Header Ads

Header ADS

"Çöl Tilkisi" Operasyonu: Dersler, Sonuçlar, Görevler

20-21 Aralık 1998

Proletarya ve halkların ve onların devrimci öncülerinin, "Çöl Tilkisi" Operasyonundan çıkaracağı bir dizi ders ve bu derslerden çıkaracağı sonuçlar ve görevler var. Aşağıda bunları ortaya koymaya çalışacağım.

Herşeyden önce; bu operasyon, emperyalizmin ve onun şeflerinin ikiyüzlü, sahtekılr, terörist ve saldırgan karakterini bir kez daha ortaya koymuştur. Bu son operasyonda ABD ve onun yamağı Britanya, varolan uluslararası burjuva hukukuna ve prosedürüne uymaya, BM Güvenlik Konseyini toplamayave oradan bir karar çıkarmaya da gerek görmemiş, hatta resmen savaş ilanma bile başvurmaksızın Irak'a eski zamanların dağ başında yol kesen eşkiyaları gibi saldırmışlardır. Bu saldın, onyıllardır "terörizm", "uluslararası hukuk", "demokrasi", "insan hakları" konusunda yaygara yapan ve diğer şeylerin yanısıra bu sis perdesinin de yardımıyla proletarya ve halkların ulusal kurtuluş, devrim ve sosyalizm kavgalarını karalamak ve ezmek ve kendilerine bütünüyle boyun eğmeyen küçük ülkeleri cezalandırmak için her yola ve her türlü demagojiye başvuran tekelci 
burjuvaların gerçek teröristler, hem de ellerinde nükleer silahlar da içinde olmak üzere en modern silahlan bulunduran en tehlikeli teröristler olduğunu bir kez daha göstermiştir. Irak örneğinde, 1991'den bu yana uygulanan ve ayda ortalama 5,000 kişinin ölümüne yol açan ekonomik ambargonun ise bu emperyalist terörizmin özel ve değişik bir biçimi olduğunun altını çizmeliyiz.

Bu operasyon, başka ülkelerin içişlerine karışmayı alışkanlık haline getirmiş olan Batılı emperyalistlerin, işçi sınıfının ve halkların kendi yazgıtarını belirlemelerinin önündeki en büyük engel olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. ABD ve Britanya, yıllardır yapmakta oldukları gibi bu son operasyon sırasında da hedeflerini "Irak halkını ve ülkelerini Saddam Hüseyin' in tehdit ve zorbalığından korumak" (!) olarak açıkladılar. Ama onlar, Irak' ın yazgısını belirleme hakkının emperyalisdere değil, Irak halkına ait olduğunu, uluslararası burjuva hukukunun herhangi bir diğer devlete ya da devletler topluluğuna başka bir ülkenin yönetimini devinne ve onun başına kendi istediği kişileri geçirme hakkı vennediğini gözardı ediyorlar. Irak halkı, koşulları oluştuğunda ve devrimci öncüsüne kavuştuğunda, başında Saddam Hüseyin kliğinin bulunduğu Irak gericiliğini ve Irak 'ı köleleştirmek isteyen emperyalistleri devirmesini bilecektir. Washington ve Londra'nın küstah ve saldırgan politikasıysa, açıklanan hedeflerinin tam tersi yönde etki yapmakta, en azından kısa erimde - lrak içinde ve Ortadoğu ' da- Saddam Hüseyin kliğinin prestijini aıttınnakta ve onun siyasal ömrünü uzatmaya yaramaktadır. Haksızlığın bu denli açık ve "kralın böylesine çıplak" olması, CIA denetimindeki INC (=Irak Ulusal Kongresi) adlı örgütü bile bu operasyonu yarım ağızia kınamak zorunda bıraktı. Kendi halklarının, ABD ve Avrupa emperyalistlerinin desteğiyle özgürlüklerine kavuşmalarını düşleyen ulusal kurtuluş hareketlerinin, herhalde Irak deneyiminden öğrenmeleri gereken dersler vardır.

