Header Ads

Header ADS

TDKP - Partimizin temel sorunlarından biri: Legal ve illegal çalışmanın birleştirilmesi - 1999

 Devrimin Sesi 201
Yasal ve yasadışı çalışmanın ve örgütlenmenin birleştirilmesi ve koşullardaki değişime ve gelişme doğrultusuna uygun olarak geliştirilmesi, proletaryanın tüm devrimci partileri gibi partimizin de her zaman en önemli sorunlarından biri oldu. Bu, içinde bulunduğumuz dönemde de partimizin, devrimci işçi hareketinin önündeki belli başlı sorunlardan biridir ve gelecekte de olmaya devam edecektir.

Özellikle de siyasi özgürlüklerin yasal olarak kazanılmadığı, diktatörlüğün saldırılarının sürdüğü ve yeni saldırı hazırlıklarının yapıldığı koşullarda devrimci işçi hareketinin yılların şematik ve dar kalıpcı anlayışlarını yıkarak legal, yarı legal çalışmasını ve örgütlenmesini tüm araçlardan ve olanaklardan en azami düzeyde yararlanarak ilerletmeğe yöneldiği ve bu doğrultuda pratik adımlar attışı, sınıfın ileri ve uyanı içindeki kesimlerinin yasal bir parti olarak örgütlendiği koşullarda yasal olanının yasadışı olanla sistematik bir tarzda birleştirilmesi sorunu özel bir önem kazanmıştır.

Ulusal ve uluslarası planda devrimci işçi hareketi açısından sorun, partimiz açısından sorun; legal ve illegal olanın mücadelenin tüm alanlarında sistematik bir tarzda birleştirilmesini ''mutlak bir gerekirlilik'', ''kesin, ilkesel bir zorunluluk''olarak kabul edip etmeme özelliği taşımamaktadır. Sorun bu yönüyle, yüzyılımızın başlarında kapitalizmin yeni ve son aşamasının temel özellikleri, geliştirdiği ve ortaya çıkardığı eğilimler de gözönüne alınarak devrimci işçi hareketi açısından uluslararası alanda çözüme kavuş turuldu ve bu konuda da, sosyalizmin diğer akımları burjuva ve küçük-burjuva sosyalizmiyle araya net bir çizgi çekildi.

Burjuvazinin en saldırgan, en terörist, en gerici egemenlik biçimi olan faşizmin, henüz bir devlet biçimi olarak tarih sahnesine çıkmadığı koşullarda, 1920'de toplanan Komünist Enternasyonal 2. Kongresi'ne Lenin tarafından sunulan ve kabul edilen tezlerde; emperyalizmin ve gericiliğin yoğunlaşan saldırılarına ve yeni saldırı hazırlıklarına dikkat çekiliyor ve bir kez daha, istisnasız ''Bütün ülkeler için, hatta en özgür, sınıf mücadelesinin en az şiddetli olması bakımından 'en legal', 'en barışçıl'ülkelerde bile'', ''legal ve illegal çalışmanın, legal ve illegal örgütlerin sistemli birliğinin mutlak bir gereklilik'', ''kesin, ilkesel zorunluluk''haline geldiği vurgulanıyordu. Tezler incelendiğinde; sorunun sadece ilke bazında ele alınmasıyla yetinilmediği, legal ve illegal partiler açısından, temel noktalarda vurgular yapıldığı görülecektir.

Tezlerde; ''Bütün legal komünist partiler tarafından, sistemli illegal çalışma ve burjuvazinin kovuşturmalarının başlayacağı ana hazırlıklı olmak amacıyla derhal illegal örgütler kurmak zorunludur.''dendikten hemen sonra, ''Kara kuvvetleri, donanma ve polis içinde illegal çalışma''ve örgütlenmeye özellikle dikkat çekiliyordu.

Işçi sınıfının devrimci partilerinin, Komünist partilerin yasaklandığı ve yasadışı partiler olarak örgütlenmek ve faaliyet yürütmek zorunda kaldıkları ülkelerde de, bu partilerin kendilerini illegal örgütlenme ve çalışmayla sınırlamamaları gerektiği üzerinde duruluyor ve şöyle devam ediliyordu.

''Öte yandan, istisnasız bütün durumlarda, illegal çalışmayla sınırlı kalmamak, legal çalışma da yapmak, bu amaçla bütün zorlukları aşmak, çeşitli, gerekirse sık sık değişen adlar altında legal yayın organları ve legal örgütler kurmak da gereklidir.''(Seçme Eserler, Cilt:10, Sf:192)

Yasal ve yasadışı araçların ve biçimlerin sistematik bir tarzda birleştirilmesinin, mutlak bir gereklilik, kesin ve ilkesel bir zorunluluk olduğu, en demokratik, en uygar kapitalist ülkelerde de demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, gerekti inde bütünüyle rafa kaldırılması, faşist diktatörlüklerin kurulmasıyla çarpıcı bir biçimde kanıtlandı. Hiç bir kuşkuya ve tereddüte yer bırakmayacak bir açıklıkla sınıf mücadelesinin pratiği tarafından doğrulandı. Doğrulanmaktan da öte, Komüntern ve onun her ülkedeki kolları olan komünist partileri tarafından somut koşullara yaratıcı bir biçimde uygulanarak geliştirildi.

Proletaryanın devrimci partileri, legal ve illegal olanı, faaliyetin ve mücadelenin tüm alanlarında olası gelişmeleri gözönüne alarak sürekli değişen koşullara uygun bir biçimde birleştirme ve geliştirme yeteneğini gösterebildikleri ölçüde, sınıf düşmanının saldırılarını püskürtebildiler ve üstlendikleri görevleri yerine getirebildiler. Bu bakımdan da sınıf bilinçli işçi ve örgütü, bu güne kadar yeterince doğru bir biçimde yararlanamadığı, milyonlarca proleterin ve kafa ve kol emekçisinin kanı ve canı pahasına kazanılmı zengin bir tarihsel mirasa sahiptir.

Komünist Enternasyonalin 2. Kongresinden bu yana yaşanan süreç; proletaryanın devrimci partilerinin, legal ve illegal çalışmayı, legal ve illegal örgütlenmeyi sistematik bir biçimde birleştirmesini ''mutlak bir gereklilik'', ''kesin, ilkesel zorunluk'haline getiren etkenlerin azalmak bir yana daha da yoğunlaştığını ve arttığını göstermektedir. Bu nedenle, sınıf bilinçliğişçinin ve örgütünün çalışmasını ve örgütlenmesini bu ilkeyi gözönüne alarak yürütmesinin ve planlamasının önemi azalmamı daha da artmıştır.

Sorunun ilke bazında çözüme kavuşturulması, diğer akımlarla araya net bir çizginin çekilmesi ve bunun kabul edilmesi tayin edici bir öneme sahip olmakla birlikte, sadece bir başlangıçtır ve bir ilkeyi kabul etmekle onu doğru ele alıp yorumlamak ve en önemlisi de uygulamak farklı şeylerdir. Nitekim bunların özde şeyler olmadıkları, devrimci işçi hareketinin tarihi incelendi inde açıkca görülecektir.

Devrimci işçi hareketinin tarihi; devrimin diğer temel sorunlarında olduğu gibi bu sorunda da, proleter sosyalizmiyle, burjuva, küçük-burjuva sosyalizmi arasındaki mücadelenin kesintisiz bir biçimde sürdüğünü, bu mücadelenin devrimci işçi hareketinin saflarında da yankı bulduğunu, bu akımların tutumlarına denk düşen eğilimlerin uç verdiğini, bunun, en deneyimli ve en gelişkin partilerde de dönem dönem güçlenerek egemen hale geldiğini, devrimci çalışmayı ve enerjiyi tahrip ettiğini göstermektedir. Devrimci Marksizmin, proleter sosyalist akımın özellikle Ekim Devrimi'nin zaferiyle birlikte devrimci işçi hareketinde sağladığı üstünlük sonucu sinmek ve devrimci Marksizmin ilkelerini görünürde kabul etmek zorunda kalan sağ ve sol akımlar, bu ilkeleri yorumlama, somut koşullara ve yeni gelişmelere yaratıcı uygulama ve geliştirme adı altında devrimci Markisizme ve ilkelerine karşı mücadelelerini sürdürdüler ve işçi hareketine egemen olmaya çalıştılar. Bu bakımdan da en kapsamlı ve sonuçları itibariyle de en etkili saldırı, 2. Dünya savaşı sonrası süreçte modern reviziyonizm biçiminde şekillendi ve gelişti. Devrimci Marksizmin karşısında sinen, işçi harketi içindeki etkisi zayıflayan, ancak yok olmayan opportunist eğilimler ve bu eğilimlerin işçi hareketi içindeki sosyal temelini oluşturan burjuva tabakalar, 2. Dünya Savaşı sonrası dünya ölçeğinde meydana gelen çok yönlü gelişmeleri kullandılar. Emperyalizmin ve dünya gericiliğinin ABD'nin yönetimi altında bütün güçlerini birleştirerek yeni bir saldırı başlattığı koşullarda modern revizyonizm devrimci işçi hareketine egemen oldu.

