tayin etme talebini destekle­mesi anlamına mı gelir ? Bizim bütün yurttaşların özgür dernekler kurma hakkı­nı tanımamız gerçeği, yinede, bizi, bunu desteklemekle hiçte yükümlendirmez,""(18A *)
Stalin bu sloganın temel değerini şöyle açıklar;
1 — Bir ulusun emekçilerinin, bir başka ulusun emekçilerine karşı  yağmacı amaçları  aklından geçirmesi konusunda bütün şüphelerin temelini ortadan kaldırır, ve  böylece karşılıklı güven ve gönüllü birleşme için  bir zemin hazırlar. 
2 — İki yüzlü bir şekilde kendi kaderini tayin gevezeliği yapan, ancak tüm haklarına sahip olmayan halkları ve sömürgeleri boyunduruk altında tutmaya, kendi emperyalist devletinin çerçevesi içinde tutmaya çabalayan emperyalistlerin yüzündeki maskeyi yırtar,  ve böylece bu ulusların ve sömürgelerin emperyalizme karşı yürüttükleri kurtuluş mücadelesini güçlendirir.  (4A*)
Teorinin Çelişkili Görünümü

Teorinin taktiksel niteliği nedeniyle, bir bütün içinde yaklaşıp anlaşılmadığından , çelişkili bir içeriğe sahip gibi algılanması kaçınılmaz olacaktır. Bu "çelişkili içerik", her bir tarafın kendi anlayış ve amaçlarına uygun olacak şekilde “cımbızla” ması,  ve haklılığını isbat etmeye çalışması pratik sonucunu da beraberinde getirecekir. 

Lenin in Kendi Kaderini tayin hakkı konusundaki yazılarını dikkatlice okuduğumuzda ilk gözümüze çarpan, Leninin bu bahsettiğimiz birbiriyle çelişen gibi görülen yorumları olmuştur.

Lenin ve Stalin bir taraftan UKKT hakkının savunulmasını enternasyonalist olmanın bir zorunluluğu olarak getirirken, diğer taraftan bu hakkın gerçekleşmesinin sadece devrimle olacağını belirtirler.

Bu alıntılar çok sık görüp okuduğumuz Kendi Kaderini tayin etme HAK kı ile ilgilidir.
“”kim her türlü ulusal baskı ya da eşitsizliğe karşı savaşmıyorsa, o, Marksist değildir, Demokrat bile Değildir”” (8)
Bir ulus, kendi kaderini özgürce karar verme hakkına sahiptir. O (Ulus), şüphesizki, diğer ulusların haklarına zarar vermeksizin, kendi yaşamını uygun gördüğü şekilde aranje etme hakkına sahiptir, Bu tartışma götürmez. (4B*)
""Marksistlerin sorumluluk taşıdığı bir durum vardır, eğer demokrasiye ve proletaryaya ihanet etmek istemiyorlarsa, ulusal sorunda özel bir istemi, ulusların kaderlerini serbestçe tayin etme hakkını , yani siyasal bakımdan ayrılma hakkını savunmalıdırlar."" (5B*)
Diğer taraftan bu aşağıdaki alıntıda Ulusların Kendi Kaderini Tayininin AKTİF TALEP e dönüşmesi ile ilgili olarak çelişkili  görüntüsünü verir.
""son yılların devrimci tecrübesi bir kez daha doğrulamıştır ki , ulusal ve sömürgesel sorunlar sermayenin egemenliğinden kurtuluş sorunundan ayrılamaz, , eşit olmayan uluslar ve sömürgeler ,  sermayenin iktidarı yıkılmaksızın kurtulamazlar"" (4A*)
Komünist Enternasyonalin uluslar ve sömürgeler sorunundaki bütün siyaseti, temel olarak bütün ulusların ve bütün ülkelerin proleterlerinin ve emekçi yığınlarının, büyük toprak sahiplerini ve burjuvaziyi iktidardan düşürmek amacıyla ortak bir devrimci mücadeleye dayanmalıdır. Sadece böyle bir birlik kapitalizme karşı zaferi güvence altına alacaktır ve bu olmadan ulusal baskının ve eşitsizliğin ortadan kalkması olanaksızdır. (9A*)
Yani HAK kın savunulması ve desteklenmesi ile, bu hakkın TALEP e dönüşmesi gündemi arasındaki teorik ve pratik fark olması gerekir. Birincisi sosyalizm için mutlak, diğeri başka sınıflar tarafından yönlendirilmekte, ve bu nedenle işçi sınıfının çıkarlarıyla çelişebilir. 

