1970 ortalarında (76 ya da 77) – Farklı hareket askeri
kadrolarından oluşturulmuş “Birleşik Savunma Grubu- ya da (artık sakıncası
kalmadı) lakap olarak “Fransız onluları” grubundan (hatırladığım kadarıyla-
yanılıyor olabilirim) Kurtuluş’tan bir arkadaş “İstanbul dan İngiliz bir
Sol heyetin Ankara’ya bir toplantı yapmaya geleceğini, İngilizcesi iyi olan birkaç
yoldaşın bu toplantıya katılması rica edildiğini bildirmişti. İngilizcesi
oldukça iyi olan diğer -sonradan TİKB”nin ileri gelenlerinden olan- Yoldaş’ın gülümsemeyle
ilk tepkisi; “İngiliz İstihbaratı ile
toplantımı yapacağız” olmuştu. Daha önemli nedenlerle toplantıya katılmamıştık.
Aradan geçen yıllar
sonra bu aşağıda özetlenen belgeleri bulmak o günleri anımsattırmıştı. Daha
önceden çevirdiğimi sandığım bu Troçkistlerin kendi aralarındaki tartışma
belgesini olduğu gibi sunuyorum.
Bahsedilen KOZ un şimdiki KÖZ le ilgisi olup olmadığı konusunda bir şey ileri sürmeyeceğim ama o zamanlar “İstanbullular” diye bir grubun varlığından haberimiz vardı.
Bu belgenin
diyalektik bağlantılar içinde Troçkizm’in sadece ideolojisi değil kaçınılmaz
pratiğini anlamak açısından çok ciddi önemi var. Başka ülkelerin sorunlarına direk
karışma hakkı Enternasyonal anlayışı, o dönemde Faşizm olmadığı
değerlendirmesi ve buna rağmen CHP ile eylemde birlik anlayışı, Cephe
anlayışı, “kitle çalışmasına” karşı
tavrı, sadece var olan ve Troçkizme (bilinçli ya da bilinçsiz) eğilimi olan
hareket ve öncü kadrolar arasında çalışıp kafa kol anlayışı bunlardan bazıları.
*********
Yeter artık- Oportünizm,
maceracılık, Bundizm
Türkiye'de
Troçkist bir bakış açısı için
WSL'nin Ön
Konferans Tartışma Bültenleri No. 12, Şubat 1978.
Aşağıdaki belge,
1978 yılının Mart ayında Londra Spartacist Grubu ile kaynaşmış olan İngiliz
İşçi Sosyalist Ligi'nin (WSL) Troçkist Fraksiyonu'nun iki üyesi tarafından
imzalanmıştır. Bu belge, orijinal olarak DSL'nin 1978 tarihli Konferans Öncesi
Tartışma Bülteni'nde yayınlanmıştı ve 1 Nisan 1978'de Spartacist Britanya (
SpB) No 1'de yeniden yayınlandı.
“Bu bir perspektif
belgesi değil” çünkü çalışma perspektifleri Londra'da soyut olarak çizilemez,
ancak Türkiye'deki yaşayan mücadele bağlamında geliştirilmelidir. ”
- Konferans Öncesi
Tartışma Bülteni No. 6, s. 1
“Bu
birkaç kelimeyle, sosyalizmin bilimsel bir doktrin olarak ve devrimci bir
hareket olarak uluslararası niteliği tamamen reddediliyor. Bir ülkenin
sosyalistleri (komünistleri) aciz, yetersiz ve sonuç olarak diğer ülkelerdeki
sosyalistlerin (komünistlerin) mücadelesinin hayati sorunlarına karar
verme hakkına sahip değilse, proleter Enternasyonal tüm haklarını ve
varoluş olanaklarını kaybeder. " —Trotsky, Writings 1933-34, s. 33
Türkiye'deki yoldaşlar tarafından yürütülen çalışma, onların İngiltere'deki WSL
ile çalışma konusundaki deneyimlerine dayanıyor. WSL liderliği Türkiye'deki
çalışmalara ilham verdi ve onları “yönlendirdi”; sonuç olarak bu, WSL'nin
politika ve programının bir testi olarak görülmelidir. Programatik netlik
mücadelesine yönelik bu düşmanlık, “kitlesel çalışma” yapmanın tanıdık bir
duruşu ile birleşince, Türk çalışmasının krizi olarak adlandırılması
gereken bir duruma yol açtı. Bu çalışmanın tamamen yeniden bir oryantasyonu
için politik temeli sağlamaya çalışarak, bunun WSL'nin kendisinin radikal bir
şekilde yeniden yönlendirmesi olmadan gerçekleştirilemeyeceğini kabul ediyoruz.
