SOMÜRÜLEN İLE SOMÜRÜCÜ ARASINDA EŞİTLİK OLABILİR Mİ?
V. İ. LENİN
PROLETER DEVRIM VE DÖNEK KAUTSKY
KAUTSKY şöyle düşünüyor:
1° "Sömürücüler hiçbir zaman nüfusun çok küçük bir azınlığından başka bir şey oluşturmamışlardır" (Kautsky'nin broşürünün 14. sayfası).
İşte söz götürmez bir doğru. Bu doğrudan hareketle nasıl düşünmek gerekir? Marksist olarak, sosyalist olarak düşünülebilir; ama o zaman temel olarak sömürülenlerin sömürücüler karşısındaki davranışını almak gerekir. [sayfa 35] Liberal olarak, burjuva demokrat olarak düşünülebilir; ama o zaman da temel olarak çoğunluğun azınlık karşısındaki davranışını almak gerekir.
Eğer marksist olarak düşünülürse, şöyle denecektir: Sömürücüler, devleti (oysa, söz konusu olan demokrasidir, yani devlet biçimlerinden biri), kaçınılmaz olarak kendi sınıflarının, sömürücüler sınıfının, sömürülenler üzerinde bir egemenlik aleti durumuna dönüştürürler. Bu nedenle demokratik devlet de, çoğunluk üzerinde, sömürülenler üzerinde egemenliklerini uygulayan sömürücüler olduğu sürece, kaçınılmaz olarak sömürücüler için bir demokrasi olacaktır. Sömürülenler devletinin böyle bir devletten temelden farklı olması gerekir; sömürülenler için bir demokrasi olmalı ve sömürücüleri bastırmalıdır o; oysa, bir sınıfın bastırılması o sınıfın eşitsizliği, "demokrasi"den dıştalanması anlamına gelir.
Eğer liberal olarak düşünülürse, şöyle denecektir: Çoğunluk kararlaştırır, azınlık uyar. Uymayanlar, cezalandırılır. İşte o kadar. Genel olarak devletin sınıf niteliği ve özel olarak "arı demokrasi" üzerinde durmak yararsızdır, çoğunluk çoğunluk, azınlık da azınlık olduğuna göre, bunun burada hiçbir ilgisi yoktur. Yarım kilo et yarım kilo ettir, "hepsi bu kadar.
Kautsky de böyle düşünüyor:
2° "Hangi nedenlerle proletarya egemenliğinin demokrasi ile bağdaşmaz bir biçime bürünmesi gerekirdi ve hangi nedenlerle böyle bir biçime bürünecektir?" (s. 21). Sonra proletaryanın çoğunluğa sahip bulunduğu açıklamasını veriyor, Marx'tan bir alıntı ve Paris Komünü seçimleri üzerine rakamların da desteğiyle, çok uzun ve çok gereksiz bir açıklama. Sonuç: "Yığınlar içine böylesine sağlam bir biçimde kök salmış bir rejimin demokrasiye kastetmek için hiçbir nedeni yoktur. Bu rejim, demokrasiyi ezmek için zor kullanıldığı durumlarda, her zaman zordan vazgeçemeyecektir. Zora ancak zorla yanıt verilebilir. Ama yığınların kendinden yana olduğunu bilen bir rejim, zoru ancak demokrasiyi savunmak için kullanacaktır, [sayfa 36] yoksa onu yıkmak için değil. Eğer o en güvenilir temelini, güçlü bir manevi otorite kaynağı olan genel oyu ortadan kaldırmak isteseydi, düpedüz intihar etmiş olurdu" (s. 22).
Sömürülenlerin sömürücüler karşısındaki davranışının, Kautsky'niri kanıtlamasında yitip gittiği görülüyor. Genel olarak çoğunluk, genel olarak azınlık, genel olarak demokrasi, daha önce bildiğimiz "arı demokrasi" gibi şeylerden başka bir şey kalmıyor.