Marksistler için, işçi sınıfının ve onun mücadelesinin çıkarları hiç bir başka sınıf ve onun mücadelesine ikincil tutulamaz. 

Stalin bu "ikiliği", "çelişkiyi" şöyle özetler;
"..bu, ulusların haklarıyla çelişkiye düşmezken,  programın "tam anlamıyla", yani ayrılma talebiyle çelişkiye düşer."
Aşikar ki, "ulusların hakları" ve programın "tam anlamı" tamamıyla farklı iki düzlemdedir. Programın "tam anlamı", proletaryanın çıkarlarını ifade ederken , sonrakinin programında bilimsel olarak formüle edilerek , ulusların hakları — burjuvazi , aristokrasi , kılerji gibi - sınıfların güçleri ve etkilerine göre her sınıfların  çıkarlarını ifade edebilir. Bir tarafta Marksistlerin yükümlülüğü, diğer tarafta ise çeşitli sınıflardan oluşan ulusların hakları."  (20*)
Hakka ve gündeme gelen Talep e karşı tavır

Marksist Leninistler HAK kı her zaman savunur ve desteklerler, bu taktiksel teorinin özünü teşkil eder, ama TALEP in gündeme geldiğinde bunun DESTEKLENMESİ GEREKİR diye bir yaklaşım, Marksizm Leninizmin ruhuna ve temel teorilerine zıt, burjuva bir anlayıştır. Marksist Leninistlerin özgül şartları değerlendirmesi ve pratiği emekçi halkların ve mücadelenin çıkarları doğrultusunda olması gerekir, bu temel yaklaşım hiç bir başka demokratik talebe ikincil kılınamaz. 

Leninin açıkladığı gibi; 
""kendi kaderini tayin özgürlüğü için mücadelenin kayıtsız-şartsız tanınması, bizi her ulusal kendi kaderini tayin talebini desteklemekle yükümlendirmez. Proletaryanın partisi olarak Sosyal-Demokratik Parti kendi pozitif ve en önemli görevini, halkların ve ulusların değil, her milliyet içindeki proletaryanın kendi kaderini tayinini geliştirmek olarak görür. Her zaman ve çekinmeden bütün milliyetlerin proletaryasının en sıkı birliğini hedeflemeliyiz""(18A*)
Lenin soruna Marksist ve burjuva yaklaşım arasındaki farkı şöyle açıklığa çıkarır; 
“”Marks, küçük-burjuva demokratlardan farklı olarak, istisnasız bütün demokratik istemleri  bir mutlak olarak değil, ama burjuvazinin önderliğindeki  halk yığınlarının feodalizme karşı savaşımının tarihsel bir ifadesi olarak görmüştür. Bu taleplerin bir tanesi  bile yoktur ki, belirli koşullar altında burjuvazinin elinde işçileri aldatmak için bir araç görevi yerine getirmesin, getirmiş olmasın. Bu nedenle, Siyasal demokrasinin taleplerinden bir tekini, özellikle de ulusların kaderlerini tayin etme hakkını   (tüm diğerlerinden) ayırd etmek,ve  geri kalan demokratik taleplerin karşısına dikmek, teoride temel bir yanlıştır. Pratikte, proletarya,  cumhuriyet istemi dahil, tüm demokratik talepleri uğruna savaşımını, burjuvaziyi devirmeyi amaçlayan devrimci savaşıma bağımlı kılarsa, ancak (bu şekilde)  kendi bağımsızlığını koruyabilir.””” (16A*)
Kendi kaderini Tayin HAKKI

Nasıl ki, kadının hiç bir söz hakkı olmadığı, bir “boşsun” lafıyla, erkeğin boşayabildiği ama kadının kendisinin boşanma hakkı olmadığı gerici bir toplumda, kadının BOŞANMA hakkını kazanması her koşulda savunulması gereken bir HAK sa, bir ulusun da AYRILMA hakkı her koşulda savunulması gereken bir haktır. Kadının kazanacağı bu HAK, birliğin ZORLA olmasını ve –ya da ZORLA devamını değil, kendi isteğiyle, gönüllü olarak birlikte olmayı seçmesi anlamında desteklenmesi kaçınılmaz dır. İşte en önemli anlaşılmayan fark bundan sonrasında. Boşanma HAKKI nı savunmak ve Desteklemekle, bunun gündeme gelip BOŞANMA TALEP ini önermek ve desteklemek arasındaki fark.