Liderliğin “Bu çalışmanın sorunlarının WSL'nin sorunları olduğunu” söylediğinde
onlara katılıyoruz (Konferans Öncesi Tartışma Bülteni No. 6, s. 1).
Türk Çalışmasının
Tarihi Üzerine
WSL'nin Türk çalışması
ilk olarak, bazı yoldaşların Türkiye'ye gittiğinde, Birleşik Sekreterya'nın
sempatizan grubunun liderliğiyle- (KOZ) görüştüklerinde gelişti. Devamında
yoldaşlar sonra İstanbul'da KOZ’a (Türk Mandelcileri) yakın küçük bir
grup ile bağlantılı dört kişi bir araya geldi ve bu kişilerle siyaset tartışmak
için çeşitli toplantılar yapmayı başardı. Bu noktada H. Yoldaş müdahale
etti ve ilk tanıştığımız dört kişinin bizimle çalışmaya başlaması gerektiğini
söyledi. Bu KOZ sempatizanları ile temas daha sonra koptu. Bu kopmayı
çok yıkıcı ve sekter yapan şey, politik farklılıklar temelinde olmamasıydı - devamında
“göreve alınan” insanlar bile politik konumlarımıza kazanılmadı. Ve bu
yoldaşları politik olarak “göreve alma” girişiminde bulunulmadığından, bazıları
daha sonra demoralize olmuş ve grubu terk etmişlerdir.
KOZ
sempatizanlarıyla temaslarımızın kopması ile, liderlik
ardından “kitle çalışmasını” grubun ana yönelimi olarak aldı. Bu aslında
potansiyel kadroların bir dizi aptal ve maceracı eylemlere dönüşmesiydi.
Bu eylemlerin ilklerinden birisi liderlik belgesinde şu şekilde
açıklanmaktadır: “... oy verme yerleri etrafında ortak bir günlük seferberlik
konusunda anlaştık, bu yüzden demokratik hakkı savunmak için işçilerle birlikte
savaşacağız” ( s. 8). Fakat bu “ seferberlik ” neydi? Ve kaç işçi bizimle birlikte
mücadele veriyordu? 7 Haziran 1977 de yazılmış bir mektupta Yoldaş H. Soruları
şöyle yanıtlıyor:
“Geç
olmasına rağmen, bu gruptan ve bizden bazı yoldaşlar bir toplantı düzenlediler
ve sandıkların savunulması ve şiddete karşı 20 yoldaşın seferber edilmesi için
bir komite seçtik. Bu seferberlikte bazı [özel savunma önlemleri] yer aldı. Çok
zayıf olmasına rağmen bazı genç yoldaşlar için faydalı oldu. Ancak fabrikaların
içindeki uygulama eksikliği nedeniyle, savunma gerçekten bir işçi savunması
olarak yapılmamıştı. "”.
Bu
işçilerden izole faaliyetle, ana sendika federasyonu olan DİSK'in sandıkları
savunmak için seferberliğini tamamen atlatmayı başardığımız
belirtilmelidir.
Türkiye'de WSL
“kitle çalışması” nın bir başka örneği, liderlik tarafından üretilen
belgede açıklanmaktadır:
“Yoldaşlar
başka bir küçük fabrikada iş bulduklarında, başka bir (!) sendikalaşma
mücadelesine (!) liderlik edebildik. Yine DİSK bürokrasisiyle savaştık
ve daha önce örgütlediğimiz, grevlere ve para toplamaya yardım eden işçilerin
desteğini kazandık. Ancak grev izole edildi, kırıldı ve tüm grevciler işten
çıkarıldı. Savaş kaybedilmiş olsa da, yoldaşlarımız geliştirildi ve yeni
bağlantılar kazandı. "
-
Konferans Öncesi Tartışma Bülteni No. 6, s. 9) [bizim vurgumuz - SpB ]
Küçük
bir fabrikada bu çok genç işçilere sendikanın tanınması için grev yapmaları
gerektiğini söyledik. Türk sendikal hareketine dair çok az bilgimiz vardı ve İngiltere’deki
WSL ile deneyimlerimizin ötesinde böyle bir greve önderlik etme imkânımız
yoktu. Bu işçilere verdiğimiz tavsiyeleri desteklemek için iyi bir sendika
liderliği bile vermeye tamamen hazır değildik.