Hem de, dikkat edin, Paris Komünü konusunda! Öyleyse, daha büyük bir açıklık için, Marx ile Engels'iri Komün konusunda diktatörlüğe ilişkin düşüncelerini aktaralım:
Marx: ..."Eğer işçiler... burjuvazinin direncini kırmak için ... burjuva diktatörlüğü yerine kendi devrimci diktatörlüğünü geçirirlerse... devlete devrimci ve geçici bir biçim verirler"...[16]
Engels: ..."(Devrimde) yenen taraf, egemenliğini silahlarının gericilerde uyandırdığı korkuyla sürdürmek zorundadır. Eğer Paris Komünü, burjuvaziye karşı silahlanmış bir halkın otoritesini kullanmasaydı, bir günden çok tutunabilir miydi? Tersine, onu bu otoriteyi çok az kullanmış olmakla kınayamaz mıyız?"[17]
Engels: ..."Devlet, proletaryanın, düşmanlarına karşı zora dayanarak baskıyı örgütlemek için, savaşımda, devrimde kullanmak zorunda olduğu geçici bir kurumdan başka bir şey olmadığına göre, özgür bir halk devletinden söz etmek adamakıllı saçma bir şeydir: Proletarya devlete gene de bir gereksinim duyacağı sürece, bunu özgürlük adına değil, düşmanlarını baskı altında tutmak için duyacaktır. Ve özgürlükten söz etmenin olanaklı olduğu gün,devlet de, devlet olarak var olmaktan çıkar"...[18]
Kautsky, Marx ile Engels'ten, göğün yerden, bir liberalin bir proleter devrimciden uzak olduğu denli uzaktır. Kautsky'nin sözünü ettiği arı demokrasi ya da yalnızca "demokrasi", o " özgür halk devleti" , yani son derece saçma bir şey için bir dolaylamadan (periphrase) başka bir şey değildir. Odasına kapanmış avanak bir bilginler bilgininin [sayfa 37] derin bilgisi, ya da on yaşında bir kız çocuğunun saflığı ile, Kautsky soruyor: Çoğunluğa sahip olunduğu zaman, diktatörlük neye yarar? Oysa, Marx ile Engels bize açıklıyorlar ki:.
- - - burjuvazinin direncini kırmaya yarar;
- - - gericilerde korku uyandırmaya yarar;
- - - silahlı halkın burjuvaziye karşı otoritesini koruyup sürdürmeye yarar;
- - - proletaryanın düşmanlarını zorla bastırabilmesine yarar.
Kautsky bu açıklamalardan hiçbir şey anlamıyor. Burjuva niteliğini görmediği "arı" demokrasiye vurgun, bir "güzel mantık" ile, çoğunluğun, çoğunluk olduğu anda, azınlığın "direncini kırma"ya, onu "zorla bastırma"ya gereksinimi olmadığını savunuyor; demokrasiye saldırı olaylarının bastırılması ona yetiyor. " Arı" demokrasiye vurgun Kautsky, dalgınlıkla, burada burjuva demokratların her zaman yaptıkları küçük bir yanlışlığı yapıyor, yani (kapitalist rejimde baştan başa yalan ve ikiyüzlü) biçimsel eşitliği, gerçek eşitlik yerine koyuyor! Zaten bir bu eksikti!
Sömürücü, sömürülene eşit olamaz.
Bu gerçek, Kautsky için ne denli tatsız olursa olsun, sosyalizmin özünü oluşturur.
Öbür gerçek: Bir sınıfın bir başka sınıf tarafından tüm sömürü olanağı kesinlikle ortadan kaldırılmadıkça, asıl eşitlik, gerçek eşitlik olamaz.