Lenin Semsovsky i eleştirirken şunları söyler;
Öyle görünüyor ki, Bay Semkovski'nin entelektüel yetenekleriyle  bile, "boşanma hakkı"nın boşanmaya oy vermesi gerektirmediği çıkarımı çok zor değildir.! Ama mantığın ABC sini bile unuttular -işte  eleştirenlerin yazgısı" (5B*)
Teori Hak ve Talep den farklı biçimde bahseder;
“”Programımız (ulusların kendi kaderlerini tayin etmelerine ilişkin) maddesi, siyasi kaderi tayinden, yani ayrılma ve ayrı bir devlet kurma hakkından başka anlama gelecek biçimde yorumlanamaz.”” (9)
ve nedenleri net  bir şekilde açıklar;
“ Bu hakkın şampiyonluğunu yapmak, .küçük devletlerin kurulmasını teşvik etmenin şampiyonluğunu yapmaktan çok uzaktır,  tam tersine, daha özgür, korkudan uzak ve bu nedenle daha geniş ve daha evrensel büyük devletler ve federasyonların kurulmasını hazırlama” (15) teorisidir. 
Yani savunulan HAK, ayrılığı öneren değil, özgürce bir birliğin oluşmasını hedef alan taktiksel içerikli bir destekleme teorisidir. Çünkü aşağıda belirtildiği gibi, içinde bulunduğumuz dönemde asıl sorun anti-emperyalist, sosyalist mücadeledir. 
Kapitalizmin başlangıcından bu yana Ulusların Kendi kaderini tayin hakkı Teorisi nin de kaçınılmaz olarak , iki tarihi vardır, birincisi ulusal-toplumların yalnız başına ya da diğer ulusal-toplumlarla birleşerek ulus-devletleri oluşturma dönemi. Böylece “ulusal yaşamın ve ulusal hareketlerin uyanışı ve ulusal devletlerin yaratılması”, Burjuva ulusal hareketleri dönemi. İkinci dönem “olgunlaşmış olan ve sosyalist bir topluma doğru yol alan kapitalizmin” emperyalist dönemine tekabül eder.  (8A*) Devrimcilerin “Ulusal hareketler” de burjuva milliyetçiliğine uzlaşmaz savaşımını verdiği ve vermesi gerektiği , anti-emperyalist, anti-kapitalist mücadele dönemi . 
Lenin konuya "ikici" yaklaşım ve amacı şöyle açıklar;
 “””Marksistlerin ulusal programı, her iki eğilimi de gözününe alır, birinci olarak ulusların ve dillerin eşitliği, bu nedenle her türlü ayrıcalığa karşı olmak  ..ikinci olarak enternasyonalizmin ilkesi, ve proletaryanın, burjuva milliyetçiliğinin, hatta en inceltilmiş biçimiyle  bile bulaştırılmasına karşı uzlaşmaz mücadelesi, .”” (8A*)
 "bugün asıl sorun, birleşmiş, hizalanmış olan emperyalist devletlerin, emperyalist burjuvazinin,ve sosyal-emperyalistlerin cephesine karşı durmak, ve emperyalizme karşı olan tüm ulusal hareketleri sosyalist devrim için etkili bir şekilde yararlanmaktır " (1A*)
Bu içinde bulunduğumuz dönem içinde de HAK, teorinin taktiksel içeriğine sadık kalmak istiyorsak, her koşulda desteklenmesi gerekir. Lenin örnek verdiği en olumsuz ortamda bile bu HAK kın tanınması gerektiğini vurguluyor.
"Ezilen ulusun burjuvazisi, işçileri aldatmak için, sürekli olarak ulusal kurtuluş sloganlarını kullanır.." 
" bir emperyalist güce karşı verilen ulusal kurtuluş mücadelesi, belirli koşullar altında, başka bir “büyük” güç tarafından, kendi, aynı şekilde emperyalist amaçları için kullanılabilmesi gerçeği, cumhuriyetçi sloganlarını mali yağmalama ve siyasi aldatmaca olarak, burjuvazini bir çok durumda kullanması,  sosyal demokrasiyi ulusların kendi kaderini tayin hakkını tanımaktan alıkoyamaz. " (16A*)
(eklektisizmin  bu alıntıda "bir emperyalist güce karşı" kısmını çöpe atıp, emperyalistlerle işbirliğine teorik kılıf geçirmeye çalıştığı yazılara da şahit olduk)

Desteklemenin kapsamı ve sınırı, ya da neyin ne kadar destekleneceği konusunda Lenin şunları söyler;
"""Marksizm milliyetçilikle bağdaşamaz, hatta "en adil", ve en" saf", en inceltilmiş ve medeni cinsi olsa da ...bir Marksist, ulusal hareketlerin tarihsel haklılığını, kesin olarak kabul eder. Ama bu kabul edişin, milliyetçiliğin bir savunması haline gelmemesi için, o, bu kabul edişin, burjuva ideolojisinin proleter bilincini perdelememesi için, ulusal hareketlerde ilerici ne varsa sadece onun desteklenmesiyle sınırlanmalıdır; "" (10A*)
Ayrılma TALEP i gündeme geldiğinde

