''TEK ÜLKEDE SOSYALİZM'' VE EKİM DEVRİMİ (EKİM DEVRİMİ 103 YAŞINDA)
Hasan Ozan,
25 EKİM 2020
“Dış görünüş ile şeylerin özü eğer doğrudan doğruya çakışsaydı, her türlü bilim gereksiz olurdu.” (Marks)
Kautskizmin ve II. Enternasyonalin kuyruğundan hiçbir zaman ayrılmamış akımlar, dahası ona katılmaya devam eden yeni oportünist unsurlar, SSCB'nin ve ''Doğu bloku''nun 89-91 çöküşünün Leninist tek ülkede veya bir ya da birkaç halkada proleter devrimin zaferiyle sosyalizmin inşasının olanaklı olmadığını, SSCB'de hiçbir zaman sosyalizmin kurulmadığını, zaten sosyalizmin=komünizm olduğunu; Avrupa merkezli bir devrim olmadan da tekil ülkelerde proletarya diktatörlüklerin yaşamasının bile olanaklı olamayacağının kanıtı olduğunu ileri sürmektedir.
I
Bu vb. iddialar tümüyle sahtedir. Burjuvazinin, Troçkizm'in, postmodern ve postMarksist akımların, Marksizm-Leninizm'e, proletarya devrimine, sosyalist inşa sürecine ve başarılarına kara çalmak için ortaya attığı çağımızın en büyük yalanlarından birkaçıdır. Özellikle yenilgi ve gericilikle belirlenen süreçle birlikte komünist partilerdeki oportünist unsurlar da dünya burjuvazisinin ve Troçkizm'in, II. Enternasyonal'in bu sahte iddialarının temsilciliğine soyunmuştular. Bu gerçeğe Türkiye ve Kürdistan komünist hareketinin saflarında da tanık olduk.
Bu olgu, özellikle 89-91 çözülüşünün ardından küçük burjuva aydınlar ve komünist partilerde küçük burjuva zihniyetin değişik türevlerinin temsilcileri tarafından gündemleştirildi. Bunlar, sonrada görmelerin açlığıyla teoriye ve tarihsel deneyime tümüyle aykırı ideolojik saldırılara enerjikçe katıldılar. Üstelik bu gibi tezleri, teori ve pratikleri savunurken sanki bu pespaye teorileri ilk defa kendileri üretmiş ve geliştirmiş gibi lanse ettiler. İlkesiz ve herhangi bir ahlaki tereddüt taşımadan burjuvazinin ve küçük burjuvazinin cephaneliğinden aldıkları ayan-beyan ortada olan sözde eleştiri ve teorileri ''21. yüzyılın sosyalizmi'' ve ''yaratıcı Marksizm'', ''Birlik Devrimi'nin teoriyle yeni ve yaratıcı tarzda kurduğu zihniyet'' iddiasıyla teorize ederek propaganda ettiler ve etmektedirler.
Durumun teorisini yapma, duruma göre davranma, birlik devriminin zihniyetini dizginsizce revize ederek kılıflama tavrı, aynı zamanda diyelim ki 100-120 yıl öncesine ait olan ve dün olduğu gibi bugün de Marksizm-Leninizm'e karşı ideolojik ve örgütsel saldırı aracı olan teori ve pratikleri ilkesizce, moral değerlerden yoksun bir şekilde sanki kendi ''yaratıcı Marksist'' açılımlarıymış gibi pazarlamada ısrarları da ayrıca dikkat çekmektedir. Sözkonusu teori ve pratiklerin tarihsel kaynaklarına, ana temsilcilerine, liderlerine atıfta bulunmadan, kaynak göstermeden yaptıkları şey, gerçekte, tam olarak zayıflıklarını ve kendi gerçek yüzlerini örtüleme tutumudur. Çünkü komünist hareketi kendi niteliğinden koparabilmek, komünist partiyi liberal, halkçı, Troçkist bir partiye dönüştürebilmek için gerçek durumun örtülmesi gerekiyor. Yoksa, Bernsteincılığın, II. Enternasyonal oportünizminin, Troçkizm'in, burjuva sosyal demokrat akımın vb. izleyicileri küçük burjuva liberalleri oldukları gerçeği hızla ortaya çıkacaktır. Kimileri Troçkizm'i Marksizm'in eğilimlerinden biri, kimileri çağımızın Marksizm'i, kimileri ise ''küreselleşmeyle birlikte'' artık Troçkizm'in küreselleşme çağının Marksizm'i olduğunu savunmaktadır. Adı koyulsun ya da koyulmasın, hangi formülasyonla ortaya çıkılırsa çıkılsın bu vb. tahlillerin özü, Troçkizm üzerinde birleşerek Marksizm-Leninizm'e ve UKH'ya ve sosyalist inşaya ve zaferlere, komünist öncüye karşı tasfiyeci bir mücadele karakteri taşımaktadır. Niyetlere göre değil de nesnel gerçeğe dayandığımızda realite budur.