Irak'ın komşuları için bir tehdit oluşturabileceği savıyla, 1 991 Körfez Savaşında olduğundan daha yoğun bir tarzda bombalanması da komik, daha doğrusu traji-komiktir. ABD ve Britanya'nın Saddam 
Hüseyin kliğini -Fransa, Sovyetler Birliği, Çin gibi diğer emperyalistler!e birlikte- silahlandınnada ve Eylül 1 980'de İran'a saldınnası için kışkırımada oynarlıkları rol bir yana, 1991 ' deki Körfez Savaşında ağır bir yenilgiye uğratılan ve 1 991 'den bu yana, UNSCOM'un gözetimi altında büyük ölçüde silahsızlandırılan Irak'ın bölge ülkeleri için herhangi bir tehlike oluşturmadığı ve yakın gelecekte de oluşturamayacağı iki kere ikinin dört ettiği kadar açıktır. 

İşin ilginç yanı, Ağustos 1 990 'da Irak tarafından işgal edilen Kuveyt dışında hiçbir Arap ülkesi, resmi ya da gayriresmi olarak Irak tehdidiyle karşı karşıya olduğunu ileri sürmemektedir. Tersine, halklarının ve kamuoylarının baskısı nedeniyle, topraklarında ABD üsleri ve askerleri bulunduran Suudi Arabistan da içinde olmak üzere tüm Arap ülkeleri, Irak'a yapılan bu son saldırıyı -ikiyüzlüce de olsa- kınamak zorunda kalmıştır. Öte yandan Batılı emperyalistlerin, başta nükleer silahlar olmak üzere bir dizi "kitle imha silahı"na sahip bulunan İsrail'in; Filistin, Lübnan ve Ortadoğu halklarına yönelik tehdit ve saldırganlığını desteklerken, gizli "kitle imha silahları"na sahip olduğu gerekçesiyle kolu kanadı kırık Irak'ın üzerine çullanmasını, herhalde çok az kimse kabul edecekti. Kaldı ki, elleri halkların kanıyla lekeli ve sicİlleri Saddam Hüseyin kliğininkinden çok daha kirli olan, Irak'ın elinde bulunandan binlerce kat fazla "kitle imha silahı"na sahip olan emperyalistlerin ve hele ABD'nin bu konuda hiç kimseye öğüt venneye ve karışmaya hakkı yoktur.

Batılı emperyalistlerin, en azından Ocak 1 991 'den bu yana süren Irak politikasının devamı olan bu operasyonun gerçek nedeninin Clinton ve Blair tarafından açıklanan nedenler olmadığı belli. Bu operasyon herşeyden önce, ABD, İsrail ve Britanya'nın, Oıtadoğu'da hem suyu hem de petrolü olan tek Arap ülkesi konumundaki Irak'ı kendi güdümlerine sokmayı, bu olmazsa onun yaralarını sarıp yeniden ayağa kalkmasını ve güçlenınesini önlerneyi amaçlayan stratej ik planının bir gereğidir. Çıkarları ABD'nin çıkadarıyla neredeyse özdeşleşmiş olan İsrail'in 7 Haziran 1981 ' de, yani İran­ Irak savaşı sırasında Bağdat dışındaki Osirak nükleer santralını vunnasını anımsamak yeter. Belki Irak'ın, kendi jeopolitik konumunun kurbanı olduğu ve hala, Ağustos 1990'da Kuveyt'i işgal ederek "bölgesel bir süper devlet" olmaya kalkışınasının faturasını ödemeye devam ettiği de söylenebilir. 

Britanya Başbakanı Tony Blair, 20 Aralık günü yaptığı konuşmada, Irak'ın başına gelenlerin, benzer davranışta bulunabilecek diğer ülkeler için caydırıcı bir örnek olacağını söylerken baklayı ağzından çıkannıştı. Uzun süredir devam eden ekonomik durgunluğa bağlı olarak petrol fiyatlarının düşme eğilimine girmesi de, dünya petrol rezervlerinin yüzde 10 'una sahip bulunan bu ülkenin "uluslararası topluluğun" sıkı denetim ve gözetimi altında tututmasını gerektiren ek ve konjonktürel bir neden oluyor. Bu operasyonda Anglo-Saksonların, kaçak petrol sattığı ve böylelikle BM ambargosunu deldiği gerekçesiyle Basra'daki petrol rafinerisini ve petrol terminalini vurmaları bu şekilde açıklanabilir.