Ancak kafa karışıklığı ve sorun HAK kın TALEP le gündeme gelmesinde. Leninin şu sözleri bu Talep in somut şartların somut değerlendirilmesine bağımlı olarak ve emekçi halkların mücadelesinin çıkarlarına bağımlı olarak karar verilmesi gerektiğini vurguluyor. Marksist Leninistlerin işçi sınıfı ve onun mücadelesi emniyete alınmadan, gündeme gelen Talep e, "Evet" ya da "Hayır" diyemeyeceğini söylüyor. 
""Ulusların kendi kaderini tayin hakkının tanınması, gerçekten  her ulusun her kendi kaderini tayin etme talebini desteklemesi anlamına mı geliyor? Bütün yurttaşların özgür dernekler kurma hakkının tanınması, biz sosyal-demokratları, her yeni birliğin kurulmasını desteklemekle hiçte yükümlendirmiyor,...."" (18A*)
""Burjuvazinin boyunduruğundan kurtulmayı amaçlayan proleter sınıf mücadelesinin bilinçli ifadesi olan Komünist Partisinin temel görevi burjuva demokrasisine karşı mücadele etmek ve bu demokrasinin yalanlarıyla ikiyüzlülüğünü teşhir etmek, ulusal sorunda da soyut ve biçimsel ilkelere değil, öncelikle tarihsel olarak verili durumun ve (en önemlisi) ekonomik koşulların tam bir değerlendirmesine dayandırmalıdır.
""Emperyalist güçlerin, ezilen ülkelerin ayrıcalıklı sınıflarının yardımıyla, siyasi olarak bağımsız devletler yaratma kisvesi altında, aslında ekonomik, mali ve askeri açıdan tümüyle kendilerine bağımlı olan devlet yapıları yaratırken yaptıkları düzenbazlığın en geniş kitleler arasında ve özellikle de geri kalmış ülkelerde deşifre edilmesi ve anlatılması gerekir."" (9A)
Lenin "pratik" olma ve "evet" ya da " hayır" deme konusunda, Rosa nın yaklaşımını eleştirisi, konunun ana temasını açıklar;
“””Ulusal sorunda "pratik olma" talebi ne anlama gelir? 
O şu üç şeyden birisi demektir; ya bütün ulusal özlemlerin desteklenmesi; ya her ulusdan  (gelen) ayrılma sorununa "evet" ya da "hayır" yanıtının verilmesi; ya da, ulusal talepler genel olarak anında "pratikte uygulanabilir" (demektir)
Doğal olarak her ulusal hareketin başlangıcında önderliği yüklenen burjuvazi, her ulusal özlemler için destek (amaca uygun) "pratik" tir . Ancak, proletaryanın , (tüm diğerlerinde olduğu gibi) ulusal sorundaki siyaseti, burjuvaziyi sadece belirli bir yönde destekler, ama hiç bir zaman burjuvazinin siyaseti ile çakışmaz...burjuvaziye her zaman sadece şartlı destek verir. Ulusal sorunda  Burjuvazi  ya kendi ulusu için imtiyazlar, ya da istisnai avantajlar peşindedir....Proletarya her türlü imtiyazlara ve ayrıcalıklara karşıdır. Pratik olunmasını talep etmek, burjuvazinin liderliğini takip etmek, oportünizmin içine düşmek demektir. (3A*)
 Her ulusun ayrılma sorununa "evet" ya da "hayır" biçiminde bir yanıt istemek, pek "pratik" bir tutum gibi görünmektedir. Gerçekte bu, saçmadır; böyle bir tutum, teoride metafizik bir anlayışı gösterir, pratikte ise, proletaryanın burjuvazinin siyasetine boyun eğmesi anlamını taşır…proletarya için bu TALEPler sınıf mücadelesinin çıkarlarına bağımlıdır. proletarya için önemli olan şey, kendi sınıfının gelişmesini güvence altına almaktır." (3)
Ezilen ulusların burjuvazisi, taleplerinin "pratik" olduğu iddiasıyla, proletaryayı, özlemlerini kayıtsız şartsız desteklemeye çağıracaktır. Proletarya, bu tür pratikliğin karşısındadır. Proletarya, eşitliği ve ulusal devlet kurma hakkı eşitliğini tanırken, bütün ulusların proleterlerinin birliğine pek büyük değer verir, ve her ulusal talepi, her ulusun ayrılmasını işçilerin sınıf savaşımı açısından değerlendirir. Pratikliğe çağrı, burjuva özlemlerinin kayıtsız şartsız kabulüne çağrıdan başka bir şey değildir. (3)
Lenin  HAK ve TALEP arasındaki farkı şu sözleriyle en net bir şekilde özetler;
"Ulusların kaderlerini tayin hakkı dahil, demokrasinin çeşitli TALEPleri mutlak şeyler değildir, ama sadece dünya genel-demokratik hareketinin (bugün genel-sosyalist hareketinin) tümünün bir parçasıdır." (2A*)
Bu alıntıda HAK kın mutlak olmadığından değil, onun dönüşümünden, TALEP inin mutlak olmadığından bahsediyor.

