J.V. Stalin - Yugoslavya'daki Tito Grubunun Milliyetçiliği Nereye Gidiyor
Bu makale ilk olarak Sovyetler Birliği'nde Aralık 1948'de SBKP(b) Merkez Komitesi adına yayınlanmıştır. Yazarın kimliği SSCB'nin dağılmasından ve SBKP arşivlerinin açılmasından sonra ortaya çıktı.
Vijay Singh
Komünist Partiler Enformasyon Bürosu'nun Haziran 1948'de kabul edilen “Yugoslavya Komünist Partisi'ndeki Durum Üzerine” başlıklı iyi bilinen kararında, son aylarda, daha önceleri gizlenmiş olarak var olan milliyetçi unsurların Yugoslavya Komünist Partisi liderliğinde egemenlik kurmaya başladığına, Yugoslavya Komünist Partisi liderliğinin Yugoslavya Komünist Partisi'nin enternasyonalist geleneklerinden koptuğunu ve milliyetçilik yoluna girdiğine işaret ediliyor.
Bütün Komünist Partiler, Halk Demokrasileri ve Sosyalizminin tüm kampı, Enformasyon Bürosunun "Yugoslavya Komünist Partisindeki Durum Üzerine" Kararını oybirliğiyle kabul ediyor. Dünyanın bütün Komünist Partileri, mevcut Yugoslavya liderliğinin, yani Tito'nun grubunun, milliyetçi bir politika izleyerek emperyalistlerin eline oynadığını, Yugoslavya'yı tecrit ettiğini ve zayıflattığını kabul ediyor.
Tito grubu bu gerçeklerden gerekli dersleri çıkardı mı?
Tito grubu, milliyetçi bir politikanın Yugoslavya'nın dünyadaki Komünist Partileri tarafından temsil edilen en sadık müttefiklerini kaybetmek anlamına geldiğini ve bunun şimdiden Yugoslavya Komünist Partisi'nin tecrit edilmesine ve Yugoslavya Komünist Partisi'nin hem ülke içerisinde hem de dışarıda zayıflamasına yol açtığını anladı mı?
Tito grubu, partiyi ve ülkeyi içine soktuğu zor durumdan çıkarmanın tek yolunun, hatasını kabul etmek, milliyetçilik politikası ile bağını koparmak ve Komünist Partilerin kardeşliğine dönmek olduğunu anladı mı?
Hayır, Tito grubu herhangi bir ders çıkarmamış ve bu basit ve bariz gerçekleri anlamış gibi görünmüyor.
Tam tersine, Tito grubu kardeş komünist partiler ve tüm Halk Demokrasisi ve Sosyalizmi kampı tarafından Tito grubuna yönelik tüm haklı ve yoldaşça eleştirilere, Belgrad basınının sayfalarında, komşu demokratik ülkelerin halkına yönelik milliyetçi nefreti ateşleyerek, Tito grubunun izlediği milliyetçilik politikaları ile ilgili şüphelerini dile getirmeye cesaret eden komünistlere ve komünist olmayanlara yaygın baskılar uygulayarak, tutuklama ve cinayetle, iğrenç sokak diliyle yanıt veriyor.
Aşikâr ki, Tito grubunun hatalarını görmeye ve düzeltmeye niyetleri yok. Onlar korkuyor ve hatalarını görmeye cesaret edemiyorlar, çünkü hataları görmek ve düzeltmek için cesaret gerekir. Daha da kötüsü, onlara hatalarını hatırlatmaya cüret eden herkesi 'korkudan' tutuklamakta ve baskıya maruz bırakmaktalar.
Lenin şöyle der:
"Bir partinin hatalarıyla nasıl ilişki kurduğu, bir partinin öneminin ve sınıfına ve emekçi kitlelere karşı yükümlülüklerini fiilen yerine getirme kapasitesinin en önemli ve inandırıcı kriteridir. Hatalarını açıkça fark edebilmek, nedenlerini ortaya koyabilmek, hatalara yol açan koşulları analiz edebilmek ve bunu düzeltmenin yollarını sorumlu bir şekilde tartışabilmek, kararlı bir partinin, sorumluluğunu yerine getirmenin ve sınıfı ve onu takip ederek kitleleri eğitip öğretmesinin göstergesidir. “
Açıkça görülüyor ki Tito grubu, Lenin'in sözünü ettiği bu kadar cesur, dürüst ve özverili parti liderleri arasında yer alamaz.