İşçilerin
işten atılması pahasına küçük örgütsel kazançlarımıza duyduğumuz aptalca
övünmenin yanı sıra, grevin başarısızlığından işçileri suçladık!
Yoldaş F.'ye
yazdığı bir mektupta, Yoldaş H. şunları yazıyordu;
"Bunun
[grevin yenilgisinin] en büyük nedeni hatalı olmamız ve çalışma yöntemimiz
yüzünden değil, böyle bir mücadelede bile yasaların bize karşı
olması ve çok küçük bir işçi grubunun bu yasaları değiştirme gücüne sahip olmamasıdır.
Bizim
hatamız olmayan diğer bir hata da işçilerin militanlığıydı, erken ortaya
çıkmalarıydı ...
Mücadele
yenilgiye uğradı ama Geçiş Programının yönteminin de ifade ettiği gibi, önce
kendi yoldaşlarımızın gelişimini kazandık ve ikinci olarak orada birkaç militan
işçi geliştirme fırsatımız oldu! "
—23 Ağustos. '77
[çevirilerimiz ve bizim vurgularımız - SpB ]
Yani , liderlik
krizi, biz dahil olduğumuzda sorun değil: İşçileri yenilgileri için
suçluyoruz.
Ama başarı ile baş
dönmesi uzun sürmedi. Türk grubunun krizini merkezileşme konusundaki
anlaşmazlıklar ve eski bir yoldaş tarafından “gizli ziyaretler” olarak
ortaya koyan liderlik belgesi, şu şeylere işaret ediyor:
“...
İstanbul'da bir yoldaş ve Ankara'da birkaç yoldaş üzerinde siyasi etkileri
oldu. İstanbul'daki yoldaş gruptan istifa etti.
“Ankara'da
yaptığımız son görüşmede yoldaşlar yeniden merkezi bir grup olarak hareket
etmeyi kabul ettiler. Ancak o zamandan beri Ankara'daki durumla ilgili detaylı
bilgi almadık. "
—Konferans
Öncesi Tartışma Bülteni No. 6, s. 9
Gerçek şu ki, Türk
yoldaşlarımız için en önemli çalışma olarak siyasi açıklamayı yapmamakla WSL
Türkiye'deki fırsatlarını boşa harcadı.
Troçkist
Propaganda Oryantasyonu İçin
Gerçek bir
Troçkist partinin temelini oluşturmanın tek yolu,
halihazırda bir kitle partisi gibi davranmanın tüm iddialarını terk etmek
ve gelecekteki bir liderliği oluşturacak kadroları çalışmaya-göreve
almaya ve eğitmeye odaklanmaktır.
Esasen Troçkizm’in
propagandası olan bu görev, aynı zamanda, sözüm ona "devrimci"
gruplara - en önemlisi, bizden yaklaşık 20 kat daha büyük olan KOZ'un
sahte "Troçkistlerine" karşı tartışma, müzakere ve polemiklere
yönelmeyi de içerir. Bu örgütte yalnızca gerçek Troçkizme kazanılabilecek
pek çok öznel devrimcinin var olması değil, aynı zamanda onun varlığı, onu
devrimci bir örgütün oluşumu ve büyümesi için ek olarak önemli bir engel haline
getiriyor. KOZ'a karşı mücadele, Pablocu revizyonistleri uluslararası
ölçekte ezme mücadelesinde de rol oynayabilir. Daha az bir ölçüde, propaganda
çalışmamızı diğer çeşitli "Marksist" oluşumlara -Maoist,
Guevarist, "anti-Stalinistler" (özellikle de birçok unsurun
Troçkizmle ilgilendiği Devrimci Gençlik’e) yöneltmeliyiz.
Önderliğin "Kitle
çalışması" gibi başka herhangi bir stratejisi, Türkiye'de devrimci
bir liderlik için verilen mücadelenin tasfiyesi anlamına gelebilir.
Troçki,
Uluslararası Sol Muhalefet'in oluşumunun ilk günlerinde tam olarak şu yolu
öngörüyordu:
“Verilen
aşamadaki gücümüz, doğru ... devrimci bir öngörüde yatıyor. Bu nitelikleri
her şeyden önce proleter öncüye sunmalıyız. Her şeyden önce biz propagandacılar
olarak hareket ederiz. Sol Muhalefetin sloganlarını ve cevaplarını her tarafta
ve her yerde formüle etmek, tüm sorulara cevap vermeye çalışmak, tüm belirli
çatışmalara müdahale etmek için çok zayıfız. Zayıflığımız ve birçok
yoldaşın deneyimsizliğiyle böyle bir evrenselliğin peşinden koşmak, çoğu kez çok
aceleci sonuçlara, tedbirsiz sloganlara, yanlış çözümlere yol açacaktır. Özellikle
böylesine yanlış adımlarla, işçilerin Sol Muhalefet'in temel niteliklerini
takdir etmesini engelleyerek, kendimizden ödün verenler biz olmuş olacağız.