TALEP in desteklenebilmesinin koşullarını Lenin'in nicelik ve niteliğe değindiği  şu alıntıda özetleyebiliriz; 
"" ....sorun, bir örgütün büyüklüğü sorunu değil, politikasının gerçek ve nesnel anlamı sorunudur: bu politika yığınları temsil ediyor mu, onlara hizmet ediyor mu, yani onların kapitalizmden kurtulmalarını amaçlıyor mu, yoksa azınlığın çıkarlarını, azınlığın kapitalizmle uzlaşmasını mı temsil ediyor?"" (5)
Buna Leninin "bir başka burjuvaziye karşı kendi burjuvazisine ayrıcalıklı haklar arayan hareketlerinde desteklenmeyeceğini" vurguladığını da ilave etmek gerekir;
"Eğer devrimle değilde, alternatif olarak ezen ulus-devletle anlaşarak barışçıl bir şekilde ayrılmadan bahsedildiğinde " Lenin bunu gericilik olduğunu belirtir.. Lenin in sözleriyle "Bir azınlığın ötekinden yasalar yoluyla ayrılması fikri gerici bir fikirdir." (15)
Taktiksel içeriğinin özeti

Lenin'in UKKTH teorisinin taktiksel içeriğini ve önemini iki şekilde özetleyebiliriz.

1-Kendi kaderini tayin hakkı teorisi , Marksizm'in enternasyonalizm ilke ve anlayışına dayanan, zor la ve baskıyla değil, gönüllü birleşmeyi sağlama pratiğinin teorisidir.

Lenin bu taktiksel yaklaşımı şöyle özetler;
“”Eğer ulusların ayrılma hakkı sloganını ileri sürmez ve onu savunmazsak, o zaman ezen ulusun yalnızca burjuvazisinin değil, ama feodalleri nin ve (ezen ulusun) despotizminin de oyununa gelmiş oluruz.” (3)
Teorinin özünü ve nedenini de şu sözlerle açıklıyor;
""ezilmiş, eşit olmayan uluslar için, ayrım yapmaksızın, ayrılma özgürlüğü istiyorsak, bunu, ayrılmadan yana olduğumuz için değil, ama zoraki birlikten farklı olarak, yalnızca özgür, gönüllü birlikten ve kaynaşmadan yana olduğumuz için istiyoruz. TEK NEDEN BUDUR.""
Kendisine saygısı olan hiç bir demokrat boşanma hakkına karşı çıkan birini demokrat olarak göremez. Konunun özü bu dur. ...Bu hakların ilanı olmadan , ..kitleleri mücadele ruhuyla eğitmeden, sosyalizm olanaksızdır. (6)
2-Ulusal hareketler hakim sınıfları sorunlar konusunda karar vermeye zorlar

Lenin bu taktiksel yaklaşımında şöyle izah ediyor;
""Ulusların kaderlerini tayin hakkı", demokratik bir düzeni zorunlu kılar, öyle ki, bu düzende yalnızca genel olarak demokrasi ile yetinilmez, burada, özel olarak ayrılma sorununu demokratik olmayan yoldan çözüme bağlamak olanaklı değildir. 
......Gericiler, bir demokratik oylamayla, çoğunluğu sağladıkları zaman, genellikle şu iki şeyden biri olur: ya gericilerin kararı uygulanır, ve bunun kötü sonuçları yığınları hızla ya da yavaş yavaş gericilere karşı demokrasiye doğru iter; ya da demokrasi ile gericiler arasındaki çatışma bir iç savaşla ya da benzeri bir şeyle çözüme, bağlanır"" (7)
Kısacası Marksist Kendi Kaderini tayin Hakkı teorisi ağırlıkla taktiksel içeriği olan bir teoridir ve sınıf mücadelesinden bağımsız tek başına mutlak bir teori olarak, hele içeriksiz bir slogan olarak yaklaşılamaz. Hakkı savunmak ve desteklemekle, Talebi savunmak ve desteklemek farklı içeriğe sahiptir..

