Header Ads

Header ADS

Emperyalist Savaşa tavır Üzerine (2)

Emperyalist propaganda makinalarının ve dönek Marksistlerin, Marksizmin artık “geçerli olmadığı” tezlerini “bilimselleştirmek!!” ve güçlendirmek için uyguladıkları yöntem, ayni “Dindarca hızlı Marksistler”le , Marksizmi ANLAMA yerine EZBERLEMEYİ seçip yukarda vurguladığım Marksist TEORİLERLE , Marksist, döneme özgül pratik ve YORUMLARın bilinçli yada bilinçsizce birbirine karıştırmasi gibi, bunu bilinclice yapmasidir . Emperyalistler genellikle Marksist teoriler değil, belirli bir döneme özgü Marksist Yorumlar temelinde Marksizmi çürütme! çabasındalar.

SAVAŞ ÜZERİNE DÖNEMLERE ÖZGÜ PRATİKLER VE YORUMLAR

1-Feodalizmden kapitalizme geçiş, Burjuva demokratik Devrimler dönemi

Kapitalizmin ilerici bir niteliğe sahip olduğu, burjuva Milli Demokratik devrimler süreci olan bu dönemde Marks ve Marksistler emekcilerin ve kitlelerin feodalizme karşı verilen mücadelede burjuva demokratik devrimini tamamlama yönünde çıkar sağladığı sürece, savaşta kendi ülkesinin kapitalistlerini desteklemesini savunmuştur. Bu anlamda bu dönem; sınırları, merkezi milli bir devleti yaratma yönünde burjuva sınıfının ilerici bir yönde tavır alıp almadığına bağlı olarak savaşta kendi burjuvazisinin desteklenmesi, yada desteklenmemesi anlayış ve pratiğinin olduğu dönemdi.

Bu nedenle Marks ve Engels 1848 Çarlık Rusya ve Almanya arasındaki savaşı, ABD deki kuzey güney savaşını , 1815 ile 1914 arasında Batı da olan savaşları, işçi sınıfı yararına olabileceği tesbitleri nedeniyle desteklediler.

2- Kapitalist gerici Dönem, emperyalizmin başlangıcı ve emperyalist ülkeler arasındaki Pazar savaşları dönemi

Bu dönemde Marksistlerin tutumu Marksın dönemindeki savaşta taraf olarak savaşta Burjuvayı destekleme yerine ,burjuvaziye karşı, işçi sınıfı çıkarları doğrutusunda, savaşı desteklememe yönünde olmuştur.

Bu anlayış doğrultusunda Lenin ve Bolşevikler emperyalist (ler arası) bir savaş ortamında burjuvazinin yarattığı savaştan yararlanıp, onu yıkıp kendi iktidarını kurmayı hedeflemiştir..

Yukarda Marx ve Engelsin yaklaşımına farklı bir örnekler başlayalım;

Ayni temel anlayışla , ama farklı olarak, Lenin Birinci Dünya Savaşını , sonuç olarak işçi sınıfının hiç bir çıkarı olmayacak olan, Emperyalistler Arasında bir savaş olarak gördüğünden savaşa karşı çıktı, ancak savaşın gene bir iç savaşa dönüştürülüp Devrimci Demokrasi çıkarına kullanılmasını savundu.


Bu yaklaşım ve taktikle savaş Rusya devriminin gerçekleşmesine yardımcı kılındığı gibi, bir sürü diğer ülkelerdede bu ortamı sağladı.

Yani Emperyalistler arası savaşa karşı yapılan mücadele kapitalizme karşı mücadelenin ayrılmaz bir parçası haline getirildi..


Marksı okuduğumuzda emperyalizmin Kapitalizmin doğası nedeniyle kaçınılmaz bir sonucu olduğunu, ve başlangıcından itibaren bu özelliği taşıdığını görebiliriz. Aynı şekilde gelişmelerle bu sonucun onu doğurandan farklı nitelikler taşıdığını da tarihte somut olarak gördük. Ve görmeye devam ediyoruz.

Lenine göre Emperyalist dönem, kapitalizmin gelişme döneminin bir ürünü ve bu dönemi temsil ettiği için, farklı bir dönemdi .Lenin emperyalizmi sadece ,” proletaryanın toplumsal devriminin önbelirtisi” olarak görmemiş. Onu kapitalizmin en yüksek aşaması olarak görmüştür..

