Header Ads

Header ADS

Irak Kürdistanının “Ayrılma Hakkı”, ve İsrailin “boşanma Avukatlığ”ı yaptığı “Boşanma Talebi” Üzerine


“ Tarihte tek bir sınıf bile, bir hareketi örgütleyebilecek ve yönlendirebilecek siyasi önderlerini, seçkin temsilcilerini üretmeden iktidarı kazanmamıştır.” Lenin, Hareketimizin acil görevleri

UKKTH savunulması gereken bir HAK tır, bu Marksizm Leninizmin temel ilkesidir. Ancak bu hakkın bir "Talep" olarak sonuç pratiğe dönüşmesinde , koşulsuz, gerek özelde ezilen ulusun, gerekse genelde işçi sınfının çıkarları açısından değerlendirme yapılmadan, kör bir şekilde “evet” le DESTEKLENMESİ Marksizmin ilkesi değil tam tersine bu Marksizmin bir karikatürü bile olamıyacak İLKESİZLİK dir, slogan ezberciliğidir, işçi sınıfına ve devrime ihanet dir. İçinde bulunan dönemin değerlendirilmesi temelinde, yapıcı olarak eleştirmek ve AYRILMA pratiğini önermemeyi ve aktif desteklememeyi , “hakkın” savunulmadığı ile bağdaşlıştarmak, milliyetci düz mantığın bir sonucudur. 


AYRILMA HAKKI nı savunmak ve desteklemekle, AYRILMA yı önermek ve desteklemek arasında gerek teorik gerek pratik uçurum vardır. “Hakkın” “Ayrılma Talep” ine dönüşmesinde içinde bulunan dönem ve şartların somut değerlendirilmesi yapılmadan bir “evet” ya da “ hayır” tavrı, “desteklenen hakkın bir devamı olarak “ evet” olması gerekir diye bir iddia, Lenin in sözleriyle
 “”Her ulusun ayrılma hakkı için "evet" ya da "hayır" biçiminde bir yanıt istemek, pek "pratik" bir tutum gibi görünmektedir. Gerçekte bu, saçmadır; böyle bir tutum, teoride metafizik bir anlayışı gösterir, pratikte ise, proletaryanın burjuvazinin siyasetine boyun eğmesi anlamını taşır.”” Lenin, Ulusal Sorunda “Pratik “ olma
Ayrılma” ya da “ayrılma ma “ hakkına sahip olan ve bu konuda kararı verecek olan , sözü geçen ulusal toplumun emekci halkı ve onların sadece asgari değil, azami çıkarlarına “devrimci” bir içerikle ve pratikle sahip çıkan önderliği olacaktır. Doğru ya da yanlış karar o halka ve önderliğine aittir. Önderlik ve siyaseti konusunda yapılacak değerlendirmeler, bu sonucu değiştiremez, ancak Marksist Leninistleri de eleştiriye tahammülsüz Burjuva Milliyetcilerin damgalayacakları korkusuyla “eleştirmeme” oportunistliğine ve kuyrukçuluğuna düşmesini gerektirmez. Irak dışından, biz sadece değerlendirme yapabilir ve eleştirebiliriz, kararı verecek, sorumluluğu yüklenecek o halklar ve önderlikleridir. Bizlerinki sadece öneri ve eleştiriyle sınırlıdır.

Leninin sözleriyle hangi şartlarda bu Ayrılma talebinin değerlendirilmesinde en önemli faktörlerden birisinin ne olduğu ve önderliğin niteliği üzerine göz önüne alınması gereken;

"" ....sorun, bir örgütün büyüklüğü sorunu değil, politikasının gerçek ve nesnel anlamı sorunudur: bu politika yığınları temsil ediyor mu, onlara hizmet ediyor mu, yani onların kapitalizmden kurtulmalarını amaçlıyor mu, yoksa azınlığın çıkarlarını, azınlığın kapitalizmle uzlaşmasını mı temsil ediyor?””” Lenin, Emperyalizm ve Sosyalizmdeki Bölünme
Bu temelde, Barzaninin neyi ve kimleri temsil ettiği konusunda yeteri kadar bilgisi olmayan, araştırabilir, internetde yeteri kadar veri var.

Gelelim en önemli özgül koşullara. Leninin şu iki değerlendirmesini bu gün Orta Doğuda ki olaylar ve planlanan daha kanlı provokasyonlarla bağlantılı olarak ele alalım. 
"" Ulusların kaderlerini tayin hakkı dahil, demokrasinin çeşitli istemleri MUTLAK şeyler değildir, bunlar, dünya demokratik hareketinin (bugün sosyalist hareketinin) tümünün bir parçasıdır. Bazı somut durumlarda, parçanın, bütün ile çelişkiye düşmesi olasılığı vardır; o zaman parça atılır. “” Lenin, Marksizmmi Prudhonculukmu?
Ne olabilir bu parçanın bütünle çelişkiye düşebileceği bu somut durum? Gene Lenine soralım ve günümüz Orta Doğudaki gelişmelerle karşılaştıralım.
"Ama biz, belki de 10 ya da 20 milyonluk bir küçük ulusun özgürlüğe kavuşacağı umuduyla, iki büyük ulus arasında bir savaştan yana, 20 milyon insanıp öldürülmesinden yana olamayız"! Hayır, elbette ki olamayız. Ama, bu, programımızdan ulusların tam eşitliğini sildiğimiz için değil, bir tek ülkede demokrasinin çıkarlarının, birçok ülkede ve bütün ülkelerde demokrasınin çıkarlarına bağımlı kılınması gerektiği için böyledir. "" Lenin, Marksizmmi, Prudhonculukmu ?
Soralım kendimize, böyle bir savaş olasılığı varmı? Algılanan biçimiyle, Orta Doğuda , bu planları ve olasılıkları görmemek için ya görmek istememek ya da kör olmak gerekir.