Tito grubunun milliyetçiliğinin evrimindeki en önemli nokta, 1948 baharında, Enformasyon Bürosu'nun toplanmasından hemen önce gerçekleşti. Tito grubunun gizliliği kalkmış milliyetçilik politikası, Komünist Partilerin Enformasyon Bürosu Toplantısına katılmayı ve Yugoslavya Komünist Partisi'ndeki durumu kardeş Komünist Partilerle tartışmayı reddetmesiyle başladı. Yugoslavya Komünist Partisi'nden bir delegasyonun Toplantıya gönderilmesi ve önceki toplantılardaki diğer Komünist Partilerin örneğini takip ederek toplantıdaki konumunu açıklamak için yapılan sayısız taleplere rağmen, Tito grubu Toplantının çalışmasına katılmayı açıkça reddetti. Tito grubunun, SSCB Komünist Partisi de dahil olmak üzere, diğer komünist partilerle dostluğu önemsemediği ortaya çıktı. Bu, Komünist Partilerin uluslararası birleşik cephesiyle açık bir bölünme oluşturdu. Bu, Enternasyonalizm konumundan bir kopuş ve milliyetçiliğin raylarına doğru bir kayma oluyordu.
Belgrad'da basılan Borba gazetesi, Tito ve suç ortaklarının birleşik anti-emperyalist cepheyi desteklediğini iddia ediyor. Bu, elbette ki, "sıradan insanları" aldatmak için tasarlanmış bir sahtekarlıktır.
Gerçekte, bu grup Yugoslavya'ya yakın ülkelerin Komünist Partileri ile bile bir aile içinde bir arada kalamazken, hangi anti-emperyalist tutumlardan bahsedebiliriz.
Tito'nun grubunun milliyetçilik günahına düştüğünü gösteren ikinci büyük gerçek, Yugoslavya Komünist Partisi 5inci Kongresi'ndeki uygunsuz, ikiyüzlü ve anti-Leninist davranıştır.
Kimi saf insanlar, Kongre'nin Komünist Partilerle dostluk bayrağı altında, Halk Demokrasisi ülkelerinin ve SSCB'nin anti-emperyalist cephesini güçlendirme bayrağı altında çalışmasını bekliyordu. Ancak gerçekte, her şey tam tersine oldu. Gerçekte, Tito grubu, Kongre'yi komşu ülkelerin Komünist Partilerine karşı bir mücadele alanına, Halk Demokrasisi ülkelerinin birleşik anti-emperyalist cephesine karşı bir mücadele alanına dönüştürdü. Bu Kongre, Halk Demokrasisi ülkelerine ve onların Komünist Partilerine, SSCB'ye ve onun Komünist Partisine karşı bir kampanyaydı.
Şüphesiz ki, Yugoslavya halkı, Halk Demokrasisi ülkeleri ve SSCB ile birliği tam olarak desteklediğinden, Yugoslavya'da SSCB ve Halk Demokrasisi ülkelerine karşı kampanya konusunda açıkça konuşmak için tamamen emniyet altında değil. Bu nedenle, Tito grubu çareyi bir aldatmacada buldu ve bu gerici kampanyayı SSCB lehine, SSCB ile dostluk, SSCB'nin ulusal kurtuluş hareketindeki muazzam rolü vb., gösterişli övgü sözleri arkasına saklanmaya karar verdi.
Olaylar öyle bir aşamaya geldi ki, Tito'nun suç ortakları Stalin'e bu aldatıcı kampanyaya katılmasını ve Tito'nun milliyetçi grubunu SSCB ve diğer demokratik ülkelerin Komünist Partileri tarafından yapılan eleştirilere karşı savunmayı üstlenmesini önerdi.
Belgrad basını, Yugoslavya halklarına siyahın beyaz ve beyazın siyah olduğunu Tito grubunun Sosyalizm ve Demokrasiye karşı kampanyasının ikincil öneme sahip olduğu ve SSCB ile "ittifak" ve onunla bir "Birleşik Cephe’nin Tito grubunun ana kaygısı olduğunu kanıtlamak için tüm olası hileleri ve entrikaları serbest bıraktı, en beklenmedik ve gülünç kıvırmaları denedi.
Gerçekte, bu dönemde Tito grubunun, dünyanın tüm emperyalistlerini tatmin edecek şekilde Halk Demokrasisi ülkelerinin Komünist Partilerine ve SSCB'ye çamur atarak emperyalistlerle ortak bir kamp içine yerleştiği ortaya çıktı.
Komünist Partilerle birleşik cephe yerine emperyalistlerle birleşik cephemiz var. Yugoslavya Komünist Partisi 5inci Kongresi, Tito grubunun milliyetçi politikasını onayladı ve güçlendirdi.
'Borba' gazetesinin siyasi akrobatları, Komünist Partilerden grubun hatalarını ortaya çıkarmamalarını ve bu gruba destek ve güven vermelerini talep ediyor, aksi takdirde böyle bir kampanya Yugoslavya'ya ciddi zarar verebilir.