Bu teoriler, pratikler, sapmalar ve çizgiler, Ekim Devrimi'ni reddettiği gibi Birlik Devrimi'ni de, onun ideolojik-teorik temellerini, program ve stratejisini (vb.) de red ve inkar etmektedir. Daha da önemlisi, sahte mi sahte kızıl giysilere bürünerek, ağzında dua, yüreğinde hile dolu oportünist unsurlar ve zihniyet komünist harekete ve Birlik Devrimi'ne karşı Troçkizm'in yolunda ''Ağustos bloku'' inşa ettiler. Oportünizmle oportünist karakterleri gereği birlik kuranlar her eğilimden oportünist sapma ve çizgisel yönelimden daha tehlikeli, daha kirli, daha yıkıcı rol
oynamaktadır.* Vurgulanmalıdır ki, orta yolculuk da oportünizmin bir biçimidir, oportünizmin kendisidir. Maddi temelini de küçük burjuvazi oluşturur; küçük burjuvazinin bir elini burjuvaziye, diğer elini proletaryaya uzatan nesnel sınıf karakterinin ideolojik-siyasi ifadesidir.
Bu zihniyet ve duruşta her türlü ilkesizliği, eklektisizmi, paragmatizmi, liberalizmi, kariyerizmi kolayca bulabilirsiniz.
Lenin'in şu anlayışı komünist hareketteki oportünizmin bütün karakterisitiklerini, ortak özelliklerini anlamamız için yaşamsal önemdedir;
“Oportünizmle savaştan sözederken, bugünkü oportünizmin her alanda gösterdiği karakteristik bir özelliğini, yani bulanıklığını, şekilsizliğini kaypaklığını hiç akıldan çıkarmamalıyız. Oportünist kişi, yapısı gereği, her zaman açık ve kararlı bir tutum takınmaktan kaçınacaktır; her zaman orta yolu arayacaktır; her zaman birbirine karşıt görüşler arasında bir yılan gibi kıvır-kıvır gidip gelecek, her ikisiyle ‘görüş birliği’ içinde olmaya ve fikir ayrılıklarını küçük değişikliklere, kuşkulara, masum ve dindarca öğütlere, vb. indirgemeye çalışacaktır.” (Lenin)
Lenin'in Troçki'yi, Troçkizm'i eleştirirken dile getirdiği şu eleştiri komünist hareketteki tasfiyeci liberalizmin gerçeğine de ışık tutmaktadır;
“Troçki, Marksizm'in bütün düşmanlarını bir araya getiriyor, Troçki, Marksizm'in savunmasıyla ilgilenmeyen, ideolojik çürümeyi en değerli tutanları birleştiriyor; mücadelenin nedenlerini anlamayan ve görüş ayrılığının ideolojik kökenini öğrenmek, düşünmek ve keşfetmek istemeyen tüm dar kafalıları bir araya getiriyor...''
Marksist olmayan Troçki'nin bu duruşu ve persfektifi, Leninizm, Marksizm-Leninizm düşmanlığıyla bağlı olduğunu ise hepimiz biliyoruz...