Bununla
hiçbir şekilde işçi sınıfının gerçek mücadelesinden uzak durmamız gerektiğini
söylemek istemiyorum. Bu türden bir şey değil. Gelişmiş işçiler, Sol
Muhalefet'in devrimci avantajlarını yalnızca canlı deneyimlerle test
edebilirler, ancak kişi en hayati, en yakıcı ve en ilkeli soruları seçmeyi
öğrenmeli ve bu sorularda kendini önemsiz şeylere ve ayrıntılara dağıtmadan
savaşa girmelidir. .
Bana
öyle geliyor ki, Sol Muhalefetin temel rolü şimdi burada yatıyor. "
—Trotsky,
Yazılar 1930-31, s. 297
Türkiye'de
Birleşik Cephe Sloganı
Türk çalışmasındaki
en ciddi siyasi hatalardan biri, "birleşik cephe" sloganının
tamamen hatalı ve yanlış kullanılması olmuştur. Devrimciler için birleşik cephe, çeşitli
siyasi eğilimlere sahip işçileri belirli sınırlı ve somut ortak eylemler için
(örneğin faşistlere karşı) birleştirirken, aynı zamanda reformistlerin ve orta yolcuların
taraftarlarına ihanetlerini ve tutarsızlıklarını ortaya çıkarmak için bir fırsat
sağlayan bir taktiktir.
Orta Yolcular, "birleşik
cephe" sloganını reformistlere teslimiyetlerini perdelemek için ya da
kitlesel nüfuza bir tür sihirli kısa yol olarak kullanmaya çalışıyorlar. Devrimci
bir parti inşa etmenin bir alternatifi veya ilk aşaması olarak reformistlerle
(veya diğer orta yolculara) propaganda için ortak bloklar sunmaya çalışıyorlar.
Birleşik bir cephe için Leninist formül "ayrı ayrı yürümek - birlikte
vurmaktır" ama orta yolcular her zaman reformistlerle ortak bir bayrak
altında yürümek isterler.
Enternasyonal No.
5'te WSL'nin Türk yoldaşlarının önderliği tarafından önerilen strateji tam
olarak budur (Eylül-Ekim-Kasım 1977).
"Böylesine
bir [Birleşik] Cephe, işçilerin ve emekçilerin ekonomik ve politik sorunlarına
yaklaşacak ve iktidar için bir alternatif olacaktır. Sorun, diğer geniş emekçi
kesimlerin ve küçük-burjuvazinin üyelerinin “iman edebileceği -inancı
olacağı” siyasi ve örgütsel açıdan güçlü bir kombinasyonun kurulmasına
indirgenmiştir… ”.
Veya yine
Enternasyonal No. 3'te (Temmuz 1977):
"Sosyalist
bir programla Birleşik Cephe'nin kurulması için mücadele
ilerletilmelidir." Reformist ve orta yolcu hainlerle sosyalizm için
stratejik birleşik cephe için böyle bir öneri, gerçekte devrimci öncüyü tasfiye
etmeye yönelik oportünist bir öneridir.”
Önderliğin birleşik
cephe sorununa getirdiği kafa karışıklığının sonuçlarından biri,
yoldaşların mantıksal olarak devrimci partinin halk cephesi oluşturmadan kitle
temelli burjuva CHP'nin katılabileceği birleşik eylemleri olup
olamayacağını merak etmeleridir. Liderliğin
birleşik cephe tanımını stratejik bir cephe olarak kabul edersek - ortak bir
programa sahip bir koalisyon - CHP'nin katılımı onu popüler bir cephe haline
getirir.
Bununla birlikte,
Lenin ve Troçki'nin birleşik cephe tanımını, devrimcilerin tam eleştiri
özgürlüğüne sahip oldukları sınırlı ortak eylemler için geçici bir anlaşma
olarak kabul edersek, CHP'nin katıldığı birleşik eylemlerin halk cephesi ihanetleri
oluşturmadığı açıktır.
