Ermeni Sorunu ve Emperyalizm; nefret ve düşmanlığın kaynağı başlıklı calışmanın özeti
"Ermeni Sorununun" tek başına bugünkü gündeme getirilmesine, dikkatleri dağıtma ve güncel olan gündemlerden başka yönlere çekme, hedefi güttüğü inancında olduğumdan, sorunla ilgili araştırmalarımı hep geri plana bırakmıştım.
Ancak Ermeni Sorununa bugünkü senaryolar ve gelişmeler çerçevesi içinde, ve bu gelişmelere bağli olarak bir yaklaşımla bakarsak , gerek bir sürü provokasyonlara karşi uyanık olmada ve gerekse katliamlarin asil sorumlusu olan emperyalistlerin günümüzdeki devami olan emperyalistler in, halklar arasi nefret ve düsmanlıklar yaratma, bu düşmanlıkları çıkarları doğrultusunda kullanma çabalarını su yüzüne çıkartmakta faydalı olacağına inandığımdan araştırmamın kısa ve öz bir özetini yapmayi gerek duydum.
Bu özetde sadece iki konuya açıklık getirmeye çalışacağım:
Katliamlar emperyalistlerin ve iktidarların direk katılımları olmadan gerçekleşebilir. Ancak soykırım, planlama, ve hayata geçirme anlamında büyük çaplı bir örgütlemeyi gerektirir. 1914- 1918 sürecindeki gelişmeler, tam da bu türden , emperyalistlerin ve iktidarın direk olarak katıldıkları Katliamın üzerine çıkan, Soykırım faaliyetidir. Bu soykırım gerçeğini reddedebilmek için bireyin kendisini emperyalistlerle ve iktidarla özdeşleştirmesi, ya da onlarla aynı zihniyeti paylaşıyor olması gerekir. Bu temel alındıktan sonra soykırım gerçeği üzerine Tarihi koşulları inceleme yapabiliriz.
Birincisi Ermeni soykırımında kafkas ve orta doğudaki enerji kaynaklarına sahip olma amacı güden emperyalistlerin, planlarını hayata geçirme ortamını, ve buna bağlı olarakda katliamın şartlarını ve ortamını yaratan, bu anlamda asıl sorumlular olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir.
Katliamlar emperyalistlerin ve iktidarların direk katılımları olmadan gerçekleşebilir. Ancak soykırım, planlama, ve hayata geçirme anlamında büyük çaplı bir örgütlemeyi gerektirir. 1914- 1918 sürecindeki gelişmeler, tam da bu türden , emperyalistlerin ve iktidarın direk olarak katıldıkları Katliamın üzerine çıkan, Soykırım faaliyetidir. Bu soykırım gerçeğini reddedebilmek için bireyin kendisini emperyalistlerle ve iktidarla özdeşleştirmesi, ya da onlarla aynı zihniyeti paylaşıyor olması gerekir. Bu temel alındıktan sonra soykırım gerçeği üzerine Tarihi koşulları inceleme yapabiliriz.
Birincisi Ermeni soykırımında kafkas ve orta doğudaki enerji kaynaklarına sahip olma amacı güden emperyalistlerin, planlarını hayata geçirme ortamını, ve buna bağlı olarakda katliamın şartlarını ve ortamını yaratan, bu anlamda asıl sorumlular olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir.
İkincisi; emperyalistlerin, ırkçı ve kendi sorumluluklarını gizleyen bir amaçla, olayın pratikteki sorumluluğunu bilinçli olarak önceden hedeflemiş olmaları. Döneme ve özgül ihtiyaçlarına bağımlı olarak, oulşturulan anlayış, aktif sorumlu, yani katliamları aktif olarak gerçekleştirenler, Osmanlı yada Osmanlı iktidarı değil , değişik milletlerden oluşan Osmanlı vatandaşları da değil, ama "Türk"ler. Hangi dilde bakarsak bakalım, “Türkler” demek , her birey tarafından algılanışı ,etnik bir millet olarak “Türk halkı” olacaktır. Çünki “Türk hakim sınıfları”, “Türk iktidarı” yada “değişik mılletlerden oluşan Türk vatandaşları” kelimeleri bilinçli olarak kullanılmıyor.