Kendi içerisinde ideolojik olarak parçalanmış küçük burjuvazinin değişik kategorilerinin tasfiyeci ''Ağustos bloku''u etrafında kurduğu liberal birlik, ''parti – sınıf ilişkisinin en özlü tanımı'' olan '‘sosyal demokrasi (komünist partisi-bn.), işçi hareketiyle sosyalizmin (bilimsel
komünizmin) birliğidir'' (Lenin) formülasyonunun ve içeriğininin ret ve tasfiye edilmesinden başka bir şey olmayan ''ezilencilik'' üzerinde birleşmesi de ayrıca trajikomik bir durumdur; keza, alıntının devamında Lenin'in ''Bu formülasyonda herhangi bir tek yanlılık sınıf mücadelesinin güçsüzleşmesine, burjuva egemenliğin perçinlenmesine yol açar.'' sözleri, yapılana, yapılmak istenene ışık tutmaktadır... Özü bir (küçük burjuva
ideolojisi) ama görünüşte farklı ''uçlar''da da kendini yansıtan sağ ya da ''sol'' liberalizm çeşitlerinin ''ezilencilik''te birleşmesi, bu sapmaların oportünist uzlaşıcı karakterini ve pragmatizmini, ilkesizliğini de parlak biçimde ortaya sermektedir. Birlik Devrimi'nin verili çizgisini ve onun ideolojik ve siyasal niteliğini boşaltıp ''düzelten'' bu yönelimler, son tahlilde, hep birlikte öncünün ve UKH'nın ret ve inkarında birleşmekte ve uzun yıllardır öncüyü kendi öz temellerinden uzaklaştırarak koparma çizgisi izlemektedir. Unutmamalıyız ki, ''Kayayı aşındıran suyun akış şiddeti değil, sürekliliğidir.'' Yine unutulmamalıdır ki, ''Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz.''
Marksist Leninist Komünistlerin, Birlik Devrimi atılımı ve deneyimine dayanarak ısrarla vurgulaması gereken şey, şudur;
“Birlik büyük bir şey ve büyük bir slogandır. Fakat işçilerin davasının gereksindiği Marksistlerin birliğidir; Marksistlerle Marksizmin düşmanları ve çarpıtıcıları arasında birlik değil.” (Lenin)
II
Aynı sistematik ideolojik-siyasal saldırılar Ekim Devrimi'nin 103.
yıldönümünde de her cephede yoğunlaşarak devam etmektedir ve etmeye de devam edecektir.
Ekim Devrimi'nin zaferiyle SSCB'de proletarya diktatörlüğü kurulmuş, sosyalist inşa yolunda başarıyla yol alınmış, sanayi ve tarımda sosyalist devrim kesintisiz derinleştirilmiş, dünya proletarya devrimi süreci hızlandırılmış ve faşist kamp ezilmiştir. Burjuvazinin, Troçkizm benzeri akımların Ekim Devrimi, Leninizm, Stalin düşmanlığının ana nedeni budur.
Emperyalist savaşın içinde geliştirilen direnişler ''Doğu bloku'' ülkelerinde sosyalist devrimlerin zaferiyle taçlanmış ve bu ülkelerde de kentte ve kırda sosyalist iktisadi temel yaratılarak dünya proleter devriminin gelişimi daha da ivmelenmiştir. Faşist kampın Stalin önderliğinde ezilmesi, sosyalist kampın doğuşu, küresel çapta ulusal kurtuluşçu devrimlerin, devrim ve sosyalizm kavgasının güçlü bir itilim kazanarak yükselmesine, emperyalist sömürge sisteminin yıkılmasına da yol açmıştır... Doğal olarak Stalin, SBKP, SSCB, Kızıl Ordu, dünya komünistleri dünya proletaryası ve halklarının haklı yüksek sevgi, saygı ve desteğini kazanırken, dünya burjuvazisinin de sınır tanımaz düşmanlığını kazanmıştır.
Kuşkusuz ki uluslararası sermaye ve burjuva devletler, Stalin'e ve sosyalizme saldırısında başlangıçta en büyük desteği sosyal demokrasiden, Troçkizm'den, sözde IV. Enternasyonal'den, daha sonra Titoizmden almıştır.
Ancak emperyalizm, dünya gericiliği, sosyal demokrasi, Troçkizm için bulunamaz destek ve işbirliği Kruşçevci modern revizyonist karşı-devrimle gelmiştir. 1956'da Kruşçev liderliğinde kızıl maskeli karşı devrimin SSCB'de zafer kazanması, anti-Stalinist kampanyaya yaslanılarak SSCB ve sosyalist kampın kapitalist restorasyon yoluna yönlendirilmesi ile, emperyalizm ve gericiliğin eline ancak rüyada görülebilecek bir silah verilmiş, Stalin düşmanlığı devrim ve sosyalizm davasına karşı dizginsiz bir saldırının önünü açmış ve modern revizyonist ihanet, Troçkizm, modern revizyonizm, emperyalizm bağlaşması ekseninde doludizgin yol almıştır...