Faşizme Karşı
Mücadele
Bugün Türkiye'de
faşistlerin (Faşizmin değil. E.A) varlığı ve büyümesi proletarya için
ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Milliyetçi Harekete Partisi, işçi
örgütlerine ve bireysel militanlara saldırmak için gençlik örgütünü özgürce
kullanıyor. Şu anda Türkiye'de çok sınırlı güçlerimiz varken, faşistleri ezmek
için doğru bir siyasi program geliştirmemiz gerekiyor. Grubumuz bağımsız bir
savunma teşkilatı kuracak yeteneğe sahip değil. Görev, sendikalar içinde
böyle bir yapı oluşturmak için mücadele etmektir. Bu politika, seçim sandık
merkezlerinin grubumuz tarafından savunulmasıyla bağlantılı saçma ve
potansiyel olarak feci maceracılığa karşı olsa da, aynı şekilde mevcut işçi
örgütlerinin stratejik birleşik cephesi için oportünist çağrıya da karşıdır.
Troçki’nin KP’yi
Almanya’da SPD ile birleşik bir cephe oluşturma çağrısı, Sol Muhalefetin
kendisini Komintern’in bir hizip’i olarak tanımlamasından ayrıltılamaz.
Bu nedenle, faşist
tehdide yanıt olarak mevcut işçi örgütlerinin birleşik cephesini
istemiyoruz. Böyle bir strateji, işçilere Stalinist ve sosyal demokrat
sınıf işbirlikçilerinin bir bloğuna güvenmelerini söylemekten ibarettir. Troçkistler,
işçilere asla reformistlerin birliğine güvenmeyi öğretmemelidir - daha ziyade,
reformistleri (bizimle) birleşik cephe eylemlerine girişmeye çağırmamızın
nedenlerinden biri, onların ihanetlerini ve korkaklıklarını onların tabanına daha
iyi ifşa edebilmektir.
Tarihsel anlamda,
her yerde olduğu gibi Türkiye'de de işçi sınıfı iki alternatifle karşı
karşıyadır: sosyalizm veya barbarlık (pekâlâ faşizm şeklini alabilir).
Türkiye'de İşçi
Partisi Sorunu
İngiltere ve diğer
Batı Avrupa ülkelerinden farklı olarak, bugün Türkiye'de kitlesel reformist
işçi partileri yoktur. Hem Türkiye İşçi Partisi (TIP) hem de Moskova yanlısı
Türkiye Komünist Partisi (TKP) , sendikalarda sınırlı bir temele sahip olan çok
küçük örgütlerdir (Tony Cliff'in SWP'sinden çok daha büyük değildir). Sendikalarda
kitlesel bir üssü olan parti (CHP), açık bir burjuva partisidir.
Bu nedenle, Türkiye'deki
devrimcilerin temel görevi, işçileri CHP'den koparmak ve işçi sınıfının
burjuvaziden bağımsızlığını inşa etmenin bir yolu olarak bir kitle işçi partisi
yaratmak için mücadele etmektir. Böyle bir partinin çağrısını yükselttiğimizde,
bir devrimci programa dayanan bir işçi partisini (Geçiş Programı) aradığımızın
açık olması gerekir. Bizim İngiltere'nin reformist İşçi Partisi'nin Türkçe
versiyonunu yaratmak için mücadele vermeye ilgimiz yok. Bu açıkça Troçki'nin
Amerika Birleşik Devletleri'nde bir İşçi Partisi programına ilişkin
görüşmelerinde yer alıyor :
“Stalinistlere, Lovestonitlere , vs.,“
Biz devrimci bir partiden yanayız . Siz bunu reformist yapmak için elinizden
gelen her şeyi yapıyorsun! ' Ama biz hep programımıza işaret ediyoruz. Geçiş
talepleri programımızı öneriyoruz. ”(“ ABD'deki İşçi Partisi için Nasıl
Savaşılır ”, Sosyalist Devrim için Geçici Program, s. 124)
WSL Sosyalist
Basın'nın Sadece ilk iki erken döneminde Türkiye’de İşçi Partisi kurma
çağrısında bulunmasına karşın, Türk dili materyalinde WSL'nin Türk grubu
bu sloganı hiçbir zaman yükseltmedi. Bunun yerine liderlik politikası, son
derece küçük reformist Türkiye İşçi Partisi'ne (TIP) destek sunmak oldu. Son
seçimler sırasında TİP, umutsuzca çok daha büyük olan burjuva CHP ile bir
seçim bloğu oluşturmaya çalıştı. Sadece CHP teklifi reddettiğinde TİP aday
gösterdi ve daha sonra - CHP'yi TİP ve diğer küçük partilerle popüler bir cephe
oluşturmaya zorlamak için - bir sınıf işbirlikçiliğine dayanan bir program yürüttüler.