Hayır baylar, Komünist Partiler Tito grubunun milliyetçi politikasına güvenemez veya ona destek veremez. Böyle bir durumun Yugoslavya'ya zarar vermesi mümkündür. Bundan sorumlu tutulması gereken Komünist Partiler değil, Komünist Partilerden kopan ve onlara savaş ilan eden Tito'nun milliyetçi grubudur.
'Borba' gazetesinin siyasi akrobatlarının, Marksizm ve milliyetçiliğin bağdaşmadığı, milliyetçiliğin bir burjuva ideolojisi olarak Marksizm'e düşman olduğu konusunda kafaları açık ve net olmalıdır.
Marksizm’in Komünist Partilerdeki milliyetçilik veya milliyetçi eğilimlerle uzlaşamayacağı, ve işçiler ve onların çıkarları adına, halkların özgürlüğü ve dostluğu adına ve sosyalizmin muzaffer inşası adına, hangi biçimde olursa olsun milliyetçiliği ortadan kaldırmaları gerektiği onlara açık ve net olması gerekir.
Lenin şöyle diyor;
“Burjuva milliyetçiliği ve proleter enternasyonalizmi tüm kapitalist dünyanın iki büyük sınıfının kamplarına tekabül eden ve iki politikayı (hatta daha çok, iki dünya görüşünü) yansıtan, durmaksızın, sonsuza dek uyuşmayan iki slogandır.
Burjuvazinin iktidarına son verildiği durumlarda, sömürücü sınıf ve ajanları, eski oluşumu yeniden kurmak için milliyetçiliğin zehirli silahını kullanmaya çalışırlar.
Bununla ilgili olarak Stalin şöyle diyor:
"Milliyetçi eğilimler,işçi sınıfının enternasyonalizminin burjuvazinin milliyetçiliğine uyarlanmasıdır... milliyetçi eğilimler, "bizim" milliyetçi burjuvazimizin kapitalizmi yeniden kurma girişimlerinin bir yansımasıdır".
Yugoslavya Komünist Partisi'ndeki milliyetçilik, sadece ortak anti-emperyalist cepheye değil, her şeyden önce Yugoslavya'nın kendisine, Yugoslavya halklarına ve Yugoslavya Komünist Partisi'nin hem iç hem de dış işleri alanındaki çıkarlarına vurulan bir darbedir. Tito grubunun dış ilişkilerdeki milliyetçiliği, emekçilerin dünya devrimci hareketinin birleşik cephesinden kopmaya, Yugoslavya'nın en güvenilir müttefiklerini kaybetmesine ve Yugoslavya'nın kendi kendini tecrit etmesine yol açar. Tito grubunun milliyetçiliği, onun dış düşmanları karşısında Yugoslavya aleyhine çalışır.
Tito grubunun iç politika alanında yaydığı milliyetçilik, sömürülen ile sömürülen arasında bir uzlaşma, sömürülenleri ve sömürülenleri tek bir “ulusal” cephede “birleştirme”, sınıf mücadelesinden geri çekilme politikasına, sınıf mücadelesi olmaksızın sosyalizmi inşa etme olasılığının, sosyalizm altında sömürücünün barışçıl dönüşüm olasılığının yanlışlığını yayma, yani, Yugoslavya'nın emekçi halkının mücadele-ciliğini ve moralini mahvetme politikasına yol açar.
Tito grubunun milliyetçiliği, Yugoslavya'nın emekçi halkını iç düşmanları karşısında aciz bırakır.
Bir yıl önce, Tito grubu henüz milliyetçi eğilimlerini açıklamadığı ve kardeş komünist partilerle iş birliği yaptığı dönemde, Yugoslavya diğer ülkelerin Komünist Partileri tarafından temsil edilen en yakın müttefikleri tarafından desteklenerek güçlü ve korkusuz bir şekilde ilerliyordu. Yakın geçmişteki durum buydu. Ancak Tito grubu rotasını milliyetçiliğe yönelik değiştirmesinden sonra durum kökten değişti. Tito grubu, Komünist Partilerin birleşik cephesinden kopup Halk Demokrasisi ülkelerini küçümsemeye başlayınca, en sadık müttefiklerini kaybetmeye başladı ve kendisini dış ve iç düşmanları karşısında yalnız buldu.
Tito grubunun izlediği milliyetçilik politikasının üzücü sonucu budur.
Tito grubu, her Komünist için kesinlikle açık ve bariz olanı anlamadı.