Bu hatırlatmayı yaparken vurgulamak gerekir ki, 1917 Ekim Devriminin zaferiyle SSCB'de giderek sosyalizm başarıyla gerçekleştirilmiş, bu çizgide yüksek başarılar kazanılmıştır. Kapitalist üretim tarzı ve burjuvazi tarihten ilk kez silinmiş, yok edilmiştir. Kuşkusuz ki bu başarı, bir son değildi, aksine ulusal ve uluslararası alanda komünizme dek sürecek kesintisiz devrimin sadece bir evresini oluşturmaktaydı... Bu tarihsel süreçte, devrimin ilk evresinde, bir Bolşevik, bir Leninist olmamasına karşın, SBKP kararlarını uyguladığı ölçüde Troçki devrimci bir rol oynamış ama onun kendi öz çizgisi giderek emperyalizm ve burjuvaziyle stratejik ve taktik bağlaşmaya dönüşmüş ve ''zora dayanan politik devrimle Stalinist bürokratik totaliter diktatörlüğü yıkma''yı kendi varlık şartı sayan bir karşı-devrimciliğe dönüşerek burjuvazinin safına geçmiştir.
Troçki, başlangıçta katkılar yaptığı SSCB'yi, daha sonra, bütün yaşam enerjisini kullanarak SSCB'yi, sözde ''Stalinizm''i ''devrimci zora dayanan politik devrim''''le yıkmaya adamıştır. Böyle de olsa, ''sol''
çığırtkanlıkta ve özel demagojik söyleminde sınır tanımayan Troçkizm'in arayış içerisinde olan pekçok devrimciyi etkilediğini ve saflarına çekebildiğini görmek ve küçümsememek gerekir. Hele de UKH'nın dağınık ve toparlanmaktan da oldukça uzak olduğu ve komünist öncünün ağır kan kaybettiği ve ''Yarım doktor''un ''candan, yarım imamın din''den ettiği koşullarda Troçkizm tehlikesi daha fazla önemsenmelidir. Dogmatizmle, ilkesizlikle, aşırı ''sol'' demagojiyle, teorinin ve tarihsel deneyimin sınır tanımaz çarpıtılmasıyla, egoizmle, kendine tapınmayla, proletaryaya ve dünya proleter devrimine inançsızlıkla belirlenen nitelikler Troçki'nin, Troçkist akımın ve onun yeni izleyicilerinin, yeni katılımcılarının karakteristikleri olduğu bir an olsun unutulmamalıdır. Teori ve tarihi bilmeyen ya da henüz donanımsız kadro ve genç devrimcileri kazanılmaya çalışıldığı gerçeğinin altı çizilmelidir. Bu, gerçek bir tehdittir. Açık ki her cepheden güçlü ve kesintisiz bir ideolojk mücadeleye gereksinim var...
Bir yandan SSCB'yi, Stalin'i ezmek için dünya emperyalizmin destek ve kışkırtmasıyla, emperyalist kuşatma altında, Hitler faşizminin ve faşist kampın SSCB'yi yıkma saldırganlığı, diğer yandan Troçki'in ve Troçkizm'in, bağlaşıklarıyla birlikte ''Stalinizm''i, SSCB'yi yıkma çalışması; bu bağlamda aynı temel üzerinde Troçkizm'in emperyalizm ve gericilikle birleşmesi kaçınılmazdı; Troçkizm'in teorisi ve pratiği Troçki'yi gericiliğin batağına gömmüştür. Olay budur.
Devam edecek olursak;
1945 öncesi tek ülkede, SSCB'de, sosyalizm başarıyla inşa edilmiş, böylece Leninizm'in emperyalizmin bir veya birkaç halkasının kırılmasıyla sosyalizmin inşa edilebileceği teorisi pratik-politik olarak kanıtlanmıştır. Faşizm bu sayede ezilmiştir. SSCB bu sayede dünyanın ikinci sanayi devi haline gelmiştir.