Modern revizyonizmin devrimci işçi hareketine egemen olması, proletaryanın devrimci partilerinin reformist, karşı devrimci partilere dönüşmesinin, Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti dışında sosyalizmin yıkılmasının ötesinde, etkileri günümüze kadar süren çok yönlü gelişmelere yolaçtı. Modern revizyonizmin, burjuva sosyalizminin bu türünün devrimci işçi hareketine egemen olmasıyla birlikte; devrimci işçi hareketinin teorik ve pratik kazanımlarının ve deneylerinin işçi sınıfının, aydınların sosyalizme yönelen genç kuşaklarına aktarılması kesintiye uğradı ve en önemlisi de onların nezdinde, temel noktalardaki ayrım noktaları belirsizleti. Devrimci teorinin ve pratiğin küçük burjuva yorumu genç devrimci işçi ve aydın kuşağı arasında, onların hareketi üzerinde etkili oldu.

Türkiye'de proleter sosyalist akım, tam da uluslarası alanda böyle bir kargaşanın yaşandığı ve özellikle de proleter sosyalist akımla küçük burjuva sosyalizmi arasında ayrışma sürecinin yaşandığı, ancak henüz tamamlanmadığı koşullarda, modern revizyonist ihanete küçük burjuva sosyaliziminin bakışaçısıyla karşı çıkan, işçi sınıfından kopuk sol bir çizgi izleyen küçükburjuva radikal bir hareketin saflarında ve onun eleştirisi sürecinde gelişti. Her yeninin bağrında geliştiği eskinin izlerini üzerinde taşıması kaçınılmazdı ve bu izlerden bir çırpıda ve tümüyle arınması olanaksızdı. Kemalist hareketten ve onun yukardan değişiminden esinlenen ve ondan beslenen üst tabaka devrimciliğinin güçlü etkisi, ileri işçiler arasında burjuva sosyalizminin hakimiyeti, alt sınıfların devrimci hareketinin tarihsel zayıflığı vb. özgünlükler bu izlerin uzun bir süre yaşamasına çeşitli biçimlerde uç vermesine yolaçtı. Bu izlerin en güçlü biçimde yansıdığı alanlardan biri de, legal ve illegal çalışma ve örgütlenme ve aralarındaki ilişki oldu.

Kaldı ki, sorun sadece devrimci komünist hareketin bağrında geliştiği küçük burjuva radikalizminin izleriyle sınırlı bir sorun olma özelliği taşımamaktadır. Işçiler üzerindeki burjuva ideolojisinin ve bakışaçısının yadsınamaz etkileri, burjuvazinin devrimci işçi hareketi üzerindeki çok yönlü baskıları, işçi sınıfına diğer sınıf ve tabakalardan katılımların olması ve geldikleri sınıfların bakışaçısını, alışkanlıklarını taşımaları, işçilerin devrimci partisinde örgütlenme ve mücadele etme eğilimi içine giren işçinin ve genç devrimcinin bu etkilerden bir çırpıda arınamaması vb. faktörler, devrimin diğer sorunlarında olduğu gibi bu sorunda da savrulmaların, farklı eğilimlerin ortaya çıkmasının temelini oluşturur.

Tüm bunların ötesinde, yasal ve yasadışı olanı sistematik bir biçimde birleştirme doğrudan somut koşullara bağlı olan ve koşullardaki değişime bağlı olarak da sürekli yenilenmesi gereken pratik bir sorun olma özelliği taşır. Proletaryanın devrimci partisinin mücadele ettiği koşullar ekonomik, politik, toplumsal tüm yönleriyle sürekli bir değişim içindedir. Parti bu değişime ve gelişmelere bağlı olarak, çalışmasını sürekli gözden geçirmek, yenilemek her alanda yeniden düzenlemek zorundadır. Eğer parti bu düzenleme ve yenilemeyi zamanında yapmazsa, kitlelerle bağlarını geliştiremez, sınıf düşmanının saldırılarını püskürtemez. Legal ve illegal çalışma ve örgütlenme arasındaki ilişki ve birleştirme tarzı da sürekli yenilenmesi gereken unsurlardan birini oluşturur.

Özellikle, devrim ve karşı-devrim cephesi arasındaki güçler ilişkisinde ve politik koşullarda önemli değişikliklere yolaçan dönemeç noktalarında partinin mevcut yapısının esasta korunarak birtakım düzenlemelerin yapılması yetersiz kalır ve partinin tüm çalışma ve örgütlenme alanlarında ve her kademede yeniden inşası kaçınılmaz hale geilr. Parti durumu kavramada ve gerekli köklü değişimi gerçekleştirmede ne kadar gecikirse bunun tahrip edici sonuçları da o kadar ağır olur.

Yakın tarihimizde, 12 Eylül 1980 askeri darbesi ve sonrası bunun en açık ve çarpıcı örneğini oluştururken, bunun kadar çarpıcı olmamakla birlikte, sonuçları bakımından daha önemsiz olmayan ve daha geni bir sürece yayılan bir başka örneği de 1990'lı yıllar oluşturmaktadır. Birinciyi diktatörlüğün yeni bir saldırı dalgası başlatması ve güçler ilişkisinin karşı-devrim lehine kısa sürede değişmesi karakterize ederken; ikinciyi, diktatörlüğün yeni saldırı dalgalarının birbirini izlediği, baskı ve terörün yoğunlaştığı koşullarda, kullanılan demokratik hak ve özgürlüklerin alanının genişlemesi, işçi hareketinin günlük basın, bağımsız bir parti olarak örgütlenme ve parlamenter mücadele biçimlerini ve araçlarını kullanma olanağını edinme, sendikalarda yeni mevziler kazanma vb. olanaklara kavuşması karakterize etti.

Partimiz açısından, 12 Eylül ve sonrası yıllar, koşullardaki değişime uygun olarak her alandaki çalışmasını ve örgütlenmesini ve aralarındaki ilişkiyi yeniden inşa etmedeki yetersizliğini gösterirken; 1990'lı yıllar, gecikerek de olsa, eksiklikler ve geliştirilmesi gereken unsurlar taşısa da, hatalarını ve eksikliklerini aşma, koşullardaki değişime uygun olarak kendini yenileme ve yeniden inşa etmedeki başarısını göstermektedir. Bu ilerleme hem yeni sorunlar, hem de yeni olanaklar gündeme getirmektedir.

Hiçbir mücadele ve örgüt biçiminin ilke olarak reddedilemeyeceği ve fetişleştirilemeyeceği, özel olarak da legal ve illegal olanın sistemli bir tarzda birleştirilmesi, partimizin kuruluşu bir yana, oluşum sürecinden bu yana içtenlikle benimsenmesine ve uygulanmaya çalışılmasına karşın; partimizin tarihi bir yönüyle de yasal ve yasadışı olanı koşullara uygun bir tarzda geliştirmede ve birleştirmede düşülen hataların ve bu hataları düzeltmenin, ortaya çıkan farklı eğilimlerin ve bu eğilimlere karşı mücadelenin tarihidir.