Sömürücüler, başkentte başarılı bir ayaklanma ya da askerlerin bir başkaldırması ile, bir anda bozguna uğratılabilirler. Ama çok ender, istisnai durumlar bir yana, bir anda yok edilemezler. Büyücek bir ülkenin bütün toprak sahipleri ile bütün kapitalistleri bir anda mülksüzleştirilemez. Sonra, tek başına mülksüzleştirme (kamulaştırma), hukuksal ya da siyasal bir eylem olarak, sorunu çözmekten uzaktır, çünkü büyük toprak sahipleri ile kapitalistleri gerçekten görevden almak, onları fabrikaların ve yurtlukların bir başka yönetimi -işçi yönetimi- ile gerçekten değiştirmek gerekir. Uzun kuşaklar boyunca, eğitimleri, yaşama biçimleri ve kazanılmış alışkanlıkları aracıyla sivrilmiş bulunan sömürücüler ile, büyük çoğunluğu en ileri ve en demokratik burjuva cumhuriyetlerde bile beli bükülmüş, kültürsüz, bilisiz, ürkek, bölünmüş kalan sömürülenler arasında eşitlik olamaz. Devrimden uzun zaman sonra da, sömürücüler zorunlu olarak bir dizi gerçek ve önemli üstünlüklerini korurlar: paraları (bir anda ortadan kaldırılması olanaksızdır), çoğu kez pek çok bazı taşınabilir malları kalır; ilişkileri, örgüt ve yönetim alışkanlıkları, bütün yönetim "sır"ları konusundaki bilgileri (gelenekler, yöntemler, araçlar, olanaklar) kalır; yüksek eğitimleri, (yaşam ve ideolojisi ile burjuva olan) yüksek teknik personel ile yakınlıkları kalır; son derece yüksek bir askerlik sanatı deneyleri (bu çok önemlidir) kalır vb., vb..
Eğer sömürücüler bir tek ülkede yenilmişlerse, ve birçok ülkede zamandaş devrim ender bir istisna olduğundan, tipik durum kuşkusuz budur, sömürülenlerden daha da güçlü kalırlar, çünkü sömürücülerin uluslararası ilişkileri uçsuz bucaksızdır. Orta köylüler, zanaatçılar vb. arasında, sömürülen yığınların en az gelişmiş bir bölümünün de sömürücülerle birlikte yürüdüklerini ve yürümeye yatkın olduklarını, Komün de içinde (çünkü Versailles birlikleri arasında, -bilginler bilgini Kautsky'nin "unuttuğu" şey,-proleterler de vardı), daha önceki bütün devrimler göstermiştir.
Bundan dolayı, biraz ciddi ve derin bir devrimde, sorunun yalnızca çoğunluk ile azınlık arasındaki ilişkiye bağlı olduğunu sanmak, olağanüstü bir alıklık göstermek; bayağı bir liberale yaraşır son derece bönce bir önyargı ile yetinmek; yığınları aldatmak, apaçık bir tarihsel gerçeği onlardan saklamak demektir: Her derin devrimde, sömürülenler üzerinde yıllar boyu büyük gerçek üstünlükler sürdüren sömürücülerin uzun, direngen, umutsuz bir direnç gösterdikleri yolundaki gerçeği. Sömürücüler -son, umutsuz bir savaşta, bir savaşlar dizisinde- üstünlüklerinden yararlanmaksızın, sömürülenler çoğunluğunun iradesine, iyilik taslayan alık Kautsky'nin [sayfa 39] tatlı imgeleme gücü dışında, hiçbir zaman boyun eğmeyeceklerdir.