Gene sadece emperyalistlerin kendilerinin 1850 lerden 1923 e kadar olan, gerek gazetelere ve gerekse diğer belgelere baktığımızda ulaşılacak sonuç , eğer bir halk ve devlet ayırımı yaparsak , ve devletle ve onun kurumlarıyla aynı zihniyette olanları "genelleme" yapmazsak, “Türkiye halklarının” bu katliamlara aktif katılımı yok denecek kadar az olduğu gerçeğidir. Etnik olarak Türk halkından olduğu gibi, Hamidiye ağaları, başı bozuklar , toprak ağalarıyla bir "genelleme" yapmazsak, Kürt halkınında çoğunluğu bu katliamda, o zamanki şartlar altında, Ermeni halka kucak açmışlardır. 1853 den 1923 e kadar yazılan her "BATI" GAZETELERİNE ve belgelerine bakarsak bu gerçeği görürüz
Ermeni soykırımını, katliamı emperyalizmden ve iktidardan soyutlarak yaklaşım, sol bir yaklaşım olamaz. Tam tersine böylesine bir yaklaşım emperyalizmi aklamaya ve onların bu katliami çıkarları doğrultusunda her ihtiyaç duyduklarında kullanma amaçlarına hizmet etmekle eş değerdir.
Ermeni soykırımı sorununa baktığımızda, en göze çarpması gereken, ancak gözden kaçırılan, olaya ırkçı bir öz verilmesi, ve bu şekilde halklar arası nefretin uzun süreli olmasını sağlama amacının yattığıdır. Emperyalistler “Nazi lerin katliamı” yada “Nazi Almayasının katliamı”, Portekiz, Ispanyol, Fransız vs. “emperyalistlerin” katliamları derken, kendi katliamlarını “milli” nitelikten soyutlamayı ve bu şekilde katlıamlarını bir grup yöneticinin omuzlarına yükleyip tarihin çirkin sayfalarına aktarmayı kesinlikle unutmazken “Türk lerin Ermeni katliamı” diyerek, olaya etnik milli bir nitelik vermeyi de unutmuyorlar. Bu şekilde etnik milli bir nitelik olarak amaç tabiki “Türk halkı nı” tarih boyu bu katliamın suçlusu göstermek, gerek kendilerini gerekse ittihak ve Teraki iktidarını aklamak.
Batı nın kendi işledikleri katliamlarına yaklaşımı na bir örnek olarak Fransız hakim sınıfının Cezayir halkına uyguladıkları katliam konusunda söylenenlerde soldan ve hakim sınıftan alıntı çarpıcı örnek;
Sol; Fransızları (halkını) bu katlıamlarla suçlamak katliamları işleyenlerden dahada fazla şerefsizliktir.
Emperyalist sadık üyeleri;
Fransa Disisleri Bakani Phlippe Douste-Blazy : "Hafiza calismasi tarihciler ve arastirmacilar tarafindan yapilir.", "Soykirim bize filozoflarin ve entelektuellerin oğrettigi bir kelime. Bu tür ifadeleri asla küçültmemek lazim." Cezayir'in sömürge dönemine iliskin "hinclarini" birakması gerekir "Geleceğe bakalim. Artik baska bir şeyle ilgilenmenin zamani geldi. Hinc yok. Tersine gelecek için ümit."
Cumhurbaskani Chirac "Tarih yazmak yasalarin degil, tarihcilerin isidir."
Kendileri için çirkin olayları ve nefreti unutma yı öngören emperyalistlerin, diğer halklar arasındaki nefret ve kini besleme, sıcak tutma çabaları kaçınılmaz bir sonuçtur. Çunki halk içinde ve halklar arasındaki nefret ve kin emperyalistlerin YAŞAM KAYNAĞIDIR.