Legal olanı her alanda illegal olanla birleştirmeye yönelişiyle diğer akımlardan ayrılan devrimci komünist hareketin; yasal olanaklardan en ileri düzeyde yararlanma yeteneği gösteremediği, koşullardaki değişime uygun olarak yasal ve yasadışı olan arasındaki ilişkiyi yenileyemediği, küçük-burjuva sosyalizminin tezlerinden ve pratiğinden bu alanda da etkilendiği, şematik ve kalıpcı yaklaşımlardan kurtulamadığı yadsınamaz bir gerçektir. Günümüzde zayıflamasına, tutunacak bir mevzi bulmada zorlanmasına karşın; illegal örgütlenme ve çalışmanın yanısıra, legal, yarı-legal çalışma ve örgütlenmeye yaklaşım ve ele alışta küçük-burjuva sol etkilerin yolaçtığı kafa karışıklığı ve geliştirdiği ön yargıların bir bütün olarak ve tüm yansımalarıyla yok edildiği söylenemez. Zayıflamakla birlikte, egemen sınıfların, diktatörlüğün tanımak ya da kullanılmasına göz yummak zorunda kaldığı en güdük en sınırlı demokratik hak ve mevzilerin devrimci işçi hareketi açısından taşıdığı önemi küçümseyen anlayışlar varlığını sürdürüyor.

Yaşanan süreç; şematik ve kalıpçı anlayışlara ciddi darbeler vurulduğunu ve geriletildiğini ancak, bir bütün olarak aşılamadığını, değişik biçimlerde uç verdiğini ve aynı temelde ancak farklı yönde savrulmalara yolaçtığını göstermektedir. Devrimci işçi hareketinin her militanı, Kemalist üst tabaka devrimciliğinden, halk için halka rağmen ve onun üstünde ve ondan bağımsız, yukardan devrimcilikle beslenen, küçük-burjuva radikalizminin ve sosyalizminin etkileri altında şekillenmi olan kavrayışını ve pratiğini irdelemeli, kendisinin de bir unsuru olduğu devrimci işçi hareketinin attığı adımlardan, sunduğu olanaklardan, hayatın kendisinden öğrenerek bu etkilerden arınmalıdır. Teoriyi, işçi sınıfının uluslararası deneyimini; yüzeysellik ve küçük-burjuva etkiler sonucu şematik ve kalıpçı kavrayışımızın yolaçtığı ön yargıların ve bununla birleşen zihinsel tembelliğin; hergün, her an önümüzde akıp giden hayatın ve mücadelenin kendisinden, canlı bilginin ana kaynağından öğrenmemizi engellediği, bu bakımdan zaman zaman mücadeleye yeni katılan işçinin gerisine düştüğümüz, ondan öğrenme yeteneğini bile gösteremediğimiz az raslanan örnekler ve olgular olma özelliği taşımıyor. Bu aynı zamanda her gün yaptığımızı, el yordamıyla da olsa benimsemek zorunda kaldığımızı, sistematik hale getirmemizi ve ilerletmemizi, bilincimizi, ona temel teşkil eden teorik donanımı yenilememizi de engellemektedir.

Legal, yarı-legal çalışma; örgütlenme ve devrimci çalışma

Emperyalizm ve proleter devrimleri çağı olan çağımızda yasal olanın yasadışı olanla sistemli bir tarzda birleştirilmesi kesin, mutlak bir gerekirlilik ve bir ilke sorunu olmakla birlikte bu birliğin nasıl gerçekleştirileceği ve alacağı biçim, ülkelere göre ve her ülkede de süreç içinde farklılıklar gösterecektir.

Türkiye'de koşullar birtakım sınırlamalar olsa da, demokratik hak ve özgürlüklerin kazanıldığı yasal ve anayasal güvence altına alındığı burjuva demokratik rejimlerin hüküm sürdüğü kapitalist ülkelerden farklıdır. Uzun bir süredir kapitalist üretim ilişkileri egemen olmasına karşın, burjuva-kapitalist temelde toplumun demokratikleşmesini sağlayan ya da önündeki engelleri sarsarak bu süreci bağlatan alt sınıfların devrimci-demokratik hareketinin ortaya çıkarak gelişmemi olması, demokratik geleneklerin zayıflığı, politik özgürlüklerin, siyasal demokrasinin tarihinin hiç bir döneminde elde edilmemiş ve bunun bir unsuru olarak da ulusal sorunun çözülmemiş olması, ülkemizin bir gerçeğidir.

Başta işçiler olmak üzere ezilen ve sömürülen sınıfların mücadelesi sonucu, devrimci işçi hareketi küçümsenmemesi gereken önemli mevziler kazandı ve fiilen kullanılan politik özgürlüklerin alanı genişledi. Ancak, söz, basın, yayın, grev, sendika ve toplu sözleşme, toplantı ve gösteri, konut ve kişi dokunulmazlığı gibi tüm alanlarda esasında demokratik hak ve özgürlükleri kulanılmaz hale getiren yasal ve anayasal kısıtlamalar ve yasaklar devam ediyor. Tüm ''demokratikleşme''ve ''liberalleşme''paketlerine karşın; içinde bulunduğumuz dönemde de, işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin kısa ve uzun vadeli talepleri, çıkarları için özgürce örgütlenmelerini ve mücadele etmelerini, politik ve toplumsal yaşama bağımsız toplumsal güçler olarak katılmalarını engelleyen anayasal, yasal sınırlamalar ve yasaklar kaldırılmak bir yana; bazı yönleriyle daha da ağırlaştırıldı.

Kitleler arasında kayda değer bir gücü olmayan burjuva sosyalist partilerin, devletin yönetici çekirdiğinin çizdiği sınırları zorlayan burjuva partilerinin bile yargılandığı, hatta kapatıldığı, yöneticilerin cezalandırıldığı bir ülkede; yasadışı olanın yasal olanla sistemli bir tarzda birleştirilmesi sadece diktatörlüğün olası saldırılarına hazırlıksız yakalanmamak açısından değil, mevcut saldırılarını etkisiz kılmak, devrimci bir çalışma yürütmek, yasal çalışmayı ve örgütlenmeyi devrimci bir çizgide geliştirmek açısından da ''mutlak bir gerekirlilik'', ''kesin, ilkesel zorunlulukdur''.

Mevcut anayasa ve yasaların, ya da fiilen kazanılan ve kullanılan hakların belirlediği sınırlar içinde kalınarak, bu sınırlar temel ya da çıkış noktası alınarak işçi hareketi devrimci bir hareket olarak ilerletilemeyeceği gibi, kesintiye uğramayan, devrimci bir çalışma da örgütlenemez ve yürütülemez. Bu nedenle devrimci işçi hareketi dün olduğu gibi bugün de çalışmasını ve örgütlenmesini yasalarla, fiilen kazanılan ve kullanılan güdük ve sınırlanmı haklarla sınırlayamaz. Onun çalışmasının ve örgütlenmesinin sınırlarını, ülkemiz bir yana en demokratik en uygar olan ülkelerde de burjuva yasaları ve legalitesi değil, işçi sınıfının uzun ve kısa vadeli çıkarları belirler. Işçi sınıfının devrimci hareketi bu bakımdan burjuva liberal işçi hareketinden, burjuva sosyalizminden ayrılır.

Ülkemizin bugünkü koşularında, devrimci işci hareketi yasadışı bir temele sahip olmak ve onun en açık çalışması bile yasal sınırları aşmak, özellikle muhtevası yasadışı olan tarafından belirlenmek, ve yasadışı olanla sistematik bir tarzda birleşmek zorundadır. Esasında bu bakımdan sorun koşullar oldukça farklı olmasına karşın Lenin'in belirttiği gibi; ''Örgütlerin biçimi açısından bakıldığında, illegal olan kendisini legal olana 'uydurur'. Ama partimizin çalışmasının muhtevası açısından bakıldığında, legal faaliyet kendisini illegal fikirlere 'uydurur'.''(Örgütlenme Üzerine, Lenin,Sf: 85)

Örgütlenmesini ve çalışmasını burjuva yasalarına ve legalitesine göre değil, işçi sınıfının kısa ve uzun vadeli çıkarlarına ve hedeflerine, nihai kurtuluş mücadelesinin ihtiyaçlarına göre geliştiren ve bunun dışında hiç bir sınır tanımayan devrimci işçi hareketi, ne kadar sınırlı ve güdük olursa olsun burjuva yasalarını ve legalitesini onun sağladığı olanakları, en gerici olanı da içinde olmak üzere kitlelerin desteklediği ya da içinde yer aldığı örgütleri, kurum ve kuruluşları görmemezlikten gelemez. Parlamento gibi, halkı aldatmanın aracı olan gerici kurumlar da dahil, kitlelerin desteğini aldığı sürece, en gerici kurum ve kuruluşlarda, kitlelerin ekonomik, politik, toplumsal vb. tüm örgütlerinde işçi sınıfının nihai kurtuluşunu merkezine alan bir çalışma örgütler, gerektiğinde yeni örgütler kurar, en güdük en sınırlı mevzileri ve hakları da küçümsemeksizin son sınırına kadar değerlendirmeye yönelir. Bununla da yetinmez, yasal olarak elde edilen ve filen kullanılan hakların ve mevzilerin ilerletilmesi için mücadele eder.