1917 Ekim Devrimi'nden 1945-50'lere kadar sosyalizm tek ülkede inşa edilirken, sonrasında sosyalizm birçok ülkede, sosyalist kamp çapında birlikte inşa sürecine girilmiş ve geliştirilmiştir. Yani bu kez, emperyalizmin en zayıf birkaç halkasının kırılmasıyla sosyalizmin inşa yoluna girilmiştir Böylece emperyalist kuşatma ve saldırı altında tek ülkede sosyalizmin inşası koşulları aşılarak sosyalist kamp çapında sosyalizm inşa edilmiştir. Bu olgu, kapitalizmin eşitsiz gelişme yasasının ifadesi ve ürünüdür ve tarihsel deneyim, tartışmasız teoriyi de kanıtlamıştır. Yani, gerisi yalandır...
İşte bu gerçek, ''tek ülkede sosyalizmin inşasının mümkün olmadığı'', ''proletarya diktatörlüğünün zorunlu olarak yıkılacağı'', yenilginin bir kader olduğu, ancak Avrupa merkezli bir devrim ile proletaryanın kurtulabileceği teorisine, manüpilatif ideolojik saldırılarına karşı verilmiş güçlü ve yenilmez tarihsel bir yanıttır.
Proletarya önderliğinde kesintisiz devrim zafer kazanmış, sosyalist inşa bir gerçeğe dönüşmüş, burjuvazi ilk defa SSCB'de yok edilmiş, içerden ve dışarıdan tüm saldırılara karşı, emperyalist kuşatma altında zafer üzerine zafer kazanılmış, emperyalizm ve faşist kamp ezilmiştir. Burjuvazinin ve Troçkizm'in amansız kininin nedeni budur. Proletaryadan, proleter devrimden, Marksizm-Leninizm'den, sosyalizmin zaferinden, kendi ülkelerinde devrimden umudunu kesmiş oportünist, tasfiyeci, bürokrat unsurların her yerde olduğu gibi coğrafyamızda da II. Enternasyonal'in ihanetine, sosyal demokrasiye, Troçkizm'e, postMarksizme kapaklanması ise bizce anlaşılırdır.
Troçki ve Troçkizm'in, özü ve özeti, Leninizm'in, bir diğer vurguyla Marksizm-Leninizm'in uluslararası proleter devrim teorisinin inkarıdır.
Kautsky'in, II. Enternasyonal oportünizminin sağcı dünya devrimi teorisini şehvetle savunmaktır. Burada Troçkizm'in çağımızın emeperyalizm ve proletarya devrimler çağı olduğu gerçeğini, Leninist emperyalizm teorisinin anlamaktan uzak olduğu açıktır. Bununla bağıntılı olarak, inanacak olursak, tek ülkede sosyalizm kurulamaz. Sosyalizm ancak dünya ölçeğinde kurulabilir. ''Sosyalizm, yerel ya da ulusal ölçekte değil, ancak dünya ölçeğinde inşa edilebilecek sınıfsız ve devletsiz bir toplumdur. Tarihsel deneyim, Stalinizmin yerleştirdiği 'tek ülkede sosyalizm' sözde teorisinin ve onun pratikteki ifadesi olan 'ulusal sosyalizmin' gerici bir ütopya olduğunu kanıtlamıştır.'' Avrupa merkezli proleter devrim olmadan da geçtik sosyalizmi inşa etmeyi tek ülkede, bir ya da birkaç ülkede proletarya diktatörlüğe de yaşayamaz. Kurulacak şey, devlet kapitalizmi ve bürokratik despotik yozlaşmış bir diktatörlüktür. Yani yenilgi bir kaderdir. O halde ne uğraşıyorsunuz, oturun oturduğunuz yerde, Avrupa, ABD merkezinde ('' ileri kapitalist ülkelerde'') gerçekleşecek devrimle dünya kurtulacak.
Dahası dünya devriminin gerçekleşmesiyle dünya çapında sosyalizmin kurulması da olanaklı değildir. Çünkü sosyalizm=komünizmdir. İnsanlığın sosyalizme geçebilmesi için dünya çapında bir geçiş süreci gerekiyor. Bu geçiş süreci de sosyalizm değil, sosyalizmin kurulmasının imkansız olduğu, ancak uzun bir geçiş sürecinin ardından kurulacak sınıfsız sosyalist toplumdur vs.