Tarih boyu soykırımların ve büyük katliamların hemen hepsi emperyalistler ve onların uzantıları tarafından pazar paylaşımı ve halkların köleleştirilmesi uğruna işlenmiştir. Katliamlar ya bir ülkenin ele geçirilmesi işgali sürecinde direk olarak emperyalistler tarafından, ya onların ele geçirdikleri ülkelerdeki uşakları tarafından , yada onlara uşaklık peşinde rekabet içinde olanlar tarafından, gene emperyalistlerin yardımı ile işlenmiştir. Emperyalistler bu katliamlarından her zaman kendilerini aklamayı becerecek yolları bulmuşlardır. Döneme baktığımızda Osmanlı işgal eden değil işgal edilme sürecinde olan bir ülke konumunda olması yanında, Osmanlı iktidarının emperyalistler arası savaşta Alman emperyalizmi tarafından bir kukla haline getirilmiş olduğu bir dönemdir.
Ermeni sorununa bu gerçeği gözardı eden bir yaklaşım biçimi, Sol bir yaklaşım olamaz.
Bu yüzden gelinen yerde verilmesi gereken cevaplardan birisi `Türk lerin ve Kürtlerin bir halk olarak bu katliamlarıdaki aktif rolü ne olmustur` olması gerekir. Sol bir yaklaşımda ise temel olarak açığa vurulması gereken Emperyalistlerin bu katliamın gerçekleşmesındeki çıkarları, amaçları ve planları ne idi, sorularına cevap olması gerekir. Çünki onların sorumluluğu, emperyalizmin doğası gerçeğinden, tartışma götürmez .
Hakim olan Tarihin, çoğunlukla hakim gruplar tarafından yazıldığı bir gerçektir. Bütün tüketim-üretim araçlarına sahip olan bu hakim gruplar haber ve bilgi üretim araçlarına da sahip olmaları nedeniyle, tarihi kendi çıkarları doğrultusunda çarpıtma olanağına hep sahip olmuşlardır. Özellikle medyanın geniş kitlelere ulaşmaya ilk başladığı dönemlerden bu yana Tarihi olaylar hep çıkarlar doğrultusunda yansıtılmıştır.
Medya döneminde ,Çok yönlü tarihi olaylarda ve hatta hemen hemen her politik niteliği olan olaylarda sadece bir tane gerçek vardır oda OLAYIN KENDISI. Olayın kendisi dışında gerçek diye sunulan hemen herşey/bağlantı, “neden oldu, nasıl oldu, kimler yaptı, nasıl yaptı” vs., MANIPULE EDİLEBİLECEK ve ÇIKARLAR DOĞRULTUSUNDA KULLANILMASI PLANLANAN YORUMLARDIR yada (yeni bir kelime üretmiyorum umarım) “YORUMSAL GERÇEKLERDİR”. Bu nedenle gerçek aydınlara düşen görev bu “yorumsal gerçekleri” hemen kucaklama yerine, araştırma yaparak (Ugur Mumcu gibi ) olayla bağlantılı gerçekleri gün ışığına çıkartmaktır
Konu dışına çıkmadan bir örnek verelim;
Halepçe de Kürt halkının katliamı reddedilemeyecek bir gerçektir. Olay üzerine bilimsel araştırma ve inceleme yapanların kimler olduğu düşünülürse bu katliamı Irak ın mı, İran ınmı, yoksa biyolojik silah deneme ortamı oluşması fırsatıyla başka bir ülkenin mi yaptığı vs. hepsi yorumsal gerçeklerdir. Eğer Saddam şımarık uşaklık yapmayıp sadık uşaklığına devam etseydi, “yorumsal gerçek”, şu son zamanlarda sıklaşan iddialarda olduğu gibi, İran olabirdi. Bir bakıma Irağa girmek için öne sürülen her iddianın, “yanılmışız ama genede iyi yapdık” tavrına, İran a karşı kamu oyunu yaratmak için, “bak bundada yanılmışız asıl sorumlusu İranmış” , demelerini engelleyen hiç bir sorun yok, bir bakıma beklenilen bir kıvırtma. Çünki gerçeği, olay bölgesinde araştırma ve inceleme yapanların dışında kimsenin bilmesine olanak yok. Çünki emperyalizmin insanlara acıma, saygı, yada değer vermesi diye bir olgu yok.