" Tekelleşme ve yeni pazarlar arayışı onları askeri olarak güçlendirmeye ve dünya pazarlarını paylaşmaya ve zorla ele geçirme yoluna itmiştir. “”” Kapitalizmin bugünkü aşaması bize gösteriyor ki, kapitalist gruplar arasında, dünyanın ekonomik yönden paylaşılması esasına dayanan bazı ilişkiler doğmakta, buna koşut ve bağlı olarak da, siyasal gruplar, devletler arasında, dünyanın toprak bakımından paylaşılması, sömürge savaşı, "ekonomik önem taşıyan topraklar için savaşım" esasına dayanan birtakım ilişkiler kurulmaktadır.”””

Bu anlamda birinci Dünya Savaşı emperyalist ülkeler arasındaki Pazar paylaşım çatışmasının bir nedeni ve sonucunu oluşturur.

Savaşa karşı alınacak tavır konusunda en fazla reçeteleştilip genel kural haline getirilmeye çalışılan ve öne getirilen anlayış Leninin bu döneme ÖZGÜ söylediği sözler olmuştur . Alıntıları olduğu gibi buraya ilave ediyorum, okumuş olanlar için bir daha okumakta yarar var;


“””Savaş, kuşku yok ki, şiddetli bir bunalım yaratmış, yığınların kaygısını beklenmedik ölçüde artırmıştır. Bugünkü savaşın gerici niteliği ile bütün ülkelerin burjuvazisinin kendi yağmacılık amaçlarını "ulusal" ideoloji sözü ardına gizleyerek söyledikleri hayasızca yalanlar, nesnel devrimci bir temele dayanarak, kuşkusuz, yığınlar arasında kıpırdanışlar yaratmaktadır. Bu duyguların bilinçli bir duruma gelmesi, derinleşmesi ve biçimlenmesinde yığınlara yardım etmek bizim görevimizdir. Bu görev ancak şu slogan ile doğru olarak ifade edilir: emperyalist savaşı iç savaş durumuna çeviriniz; ve savaş sırasındaki bütün tutarlı sınıf savaşımları, ciddi bir biçimde yürütülen bütün "yığın hareketleri", eninde sonunda bu amaca yönelmelidir. Güçlü devrimci bir hareketin, büyük devletler arasındaki birinci mi, yoksa ikinci mi emperyalist savaş sırasında olacağını; savaştan önce mi, savaştan sonra mı patlak vereceğini şimdiden söyleyemeyiz, ama ne olursa olsun bizim görevimiz bu yönde sistemli olarak, yılmadan çalışmaktır.

“””Bugünkü savaşta, gerek "kendi" hükümetinin zaferini savunmak, gerek "ne zafer, ne yenilgi" sloganını savunmak, sosyal-şovenizm görüşünden kaynaklanır. Gerici bir savaşta, devrimci bir sınıf, hükümetinin yenilmesini istemekten başka bir şey yapamayacağı gibi, hükümetin askeri başarısızlıkları ile onu devirme olanaklarının arttığını görmemezlik de edemez. Hükümetlerin başlattığı bir savaşın ancak hükümetler arasında bir savaş olarak biteceğine inanan ve bunun böyle olmasını isteyen bir burjuva, bütün hasım ülkelerin sosyalistlerinin, "kendi" hükümetlerinin yenilgisini istemelerini ve bunu söylemelerini "gülünç" ve "saçma " bulur. Tersine, bu tür bir söz, sınıf bilincine varmış her işçinin beslediği düşünceyi doğrular, ve bizim, bu emperyalist savaşı bir iç savaş durumuna çevirme çabalarımız ile aynı doğrultuda olur.

İngiliz, Alman ve Rus sosyalistlerinin bir bölümünün yürüttüğü ciddi savaş aleyhtarı propaganda, kuşku yok ki, bu hükümetlerin "askeri gücünü zayıflatmıştır" ve bu eylem, sosyalistlerin lehine bir nottur. Sosyalistler, yığınlara, kurtulmaları için tek çıkar yolun "kendi" hükümetlerini devirmek olduğunu, ve bu amaçla, hükümetlerinin bu savaşta içine düştükleri güçlüklerden yararlanmaları gerektiğini anlatmalıdırlar”””



Leninin bu sözlerinin emperyalist ülkeler arasındaki ve emperyalist paylaşım savaşları dönemine özgü bir tahlil ve yorum olduğunu, ve reçete gibi, temel bir kural gibi her dönem ve özel şartlarda kullanılmayacağını hala bu alıntılardan göremeyenler için, Lenin in Emperyalistler arası değilde Emperyalistlerle emperyalist olmayan ülkeler arasındaki savaşlarda alınması gereken tavır üzerine tahlil ve yaklaşımı belki bu gerçeği görmeye yardımcı olur.