Devrimci işçi hareketi, ne kadar güdük ve sınırlanmış olursa olsun, yasal olarak elde edilen ve kullanılan hakların ve mevzilerin, kitlelerin desteğini aldığı sürece parlamento gibi en gerici kurumların devrimci çalışmayı ilerletmek ve geliştirmek için kullanılabileceğini ve legal, yarılegal çalışma ve örgütlenmenin devrimci bir çizgide geliştirilebileceğini öngörmekle, öngörmekten de öte bunu temel bir görev olarak önüne almakla diğer akımlardan ayrılır. Kendini proletaryanın kurtuluşu davasına adamış devrimci ve örgütü, diğer sorunlarda olduğu gibi, bu sorunda da dar kafalı bir küçük burjuva gibi davranamaz.

Dar kafalı bir devrimci, bir küçük burjuva radikali örgütlenmenin ve çalışmanın illegal olanını devrimci, legal, yarılegal olanını ise hiç düşünmeden reformist, düzen sınırları içinde kalan bir örgütlenme ve çalışa olarak ele alır. Bu ele alış başı olarak da yasadış olanı fetişleştirir, legal, yarılegal olanı ya baştan bütünüyle yadsır ki ülkemizde bu türü pek kalmadı, ya da, en olumlu haliyle reformların devrime tabi olması gerektiğini bir yerlerden yarım yamalak duyduğu için, legal, yarı legal olanın illegal olana her bakımdan tabi olması gerektiğini savunur. Dar kafalı küçük burjuva ve örgütü bu yaklaşımına da bağlı olarak, legal, yarı-legal çalışmayı ve örgütlenmeyi illegal olana hizmet etmesi onu güçlendirmesi gereken bir araç olarak ele alır. Sendikalar, odalar, birlikler gibi tüm kitle örgütleri ve bu örgütlerdeki çalışma illegal olan tarafından kullanılan, ona hizmet etmesi gereken basit araçlar özelliği kazanır. Her sorunda olduğu gibi bu sorunda da biçimle öz birbirine karıştırılır. Çalışmanın ve örgütlenmenin özüne, temel içeriğine, bu içeriği belirleyen program ve taktikler alanına, politik çizgiye ilişkin olan reform mu devrim mi sorunu, biçim ve araçlar arasındaki ilişkiye indirgenir ve tam bir kafa karışıklığı örneği sergilenir. (1)

Sınıf bilinçli, ileri işçinin legal, yarı-legal mücadele olanaklarının darlığından, sınırlılığından ve geçiciliğinden çıkarması gereken sonuç, onları küçümsemek değil, en azami düzeyde değerlendirmektir. En sınırlı, en güdük yasal haklar ve fiilen kazanılan mevziler; işçi hareketini, devrimci çalışmayı ve mücadeleyi ilerletmek açısından alternatifi olmayan ve en azami düzeyde değerlendirilmesi gereken bir olanak, düşmana karşı kullanılması gereken bir silahtır. Sanılanın aksine, demokratik hak ve özgürlüklerin, legal, yarı-legal olanakların alanı ne kadar daralırsa daralsın, legal yarı-legal çalışmanın ve örgütlenmenin sistematik bir tarzda geliştirilmesinin önemi azalmaz. Bunu en azami düzeyde, tüm araçları ve güçleri kullanarak gerçekleştirmeye yönelmeyen ve bunu gerçekleştirme yeteneği göstermeyen bir parti, kitlelerden kopuk, dar bir örgüt olmaktan kurtulamaz, işçilerin ve emekçilerin geniş kitleleriyle birleşmeyi ve onların hareketini ilerletmeyi, temel ve yedek müttefiklerini kazanmayı ve yalpalayan güçleri tecrit etmeyi başaramaz.

Öte yandan, en gerici, en terörist, en saldırgan burjuva diktatörlükleri, Hitler faşizmi örneğinde de görüldüğü gibi, legal, yarı-legal mücadele olanaklarını mutlak olarak yokedemez. Ancak, koşullar ağırlatıkça, bu olanaklardan devrimci tarzda yararlanmanın ve geliştirmenin de zorlaşacağı ve risklerinin artacağı tartışılmayacak kadar açıktır. Sorun bu olanaklaradan en zor, en ağır koşullarda da yararlanma ve bu olanakları ilerletme yeteneğini ve kararlılı ını gösterebilmektir. Perspektifimizi ve hazırlığımızı diktatörlüğün saldırılarının yoğunlaştığı, yasal hakların daha da kısıtlandığı dönemlerde de legal, yarı-legal araçları ve biçimleri bütün zorlukları aşarak devrimci bir tarzda kullanmaya doğru ilerletmeliyiz. Sunu da hemen belirtmek gerekirki her koşulda yasa dışı olanı yasal olanla sistemli bir tarzda birleştirmek; bunu gerçekleştirmek açısında da zorunludur. Bütün çalışmasını ve örgütlenmesini burjuva legalitesine göre yürüten, yasadışı bir temele sahip olmayan, ya da yasal çalışma ve örgütlenmeyi geliştirme ve ilerletmede yetkinleşmemiş bir örgüt, en zor koşullarda bunu hiç gerçekleştiremez.

Devrimci işçi hareketi yasal araçları ve olanakları kullanırken, kendini özellikle de çalışmasının muhtevasını yasal sınırlara hapsetmeyecek -daha doğrusu yasal olan çalışmanın muhtevasını belirlemeyecek-,her koşulda çizilen sınırları, getirilen kısıtlamaları zorlayan, ancak, bu araçları ve olanakları sistematik bir tarzda kullanabilmesini olanaksız kılacak bir tutum içinde de olmayacaktır. Bu nedenle politik özgürlükler tam ve eksiksiz olarak kazanılmadığı sürece, işçi sınıfının devrimci partisinin legal, yarı-legal çalışması ve örgütlenmesi, koşullara göre değişen düzeylerde sınırlılıkları zorunlu olarak taşıyacaktır. Bu zorunluklardan kaçınmamak ve kitle hareketinden büsbütün kopmuş küçük grupçuklar tarafından istismar edilmesini kaale almamak gerekir.

Devrimci işçi hareketi, bu sınırlılıkları, her kademede ve tüm örgütlerinde, yasal çalışmayı ve örgütlenmeyi yasa-dışı çalışma ve örgütlenme ile sistematik bir tarzda birleştirerek aşacaktır. Yasa-dışı çalışmayı ve örgütlenmeyi bütünüyle kitlelerden ve onların örgütleri ve hareketinden kopuk bir çalışma ve örgütlenme olarak ele alan geleneksel sol anlayış aşıldığında yapılanın da bu olduğu görülür. Sorun bunu daha sistemli hale getirmek ve küçük-burjuva devrimcisinin tarzından işçi tarzına doğru ilerletmektir. Sunu da hemen belirtmek gerekir ki; diktatörlüğün yasakları ve kısıtlamalarının, kendi yasalarını fütursuzca çiğnemesinin, fabrika ve işyerlerindeki pervasız saldırıların sonuçlarından biri de; yasaların ihlalinin kitlelerin nezdinde meşrulaşması, yasalara uyma zorunluluğuna ilişkin ön yargıların sarsılması ve uyanan ve mücadeleye atılan işçiyi yasadışı biçimleri ve araçları kullanmaya yöneltmesidir. Bu yasal olanı yasadışı olanla birleştirmenin zeminini ve araçlarını genişletmektedir. Yasal ve yasadışı olanı birleştirmede ve geliştirmede, işçiler, çoğu kez yılların devrimcilerinden daha yaratıcı ve yetkin olmaktadırlar.