TİP’in açıkça halk cephesi temelinde olan kampanyasına rağmen, grubumuz
utanmadan işçilere bu hainler için oy kullanma çağrısında bulundu ve
hatta sınıf işbirlikçi TİP'in devrimci bir program için savaşması için
oportünist ve gülünç çağrıyı gündeme getirdi! (TİP ile ilgili kitleler arasında
yanılsamalar yaratmaya çalışan) Reformist “taktik” açık bir şekilde, WSL'nin
“Bırakın Sollar Mücadele Etsin” çağrısına ve WSL'nin Liberallerle yaptığı
koalisyona rağmen İşçi Partisi'ne oy verme çağrısından kopyalanmıştır.
Türkiye'deki Geçiş
Programı'na dayalı bir İşçi Partisi için! TİP içindeki sınıf işbirlikçi
küçük sosyal demokratlar grubuna teslimiyetten bir kopuş ve Türk işçilerinin
siyasi bağımsızlığı çağrısını üstlenmeye çağırıyoruz.
Ulusal Sorundaki
Leninist Pozisyon Üzerine
Leninistler,
ulusların eşitliğinin temel demokratik ilkesini savunurlar ve bu nedenle tüm
ulusların kendi kaderini tayin hakkını, yani tüm ulusların kendi siyasi
devletlerini kurma hakkını tanırlar.
Biz bu politikayı,
proletarya içinde gerici milliyetçilik ideolojisini güçlendirmek için değil,
onu zayıflatmak ve böylelikle proleter birliği ulusal sınırlar boyunca
güçlendirmek için ileri sürüyoruz. Belirli bir durumda kendi kaderini tayin
hakkını talep edip etmememiz çeşitli faktörlere bağlıdır. Lenin'in Kendi
Kaderini tayin üzerine Tartışma Özetinde belirttiği gibi:
“Kendi
kaderini tayin hakkı da dahil olmak üzere demokrasinin çeşitli talepleri mutlak
değildir, ama genel-demokratik (şimdi: genel-sosyalist) dünya hareketinin
yalnızca küçük bir parçasıdır. Özgül somut durumlarda, parça bütüne çelişebilir;
eğer çelişirse, hak reddedilmelidir. "
—Collected
Works, Cilt. 22
Aşağıdaki pasajda
Lenin, Bolşeviklerin ulusal baskıya yaklaşımını ve milliyetçiliğe düşmanlığımızı
özetledi:
"Kitlelerin
feodal uyuşukluktan uyanması ve her türlü ulusal baskıya karşı, halkın, ulusun
egemenliği için verdikleri mücadele ilericidir. Dolayısıyla, ulusal sorunun tüm
yönlerinde en kararlı ve tutarlı demokratizmi savunmak Marksistlerin zorunlu
görevidir. Bu görev büyük ölçüde olumsuzdur. Ama bu, proletaryanın
milliyetçiliği desteklemek için gidebileceği sınırdır, çünkü bunun
ötesinde, milliyetçiliği güçlendirmeye çalışan burjuvazinin 'olumlu'
faaliyeti başlar.
“Feodal
boyunduruğu, tüm ulusal baskıyı ve belirli bir ulusun ya da dilin sahip olduğu
tüm ayrıcalıkları ortadan kaldırmak, proletaryanın demokratik bir güç olarak
zorunlu görevidir ve kesinlikle, ulusal sorun üzerine çekişmelerle karartılan
ve geriletilen proleter sınıf mücadelesinin çıkarınadır. Ama burjuva
milliyetçiliğine yardımcı olmak için bu katı sınırın ve kesin
tarihsel sınırların ötesine geçmek, proletaryaya ihanet etmek ve
burjuvazi saflarına geçmek anlamına gelir. Burada genellikle çok ince olan
ve Bundistlerin ve Ukraynalı milliyetçi-sosyalistlerin görmezden geldikleri
bir sınır çizgisi vardır. ”
Critical Remarks on the National Question, pp. 22-23
-------
E. (Türk Grubu; Hackney Şubesi)
F. (Türk Grubu; Hackney Şubesi)
28 Ocak 1978
Çeviri Erdogan A,
20 Mart 2020
Devamı
Kürt Halkının Kendi Kaderini Tayin Hakkı Sorunu Üzerine
Kıbrıs'ta Ulusal Soru