Her iki taraftan Marksistlerin tavırları üzerine

Her zaman akılda tutulması, unutulmaması gerekir ki; ""Burjuva milliyetçiliği ve proleter enternasyonalizmi, kapitalist dünyanın iki büyük sınıf kampına tekabül eden ve ulusal sorunda iki ayrı siyaseti (hatta iki ayrı dünya anlayışını) ifade eden, "birbiriyle' bağdaşmaz iki slogandır.."" (10)

 HAK kın savunulması anlamında, Genel Marksist tavrın ne olması konusunda;
""tüm ulusal-toplulukların proletaryası ile öteki emekçi halkına, "kendi" burjuvazisinin ulusalcı sloganlarıyla aldatılmasına karşı en güçlü uyarıda bulunmalıdır"" (9)
“Kim proletaryaya hizmet etmek istiyorsa, bütün ulusların işçilerini birleştirmeli ve "kendisinin" olsun, başkalarının olsun, milliyetçiliğine karşı kesin savaşıma girişmelidir. ." (11)
Ezen ulusların Marksist Leninistlerinin tavrı üzerine;
“””eğer bir Rus (ezen ulus) Marksisti, (ezilen ulus) Ukraynalıların tam hak eşitliği isteğini ya da onların bağımsız bir devlet kurma hakkını bir an bile unutursa, yalnızca burjuva değil, ama aşırı gerici milliyetçiliğin bataklığına kaymış olur.”” (8)
Ezilen ulus Marksistlerinin tavrı üzerine;
"kendi" burjuvazisiyle siyasal birliği, tüm ulusların proletaryasıyla birliğin üstünde tutan işçiler, kendi çıkarlarına, sosyalizmin ve demokrasinin çıkarlarına karşıt davranıyorlar demektir....-- (13)
"Eğer (ezilen ulustan) bir Marksist, (ezen ulus) kıyıcılara karşı duyduğu tamamen haklı ve doğal kinin bir parçasının, hafif bir düşmanlık duygusu biçiminde bile olsa, (ezen) işçilerinin proleter kültürünü ve proleter hareketini kapsamasına izin verirse, kendisi bu yüzden burjuva milliyetçiliğinin bataklığına kaymış olacaktır." (8)
"Marksizm'in ruhuna çelişki içinde bir yaklaşımdan kaçınmak istiyorsak, Lenin'in söylediği gibi "Eğer konuyu Marksist olarak, yani sınıf savaşımı açısından" alacaksak, "sloganları, "genel ilkeler"le değil, anlamsız beyanlarla, parlak sözlerle değil, sınıfların siyasal çıkarları ile karşılaştırarak " ele almamız gerekir.. (11)
 Teoriye yanlış yaklaşım

Teoriye yanlış yaklaşım ve yanlış algılama - Türkiye'deki devrimci hareketin günümüzdeki durumu tarihi üzücü bir örneği olarak- milliyetçiliğe kılıf  ve burjuva ideolojisini işçi sınıfının ideolojisini perdelemesine neden olacak, emekçi kitleleri arasında bölünme, düşmanlık ve nefret yaratılmasına yol açacaktır.

Kendi kaderini tayin HAKKI ile ilgili olan yaklaşım ve tavır la, bu hakkın TALEP olarak gündeme gelmesi özgül durumu ile ilgili yaklaşım AYNIlaştırılamaz. TALEP in desteklenmesi ya da desteklenmemesi, içinde bulunan özgül koşullara bağımlı olarak, emekçi halkların ve sosyalist mücadelenin çıkarları temel alınarak değerlendirilmesi gerekir. Bu temel yaklaşım göz ardı edilirse UKKTH, burjuva teorisi içeriğine dönüşür.  Lenin'in sözleriyle;
""Ulusların kendi kaderini tayin talebini işte bu (işçi sınıfı) mücadelenin çıkarlarına tabi kılmalıyız. Ulusal sorunda bizim tavrımızla burjuva-demokrat tavrın farkı tam da bu koşulda yatmaktadır""  (18) 
"Hiç şüphe yok ki her ulusal hareket ancak bir demokratik burjuva hareketi olabilir. ...emperyalist burjuvazi reformcu hareketi ezilen milletlere de sokmak için elinden geleni  yapmaktadır. Sömürücü ülkelerin burjuvazisi ile sömürge ülkelerin burjuvazisi arasında belli bir yakınlaşma olmuştur. Öyle ki çok kere belki de çoğunluk hallerde ezilen ülkelerin burjuvazisi bir yandan ulusal hareketi desteklerken öte yandan Emperyalist burjuvazi ile tam bir anlaşma içerisindedir. Bütün devrimci hareketlere ve devrimci sınıflara karşı onunla güç birliği yapmaktadır....Biz komünistler olarak sömürgelerde burjuva kurtuluş hareketlerini ancak gerçekten devrimci bir ruhla eğitip örgütlemelerimize engel olmadıkları takdirde desteklemeliyiz, ve destekleyeceğiz."" (19)
SONUÇ