3-Soğuk Savaş ve Ulusal Kurtuluş Savaşları dönemi


Bu dönemin savaşları emperyalist savaşlar olduğu kadar, onun zıttı olan anti-emperyalist ulusal kurtuluş savaşlarınıda içinde taşıyan özelliklere sahiptir. Bu nedenlede savaşlara yaklaşımın farklılıklar gösterdiği bir dönem olmuştur.

Lenin bu dönemdeki Emperyalist saldırılara ve emperyalizme karşı Milli kurtuluş mücadelelerini demokratik, ve emperyalizme darbeler vuracak bir nitelik taşıyan, desteklenmesi gereken savaşlar olarak görmüştür.

Emperyalistler arası ve bir avuç Emperyalistlerle emperyalist olmayan ülkeler arasındaki savaşların olası olduğu bu dönemdede savaşa karşı tavır farklılıklar gösterecek nitelikte olmuştur.

Bu dönem, Marksist analiz temelinde günümüz gerçeklerini tahlil ettiğimizde, özellikle Sovyetlerin dağılmasından sonra , Emperyalistlerin aralarındaki çelişkileri UZLAŞMAZ olmaktan çıkarıp UZLAŞIR hale getirmesi ve emperyalist tekellerin Odaklaştığı ve Merkezileştiği bir dönem olduğunu görürüz.

4-İçinde yaşadığımız Tekelci Emperyalizmin odaklaştığı dönem

Günümüze özel somut gerçeklere baktığımızda Emperyalist ülkeler arası bir savaşın olasılığı 1990 öncesi dönem ile karşılaştırdığımızda yok denecek kadar azdır. Bunda en önemli etken artık emperyalist ülkelerin tekellerinin , emperyalist ülkeler üstünde Global olarak odaklaşması ve merkezileşmesidir. Emperyalist tekellerin global olarak odaklaşması ve merkezileşmesi , temsil ettikleri emperyalist ülkeler arasındaki “emperyalist” uzlaşmaz çelişkileri büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır.

Lenin in sözleriyle , “dünya hakim sınıfları”, Marksın görüşüyle “ gerektiğinde, savaşa gitme yerine, el sıkışacak olan” gene Leninin deyimiyle “ düşman çete kardeşler” birbirleriyle el sıkışıp, dünya halklarını köleleştirme ve Devrimci Demokrasileri engelleme yolunda , güçlerini birleştirmişlerdir. Bu gün ABD ve AB arasındaki çelişki emperyalistler arasındaki “uzlaşmaz” çelişkiden daha çok, Odaklaşan Tekelci Emperyalistlerle, bu ülkelerde güçlü olan (git gide bu savaşı kaybeden) Ulusal Burjuvazinin arasındaki çıkar çatışmasından doğan bir çelişkidir. Bu demek değildirki ekonominin dengesiz gelişmesi nedeniyle güçlenecek emperyalist ülkelerle ABD emperyalizmi arasında uzlaşma olacak.

Yani özgül içinde bulunduğumuz dönem Emperyalistler arası savaşlara değil, emperyalistlerin dünyadaki her ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını ele geçirip, halkları köleleştirme politikasının şiddet aracıyla , yani SAVAŞ la devam ettirmeyi tercih ettiği, bu yüzdende olacak savaşların Emperyalist saldırı, yani “Haksız” , (saldırılan açısından haklı) savaşlar olacağı bir dönemdir, ve karşılarına güçlü bir emperyalist ülke ya da ülkeler çıkana kadar da özgül olarak böyle devam edecektir.

Emperyalistlerin sömürülerinin devamını sağlama almak için bu dönemde alacağı önlemlerden birisi davetli!!! yada davetsiz, askeri saldır yada başka yolla işgal ettiği ülkelerdeki muhalefet olan yada olabilecek güçleri silahsızlandırarak, askeri gücün kendi lerinin yada kuklalarının tekelleri altına geçmesini sağlamak olacaktır.