Tito grubu, uluslararası durumun mevcut koşullarında, kardeş Komünist Partilerin dayanışmasının, Halk Demokrasisi ülkelerinin karşılıklı iş birliği ve dostluğun ve SSCB ile iş birliği ve dostluğun, sosyalizmin inşasının ve emperyalist baskı karşısında ulusal özgürlük ve bağımsızlıklarının temel garantisi olduğu, Halk Demokrasisi ülkelerinin büyümesinin ve refahının hayati ön koşulu olduğu gerçeğini anlamadı.
'Borba' gazetesinin siyasi düzenbazları, Tito grubunun hatalarına yönelik eleştirilerin artık Yugoslavya Komünist Partisi'ne ve halkına karşı bir kampanyaya dönüştüğünü ileri sürüyorlar.
Bu, şüphesiz ki bir yalandır.
Yugoslavya halklarına karşı hiçbir zaman kampanya olmadı ve olmaz. Kahramanlığı herkesçe bilinen Yugoslavya halklarına karşı herhangi bir kampanya yürütmek suç olur. Yugoslavya halklarının, Halk Demokrasisi ülkeleri ve SSCB ile birleşik bir cepheyi güçlü bir şekilde desteklediği de bilinmektedir. Yugoslavya halkı Tito grubunun izlediği milliyetçilik politikasından hiçbir şekilde sorumlu değiller. Biz Yugoslavya halklarını gerçek müttefiklerimiz olarak görüyoruz.
Bir bütün olarak Yugoslavya Komünist Partisi'ne karşı hiçbir zaman kampanya olmadı ve olmaz. Yugoslavya Komünist Partisi'nin diğer ülkelerin Komünist Partileri ile, SSCB ve onun Komünist Partisi ile dostluktan yana kararlı olduğunu çok iyi biliyoruz. Yugoslavya Komünist Partisi'nin çoğunluğu arasında anti-emperyalist geleneklerin kalıcılığından hiçbir zaman kuşku duyulmuyor. Yugoslavya Komünist Partisi'nin çoğunluğunun Tito grubunun milliyetçilik politikasını onaylamadığını da biliyoruz. Bu özel nedenden dolayı onların Tito grubu ve ajanları tarafından acımasız baskılara maruz kaldığını da biliyoruz.
Yugoslavya halklarına ve bir bütün olarak Yugoslavya Komünist Partisi'ne karşı değil, ama Yugoslavya Komünist Partisi'nin Tito grubunun hatalarını anlamasına ve Yugoslav liderliğinin milliyetçi politikasını tersine çevirmesine yardımcı olmak için Tito'nun milliyetçi grubuna karşı bir 'kampanya' yürütülüyor.
'Borba' gazetesinin siyasi düzenbazları, sonuçta Tito'nun grubunun Yugoslavya Komünist Partisi'nden ayrılamaz olduğunu ve Yugoslavya Komünist Partisi'nde çoğunluğu temsil ettiğini iddia ediyor. Bu da yanlıştır.
Bir yıl önce Tito grubu, belki de Yugoslavya Komünist Partisi'nin çoğunluğunu temsil ediyordu. Ama bu bir yıl önceydi. Şu anda, Tito grubu, Komünist Partilerden koptuktan, komşu cumhuriyetlerle savaştıktan ve milliyetçilik kampına iltica ettikten sonra, artık partideki çoğunluğu temsil etmiyor.
Şimdi Tito'nun grubu, partideki enternasyonalist çoğunluğu bastırmak amacıyla Devlet aygıtını kullanan, partiyi cellat Rankoviç'in egemenliğine atan, baskıları, kitlesel tutuklamaları ve cinayetleriyle bir terör rejimi kurmuş olan, partide yalnızca bir azınlığın güvenine sahip olan Tito hizbini temsil ediyor.
Gerçekten de, şimdi Tito'nun hizbi kendi partisiyle savaş halinde.
Bunu sadece körler göremez.
Eğer Tito hizbi, olağan demokratik yöntemlerleparti içinde disiplini sürdürmekten acizse ve kitlesel baskıları kullanmak zorunda kaldıysa, o zaman Yugoslavya Komünist Partisi'nin çoğunluğunun güvenini çoktan kaybetmiş demektir.
Tito'nun hizbi Yugoslavya Komünist Partisi'nde sadece bir azınlığı temsil ediyor ve partinin güveniyle değil, yalnızca Yugoslavya'nın idari-polis aygıtının güveniyle yaşıyor.
TSEKA
(Merkezi Komite)
Pravda, 8 Aralık 1948.
Svetlana Alekseyevna Bondareva ve Tim Davenport'a teşekkürlerimizle.
Rusça'dan Tahir Asghar tarafından çevrilmiştir.
İngilizceden Türkçeye, Erdogan A
Hiç yorum yok