*Ordu rejimin güvencesi*dir den “polis rejimin güvencesi” dir demokratikleşme!! süreci üzerine
Genelde *pasif*, gerektiğinde!! *aktif* bir kurumsal *güvence* yapısından, *sürekli aktif* profesyonel bir kurumsal güvence yapısına geçiş.
Referandum süreci içinde kendini SOL olarak tanımlayanlardan , aşırı Marksist Leninist sol sloganlarının arkasına saklanma tarihi ile meşhur olan Troçkist karşı devrimcilerden , burjuva liberallere kadar her burjuva koltuk deynekliği yapan akımlar , gerek referandumu ve gerekse * darbelere karşı olmayı* demokratleşme yönünde atılacak ilk adım olarak lanse ettiler ve –yetmez ama evet- şiarı arkasında burjuvazinin aldatmaca oyunlarına , gerici ve banazların arkasında en büyük desteği veren grupları oluşturdular.
Devlet kavramını ve onun sınıfsal içeriğini tamamıyle göz ardı ederek onu hükümete indirgeyen Türkiyedeki bu sözde "sol " ve sözde "aşırı sol" takımı , ABD de başlatılan ve diğer gelişmiş ülkelerde hızla gelişen Devlet ce desteklenen ve y a da ajanları tarafından kurulan "sol" isimli örgütlerin fonksiyonunu daha da ileri aşamasına, Devlet i açıkca destekleme aşamasına getirerek, emperyalist örgütlere ders verdiler. Yiğidi öldür hakkını yeme demişler. Boynuz kulağı geçermiş.
Devlet in, yani o na hakim olan sınıfın bir iktidarı ve bütünsel bir kurum olarak devlet in *güvencesi* tarih boyu polis ve ordu gibi baskı kurumları tarafından sağlanmıştır ve sağlanmakta devam edecektir. Polis ve ordu devlet den bağımsız , onun üstünde kurumlar değil, tam tersine sözü geçen sistemin baskı kurumlarıdır. Belirli dönemlerde birinin ya da diğerinin daha güçlü ya da açık şekilde "rejimin güvencesi" önderliğini alıp almaması , ülkenin siyasi ve ekonomik yapısına ve gelişmesine , sınıfsal anlamda güçler dengesine bağımlı olarak değişken bir yapıya sahiptir. Yani "rejimin güvencesi" anlamında bir baskı aracı olan "kurum" ortadan kalkmaz, biri ya da diğeri , dünyadaki gelişmelerin ve ülkenin özgül durumuna bağımlı olarak bu işlevin önderlik görevini üstlenir.
Monarşik, feodal ,yarı feudal ve kapitalizmin gelişmemiş olduğu ülkelerde *ordu* bu baskı ve rejimin güvencesi olma işlevinde önderliği yaparken, kapitalizmin gelişmiş olduğu ülkelerde bu *önderlik * devletin *polis* kurumlarına , gelişme sürecinde transfer edilmiştir. Ancak ,* önderlik* konusunda sanki ordunun açık önderliğinin polis e transfer edilmesiyle , bir kurum olarak ordu nun bu işlevinin tamamen ortadan kalktığı ya da kalkacağı gibi bir hayalcilik içine girmemek gerekir. En gelişmiş kapitalist ülkelerde bile polisin *güvence* işlevinin asıl sorumluları olan, ve istihbarat vb gibi adlandırmalı gizli ve önder kadroları genellikle eski-yeni *ordu * elemanları ndan oluşur.
Yani*asker* resmi elbisesi ile değil, kravatlı ceketli sivil elbisesi ile aynı işlevini devam ettirir. Güçler dengesindeki gelişmelere ve değişmelere bağımlı olarak da *ordu* , bu görevi yeniden (resmi ya da sivil olarak) yüklenmek için her zaman hazır bir kurum olarak tutulur. Bunun aksini iddia etmek, sınıf mücadelesinin varlığını reddetmeye, kapitalistlerin rejimlerini korumak için gerekli her tedbiri almayacak kadar saf olduğunu iddia etmeye kadar götüren bir hayalcilik, özünde bir burjuva aldatmacadır..