Kapitalizmden komünizme geçiş, koca bir tarihsel dönemdir. Bu dönem tamamlanmadıkça, sömürücüler bir geriye dönme umudunu, geriye dönme girişimlerine dönüşen bir umudu kaçınılmaz olarak korurlar. Bir ilk ağır yenilginin ardından, devrilmeyi hiç beklemeyen, buna hiç inanmayan ve bunun fikrini bile kabul etmeyen sömürücüler, öylesine tatlı bir yaşam süren ve şimdi "aşağılık halk"ın yıkım ve sefalete (ya da "aşağılık" çalışmaya...) mahkum ettiği aileleri bakımından yitirilmiş bulunan "cennet"i yeniden ele geçirmek için, on kat artmış bir güç, zorlu bir öfke; yüz kat artmış bir düşmanlık ile savaşa atılırlar. Ve sömürücü kapitalistlerin arkasında da, -bütün ülkelerin onlarca tarihsel deneyler yılının gösterdiği gibi- duraksayan ve sallanan, bugün proletaryayı izleyen ve yarın, devrimin güçlüklerinden gözü yılacak, işçilerin ilk bozgun ya da yarı yengililerinden korkuya kapılan, şaşkına dönen, durmadan gidip gelen, sızlanan... tıpkı bizim menşevik ve devrimci-sosyalistlerimiz gibi bir kamptan öbürüne koşan geniş küçük burjuva yığını vardır.
Ve bu durum karşısında, tarihin yüzlerce ve binlerce yıllık ayrıcalıkların varlığı ya da yokluğu sorununu gündeme koyduğu zorlu, acı bir savaş döneminde, çoğunluk ve azınlık, arı demokrasi, diktatörlüğün yararsızlığı, sömürülen ile sömürücüler arasındaki eşitlik üzerine açıklamalar yapılıyor!! Buraya değin gitmek için ne büyük bir alıklık kuyusu, ne derin bir hamkafalık uçurumu gerek!
Ama kapitalizmin, 1871'den 1914'e değin süren görece "barışçıl" onyılları en sonunda oportünizme boyun eğen sosyalist partiler içinde, hamkafalık, küçük işlerle uğraşan sınırlılık ve yadsımanın gerçek pislik, kokuşmuşluk ve yolsuzluklarını biriktirmişlerdir.
Yukarda yapıtından aktarılan parçada, Kautsky'nin genel oya zarar vermeden söz ettiğine okur her halde dikkat etmiştir (Kautsky -ayraç içinde söyleyelim- genel oyun her türlü güçlü manevi otoritenin kaynağı olduğunu söyler, oysa aynı Paris Komünü ve aynı diktatörlük sorununda, Engels burjuvaziye karşı silahlı halkın otoritesinden söz eder. Bir hain kafa ile bir devrimcinin "otorite" konusundaki fikirlerini karşılaştırmak çok özellik belirtici bir şey...).
Sömürücülerin oy hakkından yoksun olmaları, dikkat edelim, özsel olarak bir Rus sorunudur, yoksa genel olarak bir proletarya diktatörlüğü sorunu değil. Eğer Kautsky, ikiyüzlülük etmeden, broşürüne bolşeviklere karşı adını verseydi, bu başlık yapıtın içeriğine uygun düşerdi ve Kautsky o zaman açıkça oy hakkından söz etmekte haklı olurdu. Ama Kautsky her şeyden önce "teorisyen" geçinmek istemiş. Broşürüne genel olarak "Proletarya Diktatörlüğü" adını vermiş. Sovyetleri ve Rusya'yı, özel olarak ancak ikinci bölümde, altınca paragraftan başlayarak ele alır. Söz konusu parçayı aldığım birinci bölümde, genel olarak demokrasi ve diktatörlük söz konusudur, oy hakkından söz ederken, Kautsky teoriyi önemsemeyen bolşevik düşmanı bir polemikçi olarak kendini ele vermiştir. Çünkü teorinin, yani demokrasi ve diktatörlüğün -bir ulusa özgü değil- genel sınıfsal ilkelerinin irdelenmesinin, kendine konu olarak oy hakkı gibi özel bir sorunu alması değil, ama şu genel sorunu alması gerekir: Sömürücülerin devrilmesi ve onların devleti yerine sömürülenlerin devletinin geçirilmesi ile belirlenen tarihsel dönemde, demokrasi zenginler ve sömürücüler için de korunup sürdürülebilir mi?