Aynı şekilde Ermeni soykırıımı “olayın kendisi” olarak reddedilmeyecek bir gerçektir. İnsan psikolojisini, manipulasyon yöntemlerini iyi bilen emperyalistler özellikle genelliyerek Türk halkını suçlama karşılığında, bu konuda geçmişte yeteri kadar bilgisi olmayan halkın, suçlamaya karşı savunmaya geçip, katliamı reddedeceğinin bilincinde idiler. Reddedilmesi imkansız olan bir olayı bilinçsizce olan bir tepki sonucu reddetmek, kaçınılmaz olarak suçsuzu dünya kamu oyu gözünde suçlu duruma düşürecektir. Planlanmış olanda budur ve plan başarılı olmuştur.
Gelelim olayın sorumluluğuna.
İyi incelenen tarih güncel olayları açıklamada ve olası geleceği görebilmede kaçınılmaz en etkili kaynak ve araçtır. İnsanlık tarihine baktığımızda gün ısığı gibi görünen bir gerçek vardır, oda tarih boyu katliamlar hep başka toprakları istila eden. yayılmacı ve emperyalistler tarafından işlenmiştir. Dolaylı işgal ve kontrol den başka bir şey olmayan yeni-emperyalist döneminde bile kendi uzantıları ve işbirlikçilerini çıkarları doğrultusunda kullanan neo-emperyalistler, katliamları sadece provokasyon kışkırtma ve yönlendirme ile yetinmemişler. gene aktif olarak bu katliamların gerçekleşmesinde yer almışlardır. Tarihte yayilmacilarin, emperyalistlerin dolaylı yada dolaysız parmağı olmayan hiç bir katliama rastlama olanağı yoktur. En azindan ben kayitlara rastlamadim.
Enyakın tarihe baktığımızda emperyalistlerin Afganistan ve Irak enerji kaynaklarına hakim olma yolundaki katliamları ,1800 ün ortalarında başlayan Kafkaslardaki ve Osmanlıların kontrolü altında olan Orta doğu daki enerji kaynaklarına hakim olma yolundaki katliamları ile olan çarpıcı benzerliği görürüz.
Bu nedenle, tarihi olarak, Ermeni katliamını hazırlayan ortamı ve bu ortamı hazırlamadaki sorumluları tesbit için yaklaşım :
1-Emperyalistlerin Osmanlı topraklarındaki enerji kaynaklarına sahip olma planlarından
2-Rus hakim sınıflarının kafkaslardaki enerji kaynaklarını kaptırmama amaçlarından
3- ve bu amaç uğruna kafkaslarda özellikle bir milyonun üzerinde Çerkez lerin katliamlarla coğunlukla Türkiyeye sürgüne zorlanmasından (bu katliam ve bu katliamlarda Gerici Ermeni İş birlikçi iktidarın katkısı nedense hiç bir zaman sözü geçmeyen unutulur)
4-Osmanlının bir işgalci den çok Kuzey Afrikadan Orta doğuya ve devamında Anadoluya kadar İşgal ve işgal tehlikesi altında olması pratik gerçeğinden, soyutlanarak yapılamaz.
Yani ortamı hazırlama planları enerji kaynaklarına sahip olma kontrol altına alma amaçları doğrultusunda her yöntemi kullanmakdan çekinmeyecek olan emperyalistlerdir.
Bir emperyalistden, paylaşım savaşı verdiği diğer emperyalistnin bu ortam hazırlamada ne yaptığı üzerine bir itiraf:
05/09/1917 Notes by the Secretary of State of the Foreign Office (Zimmermann) for the Reichstag;
"Ermeni halkının trajedisi için asıl suçlanması gerekenler düşmanlarımızın kendileridir (Fransa, İngiltere). Savaştan çok önce ....Ermenileri Türk hükümetine karşı karıştırdılar ve onları kendi bencil politik planları için bir araç olarak kullandılar""
Şimdi bu ne kadar etkenlik anlamında gerçeklerden birini vurgulasada, diğer bir Emperyalist olarak kendi sorumluluklarını aklama ve saklamayıda içinde taşıyan ve hedefleyen bir açıklamadır.
