Hristiyan Hareketi İletişim Ağı Belgesel Film Kapağı üzerine
Hristiyan Hareketi İletişim Ağı adlı kuruluşun hazırladığı *feda (kurban) edilen yaşayanlar-Sıfır noktası Mega Caminin Anlatılmamış öyküsü* adlı belgesel filmin DVD si için hazırlanan orjinal kapakta sadece Türk bayrağının olması tartışmalara ve protestolara neden olunca, kuruluş, kapağı değiştirmek zorunda kaldı. Değiştirilen kapağa Suudi Arabistan, İran, Suriye ve Pakistanın bayraklarını da ilave ettiler.
Her ne kadarda olay sadece 11 Eylül le, aynı yerde bir caminin yapılması ve buna karşı ölenlerin geride kalan ailelerinin bu caminin inşası konusunda görüşlerini yansıttığı belgesel bir filim le ilgili isede, belgesel filmin DVD halindeki kapağın dizaynı tamamen ideolojik bir temele dayanandığının , ve bu ideolojinin ne kadar benimsendiğinin net göstergesidir.
Tarih bize Halk içi ve halklar arası nefret, kin ve düşmanlığın hiç bir zaman halkların yararına olmadığını somut tarihi deneyimlerle ve tarihi olaylarla göstermiştir. Çünkü halk içi ve halklar arası nefret ve kin Emperyalizmin yaşam kaynağıdır, ve onların varoluşu, bu suni çelişkilerin var olmasına, hep sıcak tutulmasına ve uzlaşmaz hale getirilmesine bağlıdır. Gününmüzde açık-gizli propogandası yapılan ve hayata geçirilen *Kültürler arası çatışma* teorisi ,halklar arası düşmanlığın, bu nefret ve kinin yaratılmasının, olayları sınıfsal, ezen ezilen, sömüren sömürülen değil, *farklı kültürler* arası -öz olarak hristiyan olanlar ve olmayanlar arası- bir çatışma olarak açıklanmasının teorisidir.
Soğuk savaş döneminde Amerikanın en önde gelen dış politika uzmanlarından olan George Kennan, Amerikanın artık sosyalizmi yenemeyeceği ama onu kendi içinde ve dışında gelişmesinin engellenebileceği, muhafaza edilebileceğini vurgulamıştı. *Muhafaza* teorisi olarak isimlendirilen bu teori, savaşa karşı daha akıllı ve yaratıcı bir alternatif olarak görüldü, ve uygulanmaya koyuldu. Bu politika ile emperyalistler dünya çapında gelişmekte olan bağımsızlık ve demokrasi mücadelelerinin yaygınlaşmasını engellemeyi başardılar.
Sovyetlerin parçalanması, ve dağılması üzerine artık gereği kalmayan soğuk savaş ve muhafaza politikasının yerini yeni bir strateji, yeni bir politikanın oluşturulması gerekliliğinide beraberinde getirdi. Bu yeni politikanın, yeni dönemde, “Özgürlük”, “demokrasi”, “insan hakları koruyucusu”, “medeni batı”, kılıflarına uygun olmasını ve sovyetlerin dağılması ile ortaya çıkan yeni pazarların ele geçirilmesi yolunda alınacak her türlü pratiğin, ve bu pratiğin getireceği sonuçlarını “haklı gösterebilecek” ve “haklılığın onaylanabileceği” kılıfı içermesi gerekiyordu.Buna ilave olarak, aslında temel olarak , uluslarası şirketlerin rüyası olan, merkezi tek bir hükümetin, ve tek bir askeri gücün olduğu, diger herkesin silahsızlandırıldığı yeni bir dünya düzeni kavramını satabilecek, ve bunun kılıflarını hazırlayabilecek bir politika olması da gerekiyordu.
Dış politika uzmanı Samuel P. Huntington un 1993 de basılan ," “kültürlerin çatışması” başlıklı yazısı ,George Kennanın soğuk savaş dönemindeki politikasının geçerliliğini kaybetmesi üzerine, bu gereklilikleri cevaplayan, yeni dönemde politikanın ne olması gerektiğine cevap veren bir yazı oldu.
Huntingtona göre batılı olmayan hemen hemen bütün ülkeler, zaten bu doğmakta olan yeni dünya düzeni içinde ya muhafaza edilmiş, ya onunla bütünleşmiş, yada onun bir parçası haline gelmiş durumdaydı . Sovyetlerin dağılması ile ortaya çıkan ükeler hariç bunların dışında kalan “Çin ve müslüman ülkeler” bu yeni dünya düzeni dışında kalıyorlardı. Ve Huntington a göre bunlar hiç bir zaman bu düzene katılmayacakları olasılığının büyük olduğu gibi, batı medeniyetlerine karşı güçlerini birleştirme olasılığı da vardı. Bu nedenle Huntıngton a göre, “medeni batı ve hristiyanlık” bir tarafta *İslam ve tanrısızlar Çin* ,diğer tarafta, Kültürlerin çatışması nı oluşturmaktaydı.
Yani sorun, emperyalizm, sömürü vb değil, Doğu ile batı, Medeni Hristiyan lıkla, gerici Müslümanlık arasında var olan ,derinleşen kültürler arası farklılık ve çatışmadan kaynaklanıyordu. Tarihi provokasyonlarla bu teori doğrulanmaya çalışıldı ve gericilerden, burjuva liberallere, AB-D ci sahte soldan , milliyetcilere kadar oldukça benimsenen bir teori oldu.
Benimsenen bu teori temelinde, duygu sömürüsü, dini ve etnik farklılıklar, ülke ve toplumlar içindeki sınıf farklılıklarının varlığı gizlenerek, bir bütün içinde, ve bu teori temelinde kullanılarak halklar arası nefret ve kinin doğması ve sıcak tutulması yönünde kullanılmaya devam edilecek- yukardaki bahsi geçen konu da, (bilinçli ya da bilinçsiz) bu duygu sömürüsünün ve halklar arası nefret in oluşması ve sıcak tutulması pratiğinin bir başka örneğidir.
Erdoğan A
Eylül 10, 2010
Taktiksel değerlendirmesi ve pratiği olmayan strateji, slogancı ve hayalci olmanın üzerini aşamaz.
Hiç yorum yok