Düşünceler tarihi pratiklerden doğar . Burjuvazi tarihi pratiklerden ders çıkarıp *rejimini güvence altına* almak için yeni örgütlenmeler ve pratikleri içine alan *yeni politikalar* üretmek konusunda yılların tecrübesine ve olanaklarına sahip bir sınıftır. Burjuva liberallerin ve onların sol maskeli destekleyicilerinin ağızlarından düşürmedikleri * kendini yenileme* , demokrasi ye doğru adımlar değil, görünüşte ve biçimde demokratik, özünde kapitalist sistemin güvence altına alınması yolunda , devrimci mücadeleleri bastırma , onları pasifize etme ve reformist yapıya çevirme amacında , burjuvazinin aldığı *yeni * tedbirlerdir.
Gerek dünya tarihinde olan faşist askeri darbeler ve bu faşist darbelere karşı kitlelerde oluşan nefret, ve gerekse kapitalizmin gelişme derecesine bağımlı olarak ,kapitalist sistemin gereksinimi olan kurumsal bürokrasideki *profesyonelleşme* zorunluluğu, burjuvaziyi rejimin güvencesi , *görünen- önderliğini *,*ordu* dan *polise* transfer etme , bu anlamda *kendini yenileme* , süreci içine getirmiştir.
Bu yönde Türkiyedeki sadece son gelişmelere bakarsak, 2002 yılında 122,000 olan polis sayısı, 2005 de 179.000, 2007 de 200,000 günümüzde ise ,bir kaç yıl içinde polis sayısı 250 bine yaklaşmıştır.. 1980in ortalarına kadar sadece geleneksel silahlarla donatılmış olan polis , bu süreç içerisnde en modern silah ve araçlarla donatılmıştır. Türkiyedeki polislerin (aynı askerlerin olduğu gibi ) ABD de eğitime gönderilmesi bu süreç içinde başlamıştır. Abd de ki kayıta gore, sadece 1999 da ABD de doktora gören polisin sayısı 124 idi. Etnik ve dini farklılıklara sahip olan ülkelere , asker gibi , polisin de *güvenlik* olarak istenmesi ve gönderilmesi artık kapitalist sistemin sadece özelde değil, genelde güvenliğini sağlamada görülen pratikleri haline gelmiştir.
Sonuçta , Türkiyede de , kapitalizmin gelişmesi nin ve dünya halklarında oluşan askeri faşist darbelere olan nefretin yarattığı , kendi çıkarları doğrultusunda olan, bir gereksinim olarak burjuvazinin **Ordu rejimin güvencesidir den “polis rejimin güvencesi” dir demokratikleşme!!, biçimsel değişim süreçi içine girmesi kaçınılmaz bir gelişimdir. Buraya sıralamaya gerek yok, sadece referendum sürecinde ve sonrasında basında yer alan , hızla artan ev baskınları ve tutuklamalar bu demokratikleşme!!! ninbiçimsel ve göz boyamadan başka bir şey olmadığının, burjuvazinin asker yerine polis in baskı ve sindirme görevlerini üstlenmesi yönündeki transfer sürecinin pratiğe yansımasının ve aldatmacanın bir kanıtıdır.
Devlet in baskı kurumlarının arasında şu ve ya bu kurumun görünen-aktif-önderliği görevini alması demokratikleşmenin bir kanıtı olarak ele alınamaz. Hangi baskı kurumu olursa olsun *rejimin güvencesi* anlamında bir baskı aracı olan *kurum* ortadan kalkmaz, biri ya da diğeri , dünyadaki gelişmelerin ve ülkenin özgül durumuna bağımlı olarak bu işlevin önderlik görevini üstlenir. Eskiden açıkca yapılan ve kitlelerden tepki gören baskılar, polis le , çoğunlukla gizli ve kitlelerin gözünden saklanan , ve özü saptırılan bir şekilde yapılmaya belkide daha artan bir şekilde devam edecektir.
Sözü edilen, *Askeri *devlet den *(ordunun pratikte ve görünen rejimin güvenliğini sağlayıcı önder kurumu olmasından) Polis* devletine (polis in pratikte ve görünen rejimin güvenliğini sağlayıcı önder kurumuna) transfer sürecinden başka bir şey değildir. Değişim özde değil, biçimdedir. Belirleyici olan biçim değil, öz dür.
Oluşan, genelde *pasif*, gerektiğinde *aktif* bir kurumsal *güvence* yapısından,*sürekli aktif* profesyonel bir * kurumsal güvence* yapısına geçiştir.
Erdoğan Ahmet
11.12010
11.12010
Hiç yorum yok