Bu yöntemler tarih boyu hep böl-parçala-birbirine düşür, kendine içeride taraftar yarat, düşmanın gücünü zayıflat vb., gibi, ayni temelde olmuştur.
Yöntemler konusunda da, Ermeni sorunu, 1830 larda başlayıp 1900 lerin başlarında tüm dünyadaki toplam sayılarından daha fazla bir sayıda, Türkiye içinde ulaşan, Hristiyan misyonerlerden, ve onların aktivitelerinden bağimsız olarak düşünülemez. Özellikle 1850 lere kadar büyük coğunlukla uyum içinde yaşayan değişik dinde insanların, kısa bir dönem içinde birbirine yabancılaşması, ve düşman kesilmesi gerçeği, hristiyan misyonerlerin ve yada içlerindeki , bu gün artık belgelerle bilinen, provokatör ajanların, emperyalistlerin amaçları doğrultusunda, yöntemlerinin uygulanmasında rol oynadığı ,ve sorumluluk taşıdığı gerçeğini görmemek, gene emperyalistleri aklamak ve onlara hizmet etmekle aynı doğrultudadır.
Yani ortamı hazırlayanlar gene emperyalistlerdir.
Gelelim Türk Halkının katliamdaki aktif sorumluluğuna.
Demogojiciler eğer bu sorumluluğu biz "Türk halkına" yüklemiyoruz demiş olsalar, Türk devleti, hükümeti falan deseler, o zaman bunu açıkca her yazılarında belirtmeleri gerek ki bu sorunun çözümünde , ve bilinçsizce karşı bir reaksiyon olarak soykırımı reddetmenin engellenmesinde ve devamında en büyük adım olacaktır.
Aslında kolonistlerin en kolay deşifre edilebilecek iddiası Türk halkının suçlanmasıdır.
Bu iddiayı çürütebilmek için birbirine bağımlı olarak incelenmesi gereken veriler :
Açlıktan kırılma, saldırılara uğrayarak katledilmelerin çoğunluğunun, bu gunki Anadolu dedığimiz topraklar içinde mi, yoksa o zamanlar Osmanlı toprakları içerisinde olan, ve özellikle bugünki Suriye topraklarında mı olduğu. Kısacası Anadoluda Halep le Der-el-Zor arasındamı mı yoksa dışındamı oldugu..Belgeler Anadolu dışında olduğunu kanıtlıyor.
Anadolu da altı vilayet denilen Ermeni halkın yaşadığı bölgelerin coğrafi yapısına bakıldığında, gene büyük coğunluğun Türk asıllı nüfusun genele oranla çok az olduğu görülür.
Gene belgelere dayanarak gerek Türk gerekse özellikle Tuncelideki Kürt asıllı Osmanlı vatandaşların Ermeni halkına ellerindeki imkanlar oranında yardım etmiş olduğu görülür.
Güneyde, Cezayirden Yemene, ordan da Filistine kadar , Kuzeyde Kafkaslara kadar dağılmış olan Osmanlı askerlerinin , Türk asıllı Anadolu köylerinden gönderilen insanlar olduğu .. gene kayıtlarla bellidir.