Her türden boşluk ve gedikten ustaca yararlanmayı, gerektiğinde savaş hilelerine başvurmayı, biçimsel ve tali olana takılıp kalmadan, yasal sınırları ve kovuşturmaları aşmayı ve elimizdeki araçları sistematik bir tarzda kullanma olanağını yitirmeksizin en ileri olanı gerçekleştirmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Bu bakımdan da çocukca hatalar yaptığımız yadsınamaz. Ancak yadsınamayacak olan bir başka gerçek de, hatalar yapmamıza ve henüz öğrenecek ve geliştirilecek çok şey olmasına karşın; legal, yarı-legal araçları ve biçimleri kullanmada da giderek yetkinleştiğimiz, olgunlaştığımız ve ilerlediğimizdir.

Bugüne kadar sağladığımız ilerlemeyle yetinemeyiz. Henüz, legal, yarı-legal olanaklardan en azami ve verimli düzeyde yararlanma durumunda değiliz. (2) İlerleme olmakla birlikte, hala çalışmamızı ve örgütlenmemizi bir bütün olarak ve tüm yönleriyle ilerletecek, araçların ve biçimlerin geliştirilmesi ve kullanımında darlıklar ve en önemlisi de alışkanlıklar devam ediyor. Dar yasadışı çevrelere özgü örgütlenme ve çalışmanın geliştirdiği yargılar ve alışkanlıklardan kurtulamama, daha da önemlisi bu alana özgü yöntemler ve biçimleri yasal çalışma ve örgütlenmeye uygulama tutumu; yasal çalışma ve örgütlenmeyi geliştirecek yöntemlerin ve biçimlerin ilerletilmesini, yasal olanaklardan en ileri düzeyde yararlanmayı, uyanış içindeki işçi ve emekçilerin daha geniş kesimlerinin örgütlenmesini ve mücadaleye katılmasını engelliyor.

Devrimci işçi hareketi son yıllarda şematik ve kalıpçı küçük burjuva kavrayışları ve pratiği kırmada, legal, yarı-legal çalışma ve örgütlenmeyi geliştirmede, bu alana ilişkin araçlardan yararlanmada ileri adımlar atmakla birlikte, legal, yarı-legal çalışmayı ve örgütlenmeyi küçümseyen, yasadışı olana göre ikincil gören anlayışlar zayıflayarak da olsa varlığını sürüdürüyor.

İşçi hareketini ve çalışmasını bütünüyle diktatörlüğün yasalarıyla sınırlayan, burjuva sosyalist parti ve akımları bir yana bırakacak olursak, legal, yarı-legal çalışmanın ve örgütlenmenin küçümsenmesi, illegal olanın devrimci, legal olanın reformist ve illegal çalışmayı ve örgütlenmeyi zayıflatan bir alternatif, hatta uzak durulması gereken bir tuzak olarak ele alınması ülkemiz solunun güçlü bir geleneğidir. Bunun da ötesinde, legal, yarı-legal olanakların sınırlılığı ve diktatörlüğün kendi yasalarını da ayaklar altına alan keyfi uygulamaları ve terörü, teorik gerilik ve yüzeysellik ve geleneksel sol etkiyle birleşince özellikle devrimci gençlik arasında legal, yarı-legal çalışmayı ve örgütlenmeyi küçümseyen, gereken önemi vermeyen eğilimlerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Diktatörlüğün olası saldırılarına hazırlık ve bunun için yasadışı bir temelin zorunluluğunu ve hareketin uzun vadeli çıkarları gözetme sorununu doğru ele almama da, legal, yarı-legal çalışmayı ve örgütlenmeyi küçümseyen kavrayışları güçlendirmektedir.

Legalizm, burjuva legalitesine bel bağlama ve mücadeleyi onunla sınırlama ile, legal mücadele ve örgütlenmeyi geliştirme ve ilerletmenin önemi ve gerekliliği birbirine karıştırılmaktadır. Proleter sosyalizmi burjuva sosyalizminden, devrimci işci hareketi reformist hareketten; legal ve yarı-legal çalışmanın ve örgütlenmeningeliştirilmesi ve ilerletilmesine daha az önem vermekle, yasal araçları vebiçimleri geliştirmeye ve en ileri düzeyde kullanmaya yönelmemekle değil; örgütlenmesini ve çalışmasını yasal alana hapsetmemek ve devrimci bir çizgide yürütmekle, yasal ve yasadışı olanı sistemetik bir tarzda birleştirmek ve her ikisini de geliştirmek ve ilerletmekle ayrılır. Sermayenin egemenliğini yıkma ve yeni bir toplum kurma mücadelesi veren devrimci işçi hareketi, bunu başarabilmek için; legal, yarılegal araçları ve biçimleri en azami düzeyde ve maksimum verimlilikte kullanmaya yönelmek ve yönelmekten de öte bunu gerçekleştirmek, bu bakımdan da tüm akımlardan ve partilerden ilerde olmak zorundadır.

Bunu gerçekleştirmenin, legal, yarı-legal çalışmayı ve örgütlenmeyi devrimci bir çizgide geliştirmenin ön koşulu da; programını, taktiklerini, örgütsel yapısını ve ilişkilerini, tüm çalışmasını mevcut yasalarla sınırlamayan ve bileşimi, teorik donanımı, ilişkileri, fedakarlığı, kararlılığı vb. tüm özellikleriyle hareketin gerçek yönetici gücü olan yasadışı bir temelin, çelik çekirdeğin varlığıdır. Bir başka ifade tarzıyla, sınıfın en bilinçli en fedakar, en kararlı unsurlarının işçi sınıfının uzun ve kısa vadeli çıkarlarını ve hedeflerini, nihai kurtuluş perspektifiyle tam ve eksiksiz bir biçimde ifade eden bir program ve taktikler etrafında çelikten disipline sahip örgütlü birliğinin gerçekleştirilmesidir. Böyle bir çekirdek, sınıf düşmanının tüm saldırılarını püskürtebilir, koşullardaki değişime bağlı olarak çalışmasını ve örgütlemesini her alanda yenileyebilir, düşmanın halkı oyalamak ve yatıştırmak için verdiği tüm tavizleri, tanımak zorunda kaldığı en güdük en sınırlı hakları, halkı örgütlemek, bilincini ve mücadelesini geliştirmek, devrimci çalışmayı ve örgütlenmeyi ilerletmek için kullanabilir ve kullanmalıdır da...

Olası Gelişmelere Hazırlanma, Yasadışı Çalışma ve Örgütlenme

Yasalarca tanınan güdük ve sınırlanmı hakların, yasal olarak tanınmamı olsa bile fiilen kullanılan hakların, ülkenin bir bölümünde ya da tamamında, kısmen ya da tamamen rafa kaldırılmasının, anayasa ve yasalara göre politik rejimin olağan uygulamaları haline getirilmiş olması ülkemizin bir gerçeğidir. Tüm bunların ötesinde, başta isithbarat örgütleri, polis, özel kuvvetler olmak üzere devletin kendi yasalarını her an çiğnemesi bunun için gerektiğinde özel örgütler kurması, olağan uygulamalar haline geldi. Ülkenin bu gün görünüşte de olsa temsili kurumlar ve sözde bu kurumlarda oluşturulan hükümetler tarafından değil, merkezinde genel kurmayın ve generallerin bulunduğu bir çekirdek tarafından yönetildiği, anayasa ve yasalarında onlar tarafından yapıldığı, konjüktürel tesbitlerinin bile ya derhal yasalaştırıldığı ya da yasa gibi uygulandığı, gerektiğinde de bu anayasave yasaların da rafa kaldırıldığı geniş işçi ve emekçi kitleler tarafından bilinen gerçekler olma özelliği kazanmıştır.