* * * 

"Çöl Tilkisi" operasyonunun ana çizgilerinin 1998 başlarında oluştuğu söylenebilir. Bilindiği gibi, ABD ve Britanya'nın INC adlı, birbirleriyle çekişen grup ve kişilerden oluşan işbirlikçi örgüt aracıl ığıyla Saddam Hüseyin kliğini devirme çabaları Bağdat rejimiyle taktiksel bir bağiaşmaya giren KDP (=Kürdistan Demokratik Partisi) lideri Barzani'nin Talabani 'yi ve onun KYB'ni (=Kürdistan Yurtseverler Birliği) yenilgiye uğrattığı 1996 güzünde çökmüştü. Ancak ABD'nin Irak'ı isti krarsızlaştınnasının bir aracı ve bu ülkeye müdahalesinin bir gerekçesi olarak yapay solunumla ayakta tuttuğu bu örgüt taslağı, 998 başında yeniden diriltildi. Temel üssü Güney Kürdistan ve temel güçleri KDP ve KYB olan plana göre; INC Güney Kürdistan'da ABD ve Britanya'nın askeri ve ekonomik olarak destekteyeceği bir Geçici Hükümet kuracak ve bu hükümetin ayakta kalması ve tüm Irak'a egemen olması için ABD ve Britanya Irak'ın Cwnhuriyet Muhafıziarını ve diğer elit birliklerini hava harekatıyla yokedecekti. Ocak-Şubat 1998'de, UNSCOM uzmanlannın çalışmalannın engellendiği gerekçesiyle Irak' la ilişkileri yeniden gerginleşen ABD ve Britanya'nın Körfeze askeri yığmak yapması ve bir çatışma ortamının doğması, işte bu planla doğrudan ilgiliydi. Ancak, bu plan Irak'ın geri adım atması ve UNSCOM uzmanlarının denetim çabalarına hiçbir engel çıkarmayacağına söz vererek ABD ile Britanya'nın müdahale gerekçesini ellerinden alması üzerine on ay sonrasına ertelenmiş oldu. Sözkonusu plan; KDP ile KYB arasındaki gerilimin giderilmesini, PKK'nın tasfiyesini ya da etkisizleştirilmesinin yanısıra, Güney Kürdistan'da kurulacak bir Kürt devleti karabasanından bir türlü kurtulamayan Türkiye'nin kuşkularının giderilmesini ve onun desteğinin, ya da en azından olumlu tarafsızlığının sağlanmasını da gerektiriyordu.

ABD yetkililerinin aylar boyunca Kürtleri "barıştırmak" için yırtınması işte bundandı. KDP ile KYB 
arasında 17 Eylül'de imzalanan Washington Anlaşması işte bu gereksinimin ürünüydü. Bu anlaşma, PKK'nın, tüm Kürt güçlerini kucaklayacak -ve her halükarda gerçekleşme şansı bulunmayan-Ulusal Kongre girişiminin baltalanınasını ve ona karşı TSK-KDP-KYB cephesinin yeniden kurulmasını, ya da daha doğrusu TSK-KDP eksenine KYB'nin de katılımını öngörüyordu. PKK'nın, genelde ABD-Britanya emperyalistlerinin planlannda ve özelde bu planda kendisine yer olmadığını bir türlü aniayamaması ve Öcalan' ın "ABD'nin Güney Kürdistan için istediğini Kuzey Kürdistan için de istemesi gerektiğini" (?) söylemesi ise ayınazlığın doruğu olacak ve Kürt ulusal hareketinin trajedisini oluşturacaktı. Zaten Öcalan'ın çok geçmeden Suriye'den ayrılmak zorunda bırakılması da, esas olarak Türk gericiliğinin marifeti değil, Şam üzerinde bu amaçla baskı kuran ABD 'nin sözkonusu planının gereğiydi.