Osmanlı dönemindeki Başı-Bozuk- (düzensiz) Ordu nun , Hamidiye Süvari alaylarının, Ermeni katliamlarında ki aktif rolünü ve bu orduların Türklerden oluşmadığını -bilinmesine rağmen-gene emperyalistlerin kendi kaynaklarından belirlemek mümkündür. (Zamanın Brooklyn , New York Times vb Gazetelerindeki haber ve yorumlar bu konuda önemli veriler)
“”Meşrutiyet Burjuvazisi, birçok sahalarda olduğu gibi, Ermeni milliyetçiliğine karşı da derebeylikle el ele verdi. Elele verdiği derebeylik, öteden beri iki ayrı rejim zıddiyeti ile Ermeniliğe karşı tutulan Kürt derebeyliğiydi …………bu katliamdan Türk meşrutiyet burjuvazisi kadar ve belki ondan çok daha fazlasıyla istifade edenler Kürt derebeyleri oldu. Ve Kürdistan'da derebeylik biraz daha rakipsiz, çapul ettiği Ermeni mallarıyla biraz daha şişman oldu.". Hikmet Kivilcimli
Not: Günümüzün emperyalist efendilerinden yağlı kemiklerin dışında olayları çarpıtma fikir ve yöntem taktikleri alan isbirlikciler, zaten yavaş yavaş bu gerçeği kabul etme, ama önemini küçültme yazılarına çoktan başladılar bile.
İşgal altındaki bir ülkenin topraklarını koruması ve işgal guçlerine karşı savaşması en doğal hakkıdır. Güneyde Fransız ların, Kuzey doguda ve doğuda Rusların yanında savaşanların, “İşgalci” olmanın yanında başka bir kimliği olamaz, hiç bir halkı da temsil edemez. Bu açıdan, işgalciler yanında, ve onların çıkarına savaşarak ölenleri, katliam edilen lerle ayni kefeye koymak, soykırıma uğrayanlara ve onların anılarına saygısızlıktır.
Bu özetden şu anlaşılmasınki suçsuz Ermeni halkının katliamında Türk ve Kürt birey ve çetelerin hiç parmağı olmadı. Nasılki sayısı 20 milyondan 3 milyonlara düşen Amerika kıtasının yerlilerinin vahşice katledilmesinden İspanyol halkını sorumlu tutamıyorsak, nasılki Kuzey Afrikadaki katliamlardan hiç bir Avrupa halkını sorumlu tutamıyorsak, nasılki Asyadaki katliamlardan İngiliz halkını, yada Japon halkını sorumlu tutamıyorsak, Nasılki kafkasyada Çerkezlerin katliamından Rus halkını sorumlu tutamıyorsak, Türk ya da Kürt emekci , köylü halkını da bu katliamdan sorumlu tutup, asıl sorumlu iktidarı, onun kurumlarını, ordularını, çetelerini ve onlarla aynı iğrenç zihniyetteki insanları aklıyamayız. Soykırım gerçeği, içinde bulunduğu dönem tarihinden, sınıfsal ilişkilerden ve mücadelesinden soyutlanmış bir şekilde değerlendirilemez.
Sorunun sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi, ve bilinçsiz reaksiyona dayanan inkarcıları ikna edebilmek için, onun EMPERYALİST NEFRET besleyici ve IRKÇI muhtevasından çıkartılması gerekir. Sorun emperyalistler ve Türkiye hakim sınıflarının kullanıldığı içerikten çıkartılması gerekir. "Türk"lerin soykırımı deyimi, hem emperyalistlerin rolünü hemde Türk hakim sınıfı ile Türk Halkını özdeşleştiren Emperyalist IRKCI bir yaklaşımla yapılan HALKI SUÇLAYIP, SUÇLULARI GİZLEMEKTİR.
Emperyalistler kendi katliamlarını, bir önceki hükümeti, yada kuruluşu sorumlu göstererek kendilerini aklamayı, “evrensel bir şekilde kabullenebilir” bir gerekçeye dönüştürebiliyorlar. Ancak katliamın olduğu dönemde var olan Osmanlıyı yıkarak , Cumhuriyet getiren Cumhuriyet Türkiyesini ve onun halkını bu katliamdan sorumlu tutabilme hipokratlığını, iki yüzlülüğünü gösterebiliyorlar.
Kendilerinde “biçimsel” bir hükümet değişimi ile bu sorumluluktan kurtulma “doğal ve kabullenebilir” , Türkiyede Osmanlının yıkılmasıyla politik ekonomik ve sosyal, feodalizmin yıkılıp burjuva bir sistemin oluşturulması, yani “özde” olan bir değişim sorumluluktan kurtulmaya yetmiyor.