Bir teorisyen sorunu işte böyle, ancak böyle koyabilir. Komün örneğini biliyoruz, marksizmin kurucularının onunla bağlantılı ve o konudaki bütün düşüncelerini biliyoruz. Bu belgelere dayanarak, ben Ekim Devrimi'nden önce yazılmış bulunan Devlet ve İhtilâl broşürümde, örneğin demokrasi ve diktatörlük sorununu inceledim. Seçim hakkının sınırlanması üzerine tek söz söylemedim. Bugün de, seçim hakkının sınırlandırılmasının şu ya da bu ulusa özgü bir sorun olduğunu, yoksa genel diktatörlük sorunu olmadığını söylemek yerinde olur. [sayfa 41] Bu soruna, Rus devriminin özel koşullarını, gelişmesinin özel gidişini inceleyerek yanaşmak gerekir. Açıklamamızın devamında biz bunu yapacağız. Ama Avrupa'da yarınki proleter devrimcilerin hepsinin ya da aralarından çoğunun, burjuvazinin seçim hakkına kesin olarak kısıtlamalar getireceklerini önceden ileri sürmek bir yanılgı olurdu. Böyle olabilir. Savaştan ve Rus devrim deneyinden sonra, büyük bir olasılıkla da böyle olacaktır; ama diktatörlüğün uygulanması için zorunlu değildir bu; mantıksal diktatörlük kavramının zorunlu bir göstergesi değildir bu; diktatörlük bakımından onun tarihsel ve sınıfsal gerçekliğinin zorunlu bir yönünü hiç bir zaman oluşturmaz bu.
Diktatörlüğün zorunlu göstergesi, kesin koşulu, sömürücülerin sınıf olarak zorla bastırılması ve bunun sonucu bu sınıf karşısında "arı demokrasi"nin, yani eşitlik ve özgürlüğün çiğnenmesidir..
Sorun teorik bakımdan işte böyle, ve ancak böyle konulabilir. Oysa Kautsky, sorunu başka türlü koyarak, bolşeviklere teorisyen olarak değil, ama oportünistlere ve burjuvaziye yürekten bağlı bir muhbir olarak saldırdığını tanıtlamıştır.
Sömürücüler için demokrasinin kısıtlanmasının, çiğnenmesinin şu ya da bu önlemlerinin hangi ülkelerde, şu ya da bu kapitalizme özgü hangi ulusal koşullar içinde (büsbütün ya da özellikle) uygulanacakları, şu ya da bu kapitalizmin, şu ya da bu devrimin ulusal özelliklerine bağlıdır. Teorik bakımdan sorun kendini başka türlü, şu biçimde gösterir: Sömürücüler sınıfına karşı demokrasi çiğnenmeksizin proletarya diktatörlüğü olanaklı mıdır?
Kautsky işte teori alanında önemli ve özsel tek sorun olan bu soruna yan çizmiş. Kautsky, Marx ve Engels'ten bu sorunla ilgili ve yukarıda aktardığım parçalar dışında, birçok parça aktarmış.
Kautsky istenen her şeyden, liberaller ve burjuva demokratlar için kabul edile bilir ve onların fikirleri çerçevesinden çıkmayan her şeyden söz etmiş; ama asıl önemli olan şey üzerine, yani burjuvazinin direncini kırmadan, düşmanlarını zorla bastırmadan, proletaryanın zafer kazanamayacağı, ve "zorla bastırma"nın olduğu, "özgürlük"ün bulunmadığı yerde de, demokrasinin bulunmadığının açık olduğu üzerine hiçbir şey dememiş.
Kautsky bunu ["zorla bastırma"nın olduğu, "özgürlük"ün bulunmadığı yerde, demokrasinin olmadığını -ç ] anlamamış.
Şimdi de Rus devrim deneyine ve Sovyetler ile Kurucu Meclis arasındaki, Kurucu Meclisin dağıtılması ve burjuvazinin seçim haklarından yoksun edilmesi sonucunu veren anlaşmazlığa geçelim.
Hiç yorum yok