Teori sınıf mücadelesinden bağımsız, kendi başına mutlak bir teori, özellikle içi boş bir slogan olarak ele alınamaz. Hakkı savunmak ve desteklemek, ve Talep i savunmak ve önermek farklı içeriklere sahiptir.
"Eğer konuya Marksist açıdan bakarsak, ve  sloganlar, anlamsız "genel ilkeler"iyle değil, sınıfların siyaseti ve  çıkarları ile karşılaştırılırsa, teoriye sınıf mücadelesi bakış açısından yaklaşmalıyız"  (11A*)
Bu anlamda Kendi Kaderini Tayin Hakkı teorisi işçi sınıfının çıkarlarının ikincil ve bağımlı kılındığı bir teori ve pratik içinde algılanamaz. Tam tersine parçalar ve ilgili teoriler, işçi sınıfının bütüne bağımlı olan çıkarlarına ikincil ve tabi kılınması gerekir. Aksi Marksizm olamaz.. Burjuva uzlaşmacılığı ve burjuva kuyrukçuluğu olur..

Lenin bunu somut olarak yaptığı bir değerlendirmede şöyle ortaya koyar;
""İlkin ulusal görevler, ondan sonra proletaryanın görevleri, diyorlar burjuva milliyetçileri, ve onların ardından ... yalancı-Marksistler bunu yineliyorlar. Biz, her şeyden önce proletaryanın görevleri diyoruz, çünkü bu görevler, yalnızca emeğin ve insanlığın sürekli ve hayati çıkarlarını karşılamakla kalmıyor, ama aynı zamanda, bunlar, demokrasinin çıkarlarına da uygun düşmektedir; ve gerçek demokrasi olmadan ...(ezilen bir ulus) ne özerk olabilir, ne de bağımsız olabilir.."" (8)
Bu kuyrukçuluğun ve oportünizmin örneklerini günümüzde ürkütücü bir şekilde yaygınlaştığı ve implikasyonları açısından, Lenin'in şu sözleri kesinlikle kafalarda tutulması gerekir;
"Ama biz, belki de 10 ya da 20 milyonluk bir küçük ulusun özgürlüğe kavuşacağı umuduyla, iki büyük ulus arasında bir savaştan yana, 20 milyon insanın öldürülmesinden yana olamayız"! Hayır, elbette ki olamayız. Ama, bu, programımızdan ulusların tam eşitliğini sildiğimiz için değil, bir tek ülkede demokrasinin çıkarlarının, birçok ülkede ve bütün ülkelerde demokrasinin çıkarlarına bağımlı kılınması gerektiği için böyledir. " (1)
Ayrılma TALEP lerinin yoğunlaştığı gündeme uygun, tavır açısından çok önemli olan bu alıntı, TALEP e karşı da olunsa, aktif tavır alınamayacağını tam tersine burjuvazi tarafından alınacak aktif tavırlara karşı çıkılması gerektiğini vurgular. 
“””egemen ulusun (ya da nüfusun çoğunluğunu oluşturan ulusun) siyasal yönden ayrılma isteğini gösteren ulusa karşı hangi biçimde olursa olsun kuvvet kullanmasına, koşulsuz olarak karşı çıkmalıdırlar; “” (9)
"Sosyal-demokrasi, ulusların kendi kaderini tayinini, her ne türden olursa olsun, zorla ya da haksızlıkla dışarıdan etkileme yönündeki her türlü girişimle daima mücadele edecektir."(18)
Yani HAK her koşulda desteklenirken, Lenin'in deyimi le "" Bir Marksist'in ulusal bağımsızlık TALEP ini ancak koşullu olarak, hem de yukarıda açıklanan (proletaryanın mücadelesine tabi olan) koşul altında tanıyabilir." (18)
" Ulusal sorunda bizim yaklaşımımızla burjuva-demokrat yaklaşımı arasındaki bütün farkı bu (koşul) oluşturur. Burjuva demokratı (ve onun izinden yürüyen bugünün sosyalist oportünistti ), demokrasinin sınıf mücadelesini yok ettiğini hayal eder ve bu nedenle tüm politik taleplerini soyut bir şekilde, kümeleştirilmiş, “kayıtsız şartsız”, “tüm halkın” çıkarları bakış açısından ya da hatta ebedi ve mutlak ahlaki ilke bakış açısından koyar. Sosyal-demokrat ise bu burjuva hayalini (illüzyonunu), ister soyut idealist felsefede, ister kayıtsız-şartsız ulusal bağımsızlık talebinde dile gelsin, her zaman ve her yerde acımasızca teşhir eder. (18A*)
 ""Küçük burjuva demokratların tersine, Marks, hiç bir demokratik talebe, istisnasız,  bir "mutlak" olarak " bakmadı. kendi kaderini tayin hakkı dahil, her demokratik talep , işçi sınıfının ve onun mücadelesine ikincildir. Biz kendi Kaderini tayin hakkını savunur ve desteklerken, her gündeme gelen "ayrılma  talebine", işçi sınıfının çıkarı aklımızda olarak, somut durumun tahlilini yapmadan "evet" demeyiz.  