Yeni demokrasi ve yeni dünya düzeni başlıklı yazılarda vurguladığım gibi, günümüz emperyalizminin taktiksel özellikleri, ilk sömürgeciliğin özellikleriyle , konumuz açısından bakarsak, direk (dolaysız) askeri müdahele, direk İŞGAL etme ve işgal ettiği ülkede KALMA özelliğiyle ayni taktiği ve şüphesizki aynı amacı taşımakta. Yani aktif, direk sömürgecilik..

Bu nedenle günümüzde olan yada olacak emperyalist (saldırı) savaşlarında alıncak tek tavır saldırılan ülkenin biçimsel niteliğine bakmadan, sadece o ülke içindeki emekçi sınıfla “taraf” olarak ve onları destekleyerek, emperyalist saldırıya karşı çıkmaktır.

Marksistlerin dünyaya ve dünyadaki olaylara, özellikle SAVAŞ konusuna bakış açısı Burjuva bir bakış açısı olamıyacağı gibi, onlar tahlillerini “ Düşmanımın Düşmanı “ vb Burjuva mekanik yöntemler temelinde yapmazlar.

Yaklaşımda temel alınacak olan; emekci halkların çıkarı, savaşın “haklı” yada “haksız” savaş olduğudur. Ne ilk saldıranın, emperyalist olmayan “niteliği” ne de “saldırılanın” (başka bir emperyalist ülke olmadığı sürece) niteliği Marksistlerin savaş konusunda tavır almasında siyasi bir değer taşımaz. Saldırana karşı olmakla saldırılanın “tarafı”nı tutmuş oluruz gibi “bilimsellikten” uzak , mekanik “takımcı” bir değerlendirme SOL değerlendirmesi olamaz.

Marksistler Devrimci Demokrat oldukları kadar, ayni zamanda Anti-Emperyalisttirler. Ve sömürülen ülkelere yöneltilen her emperyalist savaşa pasif değil aktif olarak (yani savaşın emekci halklar çıkarına sonuçlanması doğrultusunda) karşıdırlar.

24 Eylül 2006
Erdogan Ahmet

1 yorum:

  1. AnonymousEkim 21, 2006

    "Dünya gerçekten çok küçülmüş bulunuyor. Yüzyılın başında, dünyanın henüz büyük göründüğü, iletişim ve ulaşımın bugünkü düzeyde olmadığı, halklar arası, ülkeler arası ilişkinin bu derece yakınlaşmadığı bir dönemde, marksistlerin dünya olaylarını çok büyük bir dikkatle izlediğini ve değerlendirdiğini görüyoruz. (...) Bu marksistler payına, 19. yüzyıldan itibaren ticaretin uluslararasılaşması, dünya pazarının oluşması, kapitalist ilişkiler sayesinde halkların ve ülkelerin kaderlerinin giderek birbirine bağlanması zemini üzerinde ortaya çıkan bir davranış tarzı...

    "Dünyanın küçüldüğü, ülkeler arası ilişkilerin yüz yıl öncesiyle, elli yıl öncesiyle kıyaslanamayacak kadar içiçelik kazandığı, halkların kaderinin her zamankinden çok birbirine bağlandığı, dahası dünyanın emperyalist efendilerinin ulaşım ve iletişim alanındaki dev gelişmelerin imkanlarıyla dünyayı gündelik olarak kontrol etmeye başladıkları bir evrede, artık şu veya bu ülkede, şu veya bu bölgedeki olaylara doğrudan polislik yapmayı kendilerine meşru bir hak olarak görebildikleri bir evrede, dünya olaylarına ilgisizlik olacak şey değil...

    "Kendine müdahale edecek kuvvetler hakkında, halkların buna karşı direnme gücü, biçimleri, olanakları hakkında, çeşitli ülkelerdeki devrimci mücadeleler hakkında bir fikri olmayan, bunları değerlendirmeyen ve bunları kendi devrimi açısından hesaba katmayanların devrimcilik hedefinin bir ciddiyeti olamaz."

    TKİP Kuruluş Kongresi Belgeleri
    Uluslararası Durum Üzerine Değerlendirmeler

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.