Öte yandan, KDP-KYB anlaşmasının mimarı ABD, Türk gericiliğinin kaygılarının giderilmesi ve onun destek ve işbirliğinin sağlanması için yeni adımlar atmayı da ihmal etmeyecekti. Hürriyet'in l l Kasım 1 998 tarihli sayısında, bu amaçla biraraya gelen ABD, Britanya, Türkiye'nin, üçlü bir deklarasyon yayımladıklan belirtiliyordu. Deklarasyanda şöyle deniliyordu: "Türkiye, ABD ve İngiltere, Ankara sürecinin co-sponsorlan olarak KDP ve KYB arasında ı 7 Eylül ı 998 tarihinde Washington'da imzalanan ortak bildiride ifadesini bulan Ankara bildirileri ilkelerine yöneliktaahhütterin yeniden vurgutanmasından mernuniyet duymaktadır. Bu ortak bildiriyle, KDP ve KYB arasındaki uzlaşma çabalan önemli ve yeni bir aşamaya ulaşmıştır." Deklarasyanda ayrıca, Türkiye, ABD ve Britanya'nın, Irak'ın birliği ve toprak bütünlüğünün korunmasının önemini yinelerliğinin altı çiziliyor, KDP ve KYB'nin, PKK'ya bölgede ortam sağlanmaması, bölgedeki tüm PKK üslerinin yok edilmesi ve Türk sınırının korunması konularında söz verdiği söyleniyordu.

Ama olaylar her zaman, hatta çoğu zaman emperyalistlerin planiarına uygun olarak gelişmiyor. Bu, "Çöl Tilkisi" operasyonu için de böyledir. Evet, ABD ve B ritanya bu son operasyonla Irak'ın askeri gücüne ve potansiyeline belli bir darbe indirdiler; ancak onlann, askeri olarak kazandıkları bu taktiksel çarpışmayı siyasal planda yitirdiklerini söyleyebiliriz. Bu, sözkonusu operasyonun yolaçtığı şu sonuçlardan görülebilir:

l) Bu operasyon, ABD ve Britanya 'nın kişiliğinde emperyalizmin terörist ve saldırgan karakterini ve emperyalistlerin güdümündeki BM'in gerçek bir gücünün olmadığını bir kez daha geniş halk kitleleri katında ve dünya ölçeğinde açığa çıkardı ve özellikle de Arap ve İslam ülkeleri halklarının anti-emperyalist tepkilerinin güçlenmesine yolaçtı. Başta, "Saddam dize getirilinceye değin sürdürüleceği" açıklanan operasyonun Filistin, Suriye, Mısır, Ürdün, Pakistan, Hindistan, Britanya, Hollanda gibi ülkelerdeki giderek büyüyen anti-emperyalist kitle gösterilerinin ardından, "Ramazan Bayramının başladığı ve Irak'a yeterince zarar verildiği" gerekçesiyle durdurulması ve Monica Lewinski'nin sevgilisinin, yani ABD Başkanı Clinton'ın Arap dünyasına yönelik TV konuşmasında "İslam dinine olan" saygısını dile getirmeyi gerekli görmesi bundandır.

2) Bu operasyon, özellikle Filistin ve Kürdistan halklarının saflarında yayılmaya çalışılan pasifist yanılsamalara, emperyalizm ve onun uşakları bir devrimle yıkılınadan da gerçek bir demokrasi ve demokratik bir barış olabileceği yolundaki gerici hayallere yeni bir darbe indirdi. Bu, 20  Aralık'ta İsrail Başbakanı Binyarnin Netanyahu'nun -Ekim ayı sonlarında ABD'de imzalanan- Wye River anlaşmasını askıya aldığını açıklayarak İsrail-Filistin ''barış anlaşması"nın tabutuna bir çivi daha çakmasıyla kanıtlanmış olunuyor.

3) Bu operasyon, özellikle ABD'nin Arap ve İslam dünyasındaki nüfuzunun azalmasına, onun İran ve Suriye'yle yakınlaşma çabalarının darbe yemesine ve ekonomik durgunluk nedeniyle kötüleşmekte olan emperyalistlerarası çelişmelerin, özellikle de ABD ile Çin, Rusya, Fransa gibi emperyalist devletler arasındaki çelişmelerin keskinleşmesine katkıda bulundu.
*** 