Stalin bu yaklaşımı açık ve net olarak "Leninizm'in İlkelerinde" şöyle özetler;
"Leninizm... ezilen ülkelerin ulusal kurtuluş hareketlerinde devrimci potansiyelin var olduğunu  ve bunların, ortak düşmanın devrilmesi için, emperyalizmin devrilmesi için yararlanmanın mümkün olduğunu kabul eder.
Bu elbette ki, proletaryanın her ulusal hareketi,  her yerde ve her zaman, her somut durumda desteklemek zorunda olduğu anlamına gelmez. Bu, emperyalizmi güçlendirmeye ve korumaya yönelik hareketlere değil, onu zayıflatmaya, devirmeye yönelik, böylesine ulusal hareketlere destek verilmesi gerektiği anlamına gelir. Bazı ezilen ülkelerin ulusal hareketlerinin, proletarya hareketinin gelişmesinin çıkarlarıyla çatıştığı durumlar olabilir. Şüphesiz ki, böyle durumlarda bir destek hiç bir şekilde söz konusu olamaz. Ulusların hakları sorunu, soyut, kendi içinde bir sorun değil,  proleter devrimi genel sorununun bir parçası, bütüne tabi ve bütünün bakış açısından hesaba katılması zorunda olan bir sorundur." (21)
Erdoğan A
Eylül 26, 2017 - Ekim 3 2017

"hiçbir Marksist, genelde Marksizmin ve sosyalizmin ilkelerinden vazgeçmeden-reddetmeden, sosyalizmin çıkarlarının ulusların kendi kaderini tayin hakkının çıkarlarından daha yüksek olduğunu inkar edemez" Lenin On The History Of The Question Of The Unfortunate Peace

İngilizcesine dayanarak Eylül 2018 de yenilendi.

İçindekiler

Giriş                                     4
Marksizm mi, Prudonculuk mu?                  24
Ulusal Sorunda Pratik Olmak                 34
Ulusal Sorunun Ele Alınışı Üzerine         41
Emperyalizm ve Sosyalizmde Bölünme                 49
RSDİP Ulusal Programı                 70
Ulusal Özümleme Umacısı                 78
Ulusal Sorun Üzerine Taslak Tezler         87
Ulusal Sorun Üzerine Tezler                  96
Kültürde Ulusal Özerklik                        107
Ulusal Kültür                         113
Ulusal Sorun Üzerine Eleştirel Notlar         118
Sosyalist Devrim ve UKKT Hakkı                 123
UKKTH Üzerine Bir Tartışmanın Özeti         140 
Programımızda Ulusal Sorun                 142
Milli mesele ve sömürge sorunu üzerine rapor 153
Kafkasyalılar, Tasfiyeciler Konferansı         157
Stalin – Ulusal Sorun                 170
Emperyalist Ekonomizm                         180
Sosyalizm ve Savaş                 189
Marksizm ve Sosyal Şovenizm         191
Savaşa ve Ana Vatanın Savunmasına Yönelik Marksist Tutum 194
İşçileri İnceltilmiş Milliyetçilikle Yozlaştırmak            204


Notlar

Harfli (A, B, C) olan notlar Türkçesi olmayan ya da Türkçesini yeterli bulmadığımdan çevirme gereği duyduğum alıntılardır.

(1) Lenin, Marksizm mi, Prudonculukmu?

(1A) Lenin Marxism or Proudhonism? The Discussion On Self-Determination Summed Up




(4B) Stalin, Marxism and the National Question - Nation


(6) Lenin, Emperyalist Ekonomizm





(11) Lenin, Ulusal Kültür

(11A) Lenin, National Culture






Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.