İşte burda aslında Ermeni Soykırımını reddeden ve kendini Cumhuriyetci olarak görenlerin çıkmazı ve çelişkisi kendini gösteriyor. Hem Cumhuriyeti savunuyorsun, hemde onun yıktığı feodal sistemi ve iğrenç politikasını savunuyorsun..Eğer değilse, o zaman o iğrenç soykırımcı zihniyeti savunuyorsun- ki bu zihniyette olanlar zaten Cumhuriyet sürecindede onlardan farklı olmadıklarının örneklerini gösterdiler. Bu da sorunun "etnik" değil, sınıfsal ve egemen sınıfın zihniyeti ile ilgili olduğunun bir başka gösterisi.
Emperyalist Hipokratlık günümüzde kendisini” terorizm”, “kahraman”, “demokrasi”, “vatan haini-isyancı”, “vatanperver “ kavramlarının da içeriklerinin tamamen değiştirilmesinde kendini gösteriyor. Örnekler vermeye gerek varmı bilmiyorum ama Irak ta işgale karşı savaşanların “vatan haini”, İşgalciler saflarında olanların “vatanperver”olarak lanse edilmesi, İşgal altında, tankların, topların, tüfeklerin gölgesinde yapılan seçimlerin e ulkenin “demokrasi” olarak lanse edilmesi, vs. vs. günümüzün tehlikeli sonuçlar verecek kavram içeriği değişiklikleri. Yani sadece hipokratlığın en üst aşaması değil, bu kavram değişiklikleri ile insanların “nerde”, “neye kime karşı”, “nasıl” tavıralacağını yönlendirmeyi amaçlayan planların önemli bir parçası.
Yeni katliamların planlandığı yada planlama olasılığının fazla olduğu içinde yaşadığımız şu dönemde Ermeni sorununa Emperyalizmden soyutlanan bir yaklaşım içinde bakmak bir kısım sol u Türkiyedeki Kürt sorununa da aynı yaklaşım biçimine itmiş ve neticede emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda kullanabileceği ve kullandığı bir önderliği ilerici olarak görme hatasına düşürmüştür.
Orta Doğu Projelerinin başarısı için her türlü planları hayata geçirmekten çekinemeyecek olan emperyalistlerin en son çare olarak sahneye koyma olası bir Kürt katliamı senaryosu, Ermeni katliamina engel olamiyan medeni batı! nın bu sefer sessiz kalamıyacağı kılıfı ile müdahele senaryosu gelecek bir gün hayata geçirilebilir.
Halk içi ve halklar arası nefret kin ve düşmanlık hiç bir zaman halkların yararına olmamıştır çünkü bunlar Emperyalizmin yaşam kaynağıdır, ve onların varoluşu, bu suni çelişkilerin var olmasına ve uzlaşmaz hale gelmesine bağlıdır.
Günümüzde Kürt ve Türk asıllı halkın 1980 öncesi bir kardeşlik ve dayanışma ruhuna dönüşmesi, sol maskesi altındaki, ve özellikle yurt dışındaki işbirlikçi faşist önderlerin yıllardır halk düşmanlılğı kusan yazı ve pratikleri sonucu kısa vadede bir hayal olabilir. Uzun vadede bununda yolu liberalizm dediğimiz duygusallıktan kurtulup, mücadeleye ve tabana sahip çıkmak, gerici işbirlikçi önderliğin gerçek yüzünü kitlelere göstermek ve bu gerici önderliğe karşı tavır almakdan geçer.

Sol , Emperyalizm ve PKK Kürt ulusculuğu üzerine III,
YanıtlaSilİŞBİRLİKÇİLER VE ERMENİ SORUNU yaziniz gercek sorumlular hakkinda daha net bir bilgi veriyor.
Dursun Akcam gibi sol goruslu birisinin bu gercekleri gorememesini, en azindan emperyalizmden soyutlayarak olaya yaklasmasini ve Turk leri bir halk olarak suclamasini anlayamadim.