Uluslararası durum ve gelişme doğrultusu ile Türkiye'nin bu süreçteki yeri; ve tüm bunlarla bağlantı içinde iç ekonomik ve politik durum ve gelişme doğrultusu; sınıflar mücadelesinin şiddetlenmesinin, varolan sınırlı ve güdük olanakları da hedefleyen diktatörlüğün yeni saldırı girişimlerinin uzak bir geleceğin sorunu olmadığını gösteriyor. Önümüzdeki süreçte de; diğer alanlarda olduğu gibi, demokratik hak ve özgürlükler alanında da,fiilen ya da yasal olarak kazanılan ve kullanılan mevzilerin düzeyi, uluslararası etkenlerin yanısıra ezilen sınıfların mücadelesine, yöneten ve yönetilen sınıflar arasındaki güçler ilişkisine ve bu günden kestiremeyeceğimiz bir çok etkene bağlı olacaktır.. Ancak gerek kendi iç çelişmeleri gerekse proletaryanın ve emekçilerin mücadelesi sonucu diktatörlük cephesindeki gedikler ve legal, yarı-legal olanaklar ne kadar gelişirse gelişsin, emperyalizmin ve burjuvazinin egemenliği devrilmedikce bunların geçici olduğunu sınıf bilinçli işçi ve örgütü bir an bile aklından çıkarmamalıdır. Siyasal özgürlüklerin alanı genişlediği ve proletarya ve emekçiler bunları kullanmada yetkinleştiği ölçüde, egemen sınıfların kazanılan özgürlükleri ve legal olanakları rafa kaldırmak, gaspetmek için saldırıya geçmesi, iç savaşın gündeme gelmesi o kadar yakın olacaktır.

Politik özgürlüklerin, demokratik hak ve özgürlüklerin alanının genişlemesi, yasa-dışı örgütlenmenin ve çalışmanın gerekliliğini ortadan kaldırmadığı yada önemini azaltmadığı gibi; yasal çalışmanın ve örgütlenmenin alanının daralması ve sınırlanması da onun gerekliliğini ortadan kaldırmamakta ve önemini azaltmamaktadır.

Olası gelişmelere hazır olmak, hareketin sadece kısa vadeli değil, uzun vadeli çıkarlarının ve hedeflerinin temsilcisi olmak ve gereklerini yerine getirmekten genellikle; içeriğini her bireyin kendi tasarımlarının belirlediği diktatörlüğün saldırılarının yoğunlaştığı koşullara uygun bir yeraltı örgütünü bugünden kurmak ve güçleri buna göre mevzilendirmek anlaşılmaktadır. Açıkca ve tam olarak böyle ifade edilmese de beklenti ve kavrayış bu doğrultudadır. Bir dönem her koşulda varlığını sürdüren bir örgüt inşa etme biçiminde ifade edilerek saflarımızda da varlığını sürdüren, özellikle 12 Eylül sonrası sol görünümlü tasfiyeciliğin geçmişin eleştirisi adı altında körüklediği bu görüşün ve beklentinin kökünün kazınması, olası gelimelere karşı gerçek bir hazırlığın yapılmasının yanısıra, içinde bulunduğumuz döneme ilişkin görevlerin yerine getirilmesi açısından da gereklidir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, önümüzdeki sürecin nasıl gelişeceği, diktatörlüğün saldırılarının hangi biçimlerde ve hangi unsurları içererek ve hangi aşamalardan ve süreçlerden geçerek gelişeceği, ezilen ve sömürülen sınıfların mücadelesinin ve direnişinin hangi özellikleri kazanarak ilerleyeceği bu günden bilinemez. Bu, içinde bulunduğumuz dönemde hangi yönde gelişeceğini bilemeyeceğimiz, ulusal ve uluslarası pek çok etkene bağlıdır. Geleceğin ne zaman ve nasıl bir içerik kazanarak şekilleneceği bilinmeyen koşullarının örgütü bu günden inşa edilemeyeceği gibi, işçi sınıfının böyle bir örgüte de ihtiyacı yoktur..

Olası gelişmelere hazır olmak sorunu gündeme geldiğinde, karamsar ve umutsuz küçük-burjuvanın aklına ilk olarak genellikle; diktatörlüğün saldırılarının yoğunlaşacağı, dizginsiz bir terörün eseceği, ezilen ve sömürülen sınıfların sindirileceği, her türlü legal, yarı-legal mevzilerin ve olanakların bütünüyle ortadan kalkacağı bir döneme girilmesi gelmektedir. Diktatörlüğün saldırılarının yoğunlaşacağı koşullara uygun bir örgütü o koşullar gündeme gelmeden kurma fikri ve girişimi; dönemin görevlerine sırt çevirmek, legal ve illegal çalışmayı ve örgütlenmeyi birbirinden koparmak, kitleler arasında devrimci bir çalışma yürütücek kadroları ve örgütleri bu çalışmadan uzaklaştırmak, devrimci çalışmayı zayıflatmak, dolayısıyla da geleceğin olası saldırılarına ve diğer gelişmelere, en önemlisi de devrimci hazırlığı baltalamaktır. İçinde bulunulan koşulların ve dönemin görevlerini ve yükümlülüklerini yerine getirmeyen, tüm enerjisini ve olanaklarını en verimli ve etkili bir tarzda kulanma yeteneğini gösteremeyen, güçlerini buna uygun olarak örgütleyemeyen ve mevzilendiremeyen bir örgüt geleceğin, değişen koşullarına hazırlık da yapamaz.

Diktatörlüğün saldırılarının yoğunlaşacağı koşullara hazırlığın (ama sadece bunun değil, devrimi hazırlamanın) temeli, içinde bulunulan dönemin görevlerini yerine getirmek, eldeki güçleri bu görevleri en iyi biçimde yerine getirecek tarzda mevzilendirmek ve örgütlemektir. Kitlelerin bilinç ve örgütlenme düzeylerini, mücadele kapasitelerini ve kararlılıklarını yükseltmek için tüm güçleri ve olanakları en verimli bir biçimde kullanmaktır. Başta proletaryanın ileri güçleri olmak üzere, kitleler arasında, koşullar hangi yönde değişirse değişsin her koşulda uzun ve kısa vadeli talepleri için mücadele etme ve saldırılara karşı direnme ruhunun gelişmesidir. Koşulların değişmesi ve ağırlaşması durumunda apışıp kalmayan, ne yapacağını bilen, koşullardaki değişime uygun olarak kendini ve kitleleri yeniden örgütleme, tüm ilişkilerini ve çalışmasını yeniden düzenleme yeteneğine sahip, çekirdeklerin ve dayanakların, kitle örgütlerinde, okullarda, fabrika ve işyeri gibi temel örgütlenme ve çalışma alanlarında oluşmasıdır. Bu çekirdekler ne kadar yetkin, gelişmiş ve geniş olursa; devrimci işçi hareketi, diktatörlüğün saldırılarının yoğunlaşacağı en ağır koşulların yanısıra diğer olası gelişmelere de, o kadar hazırlanmış olur.

Yukarda belirtilenler temel unsurlar olmakla birlikte, özellikle ülkemiz koşulları uluslararası durum ve gelişme doğrultusuyla bağlantı içinde ele alındığında yetmez. Diktatörlüğün, olağanüstü hal, sıkıyönetim, askeri darbe vb biçimlerde hiç bir yasayla sınırlanmamı yeni bir saldırı kampanyası başlatarak politik partileri, sendikaları, basını, legal yarı-legal çalışmayı ve örgütlenmeyi geçici ya da süresiz olarak, kısmen ya da tamamen yasakladığı, geniş bir tutuklama kampanyası başlattığı koşullarda düşmanın ilk saldırılarını atlatarak devrimci işçi hareketinin kendini ve çalışmasını yeniden örgütleyebileceği asgari bir yasa-dışı temele ve ilişkilere de sahip olması gerekir. Ancak sadece bunun için değil, kitle hareketindeki sıçramaların ve patlamaların gündeme getireceği yeni görevlere hazırlık açısından da devrimci işçi hareketi yasadışı bir temele sahip olmalıdır.

Düşmanın en ağır saldırıları da içinde olmak üzere olası gelişmeler karşısında devrimci işçi hareketinin kendini ve çalışmasını yeniden örgütleyebileceği asgari bir yasa-dışı temele ve ilişkilere sahip olması ile her koşulda mücadele edebilecek bir örgüt kurma farklı şeylerdir. Birincisi koşullardaki değişime bağlı olarak devrimci işçi hareketinin çalışmasını ve örgütlenmesini yeniden inşa etmesini, güçlerini yeniden mevzilendirmesini, bu yeniden inşa ve mevzilendirmenin dayanaklarının asgari düzeyde oluşturulmasını öngörürken; ikincisi, bir yeniden inşa ve mevzilenme sorunun gündemine almaz, bu örgütün önceden kurulmasını öngörür. Birincisi sınıflara mücadelesi-nin gelişmesine yaslanır, diyalektik ve materyalisttir. Bu nedenle ilerletici ve gerçekleşebilir olandır. İkincisi ise hayattan kopuk, metafizik ve idealisttir. Bu nedenle, devrimci enerjiyi ve olanakları boş yere harcayan, geriletici, boş gevezeliktir.