"Çöl Tilkisi" operasyonu, bir kez daha, "Emperyalizm, hem dış, hem de iç siyasette demokrasinin çiğnenmesi doğrultusunda, gericilik doğrultusunda uğraş verir. Bu anlamda emperyalizm, sadece onun taleplerinden biri olan ulusal kendi yazgısını belirlemenin değil, söz götürmez bir biçimde genel olarak demokrasinin, demokrasinin tümünün 'yadsınması'dır."17 diyen ve emperyalizmi "her planda gericilik" olarak tanımlayan Lenin'i doğrulamış ve emperyalizmin, barış, demokrasi ve İn8an hakları getireceğini (! ) i leri süren reformİstleri ve diğer devrim düşmanlarını çürütmüştür. Proletarya ve onun öncüsünün, capcanlı olan Leninist emperyalizm teorisini kararlı lıkla savunmasının ve karartılmaya çalışılan anti-emperyalist bilince sahip çıkmasının tam zamanıdır.

Proletarya ve onun devrimci öncüsünUn özelde "Çöl Tilkisi" operasyonundan ve emperyalizmin stratejisinden çıkannaları gereken bir başka önemli ders, politikanın güçle yapılabileceği gerçeğidir. Gerici sınıflar için de geçerli olan bu kural, proletarya için olmazsa olmaz bir nitelik taşır. Eğer bugün ABD emperyalizmi bu denli küstahça davranabiliyor, Arap ve dünya halklarını ve ilerici kamuoyunu hiçe sayarak ve gülünç ve uyduıma gerekçelerle istediği zaman Irak'ı tehdit edip bombalayabiliyor, hatta bu suçları işlerken ipliğinin önemli ölçüde pazara çıkmasına fazla aldırmayabiliyorsa bu, konjonktürel olarak güçlü olduğu; komünist, devriınci ve anti­ emperyalist güçler onun planlarını bozacak durumda olmadığı içindir. Lenin, " büyük tarihsel sorunlar ancak kuvvet yoluyla çözülebilir"18 diyordu. Dahası, bu savaşıının başını çekmesi gereken ve çekebilecek biricik sınıf proletarya ve onun öncüsü, emperyalizmin yalnızcaaj itasyonla ve gazete makaleleriyle yıkılamayacağını biliyor. Bu dönüp dolaşıp bizi yeniden örgüt sorununun yaşamsal önemine getirmektedir. Gene Lenin, ezilen ve sömürülen sınıfların kurtuluşu davasının zaferi için, devrimci bir sınıf partisinin ne denli gerekli ve yaşamsal olduğunu şu iyi bilinen sözleriyle anlatıyordu:

"Proletaryanın iktidar mücadelesinde örgütten başka hiçbir silahı yoktur... proletarya, ancak Marksizm ilkelerine dayanan ideolojik birlik, ezilen milyonlan işçi sınıfının ordusuna dönüştürecek olan bir örgütün maddi birliğiyle sağlamlaştınldığı zaman, yenilmez bir güç olabilir ve mutlaka olacaktır da."1920 Aralık'ta ABD ve Britanya, arnaçianna ulaştıklarını söyleyerek "Çöl Tilkisi" operasyonuna son verdiklerini, ancak Irak'ın yükümlülüklerini yerine getirmemesi vb. (!) durumunda onu yeniden vuracaklarını ve bu arada Körfez'deki askeri varlıklarını muhafaza edeceklerini, hatta daha da güçlendireceklerini belirttiler.

Emperyalist haydutların, esas olarak bölge halklarının tepkisine bağlı olarak geri adım atmak zorunda kalmaları, geçici bir ateşkesten başka bir şey değildir. Demek ki, Ortadoğu proletaryası ve halklarının, anti-emperyalist bilinçlerini bilemelerinin, örgütlenmelerini pekiştirmelerinin ve eylemlerini yükseltmelerinin gerekeceği yeni ve görkemli bir kavga dönemine giriyoruz.


A Caricature of Marxism and lmperialist Econoınism"/ ''Marksizmin Bir Karikatürü ve Emperyalist  Ekonomizm", Collected Works, Cilı 23, Moskova, Progress Publishers, 1 974, s. 43. 

1' The Revolutionary Anny and the Revolutionary Government"/ "Devrim­ ci Ordu ve Devrimci  Hükümet", Collccted Works, Cilt 8, Moskova, Progress Publishers, 1 974,

,., Sovyetler Birliği Komünist Partisi (Bolşevik) Tarihi. İstanbul·, Aydınlık Yayın- ları, 1 975, s. 75.


Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.