Bu teori ve pratiğin merkezinde, ''sürekli devrim'' safsatasının merkezinde, yenilginin bir kader olduğu durmaktadır. Buradan baktığımız zaman, safça inanacak olursak, Troçkizm'e göre, Leninizm ile kapitalizmden kurtulmak imkansız, devrim yapsan ne yazar, sosyalizm kuramayacağına ve proletarya diktatörlüğe de ayakta kalamayacağına, yıkılacağına göre ve zorunlu olarak kapitalizmi kuracağına göre, en iyisi gelin bu sevdadan vazgeçin, bunu umut bile etmeyin yoksa gerici olursunuz ha ya da zaten gericisiniz! Gerici olacağınıza, bir ya da birkaç ülkede sosyalizmi kurma proleter devrimciliği yapacağınıza, gelin devrimci (!) kalın, yan gelip yatın nasılsa Avrupa devrimi ile zaten kurtulacaksınız. Bu teoride devrimciliğin D'si, komünizmin K'sı bile var mı!!! Bu tablodan da anlaşılacağı gibi, dünya burjuvazisinin Troçkizm'i desteklemesi, teşvik etmesi son derece doğaldır. Her yoldaşın, her devrimcinin, Troçkizm'e aldanan ve o saflarda yer alan her devrimcinin bu gerçekleri görmesi gerekir.
Yani, yanisi şu ki, burjuvazi, siz devrim yapıp sosyalizmi kuramazsınız, geçin bunları, devrim sizin neyinize be, akıllı olun; Troçki'nin ve Troçkizm'in dediği gibi, tek ülkede, bir veya birkaç ülkede sosyalizmi kurmak zaten olanaklı değil ve “ulusal sosyalizmi” kurmak karşı-devrimdir.
Bu teori gerici ''Stalinist bir teoridir'' ve kalkıp sosyalizmi kurmak tabii ki gericiliktir. Tekil ükelerde sosyalizmi kurmak ''gerici bir ütopyadır.'' ''Bürokratik totaliter, despotik karşı-devrimciliktir.''
Troçkizm'in dediği gibi ha Stalin ha Hitler, al birini vur ötekine. Hatta Stalin Hitler'den de kötüdür vs. vs.
Burada devrimciliğin, hele de proleter devrimciliğin izi bile yok.
Burjuvazi ve Troçkistler, bırakın Ekim Devrimi'ni, bırakın sosyalizmi inşa etmeyi, bırakın bu hedefle mücadele etmeyi, bırakın proletarya ve halklara devrim ve sosyalizm için ayağa kalkın çağrısını ve pratiğini, bekleyin Avrupa, ABD devrimini, nasılsa küresel devrimle zaten kurtulacaksınız; bir veya birkaç ülkede sosyalizmi inşa ederek ve emperyalizmin zayıf halkaları kırılmaya devam edeceği için, sosyalist inşa yoluna girecek ülkeler zaten gericilik yapmış olacak; lütfen o halde, bizi (ve emperyalizmi, gericiliği, egemen sınıfları) üzmeyin, pasif bir bekleyişle Troçkistlerin, II.
Enternasyonalcilerin sizi kurtarmasını bekleyin demektedirler. Dünya burjuvazisine bundan daha büyük hizmet mi olur? Açık ki proleterya ve halklara devrimin, sosyalizmin imkansızlığı öğretilmek isteniyor. Ekim Devrimi ve sosyalist kamp deneyiminin teori ve tarihten bir sapma, bir yol kazası olduğu propaganda ve ajitasyonu yapılıyor. Uluslararası sermaye ile Troçkizm'in bağlaşması, dünya burjuvazisinin Troçkist hareketi her cephede destekleyerek, teşvik ederek güçlendirme politikası işte bu gerçeklerle bağlıdır.
Ve vurgulamak gerekir ki, “Gerçek yaşamda küçük burjuvazi burjuvaziye bağımlıdır… burjuvazinin dünya görüşünü izler.” (Lenin) Ekim Devrimi'nin
103 yıl dönümünde de bu gerçek çarpıcı bir tarzda doğrulanmaya devam etmektedir. Ve bu gerçek, bir elini burjuvaziye, diğer elini proletaryaya uzatan oportünzmin, oportünist sapmaların, oportünist unsurların tarihsel ve güncel kaderidir.