İçinde bulunduğumuz dönemde, devrimci işçi hareketinin yasadışı örgütü mümkün olduğunca dar ve hareketin en kararlı, en ileri, en deneyimli ve sınanmı unsurlarından oluşmalı ve yasadışı temeli ve çalışması bu güne kadarki kavrayışımızı ve pratiğimizi aşan bir örgütlenme ve çalışma olmalıdır. Devrimci işçi hareketinin, bir önceki döneminin çalışmasını ve örgütlenmesini günümüze uyarlayarak ya da aksayan en sivri yönlerini törpüleyerek yeniden canlandırmaya ihtiyacı yoktur. Bu yöndeki her girişim; hareketi ilerleten değil, gerileten bir rol oynayacaktır ve başarısızlığa mahkumdur.

Legal, yarı-legal araçların ve biçimlerin, çalışmanın ve örgütlenmenin yenilenmesi ve geliştirilmesinin yanısıra, her koşulda vazgeçilmez olan yasa-dışı temelin de (örgütsel yapı, ilişkiler, çalışma tarzı vb. her alanda) yeniden inşa edildiği ve yasal olanla ilişkisinin yeniden şekillendiği bir dönemden geçiyoruz. Bu süreç aynı zamanda, (devrimci işçi hareketinin en deneyimli unsurlarının kendilerini yeniden eğittikleri ve şekillendirdikleri) sınıfın en bilinçli, en kararlı ve en fedakar yeni ve taze güçleriyle yasadışı bir örgüt olarak yeniden örgütlendikleri bir süreç olarak gelişmek zorundadır. Dün olduğu gibi bugün de devrimci işçi hareketi açısından sorun; bu zorunluluğu kabul edip etmemek değil, faaliyetini bunun gereklerini yerine getiren bir çalışma düzeyine yükseltmektir..

Yasa-dışı çalışmanın ve örgütlenmenin özellikle nitel düzeyinin yükseltilmesi, devrimci işçi hareketinin başta her kademedeki yönetici çekirdeği olmak üzere, sınıfın en bilinçli en kararlı en fedakar unsurlarının aynı zamanda, hareketin yasadışı temeli olarak örgütlenmesi, yasadışı çalışmada yetkinleşmesi, yasadışı temelin bu bakımdan da sürekli yenilenmesi ve bileşimi itibarıyla da, hareketi pratik olarak yöneten unsurlarının örgütü haline gelmesi dün olduğu gibi bugün de özel önem taşımaktadır. Bu nokta önemlidir; çünkü; bu güne kadar alışılagelenden, sınıfın dışında ve ondan bağımsız olarak örgütlenen ve sınıf-dışı unsurlardan oluşan, parti ve akımların kendilerini, işçi sınıfının partisi, öncü gücü, genel kurmayı, yönetici gücü vb. olarak işçi hareketine dayatması yada en olumlu haliyle işçi hareketinin yönetimini ele geçirmeye çalışmasından bütünüyle farklıdır. Sosyalizmin çeşitli akımlarını birbirinden ayıran, işçi sınıfı ve hareketi karşısındaki konumlarını açığa çıkaran mihenk taşlarından biridir. Ülkemizdeki gelenek; sosyalizmle, devrimci teoriyle ilk yüzyüze gelen aydınların öncelikle işçilerle ilişkiye geçmek, işçiler arasında sistematik ve kesintiye uğramayan bir ajitasyon-propaganda ve örgütlenme çalışması örgütleyerek, sınıfın uyanan kesimlerinin bilincinin, mücadele deneyiminin, örgütlenme yeteneklerinin ilerletilmesine ve bağımsız bir toplumsal güç olarak, bir parti olarak örgütlenmelerine en azami yardımı yapmaya ve bu örgütlenmenin sadece bir unsuru olmaya yönelmek yerine; en olumlu haliyle, öncelikle kendilerini ileri işçi kitlesinin yerine koymak ve örgütlemek, bu örgütü işçi sınıfının partisi olarak sunmak, işçiler arasında bu partinin etkisini arttırmak perspektifiyle faaliyet yürütmek ve işçilerle ilişkiyi de bu temelde ele almaktır. (3)

Devrimci işçi hareketinin yasadışı temeli bileşimi itibariyle de hareketi yöneten ileri işçi kitlesine dayandığı, sınıfın en bilinçli, en fedakar, en kararlı unsurlarının, hareketin gerçek yönetici çekirdeğinin örgütü haline geldiği ölçüde, yasa-dışı çalışma ve örgütlenme gerçek yerine oturacak, yasal çalışma ve örgütlenme ile sistematik bir tarzda ve biribirini güçlendirecek ve ilerletecek bir çizgide birleştirilmesinin olanakları genişleyecektir. Bu gerçekleşmediği sürece, yeraltı çalışması ve örgütlenmesi; en olumlu koşullarda ve en olumlu biçimiyle işçi hareketinin kenarında ve işçilerle sınırlı bağlara ve olanaklara sahip bir örgütlenme ve çalışma olmaktan öteye gidemez. Saldırıların yoğunlaştığı koşullarda ise; kitlelerle olan sınırlı bağları da kopan, dar aydın (özellikle en duyarlı kesimini oluşturan öğrenci gençliğin) çevrelerine sıkışıp kalan, her toparlanma girişiminde daha ağır darbeler yemekten kaçınamayan, bunaltıcı ve açmazlar içindeki bir çalışma ve örgütlenme olmaktan kurtulamaz.

Yukarda belirtilenlerden de açıkca görüleceği gibi, yasa-dışı temel ve yasa-dışı örgüt, yasal çalışma ve örgütten kopuk ve onların dışında bir örgüt değildir. Aksine, o; legal yarı-legal örgütlenme ve çalışma olanakların en daraldığı, en ağır koşullarda da; çok özel teknik aygıtları ve görevlileri dışında legal, yarı-legal işçi örgütlerinde (ekonomik-sendikal, kültürel-politik vb.) yuvalanan, legal çalışmayı illegal çalışmayla her kademede birleştiren ve gizlilik dereceleri farklı olan örgütlerden oluşur. Bu esasında her koşulda kitleler arasında sistematik bir çalışma yürütülüp yürütülmeyeceği, kitlelerle ilişkilerin sürdürülüp sürdürülmeyeceği, sorunudur. Bunun da ötesinde, özellikle partinin yasa-dışı bir parti olarak örgütlendiği koşullarda; partinin sınıfın sürekli genişleyen kesimleriyle güçlenen bağlara sahip ve sınıfın en bilinçli en fedakar en kararlı unsurlarının örgütlü birliği mi, yoksa sınıf dışı unsurların sınıftan kopuk en olumlu haliyle sınıfın hareketiyle birleşme istemine ve içtenliğine karşın, kenarında kalan ve dışardan seslenmeye mahkum olan bir örgüt olup olmayacağı sorunudur.

Çünkü, geniş kitlelerin hareketi ve örgütü hiçbir zaman en ağır koşullarda bile illegal bir özellik taşımaz. İlegal olan her zaman küçük bir azınlığın hareketi ve örgütüdür. Çalışmasını ve örgütlenmesini illegalitenin dar sınırlarına hapseden bir örgüt ya da hareket ne kadar keskin şiarlarla ortaya çıkarsa çıksın, esasında egemen sınıflara ve diktatörlüğüne, onların yasaklarını belirleyen yasalarına boyun eğmiş olur. Reformizm ve küçük-burjuva aşırı solculuğu her zaman bir madalyonun iki yüzüdür.