Gelelim “kurtuluş” konusuna ve soralım Staline ne diyor.
“ son yılların pratiği bir kez daha doğrulamıştırki , ulusal ve sömürgesel sorunu emperyalizmin egemenliğinden kurtuluş sorunundan ayrılamaz, sermayenin iktidarı yıkılmazsızın , tüm haklarına sahip olmayan uluslar ve sömürgeler kurtulamazlar”.. Stalin, Marksizm ve Ulusal Sorun
Stalin, Ulusal Kurtuluş un, “Emperyalizmin Egemenliğinden Kurtuluş” sorunundan ayrılamıyacağını belirtiyor.

Balkanlarda "Balkanlaştırma" pratiklerinden sonra, Orta Doğuda "Lübnanlaştırma" pratiği devam ediyor. Emperyalist "düşünce üretimi" grupları , hiç bir zaman saklamadıkları bu gerçeği, sürekli yinelemekte hiç sorun görmüyorlar. Leninin bu değerlendirmesinin ne derece bu özgül durumla ilişkilendirebileceği konusunda emin değilim, ancak bu boşanmada İsrailin Avukatlığını yüklenmesi  nedeniyle , Leninin değerlendirmesini alıntı yapmakta yarar gördüm.
“Emperyalist savaşta halkın burjuvazi tarafından en yaygın aldatılma biçimi , yağmacı amaçlarını “ulusal kurtuluş” maskesi arkasına gizlemeleridir...”. emperyalistler (ulusal-toplumlara ) özgürlük vaad ediyorlar, bu savaş aslında dünyadaki ulusların çoğunu ezen ülkelerin , bu zulüm ve sömürüyü derinleştirmek ve genişletmek savaşıdır”” Lenin, 2inci Enternasyonalin Çöküşü
Bir Burjuva Milliyetcisi, ya da kuyrukçular için, Leninin bu değerlendirmelerinin bir önemi olmayabilir. Onlar alıntıları da düşüncelerine uydurma eklektik bir şekilde içeriğinden koparıp yapabilirler. Bir Marksist Lenininst için “Marksist görüş her zaman derinleştirilmiş bir "değerlendirme" isteyecektir, yüzeysel bir değerlendirme değil; marksist görüş tahriflerin, duraksamaların ve korkak liberal gizlemelerin yoksunluğunu her zaman açığa vuracaktırLenin Sınıf Savaşımın Liberal ve Marksist anlayışı 

Yukarda alıntılardan da görülebilen gerçek şu ki, Lenin emekci halkların ve sosyalist devrimin çıkarlarını her şeyin üstünde tuttuğu ve bu çıkarlar için kendi kaderini tayin hakkı dahil tüm demokratik taleplerin her zaman ikincil olduğu ve geçici olarak feda edebileceği görüşünü savunur. Yani somut olarak, emekci halkların ve sosyalist devrimin çıkarlarıyla çeliştiğinde, çok olumsuz durumlarla sonuçlanacağı durumlarda,  kendi kaderini tayin hakkı talebini, yani Ayrılmayı , desteklemez. Bu desteklememe nedenini , net bir şekilde, “”programımızdan ulusların tam eşitliğini sildiğimiz için değil, bir tek ülkede demokrasinin çıkarlarının, birçok ülkede ve bütün ülkelerde demokrasınin çıkarlarına bağımlı kılınması gerektiği için böyledir,“ diyerek açıklar. 

Orta Doğuda provokasyonlarla yaygınlaştırılmak istenen savaşlar, ne emekci halkların ne de sosyalist devrimin çıkarlarınadır, tam tersine emekci halkların kanlarının dökülmesi pahasına , Emperyalistlerin uzun vadeli çıkarları doğrultusundadır. 

Tüm bu söylenenlere rağmen, “boşanma” hakkı, ve “boşanma” talebi , İsrailin boşanma-avukatlığıyla da olsa, Iraklı Kürt halkının ve önderliğinin kendi kararı ve sorumluluğudur, ülke dışında, diğerlerine düşen sorumluluk , eleştiri ve önerilerin üstüne çıkamaz. Onların ana sorumluluğu, var olan ve olası daha da artacak emperyalist-faşist provokasyonlara karşı kendi ülke halklarını örgütleyip dini gerici faşist diktatörlüğe, askeri müdaheleye ve savaşa karşı hazırlamaktır.


Erdoğan Ahmet
24 Eylül, 2017

Kendi Kaderini Tayin Hakkı - sonu gelmeyen eklektisizm ve kafa karışıklığı- HAK ve TALEP arasındaki fark

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.