Marksizm-Leninizm'in yolunda, Ekim Devrimi'nin yolunda, SSCB'de, sosyalist kampta sosyalizmin dev başarı ve kazanımlarının yolunda tutarlılıkla yürüyemeyen, bundan geleceğe dönük ilkelere bağlı eleştirel dersler çıkaramayan, tasfiyeci oportünizme saplanan komünist partilerin proletarya ve proletarya devrimi adına bir geleceği de olamaz. Teorinin aydınlattığı, tarihsel deneyimin kanıtladığı olgu budur.
“Büyük, ilkesel düşüncelerin günün geçici çıkarları uğruna bu unutuluşu; bu, sonuçları hesaba katmaksızın anlık başarılar peşinde koşma, bu, hareketin geleceğinin onun bugününe kurban edilişi'' (Lenin) gerçeği, ilkesizlik, pragmatizm, eklektisizm, umut kırılması tasfiyecilikle belirlenen oportünist bir kimliğe, bir tarza, bir önderlik teorisi ve pratiğine, garip bir böbürlenmeye, dar bir sekte, bir kendine tapınmaya dönüşerek komünist öncüyü yiyip bitirmeye, güçten düşürmeye, küçük burjuva bir partiye dönüşme yolunda hızla yürümesini koşullayıp yönlendirmiştir.
Komünistlerin görevi, bu tasfiyeci gidişe dur demektir.
Büyük Ekim Devrimi'nin 103. yıldönümünde bu gerçekler üzerinde ilkeli bir şekilde düşünmeliyiz. Gerçek durumu bilince çıkarmalıyız. Tarihin ve deneyimin, teorinin gücüyle var olan tabloyu nedenlerine inerek ve derslerine kilitlenerek köklü bir şekilde sorgulamalıyız. Tarihin ve güncel gerçeğin bilince çıkarılmasına özel önem vermeliyiz.
* ''Ama bu sorunlar, ilkeleri içeren düşünce farklılıklarıyla bağlantılılaştırılırsa, o zaman uzlaşma olmaz, hiç bir "orta yol"
sorunları halledemez. İlkeleri içeren sorunlarda bir "orta" yol yoktur ve
olamaz. Biri ya da diğeri, ilkelerin ikisinden birisi Parti çalışmalarının temeli yapılmalıdır (temelini oluşturmalıdır). İlkeleri ilgilendiren sorunlar üzerine bir "orta" yol çizgisi, kafa karışıklığına yol açan
bir "çizgi", farklılıkları belirgesizliştiren bir çizgi, Partinin ideolojik dejenerasyonun çizgisi, Parti nin ideolojik ölümünün çizgisidir.
Batı'da Sosyal Demokrat partiler nasıl yaşadılar ve geliştiler? Bu partilerde ilkeler üzerinde herhangi bir iç çelişkiler ve farklılıklar var mı? Şüphesiz ki var. Onlar bu çelişkileri teşhir edip ve parti kitlelerinin gözleri önünde dürüstçe ve açıkça bunların üstesinden gelmeye çalışıyorlarmı? Hayır, şüphesizki yapmıyorlar. Bu uzlaşmazlıkları gizlemek sosyal-demokratların bir pratiğidir, konferans ve kongrelerini maskeli baloya çevirmek, parti içinde herşeyin iyi gittiğini göstermeye çalışan resmi geçite dönüştürmek sosyal-demokratların bir pratiğidir; Parti içindeki farklılıkları gizlemek ve perdelemek için her çareye baş vururlar. Ama, böyle pratiklerden, kafa karışıklığı ve partinin entellektüel yoksullaşmasından başka bir sonuç elde edilemez. Bu, bir zamanlar devrimci, ama şimdi reformist olan Batı Avrupa sosyal-demokrasisinin çöküş nedenlerinden biri sidir. Ancak biz, bu şekilde yaşayamaz ve gelişemeyiz. İlke sorunları üzerinde bir "orta yol" bulma politikası, bizim politikamız değildir. Ilke sorunları üzerinde bir "orta yol" bulma politikası çöken ve yozlaşan partilerin politikasıdır.
Böyle bir politika sadece, bürokratik aygıt haline dönüp havayı dövme ve kitlelerden kopmakla sonuçlanabilir, başka türlü değil. Bu yol bizim yolumuz değildir. '' (Stalin)
Hasan OZAN İLTEMUR
Saygılarımızla,
Hasan Ozan | hasan.ozan62@gmail.com
Hiç yorum yok