Yeraltı aygıtının ve çalışmasının yeniden inşası ve geliştirilmesi ve bunun gereklerinin yerine getirilmesi devrimci işçi hareketinin şu ya da bu özel görevlisinin ve örgütlerinin özel bir görevi olma özelliği taşımamaktadır. Başta en deneyimli, en ileri unsurları olmak üzere tüm kadrolarının ve örgütlerinin temel görevlerinden biridir. Sorunu bu temelde ele almayan her yaklaşım; legal ve illegal olanı birbirinin alternatifi ve birbirinden kopuk unsurlar olarak ele alan ve yeraltı örgütünü ve çalışmasını da Blankist bir örgüt ve çalışmaya yaklaştıran bir yaklaşımın yansıması ve koşullardaki köklü bir değişime bağlı olarak devrimci işçi hareketinin kendini yeniden örgütlemesinin sorumluluğunu üstlenme bilincindeki aşınmanın bir ifadesidir.

İşçi sınıfının devrimci partisi, devrimci işçi hareketinin en ileri unsurları ve örgütleri içinde bulunulan dönemin görevlerini ve yükümlülüklerini ve yürüttüğü çalışmayı daima hareketin uzun vadeli çıkarlarını, genel seyrini ve olası gelişmeleri gözönüne alarak yerine getirmekle diğer akımlardan pratikte de ayrılır. Hareketin sadece kısa vadeli çıkarlarının değil uzun vadeli çıkarlarının temsilcisi olma, özünde program ve taktiklerle strateji arasındaki ilişki sorunu olmakla birlikte, bununla sınırlı bir sorun olma özelliği taşımaz. Aynı zamanda günlük pratik çalışmanın tüm yönleri ve aralarındaki ilişkiye de nüfuz etmesini ve belirlemesini de içerir. Devrimci işçi hareketi legal, yarı-legal çalışmasını tüm olanaklarını kullanarak devrimci bir çizgide geliştirmeye çalışırken, bu çalışmasını aynı zamanda olası gelişmeleri gözönüne alan bir perspektifle, sınıf düşmanının ve diktatörlüğün en az bilgiyi edinebileceği bir tarzda yürütür. Onun legal, yarı-legal tüm çalışması illegal çalışmanın ve örgütlenmenin unsurlarını ve araçlarını daraltan değil geliştiren ve güçlendiren bir özellik taşımalıdır.

Özellikle bu bakımdan bir savrulmanın yaşandığı, diktatörlüğün çeşitli kurumlarının en az bilgiyi edinebilecekleri bir çalışmanın planlanıp yürütülmediği, gerekli araçların ve yöntemlerin geliştirilmediği, sorunun hayati önem taşıyan bu yönününe gereken özenin gösterilmediği, tam bir sorumsuzluk ve gevşeklik örneginin sergilendiği bir gerçektir. Legal, yarı-legal çalışmayı ve örgütlenmeyi riske sokmayan, ancak sınıf düşmanının en az bilgiyi edinmesini sağlayacak araçlar ve biçimler kullanmada ve geliştirilmede de yetkinleşmek gerekiyor.

Faaliyetinin muhtevasını yasalarla sınırlamayan bir örgütün en açık çalışması, araçlar ve biçimlerde de yasal olanı aşmak zorundadır. Tüm çalışmasını, iç ilişkilerini diktatörlüğün olası saldırılarını gözönüne almaksızın merkezileştiren, düşmanın tam denetimi altındaki iletişim araçlarıyla kendini sınırlayan bir çalışma; ülkemiz koşullarını gözönüne alan ve işçi hareketinin uzun vadeli çıkarlarını ve geleceği gözeten bir çalışma özelliği taşımadığı gibi, kitleler arasındaki çalışmayı geliştiren bir özellik de taşımaz. Çalışmamızın ve örgütlenmemizin tüm ilişkilerimizin fabrikalar ve işyerlerinde, emekçi semtlerinde yoğunlaşması bu bakımdan da önem taşır. İleri işçiler ve devrimci gençler arasında, canlı örneklere dayanan, yeraltı örgütünün ve çalışmasının gerekliliğine dikkat çeken bir aydınlatma çalışmasının örgütlenmesi, çalışmamızın ertelenmemesi ve küçümsenmemesi gereken yönlerinden birini oluşturmalıdır. Bu çalışma, legal çalışma ve örgütlenmede de diktatörlüğün tam denetimi altındaki araçlar ve biçimlerle kendini sınırlamayan onu aşan araçların ve biçimlerin yaratıcı ve insiyatifli bir tutumla geliştirilmesiyle birleştirilmelidir.

Devrimci işçi hareketinin son on yılın en önemli kazanımlarından biri; küçük burjuva sosyalizminin etkisi altında şekillenen kalıpçı, şematik anlayışların yıkılarak yasal olanaklardan en azami düzeyde yararlanmaya yönelmesi ve bu yönelişle de doğrudan bağlantılı yasal bir işçi partisinin kurulmuş olması ve sendikal, kültürel tüm alanlarda yeni mevzilerin kazanılmış olmasıdır. Hiç kuşkusuz bu kazanım sınıfın en ileri kesimleri açısından yasadışı çalışmanın alanını, dayanacağı temeli, en önemlisi de sorunun bu yönüne ilişkin hatalı anlayışları (yasadışı çalışmayı ve örgütü komplocu bir örgüt ve çalışmaya indirgeyen) yıkmanın, doğru anlayışı egemen kılmanın olanaklarını da genişletmektedir. Ancak yasal olanla yasa-dışı olanı birleştirmeye çalışırken; ileri işçinin legal araçlardan en azami ölçüde yararlanmaya yönelişini, uyanış içindeki işçinin kendi sınıf partisinde örgütlenmesini engelleyecek, girişkenliğini ve cesaretini kıracak, son 10 yılın en önemli kazanımlarını zayıflatacak, daha da ilerletilmesini engeleyecek bir tutum içine girmemek önem taşımaktadır.

Dipnotlar:

1) Benzer bir kafa karışıklığı ve şaşkınlığın örneğini küçük-burjuva devrimcisi mücadele biçimlerini ele alışta verir. Şiddeti, onun bir biçimi olan esasında bireysel terörden başka bir birşey olmayan dar grupların silahlı eylemlerinin fetişleştirir, hangi politikanın devamı ve aracı olduklarına bakmaksızın barışçıl mücadle biçimlerini reformist, barışçıl olmayan mü cadele biçimlerini devrimci ilan eder. Öz ve biçim bu sorunda da birbirine karıştırılır ve öz biçime feda edilir.

2) Devrimci işçi hareketinin diğer yayınlarının yanısıra, DS\rquote nin önceki sayılarında bunların yansımaları özerinde duruldu.

3) Bu genellikle sosyalizmin, devrimci teorinin, işçi hareketinin dışında gelişmesine kendiliğinden hareketin dar çerçevesinde işçilerin sosyalist sınıf bilincini edinememelerine, işçi hareketinin politik bir hareket düzeyine yükselememesine dayandırılır. Devrimci teorinin, bilimsel bilgiyi edinme ve geliştirme olanağına sahip aydınlar tarafından geliştirilği (bunun işçi sınıfı ndan ve hareketinden bağımsıs olmadığı, aksine işçi sınıfının ve hareketinin tarih sahnesine çıkarak gelişmesinin çok yönlü sonuçlarından ve yansımalarından biri oldğunu özellikle belirtmek gerekir), bütün ülkelerde istisnalar olmakla birlikte devrimci teoriyle, sosyalizmle ilk yüzyüze gelenlerin aydınlar olduğu doğrudur. Bilinen bir başka gerçekte: işç ilerin kendiliğinden hareketin dar çerçevesinde siyasal sınıf bilincine kavuşmayacakları ve işçi hareketinin nihai kurtuluşu merkezine alan bir hareket olarak gelişemeyeceğidir. Bu, üretim, ve dolaşım araçlarının burjuvazinin tekelinde olmasının, bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak da bilimsel bilginin de onun özellikle aydınlarının tkelinde olmasının, işçilerin ve emekçilerin cehaletin, bilgisizliğin girdabina itilmesinin bir sonucudur. Sorun bunu kabul edip etmemek ya da bunun tartışılmasıyla sınırlı bir sorun olma özelliği taşımamaktadır. Burjuva, küçük burjuva sosyalistinin tüm çarpıtmalarına karşın, tam terine, sorun tam da bunun kabul edilmesinden sonra, bundan çıkarılması gereken sonuç, atılması gereken adım, izlenmesi gereken çizgi noktasında başlamaktır.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.